• Anasayfa
  • Favorilere Ekle
  • Site Haritası
  • https://www.facebook.com/groups/vaazdokumanlari/
  • https://api.whatsapp.com/send?phone=+905321561576
  • https://www.twitter.com/@vaazsitesi
Üyelik Girişi
Vaaz Kategorileri
Ziyaret Bilgileri
Aktif Ziyaretçi11
Bugün Toplam1170
Toplam Ziyaret5115788
Site Haritası
Takvim
Vaaz Dokumanları
Arif Karabacak
arif-karabacak10@hotmail.com
GÜLE ÇIKTIM GÜLMEDİM GÜLDEN DÜŞTÜM ÖLMEDİM
26/05/2013

Nazım hikmet 1953te rusyada yazdığı vasiyet adlı şiirinde şöyle der :

‘’……. Anadolu'da bir köy mezarlığına gömün beni. …… Traktörlerle türküler geçsin altbaşından mezarlığın, ‘’

Bir başka türkü hikayesi ki, çok daha trajik ; 

Aytmatov'un unutulmaz romanı 'Beyaz Gemi'de, dedesi, adsız çocuğa bir efsane anlatır. Yakıcı bir öyküdür bu : "Geçmiş zamanların birinde bir han, başka bir hanı esir almış. Bu han esirine: 'Eğer istersen benim kölem olarak yanımda kalır, uzun zaman yaşayabilirsin. İstemezsen en büyük arzunu yerine getirir, sonra da seni öldürürüm.' demiş. Esir olan han düşünüp cevap vermiş: 'Köle olarak yaşamak istemiyorum, beni öldür daha iyi. Ancak öldürmeden önce ülkemden herhangi bir çobanı buraya getirmeni istiyorum.' 'Ne yapacaksın o çobanı?''Ölmeden önce ondan bir türkü dinlemek istiyorum.' 'İşte böyle' diyor dedesi çocuğa, 'vatanlarının bir türküsü için canlarını feda eden insanlar varmış.  http://www.zaman.com.tr/yazar.do?yazarno=1026

Geçtiğimiz günlerde genç arkadaşlar türkü gecesi düzenlemişler. Bizi de davet ettiler, memnuniyetle gittik. Sizin için ne çalalım hocam dediler. ‘’Bugün bize pir geldi’’.  Bir alevi türküsüdür ama ne türkü, her dinlediğimizde gönül telimiz tir tir titrer. Biz de solist arkadaşa kısmen eşlik ettik. Bu türkü, Hz. Muhammed (sav) ve Hz. Ali sevgisi müslüman Türkün literatürüne folklotuna girdiğinin en çarpıcı örneklerinden biridir.  Sonra solistle beraber ‘’huma kuşu’’nu düet yaptık. Orada ne der, ‘’sen ağlama kirpiklerin ıslanır, ben ağlayım ki, belki gönül uslanır’’.  ‘’Gönülü uslandırmak’’ tam da bir tasavvuf terimidir. Soslist arkadaşımızla yine ‘’Yemen Türküsü’’nü düet yaptık. Yemen türküsünün dini ve milli boyutu zaten tartışılmaz sanırım. Arkadaş bir ara egenin meşhur haticem türküsünü söyledi. Orda da mesela ‘’uyan uyan sabah oldu, namazını kıl haticem’’ der. Bunları niçin anlatıyorum ?  Bu yazımda türkülerimizdeki dini boyuttan bahsetmek istiyorum. Türkülerimiz tamamen dini duygularla mı söylenmiştir ? Elbette hayır. Ancak türkülerimizdeki duyguyu belirleyen en büyük etken dindir ve din duygusudur. Dini sözleri olmayan türküler de bile, anadolu insanının inancı bir şekilde güfteye yansımıştır. Örneklemdirmek gerekirse ;

Yine egenin meşhur türküsü ‘’Şerfem’in şu sözlerine bakalım. ‘’Güle çıktım gülmedim, gülden düştüm ölmedim’’ diye başlar. Bu tamamen tasvvufi bir hayat görüşüdür. Yunus Emre’mizin ;

‘’Ne varlığa sevinirim, ne yokluğa yerinirim

Aşkın ile avunurum, bana Seni gerek Seni ‘’

mısralarında ifadesini bulan düşüncedir ki, bununla ilgili birçok hadis ve ayet de avrdır. Şerfe’ye kavuştum, başım göğe ermedi, Şerfe’den ayrıldım kötü bir şey de olmadı. Dünya hayatının geçiciliğini kanıksamışlık ve dünyevi olan şeyleri umursamamak vardır burda. Dünyayı aşmışlık, ve istiğna duygusu bu ifadelerle anlatılmış olur.

Yine egenin meşhur türküsü ümmüm de ‘’kadir mevlam kısmet etmiş ölümü’’ der ki, bu oryantalistlerin zannetttiği bayağı bir kadercilik değil, ölüm realitesine karşı dini teslimiyettir. Ölen ölmüş, geri getirmek mümkün değil, ölenle ölünmez, hayata devam etmek gerek. Ölümü öldüremeyeceğimize göre, ona teslim olmaktan başka, onu Allah’tan bilmekten başka yol yoktur anadolu için. Ölüme isyan ölümü engellemez.

 Bir urfa türküsünde ‘’yarim giymiş beyaz azye, Cuma namazından gelir’’ der.

Bunlar türkülerde geçen dini sözlere bir-kaç örnek idi. Peki halk oyunlarına ne demeli. Oyunların çoğunda söz yoktur, dert ve meram vücut hareketleri, yani dansla, figürlerle ve yüzyıllar içinde oluşmuş, şekillenmiş bir kareografi ile anlatılır. Bunlarda ne kadar din var, ne kadar dini unsur ve motif var, ona bakalım :

Oynanan o yunlar, o ayak oyunları, o kareografi yüzlerce yılda vücuda gelmiş ve her bir figür bir külte işaret eder. Bir manayı ifade eder. Türk toplumunun tarihini ve kültürünü bir halayda bir zeybekte özetini ve sinevizyonal bir görüntüsünü izlesiniz adeta.  Iç anadolu ve doğunun halayları orta asyadan göçü sembolize eder. Tarihtir bu. Halay başı, kervan başıdır. Her bir ayak hareketi, o yol sırasındaki bir tarihi, bir tecrübeyi sembolize eder. Bir acıya parmak basar. Bir aşkı, bir ölümü, bir ayrılığı anlatır. Doğu ve iç anadolunun halaylarının adı, batıda, egede, ‘’alay’’dır.  ‘’Düğün alayı’’, oynayarak gelin almaya gidilir. Oynayarak gelin getirilir. Oyun oynayan alay, hem ilerler hem oynar. O oyunlar, geline damat tarafından bir güvencedir. Korma biz güçlü bir aileyiz, demektir o. Bak böyle büyük bir tarihimiz ve geleneğimiz var demektir. Zira her figur tarihten bir hikayedir. Alaylar ve Halaylar Türk toplumunun toplumsalcı olduğunun ve ortak bir sosyal hayat yaşadıklarının da göstergesidir ki, din müslümanlardan toplumsal olmalarını ister. Dinin, cemaatle namaz, zekat, fitre, oruç, hacc ve yardımlaşma vurgusu hep toplumu ayakta tutmaya yönelik emir ve uygulamalardır. Topluca oynanan halk oyunları bu dini toplumsalcılığın folklaora yansıyan yönüdür. Siz daha iyi biliyorsunuz ki, batı toplumlarında böyle birşey yok.

Ayrıca bireysel oynanan oyunlar da vardır ki, bunun en karakteristik örneği ege zeybekleridir. Zeybek ve efe oyunları sadece savaş figürleri zannedilir. Halbuki onun içinde de tüm hayat ve tabii ki din de vardır.Efe, savaçcı demekdir. Efendi, gönül insanı dindar ve ahlaklı, ahi  (kardeş) kimse demektir. ‘’Alperen’’ diye bir terimimiz var ki, alp savaşçı, eren de derviş, ermiş, veli insan anlamındadır. Işte zeybek ve efe oyunları türk müslümanlığının bu iki yönünü içinde barındırır. Oyunlara iyi bakın lütfen. Kareografide bazan balerin gibi zarif hareketler vardır. Tek ayak üstünde aynı noktada 360 derece dönülür. Mevlevi gibi. Bu dünyanın dönmesinden tutun da, bedendeki hücrelerin dönmesine kadar kosmosdaki tüm dönenlere partnerlik etmek anlamına geliyor olabilir. Işte burası bir dervişin karıncayı incitmek istemeyen zarif ve merhametli  yönüdür. Bazı figürler gayet sert ve haşindir. Dizlerini yere vururlar ki, büyük şair Faruk Nafiz ÇAMLIBEL’in;

Sen raksına dalarken için titrer derinden Çiçekli bir sahnede bir beyaz kelebeğin; Bizim de kalbimizi kımıldatır yerinden Toprağa diz vuruşu dağ gibi bir zeybeğin

dediği yer burasıdır.

Kareografideki, bu iniş-şıkış, bu naiflik ve sertlik müslümana özel bir keyfiyetin ifadesinden başka birşey değildir. O da Kur’an’da şöle ifadesini bulur : "Muhammed, Allah’ın Rasulüdür. Onunla beraber olan(Müslüman)lar kafirlere karşı şiddetli, birbirlerine karşı ise merhametlidirler." (Feth: 29) İşte o zeybeklerin zarif hareketleri, dindarlıklarını, dervişliklerini, merhamet ve zerafetlerini sembolize eder. Sert ve haşin figürler de düşmana karşı haşinliklerini, kahramanlıklarını ve savaşcı yönlerini anlatır.

 

 

 http://www.youtube.com/watch?v=UjG6oNMBwiw&feature=related

 

 

http://www.youtube.com/watch?v=9SQNkbcqbNY&feature=related

 

(Bu iki linkteki zeybekleri dediğim gözle izleme zahmetine katlanırsanız bana hak vereceğiniz kanaatindeyim. Zerafet ve ihtişam bu icralarda çok güzel anlatılmış.)

Hem halk oyunlarımız hem türkülerimiz, bizim kültümüzün özü ve özetidir. Gurbet elde bu kültürü yaşamak ve yaşatmak bizim daha sağlam basmamızı, kimliğimizi korumamızı sağlayacak en büyük yardımcı etkenlerden olacaktır. Burada otantik kültürler festivalleri oluyor. Geliyor Afrikalı adamlar, Latin Amerikalılar, halk oyunları oynuyor, Fransızlar ağzı açık izliyorlar. Niçin bizim bir halayımız, zeybeğimiz orda oynanıp kültürümüz temsil edilmiyor? Bakınız, Rönesans’tan sonra batıda folklor ve otantizm kalmamıştır. Valentigney’de yaşayan bir Fransız’la  Paris’te,  Londra’da yaşayan adamın mantalitesi ve yaşam tarzı arasında fark yoktur. Bu farksızlık tektip bir insan ortaya çıkarmış. Otantik kültür ve, folklor Avrupa’dan silinmişitir. Dolayısıyla Afrikalıları ve Latinleri öyle gıpta ile imrenerek izliyorlar. Buralarda olmalıyız. Bu festivallere Türk dernekleri eğittikleri gençlerle katılmalıdır. Bizim folklorumuz hiçbir kültürde yok. Ama  bunu yaşamıyor ve yaşatmıyorsak, o da bizi bırakacaktır. Ondan koptuğumuz zaman ne kadar yaşabiliriz, kendimize soralım.

Yazımın başındaki iki örneğe dönecek olursak;  öyle sanıyorum ki, insan yurtdışına çıkınca türküleri daha iyi anlıyor ve daha çok seviyor. Fransa’ya geleli, hasbelkader, öylesine dinleyip geçtiğimiz türkülerden daha çok etkilenmeye başladım. Kendimi ve hasret kaldığım Anadolu’yu türkülerde buldum diyebilirim. Türkülerdeki biziz. Yaşamak istiyorsak onları gönlümüzde yaşatmalıyız.

ARİF KARABACAK

VALENTİGNEY DİN GÖREVLİSİ

arif-karabacak10@hotmail.com

26/11/2011

 

 



9332 kez okundu. Yazarlar

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın

Yazarın diğer yazıları

Din Hizmetlerinde Verimlilik-Vaaz ve Hutbeler - 22/05/2014
Din Hizmetlerinde Verimlilik-Vaaz ve Hutbeler
RAMAZAN ORUCUNUN KUR’AN’I ANLAMADAKİ ROLÜ, VE KADİR GECESİ - 03/08/2013
RAMAZAN ORUCUNUN KUR’AN’I ANLAMADAKİ ROLÜ, VE KADİR GECESİ
KENDİSİNE AYAKBAĞI OLAN İNSAN - 26/05/2013
Bendeniz müsadenizle, kendi alanımla ilgili olarak, o arkadaşımızın dediğinin bir adım ilerisini söyleyeyim. İslam dininin özelde Avrupa, genelde dünya ölçeğinde, hüsn-ü kabul görmesinin ve yabancı toplumlara ulaşmasının önünde bir sürü etken var
SİVİL DİN, SİVİL DİNDARLIK, SİVİL DİN ADAMI - 26/05/2013
Arkamdan yürüme, sana liderlik yapmayabilirim. Önümde yürüme, seni takip etmeyebilirim. Yanımda yürü, arkadaşın olabilirim. Kızılderili Atasözü
2010 DÜNYA KUPASI VE TAKIM OYUNU - 26/05/2013
Modern dünyada, Amerika ve Avrupa’da, bireysel davranarak bir iş yapılamaz. Ticari anlamda da yapılamaz, sosyolojik-kültürel anlamda da yapılamaz. Dev araba firmaları birleşerek büyümeye gidiyorlar
MELEZLEŞME - 26/05/2013
Avrupa’nın fiziksel, sosyal sistem ve bilimsel alanda bir üstünlüğü var. Asya ve İslam toplumlarının da, belli bir maneviyatı ve daha insani bir kültürü var. Batı bu fiziksel ve bilimsel üstünlükten bir ahlak ve maneviyat üretemiyor.
KUTLU DOĞUM HAFTASI ÜZERİNE BAZI DÜŞÜNCELER - 26/05/2013
Yurtdışı görevine gelmeden önce, Ankara İlahiyat Fakültesinden bir sayın hocamızı ziyaret etmiştim. Sohbet sırasında söz Kutlu Doğuma gelince, sayın hocamız, ‘’bu Kutlu Doğum haftası Hıristiyanlara özenmektir, İslamiyetin Hıristiyanlaşmasıdır ve
MEVLANA’NIN HİKAYELERİ : BİZİM HİKAYEMİZ - 26/05/2013
Mevlana hazretleri hikayenin sonunda, taşı gediğine koyarak, insana ibret verir. Hikayeden kendi payına çıkarması gerektiği dersi nazara verir. Bazan da hikayenin sonunda bişey demez, başka şeyler anlatmaya devam eder.
FRANSA’DA DİN EĞİTİMİ PROBLEMLERİ - 26/05/2013
Camide hep yaptığımız bir dua ile yazımızı tamamlayalım: Allah hepimize yardımcı olsun. Çocuklarımızı, gençlerimizi, nesillerimizi muhafaza eylesin. Onları dinimize, diyanetimize, kültürümüze ve örfümüze göre yetiştirmekte bizi muvaffak eylesin
 Devamı
Aydın Gökçe Bey'e Teşekkür
Sitemize Vaaz Ansiklopedisi olarak eklediğim bölüm Aydın Gökçe'nin Almanya'da görevli iken çeşitli kaynaklardan yaptığı vaazları alfabetik sıraya almasıyla oluşmuştur. Kendisine teşekkür ediyorum.
Bu vaazlar ayrıca Dosyalar bölümünde de yer almaktadır. Vehbi Akşit
Vaaz Ansiklopedisi
VAİZLER KÜTÜPHANESİ
Hadislerle İslam
İslam Ansiklopedisi
Kur'ani Site
Hava Durumu
Döviz Bilgileri
AlışSatış
Dolar32.262832.3921
Euro34.778034.9173
Saat