• Anasayfa
  • Favorilere Ekle
  • Site Haritası
  • https://www.facebook.com/groups/vaazdokumanlari/
  • https://api.whatsapp.com/send?phone=+905321561576
  • https://www.twitter.com/@vaazsitesi
Üyelik Girişi
Vaaz Kategorileri
Ziyaret Bilgileri
Aktif Ziyaretçi6
Bugün Toplam355
Toplam Ziyaret5138429
Site Haritası
Takvim
Vaaz Dokumanları
Ahmet Emin Seyhan
ahmeteminseyhan@gmail.com
Hz. Peygamber ve İnsanlık Onuru
25/04/2013

Kur’an-ı Kerim’de Yüce Allah, insanlar arasında herhangi bir ırk, din, renk ve cinsiyet ayırımı yapmaksızın şöyle buyurmaktadır: Gerçek şu ki, Biz Âdemoğullarını üstün ve onurlu kıldık; karada ve denizde onların ulaşımını sağladık; temiz besinlerle onları rızıklandırdık ve onları yarattıklarımızın pek çoğundan üstün tuttuk. (İsra, 17/70) Bu ayetten de anlaşılacağı üzere Yüce Allah mahlûkatın en şereflisi olarak yarattığı insanın yeryüzünde onurlu bir yaşam sürmesini istemektedir.

İnsanoğlu mahlûkatın en şereflisi ve en saygınıdır. Varlık âleminin özüdür. Kâinat insanoğlu için yaratılmıştır. Bu itibarla İslam, tüm insanlığın nasıl onurlu bir hayat yaşayacaklarının yollarını göstermek üzere gönderilmiş son dindir. İslam, insanın yaşama hakkı, inanç hürriyeti, mülkiyet hakkı, seyahat özgürlüğü, özel yaşamın gizliliği gibi birçok hak ve özgürlükleri olduğu ifade etmiş ve bunları koyduğu ilkelerle koruma altına almıştır. Peygamberler de bu temel hak ve özgürlüklerin en önde gelen savunucuları olmuşlar ve yeryüzünde adaleti tesis etmek için çalışmışlardır. Hz. Muhammed de aynı görevi üstlenmiş, insanlık onurunu düştüğü yerden yeniden ayağa kaldırmak için gelmiş, Cahiliyye dönemini kapatmış, Medine’de tüm insanlığa medeniyeti öğretmiş, Asr-ı saadet diye bilenen o parlak dönemi yaşatarak tüm dünyaya örnek olmuştur.

İnsaniyet denince akla, onur, izzet, şeref, haysiyet, hak, hukuk ve hürriyet gelir. Bu değerlerin göz ardı edildiği yerde insanlıktan söz edilemez. Zira bunlar insanı diğer canlılardan ayıran unsurlardır. Bu itibarla insan onuru deyince insana ait, onu diğer canlılardan ayıran ve farklı kılan temel özellikler akla gelir. İlk insanın dünyaya gelişinden itibaren bu değerler söz konusudur ve bunlar kıyamete kadar geçerlidir.

Onur ya da şeref, değerli ve erdemli olma hâlidir. Onur, kişinin kendisinde bulunduğunu kabul ettiği öz değerdir. Başkalarının kendisine duyduğu saygının dayandığı kişisel değerdir. Bu nedenle bir insan kendine saygı duymazsa başkaları da ona saygı duymaz.

Tekrar ifade edelim ki, Allah insanoğluna değer vermiştir. Onun şerefinin korunması konusunda her türlü tedbiri önceden almış ve bunun kurallarını koymuştur. Nitekim İslam ırkçılık yapmayı, ayrımcılığı ve ötekileştirmeyi meşrû kabul etmemiştir. Haksız ve hukuksuz yere yapılan savaşları ve keyfi şiddeti yasaklamıştır. İslam işkence ve terörün karşısında olmuştur. İslam gelir dağılımının adaletle yapılmasını emretmiş, çalışıp üretmeyi teşvik etmiştir. Hasta, engelli ve bakıma muhtaç olanların korunmasını istemiştir. Tüm bunlar insan onuruna verilen değeri göstermektedir.

İslam, insanların mal varlıklarının, yer altı ve yer üstü zenginliklerinin, emeklerinin ve duygularının sömürülmesini kesinlikle yasaklamıştır. İslam, eğitim eşitsizliğinin, emeğe saygısızlık yapılmasının karşısında olmuş, hak edenlere hak ettikleri ücretin zamanında ve eksiksiz ödenmesini emretmiştir. İslam, her türlü istismarı, insanlık dışı muameleyi ve iffetsizce yapılan işleri yasaklamış bunları engellemek için her türlü tedbiri önceden almıştır.

İslam, insanın yaşama hakkına saygı göstermiş ve kürtajı yasaklamıştır. Hiçbir anne-babanın, kocanın veya bir başkasının, keyfi bir kararla hamile bir kadınının kürtaj yaptırmasını isteme hakkına sahip olmadığını söylemiştir. Zira dokuz ay on gün sonra dünyaya insan olarak geleceği kesin olan ceninin de yaşam hakkı ve onuru vardır. Kimse onun yaşam hakkını keyfi bir kararla elinden alamaz. Alanlar İslam’a göre cinayet işlemiş sayılırlar ve suç ortağıdırlar.

İslam, açlık ve kıtlıkla boğuşan fakir ve muhtaç insanlara yardım elinin uzatılmasını emretmiştir. Varlıklı insanları ise onlara yardım edip etmeme konusunda imtihan etmektedir. Onurlu bir şekilde açlık ve kıtlığa sabredenlere ve bu insanlara yardım elini uzatanlara mükâfatlar olduğunu söylemiştir.

İslam, onurlu bir yaşam için insanların ihtiyacı olan her türlü şeyi önceden düşünmüştür. Yüce Allah insanlığa kitap ve peygamber göndermek suretiyle neyi, nerede ve nasıl arayacağını ve bulacağını öğretmiştir. Gerçekleri araması ve bulması için de akıl ve irade vermiştir. Aklını kullanmayan ve onursuz bir yaşamı seçen kişi geleceği kesin olan ahiret gününde kaybedeceğini bilmelidir. İnsan hiçbir mazeretin arkasına sığınamaz. Zira önünde kendisi gibi bir insan olan model bir Peygamber vardır. Onun söz ve davranışları bize kadar ulaşmıştır. Kimsenin ‘benim bunlardan haberim yoktu’ demesi mümkün değildir.  

Hz. Peygamber Veda hutbesinde on binlerce insana hitap etmiştir. O konuşmasında insanların canlarının, mallarının ve ırzlarının değerli olduğunu söylemiştir. Herkesin insanlık onurunun ve kişilik değerlerinin dokunulmaz olduğunu bildirmiştir. Yaşam ve mülkiyet hakkından, manevi kişiliğine varıncaya kadar her türlü kişilik haklarını güvence altına almıştır. Mesela Veda hutbesinin bir yerinde Hz. Peygamber şöyle söylemiştir: Şüphesiz şu beldeniz (Mekke), şu ayınız (hac), şu gününüz (arefe) nasıl haramsa (korunmuşsa, saygıya layıksa), kanlarınız ve mallarınız da birbirinize haramdır. (Her türlü tecavüzden korunmuştur). (Müslim, Hac, 147) Dolayısıyla Veda Hutbesi, insan onurunu, temel hak ve hürriyetleri teminat altına alan bir manifesto hükmündedir.

İslam ve onu tebliğ eden Hz. Peygamber Müslümanların sadece birbirlerinin canına ve malına değil, kişilik onurlarına da saygı gösterilmesini ve korunmasını emretmiştir. İnsanlık onuru açısından bakıldığı zaman gerek Kur’an-ı Kerim’de gerekse Peygamberimizin Sünnet’inde insana ve insan onuruna zarar vermesi muhtemel hususlar kesin bir dille yasaklanmıştır. Çünkü önemli olan insan olmaktır. Unutmayalım ki, Yüce Allah bizim rengimize, şeklimize, mal ve mülkümüze, engelli olup olmadığımıza bakmayacaktır. O, imanımıza, kalplerimize, amellerimize ve samimiyetimize bakacaktır.

Hz. Muhammed sadece Müslümanlara değil, tüm insanlığa gönderilen son peygamberdir. O bütün âlemlere rahmettir. (Enbiyâ, 21/107) O’nun gayesi insanlığın Allah tasavvurunu yeniden inşa etmek ve gönülleri Allah ile buluşturmaktır. Bu nedenle O, insanlar arasında ayrım yapmamış, Müslüman olsun olmasın, kadın erkek, büyük küçük, zengin fakir, köle efendi herkese merhametle davranmış, insanın onur ve haysiyetine çok önem vermiştir. O, fertlerin, birbirlerinin hak ve hukukuna son derece riayet etmelerini, insanlık onurunu ayaklar altına almamaları istemiştir.

İslam insanlık tarihinin yüz karası olan ve hiçbir akıl ve mantık kuralına sığmayan, kız çocuklarını sadece kız olmalarından dolayı diri diri toprağa gömülmesini ortadan kaldırmış ve yasaklanmıştır. Böylece büyük bir katliamın önüne geçilmiş, insanlık onuru ayaklar altına alınmaktan kurtarılmıştır.

Hz. Peygamber (s.a.v) insanların bir eşya gibi, alınıp satılmasını ortadan kaldıracak prensipler getirmiştir. O: “Tüm insanlar bir tarağın dişleri gibi eşittirler. Üstünlük ancak takva iledir” diyerek insanların eşitliğine ve onuruna dikkatleri çekmiştir. Bu nedenledir ki, İslam’a gönül verenlerin ilki bir köle olan Bilal-i Habeşi olmuştur.

İnsan, Allah’ın en güzel eseri olması bakımından değerlidir. Her insan, insanlığın onurlu bir ferdi olarak toplumda yer almak ve bu şekilde tanınmak ister. Her inancın ve dünya görüşünün, kendi değer yargılarına göre bir onur ve şeref ölçüsü vardır. Kimi, mal, mülk ve servetle, kimi şöhretle, kimi üst düzey makamla, kimi kariyerle, kimi ailesi, memleketi ve ırkı ile kimi de inancı ve inancına uygun bir yaşam tarzı ile onurlanmak ister. Ancak bu konuda İslam’ın ortaya koyduğu bakış açısı ise evrenseldir ve çağlar ötesine de hitap etmektedir.

İslam’a göre bir insanı onurlu yapan onun ortaya koyduğu söz, fiil ve davranışlardır. Yoksa onur soy, sop, ırk, renk, makam, mevki, rütbe, para servet, mal ve mülkten elde edilmez. Bütün bunlar izafi ve gelip geçicidir. Zira bunlar insanın kendi kazanımları değildir. Kendi kazanımı olmayan şeyle bir insanın övünmesi ve bunu bir üstünlük vesilesi görmesi doğru değildir. Bir insan kendi ürettikleriyle, yapıp ettikleriyle, eserleriyle, kişiliğiyle, samimiyetiyle, ihlasıyla ve diğer insanlara karşı gösterdiği tavır ve davranışlarıyla değer ve onur kazanır. İnsan onurunu soyuna, sopuna, boyuna bosuna veya maddi ölçülerine göre değerlendiren kişi büyük bir yanlış içindedir.

Hz. Peygamber nazarında tüm insanlar değerlidir. O insanların rengine, makamına, ırkına, fakir veya engelli olup olmadığına bakmamıştır. Bizatihi insan olduğu için değer vermiş ve tüm insanların Allah’ı bilmeleri ve tanımaları için uğraşmıştır. Çünkü insanı Allah katında onurlu ve değerli yapan şey ise Allah’a olan imanı, teslimiyeti ve samimiyetidir. Zira onur izzet, şeref, Allah ile O’nun Rasûlü ile ve müminlerledir. (Münafıkun, 63/8)

Peygamber Efendimiz (s.a.v.) muhatap olduğu herkesle yakından ilgilenmiş, onlara değerli olduklarını hissettirmiştir. Sahabenin sıradan gördüğü bir şahsın onun yanında mutlak bir değeri olmuştur. Allah Rasulü, Mescid-i Nebevi’yi gönüllü olarak temizleyen yaşlı bir hanımı birkaç gün göremeyince nerede olduğunu sormuş, vefat ettiğini duyunca, Bana haber vermeniz gerekmez miydi? (Buhari, Cenaiz, 66) diyerek sitemini dile getirmiş ve gidip o hanımın mezarının başında dua etmiştir.


Peygamberimiz sadece arkadaşlarına karşı değil, başka din mensuplarına da saygılı davranmıştır. Bir seferinde Allah Rasulü ashabı ile birlikte açık alanda otururken yanlarından bir cenaze geçmiştir. Allah Rasulü ayağa kalkmış, bunun üzerine bir sahâbî: Ama ya Rasulallah! O bir Yahudi cenazesiydi, deyince Peygamberimiz: ‘Olsun o da bir insan değil miydi’? demiştir. (Buhari, Cenaiz, 50; Müslim, Cenaiz, 24) Görüldüğü üzere Hz. Peygamber insana insan olduğu için saygı göstermiştir. İnsana insan olduğu için değer vermek de ahlaki bir erdemdir. Zira insanlara saygılı olan kişi herkesten saygı görür.

Aşkın değerlerden uzak, maneviyat ile bağı kopuk düşünceler insana hak ettiği onuru ve değeri verememiştir. Bu tür sistem ve ideolojilerin insanı daha da değersiz hale getirdiği ortadadır. İnsan onurunu göz ardı eden, bireyselliği körükleyen, düşeni ezen sistemler insanlara mutluluk getirememiştir. Her şeyi maddiyat olarak gören bencil, egoist, çıkarcı kimselerin ürettikleri modeller insan onurunu ayıklar altına almaktan kurtaramamış ve insanı insanca yaşatamamıştır. Bu tür sistemler zengini daha zengin etmiş fakirlerin ise sömürülmesine kapı aralamıştır.

Bu itibarla Hz. Peygamber’in insanlığa onur katma mücadelesi ve insana bakışı doğru anlaşılmalıdır. İnsanlığı içine düştüğü bu sıkıntı ve problemlerden Hz. Peygamber’in örnekliği ve rehberliği kurtaracaktır. Zedelenen insanlık onurunun tekrar hak ettiği yere getirilmesi ve özlemle beklenen günlerin gelmesi ancak onun Kur’an’a ve onun Sahih Sünnet’ine ittiba etmekle mümkün olacaktır.

Günümüzde dünyanın pek çok yerinde insanlık onuru ayaklar altına alınırken bunları sadece seyretmek ve hiçbir şey yapmadan daha çok kan ve gözyaşı akmasını beklemek, kendi menfaatleri gereği savaş kışkırtıcılığı yapmak, daha çok silah satmak için ayrılıkları körüklemek yanlıştır. Şeref yoksunu insanların böyle yapmaları karşısında şeref sahibi insanların seslerini yükseltmeleri gerekir.

Sonuç olarak Suriye’de, Irak’ta, Somali’de, Mali’de, Filistin’de Myanmar’da ve Arakan’da insanlık onuru zedelenirken bir Müslümanın evinde keyif içinde oturması, onlara bir duayı bile çok görmesi düşünülemez. Dolayısıyla insan onuruna sahip çıkan bir mümin en azından kalbiyle bu kötülüğü onaylamaz. Bu zulümleri engellemek için çaba sarf eder. Veya çaba sarf edenlere destek olur. Zira mazluma destek olmak tüm Müslümanların öncelikli görevidir. (Nisa, 4/74-77) Özetle, insana insan olduğu için değer vermek ahlaki bir erdemdir. Her mümin, bu erdemi kişiliğinin bir parçası haline getirmek zorundadır. (19.04.2013)


Yrd. Doç. Dr. Ahmet Emin SEYHAN

Kafkas Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Öğretim Üyesi



14253 kez okundu. Yazarlar

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın

Yazarın diğer yazıları

“Baba” ile “Biyolojik Baba” Arasındaki Fark - 28/12/2019
“Baba” ile “Biyolojik Baba” Arasındaki Fark
Kur’ân Neyi Tasdik Ediyor? - 28/12/2019
Kur’ân Neyi Tasdik Ediyor?
Hak Din İslâm ve Batıl Dinler - 28/12/2019
Hak Din İslâm ve Batıl Dinler
Yetki Varsa Hesap da Vardır! - 28/12/2019
Yetki Varsa Hesap da Vardır!
Aklıma Geldikçe Lanetliyorum - 28/12/2019
Aklıma Geldikçe Lanetliyorum
Yanlış Kararlar İnsanı Mahveder - 28/12/2019
Yanlış Kararlar İnsanı Mahveder
Hamaseti Bırak Gerçeklere Bak! - 28/12/2019
Hamaseti Bırak Gerçeklere Bak!
Kuraklık, İsraf ve Şükürsüzlük - 28/12/2019
Kuraklık, İsraf ve Şükürsüzlük
“Anne” ile “Biyolojik Anne” Arasındaki Fark - 28/12/2019
“Anne” ile “Biyolojik Anne” Arasındaki Fark
 Devamı
Aydın Gökçe Bey'e Teşekkür
Sitemize Vaaz Ansiklopedisi olarak eklediğim bölüm Aydın Gökçe'nin Almanya'da görevli iken çeşitli kaynaklardan yaptığı vaazları alfabetik sıraya almasıyla oluşmuştur. Kendisine teşekkür ediyorum.
Bu vaazlar ayrıca Dosyalar bölümünde de yer almaktadır. Vehbi Akşit
Vaaz Ansiklopedisi
VAİZLER KÜTÜPHANESİ
Hadislerle İslam
İslam Ansiklopedisi
Kur'ani Site
Hava Durumu
Döviz Bilgileri
AlışSatış
Dolar32.486832.6170
Euro34.601234.7398
Saat