İslam’da Çocuk Eğitimi - Ali Osman ORUM Eskişehir İl Müftü Yardımcısı
a- İslam’da Çocuk Eğitimi:
Toplum,
kişilerin içinde doğup büyüdüğü, her türlü eğitim ve kazanımlarını
oradan elde ettiği, aile dediğimiz sosyal topluluklardan oluşur. Aile,
kişilerin içerisinde huzur bulduğu ve neslin devamının orada sağlandığı
sağlıklı bir ortamdır. Aile şeklen küçük ise de konumu itibariyle büyük
bir sosyal topluluktur. Buna göre aile, küçük bir devlet; devlet ise
büyük bir aile sayılır.
Peygamberimiz “En hayırlınız, ailesine karşı hayırlı olanlardır” (İ.Mace, Nikah,50) buyurdular.
Eğer evlilik, insan türünün devamı için şart ise; bir kadın için analıktan vazgeçmekten daha büyük bir hata olamaz.
“Kendini ıslah edemeyen başkasını ıslah edemez” prensibinden hareketle annelerin evlat yetiştirebilecek vasıf kazanması ve bu işe ehil olması tüm toplumca hedeflenmelidir. Zira “İyi evlatlar iyi annelerin meyveleridir.” sözü
de bu gerçeği ifade etmektedir. Öyleyken özellikle ülkemizde çocukların
ilk öğretmenleri olan annelerin %30’unun eğitim bozukluğu içinde
olması, tüm toplumu düşündürmelidir.
Tüm terbiyecilerin: “Altı yaşa kadar çocuğun karakteri nasılsa, ondan sonraki yaşantısında fazla ekleme yapılmayıp, aynı izlerin devam ettiğini” söylemeleri cidden önemlidir. (Çevikoğlu Nurten age., İSAV 2, sf. 170)
Hz. Peygamber (sav): Hiç bir baba (ve anne) çocuğuna güzel terbiyeden daha üstün bir hediye vermiş olamaz., (Tâç, M. A. Nâsıf, C. V, sf. 8)
Ayrıca “Hepiniz yöneticisiniz ve hepiniz yönettiklerinizden sorumlusunuz” buyurmuştur. (Buhari, "Nikâh", 90)
Çocuklarımızla
olan ilişkilerimizde sevginin önemi çok büyüktür. Çocukların özellikle
sevgiyle beslenmesi gerekmektedir. Sevginin aşırı olmasının da,
yetersiz olmasının da çocuğun ruh sağlığında davranış bozukluğuna sebep
olacağı kaçınılmazdır. Ruh bilim ve ruh sağlığı hekimliğinin ortaya
koyduğu şu gerçeği belirtmekte yarar vardır. İnsanoğlu sevilme yeteneğini sevile sevile kazanır, sevmeden önce sevilmeyi öğrenir. Ana-babaların
ve çocuğun yakın çevresindeki kişilerin sevgisi makul sınırda
olmalıdır. Sevgi, çocuğun yaptığı yanlışlıkları görmemezlik seviyesinde
olmadığı gibi, her yanlışlığını da görmemelidir.
Belirli
zamanlarda aile içinde birlikte paylaşılan zamanlar olmalıdır. Zira,
çocuklar birlikte paylaşılan anları örneğin yemek, gezi, okuma, müzik,
oyun v.s. gibi birliktelikleri sevgi olarak algılar.
Çocukların
yaptığı işler takdir edilmeli, küçümsenmemeli ve cesareti
kırılmamalıdır. Korku ve telaş, çocukları korkak ve hırçın yapar.
Ağaca çıkma düşersin, bisiklete binme bir yerini kırarsın, denize girme
boğulursun gibi menfi telkinler yerine, kendi boyuna ve yaşına uygun
bisiklete bindirme, güven vererek ve tedbir alarak çocukların
yapabilecekleri işleri yaptırmak gerekir. En iyi eğitim, sevgiyi
soğukkanlılıkla birleştirmektir. Çocuk bahçede oynamalı, ilgisi
ve dikkati uyandırılmalıdır. Bitkiler, ağaçlar ve hayvanlar
sevdirilmelidir. Zaten çocuklar bunları sever; eğer bunlara karşı
tahribata yöneliyorsa eğitiminde ve ihtiyaçlarında bir dengesizlik
olabileceği gibi yanlış örneklerle aynîleşmiş de olabilir. Çocukların
12 yaş ve sonrasında başkalarının etkisi olmadan kendi başlarına karar
vererek iradelerinin ve kabiliyetlerinin kuvvetlendirilmeleri onların
şahsiyetlerini kuvvetlendirir.
Ebeveynler
ve eğiticiler, makul sınırlar içinde ve dengeli olarak ahlâkî
prensipleri çocuklara kazandırmalıdır. Temizlik, doğruluk, cesaret,
iffet, adalet, hikmet gibi ahlâkın temel faziletleri, olaylar içinde
sebep ve sonuç ilişkileri gösterilerek, özellikle temyiz yaşı olan yedi
yaşından itibaren çocuklarla uzun uzun konuşarak, sonuçları
gösterilerek ve olaylarda en uygun davranışların neler olabileceği
kendileri tarafından bulmalarına yardım edecek bir rehberlik anlayışı
geliştirmelidir.
Kadınların
bağımsızlığı ve gençlerin özgürlüğü adı altında gündeme taşınan tüm
aktiviteler denge içinde gerçekleşmeli. Çocuklara birçok işlerde
sorumluluk verilmeli ve iş sevgisi yerleştirilmelidir. Çocukların asla
nazlı yetiştirilmemeleri gerekir. Çocuk gülmeli, ağlamalı, çevre
imkânlarına uygun şekilde yetiştirilmelidir.
İslamî gelenekten mülhem olan, Osmanlı aile yapısı için, İsviçreli Gaston JEZZ şöyle söylemiştir: “Dünyanın en sağlam aile ocağı Osmanlı’da doğdu ve bu varlık, hiçbir
milletin tarihinde görülmemiş şekilde umumi hayatı inşa etmiştir. Ben
Batılı bir aile hukuku profesörü olarak diyorum ki, Türk milletinin
aile nizamını elinden alınız, geride hiçbir şey kalmaz..”
Bugün
aile yeniden canlandırılmalıdır. Bunun için anne çalışmaya mecbur
edilmemelidir ki, yuvayı nakış nakış işleme imkân ve zamanını
bulabilsin. Anne çalışmak mecburiyetinde ise, çocuklarla meşgul olacak
kimseler, yakın akraba, bilhassa büyük-anne veya büyükbaba olmalıdır.
Aslında yaşlılar bu yönüyle evin kültür abideleridir. Geçmişi geleceğe bağlayan köprülerdir. Hayat tecrübelerinin fazla olması nedeniyle, genç kuşakların birinci derecede rehberleridir.
Şurası unutulmamalıdır ki; çocuğun
muhtaç olduğu şey, ortaya çıkan üzüntülerin gereğine bakan, fakat aynı
zamanda çocuğuna bol vakit ayıran ve bol ilgi gösteren bir ana-babadır.
“Çocuklarınıza ikram ediniz ve onların terbiyesini iyi veriniz.” (ibn Mace, Hadis No: 3671)
b- Çocuk Terbiyesinde Şiddet ve Korku
Çocuk Terbiyesinde prensip
olarak ‘sevgi ve hoşgörü’ yerine ‘korku ve sertliği’ örnek almak,
yapılabilecek en büyük hatadır. Dayağı eğitimin kaçınılmaz bir parçası
olarak görenler diyor ki: meyli oyun ve eğlenceye endeksli olan
çocuklar korkutulmadan öğrenmeye asla yanaşmazlar…
Oysa
eğitimin etkili gücü dayak ve korku değil, içten gelen öğrenme isteği
ve sevgidir. Bizlere düşen görev çocuklardaki bu isteği aktif hale
getirmektir. Aslında zor
kullananlar, içinde bulundukları olumsuz duruma, kendi
yetersizliklerinin sebep olduğunu ve bu sert tavrın daha sonra
çocukları isyana sevk edeceğini bilmelidirler.
Şüphesiz
ki İslâm'ın çocuk terbiyesinde kendine has bir yolu ve yöntemi vardır.
Çocuk güzel öğüt ve sıcak bir ilgiyle eğitilir. Bu tarz bir tutum fayda
veriyorsa, artık bu durumda terbiyecinin çocuğu sevgiden uzak tutması
ve ona sert davranması doğru olmaz. Çocuğa sevgiyle yaklaşmanın hiçbir
fayda sağlamadığı, aksine, ona biraz sert davranmanın faydalı olacağı
kanaati ortaya çıksa da, yine dayağa gerek olmadığı, bir gerçektir.
Hatta âerbiyeci çocuğu eğitirken tüm ıslah vasıtalarına başvurduğu
halde sonuç alamayıp aciz kalsa da, sevgi ve hoşgörüden başka bir yol
olmamalıdır.
Kuran-ı Kerimde baba oğul ilişkisine örnek olmak üzere ‘Lokman Suresi’nde şöyle buyrulur:
“Lokman, oğluna öğüt vererek: Yavrucuğum! Allah'a ortak koşma! Doğrusu şirk, büyük bir zulümdür, demişti.
Biz
insana, ana-babasına iyi davranmasını tavsiye etmişizdir. Çünkü anası
onu nice sıkıntılara katlanarak taşımıştır. (Çocuğun anne ) sütünden
ayrılması da iki yıl içinde olur. (İşte bunun için) önce bana, sonra da
ana-babana şükret diye tavsiyede bulunmuşuzdur. Dönüş ancak banadır.
Eğer
onlar (annen ve baban) seni, hakkında bilgin olmayan bir şeyi (körü
körüne) bana ortak koşman için zorlarlarsa, onlara itaat etme. Onlarla
dünyada iyi geçin. Bana yönelenlerin yoluna uy. Sonunda dönüşünüz ancak
banadır. O zaman size, yapmış olduklarınızı haber veririm…” (Lokman, 13-19)
Kuran’da Hz. Lokman (a
-Allahtan başka ilâhın olmadığı inancının geldiğini görüyoruz
- Şu dünyayı ve üzerindeki bütün canlıları yaratan Odur
Biz
de çocuklarımıza, Allah’ın yaptığımız her şeyi gördüğünü, aklımızdan
geçirdiğimiz en gizli duyguları bildiğini, Ondan hiçbir şeyi
gizleyemeyeceğimizi, iyi şeyler yaptığımızda bizden hoşlanıp bizi
seveceğini.. anlatmalıyız.
-Yavrucuğum -namazı kıl, (insanlara) iyiliği emret, kötülükten vazgeçirmeye çalış, başına gelenlere sabret
Ayetlerde
görüldüğü gibi hem Allaha, hem de Onun yarattığı insanlara karşı
görevlerimiz sıralanmakta; adab-ı muaşeret kurallarının bir özeti
verilmektedir
Çocuklarına din eğitimini verirken çoğu aileler farkında olmadan korku objesini kullanırlar
Bu
konu ile ilgili ‘Yengeç Kitap’ isimli eser sahibi Salzman, çocuklarına
söz geçiremeyen beceriksiz bir annenin hikâyesini anlatırken şöyle der:
Bu ahmak kadın çocuklarını üç şeyle korkutarak sindirmeye çalışırdı: Öcü, Baba ve Allah
Çocukları yatmaya zorlamak için, -Yatın çabuk, kapatın gözlerinizi, yoksa öcüler gelir sizi yer, derdi
Şimdi
düşünelim, küçük çocukları cehenneminde yakan bir Allah’ı hangi çocuk
sevip içinden gelerek saygı gösterecektir? Çocuğu cehennemle korkutup
Allahtan soğutmaya kimin hakkı vardır? Çocuklara cehennemin kapılarının
kapalı olduğu hala öğrenilemedi mi? Bu vebalin altından nasıl
kalkacaksınız?
Peygamberimiz
buyuruyor ki: Buluğ çağına girinceye kadar çocuktan ve akıl hastasından
kalem kaldırılmıştır ve onlar yaptıklarından muaf tutulmuşlardır.
Çocuğu cehennemle korkutuyorsak, hem Allaha, hem çocuğa haksızlık
yapıyoruz
c- Çocuk Terbiyesinde Allah Sevgisinin Önemi
Ailenin
temelini evlilik oluşturur. Bizde de olduğu gibi hemen bütün ülkelerde
ailenin kurulması ve aile birliğinin bozulması yasalarla
düzenlenmiştir. (Anayasa md: 41)
Hukukun temel görevi, toplum düzenini sağlamaktır. Aile hukukunun
görevi de, toplum içinde aile düzenini sağlayarak aileyi her yönüyle
güçlendirmek ve böylece yaşadığı toplumun temelini sağlamlaştırmaktır.
Yüce Allah Kuran-ı Kerimde şöyle buyurur: "Ey îman edenler! Kendinizi ve ailenizi, yakıtı insanlar ve taşlar olan ateşten koruyunuz…" (Tahrîm, 6)
Peygamberimiz: "Hepiniz çobansınız ve hepiniz aile fertlerinizden sorumlusunuz…” buyurur. Çocuklar için de onlar: "Cennet çiçekleridir", "Kalp meyveleridir", "İlâhî ihsan ve rızıklardır" buyurur.
Çocuklar, bizlere ilâhî birer emanet ve öz varlığımızdan boy vermiş nadide filizlerdir. Çocuklar;
Anne ve baba için en güzel bir meşgaledir. Onları terbiye edip yetiştirmek ve topluma armağan etmek bu vatana karşı kutsal bir görevdir. Bir çocuğun eğitim ve terbiyesini aldığı ilk mektep olan aile ocağının İslami terbiyeden mülhem olması, çocukların ahlaken nakış nakış işlenmesine vesile olacaktır. Nitekim
emek verilip yetiştirilen sâlih evlâtlar, âhirette anne-baba ile cehennem arasında perde olacaktır.
Çocukları
Allah'tan korkutmak yerine Allah sevgisiyle eğitmek gerekir. Allah'a
inanmak, insanlarda hayatlarının bir amacı olduğu hissini uyandırır.
Ayrıca bir dine mensup olmak, insana dünyada yalnız olmadığını
hissettirir.
Yani
çocuk inanacak ki: Biri var, onu annesinden daha çok seven ve daha çok
koruyup kollayan... Dua ettiğinde duasına cevap veren... Hasta
olduğunda iyileştiren... Acılarını dindiren... Her yaz ve baharda ona
çeşit çeşit yiyecek ve içecekler gönderen... Onu, anne babasını,
kardeşlerini ve bütün sevdiklerini besleyen...
Annelerin
derdi, çocuklarına Allah'ı anlatmak, bunun için pratik bir yol ve çözüm
bulmak... Ayrıca hangi yaşta nasıl anlatacaklar? Allah'ı onların
zihinlerine nasıl yerleştirecekler?
Bir anne öyle diyordu:
"Tamam, ona Allah'ı sevdirmeliyim, ama önce ona Allah’ı anlatıp tanıtmalıyım." Sevme, tanımadan sonra gelir.
Allah
somut bir varlık değil. O yaratıklardan hiçbirine benzemez. Zaten
yaratıklara benzeyen, yaratıcı olamaz. O'nun varlığına misaller vererek
zihinlere yerleştirebilirsiniz. Yaratıklar sadece O'nun isimlerini
yansıtan birer ayna olabilir.
Mesela çocuğa süt içirirken, bunun canlı süt fabrikası olan inek ya da koyundan alındığı söylenmeli. Yaşına
uygun olarak, her fabrikanın bir fabrikatörü olduğu, süt fabrikası
olan hayvanların sahibi ve Yaradan'ının da Allah olduğu anlatılmalı.
Mesela bir yumurtayı yedirirken, her tavuğun bir tavuk fabrikası
olduğu; her elma, muz, portakal ağacının bir meyve fabrikası olduğu
anlatılmalı.
Yemeğini
yedirirken: "Evladım, bak bunu Allah senin için yaratmış. Bu elmayı, bu
yumurtayı, bu sütü senin büyümen için göndermiş. Sen bunları yiyip,
büyüyüp kocaman bir baba ya da anne olacaksın. Bak Allah seni ne kadar
seviyor... Sen yemek yedikten sonra susadığın için suyu da O
gönderiyor. Yağmuru bizim için O yağdırıyor. Karanlıkta kalmamamız,
soğukta üşümememiz için güneşi O yaratmış. Ağaçları, hayvanları bizim
için hep O yaratmış." diyerek, yapılan bütün işlerin büyük bir Kudret
Sahibi tarafından olduğunu anlatmalıyız.
Annelik
uzun zaman alan ve günün yirmi dört saati devam eden, adı “insan
yetiştirmek” olan bir iş... Bir kere bilmelisin ki, “zaman alacak”.
Neye zaman harcarsan onun karşılığını alırsın. İşine zaman harcarsan
işinden, eşine zaman harcarsan eşinden, çocuğuna zaman ayırırsan da
ondan karşılığını alırsın.
Çocuğun duygularını sadece "Bir Allah var
Allah'ın çok büyük olduğunu, bizim O'nu göremeyecek kadar küçük olduğumuzu söyleyebiliriz
Kaynak: Ali Osman Orum İnternet Sitesi www.aliosmanorum.com