• Anasayfa
  • Favorilere Ekle
  • Site Haritası
  • https://www.facebook.com/groups/vaazdokumanlari/
  • https://api.whatsapp.com/send?phone=+905321561576
  • https://www.twitter.com/@vaazsitesi
Üyelik Girişi
Vaaz Kategorileri
Ziyaret Bilgileri
Aktif Ziyaretçi6
Bugün Toplam478
Toplam Ziyaret5141147
Site Haritası
Takvim
Vaaz Dokumanları
Ahmet Emin Seyhan
ahmeteminseyhan@gmail.com
Kur’ân Bize Yetmez!
25/02/2019

Kur’ân Bize Yetmez!

Merdiven altı din tüccarları hiçbir ilke, kaide, kural ve sınır tanımadan İlahiyat Fakültelerine saldırmaya devam etmekte, kurdukları sömürü düzeninin bozulacağından endişe eden bu adamlar, milletin gözünden İlahiyat Fakültesi hoca ve öğrencilerini düşürmek için bel altı vuruşlarını sürdürmektedir.

Geçenlerde ziyaret ettiğim eski görev yerimdeki samimi ve iyi niyetli müslümanlardan biri yanıma gelerek; “Hocam! İlahiyat Fakültelerinde ‘Kur’ân bize yeter’ diyen hocaların ve öğrencilerin sayısı artıyormuş! Bu doğru mu?” diye sordu. Ben de gereken cevabı verdim ve adamı rahatlattım. Bu arada anladım ki, tezgâhlarının dağılacağından endişe eden din bezirgânları boş durmuyorlar.

Görüldüğü üzere iş bu makalenin yazılma sebebi, İlahiyat Fakültesi hoca ve öğrencilerine atılan mezkûr iftiraya cevap vermek ve milletimizi gerçekler konusunda uyarmaktır/ aydınlatmaktır.

Şahsıma yöneltilen bu soru göstermektedir ki, sayıları bir elin parmaklarını geçmeyen bazı ilahiyatçıların söylemlerine bakarak tüm İlahiyat Fakültelerini töhmet altında bırakmayı ve itibarsızlaştırmayı hedefleyen birtakım din tüccarları vardır ve bunlar da boş durmamaktadır.

Görüldüğü üzere münferit bazı söylemleri genelleyerek toplumda İlahiyat Fakültesi hoca ve öğrencilerine karşı menfi bir algı oluşturmayı hedefleyen bu adamların iyi niyetli olmadıklarında şüphe yoktur. Zira bu adamların niyeti üzüm yemek değil bağcıyı dövmektir. Bu adamlar mert, asil, dürüst ve ilkeli değil, sinsi, kaypak, kurnaz ve korkaktır. Dik ve onurlu değil solucan misali omurgasız ve sürüngendir. İftiralardan medet umacak kadar alçalmış çukur tiplerdir. Çünkü bir camianın tamamını karalamak yerine mezkûr sözü çürütmeyi hedefleseler çok daha iyi bir iş yapmış ve büyük bir vebalden kurtulmuş olurlardı.

Diğer taraftan müslümanların 1400 yıllık tarihlerinde değişik coğrafyalarda zaman zaman “Kur’ân bize yeter’” diyen “adamcıklar/ zavallılar” hep olagelmiştir. Bunlar bazı uydurma rivayetlere bakarak aşırı bir tepkisellik sergilemiş ve maalesef sonunda da savrulup gitmişlerdir.

Bu utanmazlar/ sefihler/ cahiller, “Hz. Peygamber’e vermedikleri Kur’ân’ı anlama ve açıklama yetkisini” kendilerine vermiş, pervasızca bu yetkiyi kullanmaya kalkışmış ve nihayet çuvallamışlardır.

Saman alevi gibi parlayıp sönen bu tür tefrit hareketlere bakarak İlahiyat Fakülteleri düşmanlığı yapmak, “Din elden gidiyor” diyerek samimi müslümanların duygularıyla oynayıp onları tedirgin etmek, böylece yanlış kararlar almalarına neden olmak ciddi vebaldir. Bir başka ifadeyle bu tür bel altı vuruşlar bir tür ahlaksızlıktır, hazımsızlıktır, çürümüşlüktür, pespayeliktir, rezilliktir ve kokuşmuşluktur.

Öte yandan tasavvuf adı altında “uydurma hadis, masal, efsane, menkıbe ve önceden kurgulanmış rüyalarla” milleti aldatan bu merdiven altı din tüccarlarına karşı uyanık olması ve bu adamların yalanlarına karşı tedbir alması, anlattıkları şeylerin kaynaklarını sorgulaması gereken ise hem siyasal otorite hem bürokratlar hem de milletin ta kendisidir.

Bu görevi yapmayan, savsaklayan, din bezirgânlarının örgütlü güç olmalarından korkan, popülist söylemlerle onlara şirin görünmeye çalışan bütün politikacılar ciddi bir vebali üstlendiklerini fark etmek ve derhal geri adım atmak zorundadır. Aksi halde bidat ve hurafeleri anlatarak milleti aldatan bu şarlatanlar yüzünden genç nesillerin dinden soğumaları, ateizme, deizme, nihilizme vs. sürüklenmeleri/ kaymaları kaçınılmazdır.

Dolayısıyla önüne gelenin tarikat ve cemaat kurduğu, dergâh ve tekke sahibi olduğu, vakıf, dernek ve insani yardım teşkilatı kisvesine bürünerek örgütlendiği, beşinci ve altıncı sınıf kitaplardaki yalan yanlış bilgileri insanlara İslâm diye anlattığı, böylece insanların beynini yıkadığı bir ülkenin İslâm’ı anlaması, yaşaması ve temsil etmesi kesinlikle söz konusu değildir. Bu bakımdan mezkûr rezalete/ tefrikaya son vermesi gereken meşrû otoriteye sahip seçilmiş iktidardan başkası değildir.

Seçilmiş iktidarlar ellerini değil gövdelerini taşın altına koymak, gerekli yasal düzenlemeleri bir an önce yapmak ve bu mücadeleyi verecek samimi İslâm âlimlerini sorumlu mevkilere getirmek, sonra da sonuna kadar onlara destek olmak ve arkalarında durmak zorundadır. Millet de böyle bir iktidara ve gerçek İslâm âlimlerine sahip çıkmak, onları maddî ve manevî desteklemek durumundadır. Aksi halde bu gidişat hayra alamet değildir; ülkeyi zor günler beklemektedir.

Nasıl ki F. Gülen hareketi zaman içinde büyüyerek devasa bir terör örgütüne dönüşmüşse, aynı yolu ve yöntemi izleyen ve Batılıların kullanımına açık hale gelen başka sözde dini hareketler de bu potansiyele fazlasıyla sahiptir.

Nitekim bu tür yapılar da FETÖ gibi müntesiplerinin zihinlerini uyuşturmakta, onları gassalin elindeki meyyit gibi yapmakta ve beyinlerini yıkadığı bu zombileri devletin çeşitli kademelerinde “üst düzey görevlere” getirmeye çalışmaktadır. Bunlar da FETÖ gibi abilerinden ve ablalarından aldıkları talimatlara göre sinsice hareket etmekte, kendileriyle mücadele eden duyarlı İslâm âlimlerini susturmak için yetkilerini kötüye kullanmaktan çekinmemekte, haysiyet cellatlığı yapmakta, iftirayı ve itibarsızlaştırmayı ibadet aşkıyla yaparken vicdanları bile sızlamamaktadır.

Bu nedenle İlahiyat Fakültesi düşmanlığında güç ve işbirliği yapan bu örgütler ciddi bir denetime tabi tutulmalı ve faaliyetlerine sınırlamalar getirilmelidir. Görev alanları dışına çıktıkları tespit edilenler derhal cezalandırılmalı, millete menkıbe ve mitoloji anlatarak İslâm’a hizmet ettiğini zanneden bu din simsarlarının elinden “samimi müslümanlar ve gelecek nesiller” kurtarılmalıdır.

Sonuç olarak, Kur’ân-ı Kerîm, İslâm dininin asli temel kaynağıdır. Onu açıklayan Hz. Peygamber’in sahih sünnetidir. Kur’ân ile sünnet et ile tırnak gibi ayrılmaz bir bütündür. Kur’ân gonca ise sünnet onun açılmış gül halidir. Bu iki kaynak doğru anlaşıldıktan sonra çözülemeyecek hiçbir problem yoktur.

Kur’ân bize yeter” diyenler son derece marjinal kişi ve gruplardır. Dayandıkları temelleri ve iddiaları çürüktür. Söylemleri tıpkı örümcek ağı gibi zayıftır. Bunların görüşlerinden korkmayı gerektirecek hiçbir durum yoktur. Bir müddet onların ağına düşen/ takılan aklı başında müslümanların gerçeği fark etmesi fazla uzun sürmeyecektir. Ama aklını kullanmayı reddedenler ise bunların elinde eğlence aracı olmaktan kurtulamayacaklardır. Bu nedenle asıl tehlike; milleti masal, efsane, mitoloji, keşf, ilham ve rüyalarla aldatan, Allah ve peygamber ile sürekli görüştüğü yalanlarıyla uyutan/ uyuşturan sahte din adamları, sahte şeyhler, sahte hocalar, sahte mürşitler, sahte velîler ve kerameti kendinden menkul sahte sûfîlerdir. Bu tipler pirincin içindeki beyaz taş gibi son derece tehlikelidir. Zira şekilleri müslümanlara benzemekte, aynen müslümanlar gibi ibadet etmektedir. Dolayısıyla müslüman görünümlü ama yarım gönüllü inanan veya imanlarına şirk bulaştıran bu zavallılarla hep birlikte mücadele etmesi gereken devlet erkânı, bürokratlar, samimi âlimler ve milletin tamamıdır. Ülkede yaşayan aklı başında her bir fert bu mücadelede devlete ve gerçekleri korkusuzca haykıran İslâm âlimlerine destek olmaya mecbur değil mahkûmdur. Aksi halde ilerleyen yıllarda maddî ve manevî açıdan telafisi imkânsız sonuçlarla karşı karşıya kalmak kaçınılmaz olacak ve gerçekleri söyleyecek cesur âlimleri bulmak da neredeyse imkânsız hâle gelecektir. (03.08.2018)

Dr. Öğretim Üyesi Ahmet Emin SEYHAN                     

Kafkas Üniversitesi İlahiyat Fakültesi

 



1344 kez okundu. Yazarlar

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın

Yazarın diğer yazıları

“Anne” ile “Biyolojik Anne” Arasındaki Fark - 28/12/2019
“Anne” ile “Biyolojik Anne” Arasındaki Fark
Hamaseti Bırak Gerçeklere Bak! - 28/12/2019
Hamaseti Bırak Gerçeklere Bak!
Din Sömürüsünün Kullanışlı Aparatı Putlar! - 28/12/2019
Din Sömürüsünün Kullanışlı Aparatı Putlar!
“Vasatiyye Hareketi” Bir Tuzaktır - 28/12/2019
“Vasatiyye Hareketi” Bir Tuzaktır
Kuraklık, İsraf ve Şükürsüzlük - 28/12/2019
Kuraklık, İsraf ve Şükürsüzlük
Gelecek Nesiller Neden İslâm’dan Nefret Edecekler? - 28/12/2019
Gelecek Nesiller Neden İslâm’dan Nefret Edecekler?
Akademisyen ve Siyasetçi İlişkisi Üzerine - 28/12/2019
Akademisyen ve Siyasetçi İlişkisi Üzerine
Secde Ne Anlama Gelmektedir? - 28/12/2019
Secde Ne Anlama Gelmektedir?
“Baba” ile “Biyolojik Baba” Arasındaki Fark - 28/12/2019
“Baba” ile “Biyolojik Baba” Arasındaki Fark
 Devamı
Aydın Gökçe Bey'e Teşekkür
Sitemize Vaaz Ansiklopedisi olarak eklediğim bölüm Aydın Gökçe'nin Almanya'da görevli iken çeşitli kaynaklardan yaptığı vaazları alfabetik sıraya almasıyla oluşmuştur. Kendisine teşekkür ediyorum.
Bu vaazlar ayrıca Dosyalar bölümünde de yer almaktadır. Vehbi Akşit
Vaaz Ansiklopedisi
VAİZLER KÜTÜPHANESİ
Hadislerle İslam
İslam Ansiklopedisi
Kur'ani Site
Hava Durumu
Döviz Bilgileri
AlışSatış
Dolar32.451532.5815
Euro34.684134.8231
Saat