• Anasayfa
  • Favorilere Ekle
  • Site Haritası
  • https://www.facebook.com/groups/vaazdokumanlari/
  • https://api.whatsapp.com/send?phone=+905321561576
  • https://www.twitter.com/@vaazsitesi
Üyelik Girişi
Vaaz Kategorileri
Ziyaret Bilgileri
Aktif Ziyaretçi9
Bugün Toplam190
Toplam Ziyaret5136092
Site Haritası
Takvim
Vaaz Dokumanları
Ahmet Emin Seyhan
ahmeteminseyhan@gmail.com
İki Müslüman Kavgaya Tutuşursa...
25/04/2013

İnsanlar zaman zaman menfaatleri söz konusu olduğunda, adaletin önemini tam olarak kavrayamadıklarında, duygularının esiri olup keyfi ve hissi kararlar aldıklarında, öfkelerini kontrol edemediklerinde, empatiyi gerçek anlamda içselleştiremediklerinde, kendilerini çok önceden bir takım söz, tavır ve davranışlarla olumsuz anlamda şartlandırdıklarında ve şeytanın yönlendirmelerine kendilerini açık hale getirdiklerinde derhal kavgaya tutuşabilirler ve kendileri için tehlike gördükleri kimselere sözlü veya fiili olarak saldırabilirler.

Böyle durumlarda bir tarafın haksız olduğu ve tamamen keyfi bir karar alarak diğer tarafı ezmeye kalkıştığı açıktır. Zira her iki tarafında haklı olduğu durumlar çok nadirdir. Genellikle bir taraf saldırgandır ve zalimdir. Diğer taraf ise zulme maruz kalmış mazlumdur ve kendini savunma çabası içindedir. Böyle bir durumda bir mümine düşen görev; araştırdıktan sonra mutlaka doğru ve haklı olan tarafın yanında yer almak ve adaletin gereğini yerine getirmektir. Zira bu konuda Kur’an-ı Kerim’in emri açıktır. Ayet-i kerimeyi birlikte okuyalım.

“O halde, müminler içinden iki grup çatışırsa onlar arasında barışı sağlayın; ama sonra, iki [grup]tan biri diğerine haksız şekilde davranırsa, [davranışı]nı Allah’ın buyruğuna uygun hale getirinceye kadar, haksızlık yapan taraf ile mücadele edin. Eğer (yaptıklarından) vazgeçerlerse adil bir şekilde aralarını bulun ve [onlara] eşit davranın: çünkü Allah, eşit davrananları sever! Bütün müminler kardeştir. O halde, [her ne zaman araları açılırsa] iki kardeşinizin arasını düzeltin ve Allah’a karşı sorumluluğunuzun bilincinde olun ki O’nun rahmetine nail olasınız.” (Hucurât, 49/9)

Görüldüğü üzere iki mümin grup kavgaya tutuşursa yapılması gereken şeyler bellidir. Tüm müminler bu iki grup arasında barışı sağlamakla ve adaleti yeniden tesis etmekle görevlidirler.

“Bana ne! Bana dokunmayan yılın bin yıl yaşasın”, “ben karışmam, onlar zaten bizim gruptan, bizim mezhepten, bizim tarikattan, bizim aşiretten değildi” yahut “oh oldu. O da çok konuştuydu”  deme hakkına gerçek bir mümin sahip değildir ve olamaz. Zira haksızlık yapana karşı ortak tavır takınmak, bunu sonuna kadar savunmak ve kararlılıkla uygulamak gerekmektedir.

Öte yandan saldırgan tarafa zaman kazandırmak amaçlı oyalama taktikleri ise son derece yanlış olup, bu da olgun bir mümine asla yakışmayacak bir davranıştır.

Şurası bir gerçektir ki Yüce Allah’ın koyduğu evrensel hukuk ilkelerine uyuncaya kadar haksızlık eden zalim tarafla gerektiğinde savaşın bile yapılmasının emredilmesi çok önemlidir. Nitekim bu ayette barışın tesis edilmesine ve İslam kardeşliğine vurgu yapılması da mühimdir. Demek ki müminler haksızlıklar karşısında susmayacak ve hatasında ısrar eden ve zulme devam edene karşı onu etkisiz hale getirinceye kadar en güzel mücadele metodunu sergileyecektir. Eğer saldırgan taraf barışa yanaşmıyorsa, gerektiğinde zalimler grubuyla onlar doğru yola gelinceye kadar savaşacaktır.

Buradan anlaşılmaktadır ki müminlerin de kendi aralarında zaman zaman anlaşmazlıklar yaşanabilir. Kavgalar olabilir. Yapılması gereken bu kavgaları seyretmek değil, tedbir alıp kavgaya, itişip kakışmaya, saldırıya ya da savaşa son vermektir. Aksi takdirde müminlerin gücü zayıflayacak, zaman ve enerjileri boşa harcanmış olacaktır.

Mesela bir örnekle konuyu açıklamaya çalışalım. Herhangi bir kurumdaki bir amir keyfi olarak emri altındaki bir memuru, kıskançlık, çekememezlik veya başka bir nedenle ezmeye kalkıyorsa orada bulunanlar haklı olan tarafın yanında yer alıp zalime karşı ortak tavır takınmak zorundadırlar. Eğer onlar ilkenin değil, gücün, paranın ve silahın yanında yer alıyor, mazlum memurun ezilmesini seyrediyorlarsa, üstelik yalancı şahitlikle ve iftira ile bu zalim amire destek oluyorlarsa bu mümince bir tavır değil apaçık münafıklık alameti olacaktır.  

Bu münafıkça tavrı takınan zavallılar yalancı şahitliği yaptıktan, iftiraya ortak olduktan, sahte tutanakları imzaladıktan, gerçekleri çarpıttıktan, doğruları gizledikten sonra, aradan yıllar geçip sular durulunca, utanmadan mazlum memurun yanına gelip “hakkını helal et, korkumuzdan öyle demek, yapmak, imzalamak ve susmak zorunda kaldık” diyorlarsa bu asla ama asla ahlakî bir davranış olmayacaktır. Zira alenen işlenen günahın tövbesi alenen olmak zorundadır. Zulme uğramış kimse tüm haklarını almalı ve toplum da bunu bilmelidir. Mesele tıpkı aklanmadan zindandan çıkmayı onuruna yediremeyen Hz. Yusuf’un örneğinde olduğu gibi halledilmelidir. (Yusuf, /50-56)

Öte yandan sadece bu ayette değil başka ayetlerde de haksızlıklara engel olma tavsiyeleri yer almaktadır. Şu ayeti birlikte okuyalım ve düşünelim.

ERKEK ve kadın müminlere gelince, onlar birbirlerinin yakınlarıdırlar: [hep] iyi ve doğru olanın yapılmasını özendirir, kötü ve zararlı olanın yapılmasına engel olurlar. Ve onlar namazlarında kararlı ve devamlıdırlar, arındırıcı (her türlü) yükümlülüklerini yerine getirir, Allah’a ve O’nun Elçisi’ne yürekten bağlılık gösterirler. İşte bunlardır, Allah’ın rahmetiyle kuşatacağı kimseler: muhakkak ki, doğru hüküm ve hikmetle yargılayan en yüce iktidar sahibidir Allah!” (Tevbe, 9/71)

Görüldüğü üzere erkek ve kadın müminlere düşen görev; toplumda kötü ve zararlı olan şeyleri engelleme çabası içinde olmaktır. Allah’ın rahmetine nail olmak isteyenlerin yapması gereken budur. Zira ayet-i kerime gayet açıktır.

İyiliklerin yayılması için çabalamayan, zalimlerin yaptığı zulmü utanmadan seyreden, üstüne üstlük bir de zalime destek olan, evrensel hukuk ve ahlak ilkelerinin değil gücün, paranın, makamın, şöhretin ve silahın yanında yer alan, mazluma bir tekme de kendisi vuran, garibi kendi haline terk eden bir Müslüman, bu görevlerini ihmal nedeniyle Allah’ın rahmetinden uzaklaşacağını bilmek zorundadır.

Zira Allah’ın rahmetine nail olmanın ölçüsü; din kardeşliğini tesis edip onu devam ettirmektir. İyiliği emredip kötülükten sakındırmaktır. Namazında devamlı ve duyarlı olmaktır. Nefsinin bencil, egoist, çıkarcı ve süfli duygularına teslim olmamaktır. İçinde ona sürekli kötü şeyleri fısıldayan şeytani dürtülerini kontrol etmek ve içindeki bu şeytanî sesi etkisiz hale getirmektir. Kur’an-ı Kerim ve Sahih Sünnet’in ilkelerine derin bir bağlılık göstermektir.

İşte sayılan tüm bu özellikleri kişiliğinin ve karakterinin bir parçası haline getiren müminleri Allah rahmeti ile kuşatacaktır. Dolayısıyla Allah’ın rahmetine nail olmak isteyenlerin yapması gereken hususlar bellidir. Ayette verilen tüm bu mesajları görmezden gelmek asla doğru olmayacaktır.

Sonuç olarak, iki Müslüman grup ya da iki kişi kavgaya ya da savaşa tutuşurlarsa yapılması gereken şey; daima barış ve adaletin tesisi için çalışmaktır. Haklının yanında yer almaktır. Barışa yanaşmayan tarafa gerektiğinde haddini bildirmektir. Bu uğurda gerekirse savaşı göze almaktır. Zira böyle bir savaş hem Allah adına hem de Allah yolunda yapılacak bir savaştır. Çünkü bu emri Kur’an-ı Kerim’de veren bizzat Allah’tır ve ilgili ayet gayet açıktır. Bu ayet sanki hiç inmemiş gibi davranmak, zulme seyirci kalmak, zalimi savunmak ve çıkarı gereği zalimle ortak hareket etmek ise dilsiz şeytan olmayı kabullenmekten başkası değildir.(02.11.2012)

Yrd. Doç. Dr. Ahmet Emin SEYHAN

Kafkas Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Öğretim Üyesi



6197 kez okundu. Yazarlar

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın

Yazarın diğer yazıları

“Baba” ile “Biyolojik Baba” Arasındaki Fark - 28/12/2019
“Baba” ile “Biyolojik Baba” Arasındaki Fark
Kur’ân Neyi Tasdik Ediyor? - 28/12/2019
Kur’ân Neyi Tasdik Ediyor?
Hak Din İslâm ve Batıl Dinler - 28/12/2019
Hak Din İslâm ve Batıl Dinler
Yetki Varsa Hesap da Vardır! - 28/12/2019
Yetki Varsa Hesap da Vardır!
Aklıma Geldikçe Lanetliyorum - 28/12/2019
Aklıma Geldikçe Lanetliyorum
Yanlış Kararlar İnsanı Mahveder - 28/12/2019
Yanlış Kararlar İnsanı Mahveder
Hamaseti Bırak Gerçeklere Bak! - 28/12/2019
Hamaseti Bırak Gerçeklere Bak!
Kuraklık, İsraf ve Şükürsüzlük - 28/12/2019
Kuraklık, İsraf ve Şükürsüzlük
“Anne” ile “Biyolojik Anne” Arasındaki Fark - 28/12/2019
“Anne” ile “Biyolojik Anne” Arasındaki Fark
 Devamı
Aydın Gökçe Bey'e Teşekkür
Sitemize Vaaz Ansiklopedisi olarak eklediğim bölüm Aydın Gökçe'nin Almanya'da görevli iken çeşitli kaynaklardan yaptığı vaazları alfabetik sıraya almasıyla oluşmuştur. Kendisine teşekkür ediyorum.
Bu vaazlar ayrıca Dosyalar bölümünde de yer almaktadır. Vehbi Akşit
Vaaz Ansiklopedisi
VAİZLER KÜTÜPHANESİ
Hadislerle İslam
İslam Ansiklopedisi
Kur'ani Site
Hava Durumu
Döviz Bilgileri
AlışSatış
Dolar32.432432.5624
Euro34.631634.7704
Saat