• Anasayfa
  • Favorilere Ekle
  • Site Haritası
  • https://www.facebook.com/groups/vaazdokumanlari/
  • https://api.whatsapp.com/send?phone=+905321561576
  • https://www.twitter.com/@vaazsitesi
Üyelik Girişi
Vaaz Kategorileri
Ziyaret Bilgileri
Aktif Ziyaretçi6
Bugün Toplam176
Toplam Ziyaret5141473
Site Haritası
Takvim
Vaaz Dokumanları
Arif Karabacak
arif-karabacak10@hotmail.com
2010 DÜNYA KUPASI VE TAKIM OYUNU
26/05/2013

Eskiden futbol yazıları yazardım ama bu bir futbol yazısı olmayacak maalesef. Futbol üzerinden hayat felsefesi ve sosyoloji yapacağız biraz. Dünya futbol turnuvasını düzenli izleyemedim zaten. Ama önemli maçlara baktım. Kaçırdığım tek önemli maç Almanya’nın İngiltere’yi elediği maç oldu.

2010 dünya kupasının sonunda İspanya, Hollanda ve Almanya’n

ın kalması bize neyi gösteriyor olabir? Oysa çok daha karizmatik, çok daha bireysel başarılara sahip takımlar ve daha efsanevi takımlar vardı bu turnuvada. Gana’nın kılpayı ve tesadüfen penaltılarda mı elendiğini düşünüyoruz acaba? Gana karizmatik bir takımdı. Takım oyunu oynayamıyordu ve kazanmaya kilitlenmemişti. Brezilya ve Arjantin’in efsanevi ve karizmatik oyuncuları, Maradona’sı ne oldu peki? Zevk verdiler, ama takım oyunu oynamayarak kaybettiler ve hayranlarını hayal kırıklığına uğrattılar. Almanya sonuna kadar takım oyunuyla geldi. İngiltere ve Arjantin gibi iki devi, takım oyunuyla eledi. Dikkat çekmek istediğim iki şey var. Takım oyunu ve kendine inanmak. Yarı finalde, Almanya ve İspanya maçına ilk göz attığımda, henüz maça bir dakika süreyle bakmadan ‘’yahu bu Almanya niye oynamıyor ki’’ dediğimi hatırlıyorum. Almanya İspanya’nın adından korkmuştu ve kendine inancı zayıftı. İnanç olmayınca büyük gayret insana eziyet verir. Çok zorlandı, çok çalıştı, inançsızlıkla, İspanya’nın ekip çalışmasına cevap veremedi ve son anda elendi. İspanya hem iddialı idi, hem de takım oyunundan taviz vermedi. Futbolda ve hayatta başarının en önemli iki unsuru olan inanma ve azimle kazandı. İspanya - Almanya yarı finali ile, İspanya - Hollanda finali, hem oyun kalitesi, hem takımların psikolojileri hem de sonuç olarak birbirinin tekrarı iki maç gibiydi. Sadece birinde Almanya ve Hollanda yer değiştirmişti.

Takım oyunu ve inanç. Futbol sadece futbol değildir. Bir oyundan ibarettir ve hayata dair çok şey barındırır. Bir oyundur, ama modern bir oyundur. Eskiden boks ve güreş gibi bireysel sporlar ön planda idi. Şimdi ise futbol gibi takım oyunu ve ekip çalışması gerektiren sporlar revaçta. Her zaman diliminin bir ruhu vardır. Başarı için zamanın ruhu bize ekip çalışmasını ve kollektif hareket etmeyi işaret ediyor. Çevremizdeki Pegeout fabrikasını düşünelim. Bir adam araba üretmeye kalksa, ve arabanın bütün parçalarını tek başına yapabilme kabiliyeti olsa, şimdikinden daha kaliteli ve daha çok araba üretme imkanı olabilir mi? Bireysel kahramanlıklar ortaçağda kaldı. Zaman ekip çalışması zamanı. Bakınız şu yazı Mehmet ALTAN’ın bugünkü yazısından bir pasaj. ‘’ Pennsylvania’daki çiftlikte 2400 inek var... Sadece 47 kişi çalışmakta... Günde 70 ton süt üretilmekte... Bu bizim 20, 25 köyün ortalamasına eşit... Kalite farkı da cabası... Yıllık net kar ise 11 milyon dolar... Türkiye ise hala her aileye bir inek vererek ‘refah’ sağlama peşinde.
47 çalışan, 2 bin 400 inek ve yılda 11 milyon dolar net kar nerede, kırık dökük evlerde bir iki inek ile yaşam savaşında ayakta kalma çabası nerede? Şöyle de sorulabilir: ‘Dünyalaşma nedir, mezralaşma nedir?’’’
Modern dünyada, Amerika ve Avrupa’da, bireysel davranarak bir iş yapılamaz. Ticari anlamda da yapılamaz, sosyolojik-kültürel anlamda da yapılamaz. Dev araba firmaları birleşerek büyümeye gidiyorlar. Devletler, ittifaklar kurarak, başka alternatif devletler topluluklarına karşı güç oluşturmaya çalışıyorlar. Devletler içindeki sosyal gruplar örgütleniyor, sivil toplum kuruluşu çerçevesinde, dernekleşiyorlar, sendikalaşıyorlar ki, içinde yaşadıkları devlet onları görsün, onların farkına varsın ve ne istediklerine baksın. Devletler içindeki farklı sosyal gruplar, o devlet içindeki haklarını örgütleşerek alıyorlar ve kendilerini soysal kurumlar aracılığı ile ifade ediyorlar. Bireysel gayretler böylesi bir sistemde sonuç vermiyor zira,,.

Şimdi, içinde yaşadığımız Fransa ve Fransa içindeki Türkler özeline gelecek olursak; Türklerin Fransa’da yaklaşık 35 -40 yıllık bir mazisi var. Avrupa ülkeleri içindeki Türklerin, Fransa’da örgütlenmesi, nüfusun azlığı sebebiyle biraz gecikmiş. Fakat, çok şükür ki, bugün sosyal örgütlenme ve kurumsallaşma kısmen tamamlanmış durumdadır. Ditib dernekleri, Türk Federasyonları ve Milli Görüş dernekleşme sürecini tamamlayarak Fransız sosyal hayatında yerini almış durumdalar. Ancak Fransa’da yaşadığımız ve gözlemlediğimiz en önemli sorun, bu derneklere katılımın belli ve sınırlı düzeyde olması. Hiçbir dernekle ilgisi ve katılımı olmayan Türk ailelerinin sayısı, derneklere katılan ailelerin sayısından daha fazla olduğu kanaatindeyiz. Bu ilgisizlik, bu katılmama, destek vermeme, sözünü ettiğimiz derneklerin elini zayıflatmakta ve istenilen hedefe ulaşmada, çalışmaları akim bırakmaktadır. Bizim arzumuz doğal olarak, bütün Türk ailelerinin mutlaka bir derneğe, bir sosyal kuruma katılması, ve Türkler’in ortak çalışmasına omuz vermesidir. Hatta bir aile bütün kuruluşlarla irtibat halinde olabilir ve hepsine maddi-manevi destek olabilir. Zaten bu organisazyonlardaki ayrılık, ,izafidir. Bunların hepsi Müslüman olmak ve Türk vatandaşı olmak ortak noktasından hareketle aynı hedef için çalışan fakat farklı yöntemler uygulayan kuruluşlardır. Yöntemler farklıdır. Hedef aynıdır. Hedef nedir peki? Türkler’in sosyal haklarını kazanması. İbadet mekanları edinme ve yaşatma, sosyal tesisler kazanma, çocuklara dini eğitim. Ama bu hedefler daha da genişletilmelidir. Ne olabilir mesela? Türklere ait düğün salonları, eğlence merkezleri, spor merkezleri, Türk okulu, kurban kesme noktaları gibi daha uzak ve zor hedefler göze kestirilebilmeli ve bunu için geniş katılımın olması gerekmektedir.
Atalarımız , ‘’ bir elin nesi var, iki elin sesi var’’ demişler. Toplu hareket edebilirsek, ancak ses getirebilir, ancak iş üretebiliriz. Peygamber efendimiz de ‘’üç kişi bir araya gelince bu üç kişi bir cemaattir’’ buyurmuşlardır. Biz Fransa’da 600 bin Türk’üz. Montbeliard bölgesinde ise 7-8 bin Türk’ten bahsedilmektedir. Burada çok ciddi bir potansiyele sahip olmamıza rağmen, henüz, ciddi, ses getirecek bir cemaat halinde değiliz. Burada cemaatten kastımız cami cemaati değil, sosyal bir sınıftır. Sayımız 1 milyon da olsa, ortak hareket etme ve kurumsallaşma olmadıkça bir cemaat olamayız ve Türklüğümüzü, Müslümanlığımızı kaybederiz.
Kendimize inanalım ve takım oyunu oynayalım ves-selam.

ARİF KARABACAK
VALENTİGNEY SELİMİYE CAMİİ DİN GÖREVLİSİ
19.07.2010



2382 kez okundu. Yazarlar

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın

Yazarın diğer yazıları

Din Hizmetlerinde Verimlilik-Vaaz ve Hutbeler - 22/05/2014
Din Hizmetlerinde Verimlilik-Vaaz ve Hutbeler
RAMAZAN ORUCUNUN KUR’AN’I ANLAMADAKİ ROLÜ, VE KADİR GECESİ - 03/08/2013
RAMAZAN ORUCUNUN KUR’AN’I ANLAMADAKİ ROLÜ, VE KADİR GECESİ
KENDİSİNE AYAKBAĞI OLAN İNSAN - 26/05/2013
Bendeniz müsadenizle, kendi alanımla ilgili olarak, o arkadaşımızın dediğinin bir adım ilerisini söyleyeyim. İslam dininin özelde Avrupa, genelde dünya ölçeğinde, hüsn-ü kabul görmesinin ve yabancı toplumlara ulaşmasının önünde bir sürü etken var
SİVİL DİN, SİVİL DİNDARLIK, SİVİL DİN ADAMI - 26/05/2013
Arkamdan yürüme, sana liderlik yapmayabilirim. Önümde yürüme, seni takip etmeyebilirim. Yanımda yürü, arkadaşın olabilirim. Kızılderili Atasözü
EURO-İSLAM ?! - 26/05/2013
Bir Sibirya kurdunu alıp Afrika’ya bırakmışlar. Üç nesil sonra, beyaz sibirya kurdu, boz renkli Afrika kurduna dönüşmüş.
MELEZLEŞME - 26/05/2013
Avrupa’nın fiziksel, sosyal sistem ve bilimsel alanda bir üstünlüğü var. Asya ve İslam toplumlarının da, belli bir maneviyatı ve daha insani bir kültürü var. Batı bu fiziksel ve bilimsel üstünlükten bir ahlak ve maneviyat üretemiyor.
KUTLU DOĞUM HAFTASI ÜZERİNE BAZI DÜŞÜNCELER - 26/05/2013
Yurtdışı görevine gelmeden önce, Ankara İlahiyat Fakültesinden bir sayın hocamızı ziyaret etmiştim. Sohbet sırasında söz Kutlu Doğuma gelince, sayın hocamız, ‘’bu Kutlu Doğum haftası Hıristiyanlara özenmektir, İslamiyetin Hıristiyanlaşmasıdır ve
MEVLANA’NIN HİKAYELERİ : BİZİM HİKAYEMİZ - 26/05/2013
Mevlana hazretleri hikayenin sonunda, taşı gediğine koyarak, insana ibret verir. Hikayeden kendi payına çıkarması gerektiği dersi nazara verir. Bazan da hikayenin sonunda bişey demez, başka şeyler anlatmaya devam eder.
FRANSA’DA DİN EĞİTİMİ PROBLEMLERİ - 26/05/2013
Camide hep yaptığımız bir dua ile yazımızı tamamlayalım: Allah hepimize yardımcı olsun. Çocuklarımızı, gençlerimizi, nesillerimizi muhafaza eylesin. Onları dinimize, diyanetimize, kültürümüze ve örfümüze göre yetiştirmekte bizi muvaffak eylesin
 Devamı
Aydın Gökçe Bey'e Teşekkür
Sitemize Vaaz Ansiklopedisi olarak eklediğim bölüm Aydın Gökçe'nin Almanya'da görevli iken çeşitli kaynaklardan yaptığı vaazları alfabetik sıraya almasıyla oluşmuştur. Kendisine teşekkür ediyorum.
Bu vaazlar ayrıca Dosyalar bölümünde de yer almaktadır. Vehbi Akşit
Vaaz Ansiklopedisi
VAİZLER KÜTÜPHANESİ
Hadislerle İslam
İslam Ansiklopedisi
Kur'ani Site
Hava Durumu
Döviz Bilgileri
AlışSatış
Dolar32.451532.5815
Euro34.684134.8231
Saat