• Anasayfa
  • Favorilere Ekle
  • Site Haritası
  • https://www.facebook.com/groups/vaazdokumanlari/
  • https://api.whatsapp.com/send?phone=+905321561576
  • https://www.twitter.com/@vaazsitesi
Üyelik Girişi
Vaaz Kategorileri
Ziyaret Bilgileri
Aktif Ziyaretçi5
Bugün Toplam400
Toplam Ziyaret5138474
Site Haritası
Takvim
Vaaz Dokumanları
Arif Karabacak
arif-karabacak10@hotmail.com
BENİ FRANSA’YA GETİREN NEHİR
26/05/2013

NEHİRLER DÜNYANIN GÖZYAŞLARIDIR

AKAR(N) SU İSİMLERİ

Dilimizde, bir dere yatağında akan suyu ifade etmek için, bir sürü kavram var. Sanırım bu kavramlar suyun çokluğuna göre farklı isimler almışlar. Dere, ırmak, nehir, çay, akarsu vs.

BİZİM KURUYAN DEREMİZ

Benim çocukluğumda bizim evin önünden bir dere geçerdi. Bazı mevsimlerde sürekli akar, bazı mevsimlerde azalır, bazı mevsimlerde de tamamen kesilirdi. Yoğun yağmur yağdığında, aniden derenin suyu çoğalır, ben eve kaçardım ve pencereden dereyi izlerdim. Yağmur yağarken penceren bakmak nasıl bir duygudur bilir misiniz? Adamı ağlatır o, ama anlatılmaz birşeydir. İnce bir gariblik, hüzün, güvende olmak, ağlamak gibi şeyler çağrıştırıyor şimdi...Şimdi on yıllar oldu ki, bizim dere tamamen kurudu. Şimdi her gittiğimde o dere yatağını kupkuru görünce hep ağlarım. İçinizde bir şeyin subjesi var, dışarda onun objesini görmeyince acı çekersiniz. Hasret denilen şey bu olsa gerek. Demek ki ben o akan suya çok hasretim.

BENİ FRANSA’YA GETİREN NEHİR

Avrupaya gelmemiz sözkonusu olunca, bizi formasyona aldılar. Beş ay civarında Bursa’da formasyon aldık ki, bunun dört ayı Fransızca, son bir ay da mesleki bir eğitim idi. Bursa’da Fransızca formasyon gören bizler, Belçika’ya gidecektik, ki adımız Belçika Grubu idi.  Fransa’ya gelecek olan arkadaşlar Ankara’da Fransızca formasyonu alıyorlardı. Biz Fransızca sınıfında 16 kişi idik. Kursun bitmesine 15 gün kala bütün arkadaşlarımızın gidecekleri görev yerleri açıklandı. Şehri ve camisiyle beraber. Sadece benim adım okunmadı. Sebebini sorduğumda, Belçika’daki boş olan camilerin bu 15 kişi ile dolduğunu, benim bir sonraki sene Belçika’ya gönderilmek üzere yedekte tutulacağımı söylediler. ‘Vardır bunda da bir hayır’ dedik ve beklemeye başladık. Benim dışımdaki 15 arkadaşım, kendilerinin tayinlerinin yapılmasına rağmen, benim tayinimin yapılmaması sebebiyle, sevinemediler ve benim üzüntüme ortak oldular. Derken kursun bitmesine 2 gün kala Ankara’daki sayın yetkilimiz beni aradı ve ‘Fransada bir caminin sürpriz bir şekilde boşaldığını, Fransa’ya gitmek isteyip istemediğimi’ sordu. Ben de ‘hay hay efendim, giderim’ dedim. Gideceğim şehrin adını, camimi bana söylediler ve kurs bitiminden 1,5 ay sonra, kalktık geldik. 16 kişiden niçin bir başkası değil de ben bu fransaya geldim?

Gelmeden önce şehri internetten inceledim. Devasa bir nehir görünüyor. Acaba bu nehir bizim caminin neresinde diye hep merak ettim. Buraya Perşembe günü geldim. Bizi havaalanında karşılayan Ali abimizle bir  yemek yedik ve Ali abinin balkonunda çay eşliğinde sohbet ettik. Bu gazetede ve faceebookta, kullandığım, Fransaya ilk geldiğim saatlerde çekilen yukarıdaki resim, o sohbet sırasında benim gibi foroğraf meraklısı oğlum tarafından haberimiz olmadan çekildi. Bazı arkadaşlarımız o resmi artistik ve cool bulurlar. Ne artistiği efendim, Ali abi bana Türklerin Faransa macerasını anlatıyor, dernek ve camii kurma-yapma süreçlerini anlatıyor, ben iki gündür yollardayım, yorgunluktan ayakta duramıyorum, Ali abi anlattıkça ben hem kendi halime, hem de Türk toplumunun yaşadığı yarı tarajedi yarı komediye ağlıyorum, o resim çekilirken. Sonra biz, ertesi gün Cuma namazında buluşmak üzere istirahate çekildik. Cuma namazını kıldırdıktan sonra, Ali abiye, ‘abi burda bir nehir olacak, beni lütfen oraya götürebilir misiniz’ dedim. Beraber çocukları da alarak nehre gittik. Meğer nehir bizim caminin dibinde imiş, ben Cuma namazında farketmemişim. Aman Allahım, bu ne güzellik, bu ne mükemmel nehir böyle. Nehri görür görmez, Fransa’ya tayin olmamın sebebini anladım, sebeb bu nehir idi ve bu Allahın bana bir lutfu idi.  Ali abi dedi ki, ‘hocam, 40 yıldır burdayım, ilk defa buraya geliyorum, burası güzelmiş’!.. Avrupa’daki gurbetçilerimizin en büyük sıkıntılarından birisi de, iş yoğunluğundan gezmeye, çevreyi tanımaya, yaşadıkları ülkenin gerek coğrafi gerek kültürel özelliklerini tanımaya fırsat bulamamalarıdır maalesef. Daha sonra bu nehirle birçok arkadaşı tanıştırdım.

NEHİRLER DÜNYADA VE AHİRETTE REHABİLİTASYON MERKEZİDİR

Mahallemizde fizik alemi aşmış, ileri zekalı (Allah selamet evrsin, zeka özürlü) bir dostumuz var, Nihat. Onunla her karşılaşmamızda, mutlaka bir kahve, bir sigara içeriz ve sohbet ederiz. Yine bir karşılaşmamızda, hafif yağmur yağıyordu, nehre yakın bir kafe’de kahvelerimizi içtik, ‘Nihat gel sigaramızı da nehir kenarında içelim’ dedim. Ve ekledim. ‘Nihat bu nehir kenarına çok gel, nehir adamı rehabilite eder’ dedim. Ben bunu söylerken nehre doğru yürüyorduk, durdu, beni de durdurdu ve kendine doğru çevirdi: ‘Hoca sen bu işi biliyorsun ulan’ dedi. ‘Nihat bildiğimi nerden anladın’ dedim. ‘Ben hastanede kalırken, hemşireler bizi topluca nehir kenarına götürüyorlardı, rehabilitasyon için’ dedi. ... Bendeniz nehir kenarında gezerken, o nehre bakarak ağlarım. Hem o nehirle beraber ağlarım. Nehir bana eşlik ettikçe beni rehabilite eder.

Nehir rehabilite eder. Zira Kuran-ı Kerim’de birçok ayette cenneteki müminlerin altından ırmaklar akan tahtlarda ağırlanacakları anlatılır. ‘’İman edip salih amellerde bulunanlar için altlarından ırmaklar akan cennetler olduğunu müjdele’’ (2/25) / ‘’Allah’dan sakınanlar için Rablerinin katında içinde temelli kalacakları altından ırmaklar akan cennetler tertemiz eşler ve Allah'ın rızası vardır. Allah kulları hakkıyla görendir." (3/15) / ‘’İşte bunların karşılığı Rablerinden bağışlanma ve içinde ebedi kalacakları altından ırmaklar akan cennetlerdir. (Böyle) Yapıp-edenlere ne güzel bir karşılıktır’’ (3/136) / ‘’Ama Rablerinden korkup-sakınanlar; onlar için Allah katında -bir şölen olarak- altlarından ırmaklar akan -içinde ebedi kalacakları- cennetler vardır. İyilik yapanlar için Allah'ın katında olanlar daha hayırlıdır. ‘’(3/198) / İman edip salih amellerde bulunanları altından ırmaklar akan içinde ebedi kalacakları cennetlere sokacağız.’’(4/57) Benzer ayetlerin sayısı kırk civarındadır ve bu ayetlerden anlamamız gereken şey, nehirlerin cennetlere layık bir güzellik olduğudur.

NEHİRLER RAHMETTİR VE DÜNYANIN GÖZYAŞLARIDIR.

Ayrıca nehir rahmettir. Gözyaşı da rahmettir. Nehirler deb dünyanın gözyaşıdır. Dağlardan nehirlerin ilk çıkış noktasına pınar denir. İnsanın ağlama yetisini sağlayan bölgeye de göz pınarı denir. Peygamber Efendimizin hem kendi oğlu İbrahim, hem de kızı Zeyneb validemizin oğlu vefat ettiğinde, Efendimiz ağlamışlardır. Her iki hadisede de ashabdan bazıları, hayret ederek, ‘sen de mi ağlıyorsun ya Rasulallah’, diyerek teaccüblerini ifade etmişler, Efendimiz de, ‘bu ghözyaşı Allah’ın insana bahşettiği bir rahmet ve merhamet eseridir’ buyurmuşlardır. Ki ancak merhamet sahipleri ağlayabilir. Ağlama yetisini kaybeden insanlar, insanlıkğından çok şey kaybetmiştir. Özellikle, imanlı ve merhamet sahibi bir insan, Arakan’daki mazlum müslümanlardan tutun, Suriye’ye, Afrika’ya, zulme uğrayan tüm insanlara, bir dağın ihtişamına, bir nehrin güzelliğine ağlayabilmelidir. O ağlama bir merhamet içerir, o merhamet bir yardıma dönüşür, ve mazlumlara derman olur. Dağlara, nehirlere ağlamak da, Allah’ın esmasını zikir  ve takdir etmek anlamında olduğu için, o esmanın tecellileri insanda tezahür eder. İnsan da o dağ kadar muhteşem, o nehir kadar mükemmel bir hale gelir. Yağmura rahmet der bizim kültürümüz. Yağmurlar toprağı sular. Toprak yağmuru absorbe eder. Toprakla emilen bu su, yer altında belli mahzenlerde toplanır. Su çoğalınca, mahzeni delerek kendine yollar ve kanallar açar, yer altından dağların zirvesine kadar çıkar. ( Damarlarımızdaki kanın beynimize çıktığı gibi) Dağda, en zayıf bulduğu noktayı basınçla delerek pınar olarak topraktan çıkar. Akıp giderek, dere olur, çay olur, ırmak ve nehir olur. Geçtiği yerleri canlandırır, geçtiği yerlerde toprağa, ağaçlara, hayvanlara rahmet olur. İnsanın gözyaşının rahmet ve rahmet eseri olduğu gibi, nehirler de dünyanın gözyaşıdır ve herşeye rahmet olur. İnsan isteyerek, sevgiyle ağlamıyorsa, gerektiği yerde ağlayamıyorsa, o gözyaşı birikir ve bünyeye fazla gelir. İşte o zaman kader o insanı bela ve musıbetlerle ağlatır ki, o zamanki gözyaşı merhamet olmaz, dram olur. Bazan nehirler de, yatağına sığmaz, taşar, siler süpürür, can alır, dramlar yaratır. Bu rahmeti doğru kullanmamakla ilgilidir.

Ayrıca, toprak altındaki sular dağlarda toplanır. Yağmurlar da dağlara yağar. Zira su suyu çeker. Gökten inen rahmet yağmurlarını dağlar karşılar, kucaklar ve göğüsler, bağrına basar.  (“Ve orada, yüksek, sâbit dağlar kıldık, ve size bir tatlı su içirdik.”Mürselat suresi:27) Gökten inen vahiyleri de insanın kafası, yani en yüksek  en önemli yeri olan aklı karşılar, bağrına basar. İnsanı akıl, dünyayı dağlar ayakta tutar. (NEBE SURESİ:6-7: Biz, yeryüzünü bir döşek, dağları (yeryüzünün dengesi için) da birer kazık yapmadık mı?) Hazmedince kalbine geçirerek imana dönüşür. Vahyi de, yağmuru da ham kullanmak insana zarar verir. Onu işleyip hazmedeksin. Vahiy işlenince iman olur ve insana faydası olur. Direk geldiği gibi kullanırsan zarar verirr. Kuranın zahiri manasıyla hareket eden grublar bugün, din adına merhamet değil, kan üretiyorlar. Yağmur suları yer altında depolanınca ancak içilebilir hale gelir. Vahiy ve yağmur rahmetin soyut ve somut olarak farklı iki tezahürüdür.

Bizim ülkemizde nehirler bu kadar güçlü değil. Ormanlarımız kel tavuk gibi. Biz eski iman ve asaletimize kavuşunca, o dağları, ormanları ihya edeceğiz, o dağlar ve ormanlar yağmuru çekecek, o yağmurlar rahmet eseri olarak nehirlere dönüşecek. Herşey bize bağlıdır. Herşey kainata nasıl baktığımızla direkt olarak ilgilidir. Ormana merhamet etmeyenin, doğadan merhamet bekmeye hakkı yoktur.

Yazıya nerden başladık, nereye geldik? Herşey herşeyle ilgilidir zira. Herşey bir atom parçacığının patlamasıyla varoldu, farklı şekillerde göründü, farklı misyonlar üstlendi. (Evreni bu tarz bir analitikle okumadıkça evren muammasını çözmek mümkün değildir.) Le doubs nehri de o atom parçacığının içinde idi, ben de ordaydım. Ordan tanışıyoruz. Burda le doubs’u bizzat görünce o tanışmışlık nüksetti ve aşka dönüştü. Fransa’yı seviyorsam en büyük sebebi le doubs. Beni buraya yollayan kader le doubs’u da biliyordu, beni de... ... Yıllar sonra Fransa’ya geri dönsem, le doubs kıyısına insem, bana Fransa maceramın hepsini anlatır. Çünkü biz onunla anlaşıyoruz. O benim tüm hatıratımı kaydediyor. Tıpkı bir müziği yıllar sonra dinlediğimizde, ilk dinlediğimiz zamanki yaşadıklarımızı hatırladımız gibi... Bitiremiyorum ki yazıyı, gerisini lütfen siz tamamlayın...

ARİF KARABACAK

24.08.2012



2919 kez okundu. Yazarlar

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın

Yazarın diğer yazıları

Din Hizmetlerinde Verimlilik-Vaaz ve Hutbeler - 22/05/2014
Din Hizmetlerinde Verimlilik-Vaaz ve Hutbeler
RAMAZAN ORUCUNUN KUR’AN’I ANLAMADAKİ ROLÜ, VE KADİR GECESİ - 03/08/2013
RAMAZAN ORUCUNUN KUR’AN’I ANLAMADAKİ ROLÜ, VE KADİR GECESİ
SİVİL DİN, SİVİL DİNDARLIK, SİVİL DİN ADAMI - 26/05/2013
Arkamdan yürüme, sana liderlik yapmayabilirim. Önümde yürüme, seni takip etmeyebilirim. Yanımda yürü, arkadaşın olabilirim. Kızılderili Atasözü
2010 DÜNYA KUPASI VE TAKIM OYUNU - 26/05/2013
Modern dünyada, Amerika ve Avrupa’da, bireysel davranarak bir iş yapılamaz. Ticari anlamda da yapılamaz, sosyolojik-kültürel anlamda da yapılamaz. Dev araba firmaları birleşerek büyümeye gidiyorlar
EURO-İSLAM ?! - 26/05/2013
Bir Sibirya kurdunu alıp Afrika’ya bırakmışlar. Üç nesil sonra, beyaz sibirya kurdu, boz renkli Afrika kurduna dönüşmüş.
MELEZLEŞME - 26/05/2013
Avrupa’nın fiziksel, sosyal sistem ve bilimsel alanda bir üstünlüğü var. Asya ve İslam toplumlarının da, belli bir maneviyatı ve daha insani bir kültürü var. Batı bu fiziksel ve bilimsel üstünlükten bir ahlak ve maneviyat üretemiyor.
KUTLU DOĞUM HAFTASI ÜZERİNE BAZI DÜŞÜNCELER - 26/05/2013
Yurtdışı görevine gelmeden önce, Ankara İlahiyat Fakültesinden bir sayın hocamızı ziyaret etmiştim. Sohbet sırasında söz Kutlu Doğuma gelince, sayın hocamız, ‘’bu Kutlu Doğum haftası Hıristiyanlara özenmektir, İslamiyetin Hıristiyanlaşmasıdır ve
MEVLANA’NIN HİKAYELERİ : BİZİM HİKAYEMİZ - 26/05/2013
Mevlana hazretleri hikayenin sonunda, taşı gediğine koyarak, insana ibret verir. Hikayeden kendi payına çıkarması gerektiği dersi nazara verir. Bazan da hikayenin sonunda bişey demez, başka şeyler anlatmaya devam eder.
FRANSA’DA DİN EĞİTİMİ PROBLEMLERİ - 26/05/2013
Camide hep yaptığımız bir dua ile yazımızı tamamlayalım: Allah hepimize yardımcı olsun. Çocuklarımızı, gençlerimizi, nesillerimizi muhafaza eylesin. Onları dinimize, diyanetimize, kültürümüze ve örfümüze göre yetiştirmekte bizi muvaffak eylesin
 Devamı
Aydın Gökçe Bey'e Teşekkür
Sitemize Vaaz Ansiklopedisi olarak eklediğim bölüm Aydın Gökçe'nin Almanya'da görevli iken çeşitli kaynaklardan yaptığı vaazları alfabetik sıraya almasıyla oluşmuştur. Kendisine teşekkür ediyorum.
Bu vaazlar ayrıca Dosyalar bölümünde de yer almaktadır. Vehbi Akşit
Vaaz Ansiklopedisi
VAİZLER KÜTÜPHANESİ
Hadislerle İslam
İslam Ansiklopedisi
Kur'ani Site
Hava Durumu
Döviz Bilgileri
AlışSatış
Dolar32.486832.6170
Euro34.601234.7398
Saat