• Anasayfa
  • Favorilere Ekle
  • Site Haritası
  • https://www.facebook.com/groups/vaazdokumanlari/
  • https://api.whatsapp.com/send?phone=+905321561576
  • https://www.twitter.com/@vaazsitesi
Üyelik Girişi
Vaaz Kategorileri
Ziyaret Bilgileri
Aktif Ziyaretçi6
Bugün Toplam210
Toplam Ziyaret5137302
Site Haritası
Takvim
Vaaz Dokumanları
Ahmet Emin Seyhan
ahmeteminseyhan@gmail.com
Cami ve Kadın Eğitimi (II)
24/10/2013

 

Cami ve Kadın Eğitimi (II)

Kur’an ve Sünnet’te ilmin öğrenilmesi ve öğretilmesi konusunda hem erkeğe hem de kadına yönelik genel ifadeler vardır. Hz. Peygamber, kendisine vahyedilen Kur’an’ı herkese ulaştırmakla görevli olduğunu söz ve uygulamalarıyla göstermiştir. O, kendisine vahyedilen ayetleri camide toplanan erkeklere ve kadınlara okumuş ve anlatmıştır. Kadınlar, onun cuma ve bayram hutbelerini değişik konularla ilgili açıklamalarını dinlemiş ve merak ettikleri pek çok konuyu ona sorarak bizzat ondan öğrenmişlerdir. (Müslim, Îman 34; Tirmizî, Îman 6)

Mescid-i Nebevî’nin kadınlara tahsis edilen kısmı günümüzde olduğu gibi, erkeklerin namaz kıldıkları yerden duvar ya da perdeyle ayrılmamıştı. Dolayısıyla kadınlar, kendilerine ayrılan ancak arada herhangi bir engel bulunmayan bölümde namazlarını kılar, hutbe, vaaz ve sohbetleri rahatlıkla dinleyip eğitim öğretim faaliyetlerine katılırlardı.

Hz. Peygamber, camide kadınlara özel bir bölüm ayırmanın yanında, onların camide rahat edebilmeleri için bazı tedbirler de almıştı. Öncelikle kadınların camiye rahat girip çıkmaları için gerekli kolaylığın sağlanmasını istemişti. O dönemde Mescid-i Nebevî’nin üç kapısı vardı. Başlangıçta kapılardan herhangi biri kadınlara tahsis edilmemişti. Ancak camiye devam eden kadınların sayısında ciddi artış görülünce Hz. Peygamber: Keşke şu kapıyı kadınlara ayırsaydık buyurarak, kapılardan birinin onlara tahsis edilmesi istedi. Ancak onun bu isteği daha sonraki yıllarda yerine getirilebildi ve Hz. Ömer döneminde kapılardan biri kadınlara tahsis edildi. (Ebû Davûd, Salât 17). Bu bilgiden anlaşılıyor ki, Hz. Peygamber kadınların camiye gelip cemaate katılmalarını istemekte ve bunu teşvik etmektedir.

Namazdan sonra kadınların camiden ayrılmaları belli bir düzen ve intizam dâhilinde olurdu. İbadet bittiğinde camiden önce kadınlar, sonra Hz. Peygamber ve daha sonra da erkek cemaat ayrılırdı. (Buharî, Ezan 152) Konuyla ilgili Ümmü Seleme’nin şu açıklamayı yaptığı rivayet edilmektedir: “Rasûlullah selam verip namazı bitirir bitirmez kadınlar hemen kalkarlar, Rasûlüllah ise yerinde oturarak onların dışarı çıkmalarını beklerdi.” (Buharî, Ezan 164).

Hz. Peygamber, camiye gelen kadınların durumunu dikkate alarak, onların sıkıntıya düşmemelerine özen gösterirdi. Namaz sırasında bir çocuğun ağladığını duyunca, anneyi düşünerek namazı kısaltırdı. (Tirmizî, Salât, 267) Cami adabıyla ilgili bazı ahlâkî öğütlerde bulunan Hz. Peygamber, camiye gelen kadın ve erkeklerin davranışlarına dikkat etmelerini, karşı cinsin dikkatini çekecek tutum ve davranışlardan kaçınmalarını, giyim kuşamda ölçülü olmalarını (Buharî, Meğazi, 537), yatsı namazına gelen kadınların güzel koku sürünmemelerini tembihlerdi. (İbn Hanbel, IV, 363) Yine Hz. Peygamber, erkeklerin avret yerlerinin gözükme ihtimaline karşı erkekler secdeden doğrulmadan kadınların secdeden kalkmamalarını tavsiye ederdi. (Buharî, Salât, 6; Ebû Dâvûd, Salât, 54)

Hz. Peygamber camide kız çocuklarının ve kadınların eğitimiyle sadece kendisi ilgilenmez, özel kadın öğretmenlere de görev verirdi. Özellikle kendi hanımları, kızların ve kadınların eğitimiyle yakından ilgilenir, evlerine gelenlere bildiklerini öğretirlerdi.

Camide yapılan sohbetlerde kadınlar sadece dinleyici konumunda değillerdi; onlar bazen soru sorarak, iyice anlayamadıkları konunun açıklığa kavuşturulmasını ister ve böylece cami sohbetlerine aktif olarak katılırlardı. Bu gayretlerin sonucu olarak, o dönemde toplumda erkeklerle tartışabilen, onların hata ve yanlışlıklarını çekinmeden eleştirebilen, kendilerine danışılıp istişare edilen ve insanlara yol gösteren kadın âlimler yetişebildi. Bunlar arasında Hz. Aişe, Hz. Peygamber’den öğrendiği pek çok bilgiyi diğer Sahâbîlere rivayet ederek önemli bir hadis ravisi oldu. Hz. Ömer, Ebû Hureyre, Abdullah b. Ömer, Ebû Mûsa el-Eş’arî gibi pek çok erkek Sahâbe Hz. Aişe’den hadis rivayet etti; bazı fıkhî konularda onun görüşlerinden faydalandı.

Diğer taraftan Hz. Aişe, İslâm dünyasında ilmî tenkitçiliğin başlamasına öncülük edenlerden birisi oldu. O, özellikle kadın hakları ile ilgili prensiplerin gelecek nesillere doğru anlatılması konusunda yoğun çaba harcadı. Başka pek çok kadın Sahâbî halifelerin, valilerin ve ilim adamlarının görüşlerine başvurduğu danışmanlar olarak uzun yıllar hizmet verdi. Hz. Peygamber’in eşlerinin ve diğer bazı kadınların bu yöndeki ilgi ve gayretlerinin bir sonucu olarak o dönemde İslâm, kadınlar arasında da hızlı bir şekilde yayıldı. Sahabe içerisinde yirmi kadar kadın fıkıh bilgininin yetişmesi, Hz. Peygamber döneminde kadınların cami eğitiminden ne ölçüde yararlandıklarını göstermesi açısından oldukça önemli bir ipucu vermektedir.

Elbette kadınların eğitimi sadece dinî bilgiler edinmekle sınırlı kalmamıştır. Onlar, hayatla ilgili pek çok konuyu da camide öğrenme imkânı elde etmişlerdir. Bazı kadınlar şiir, tıp ve hayvancılık alanlarında bilgi ve tecrübe sahibi olmuşlardır. Özellikle Hz. Aişe’nin tefsir, hadis ve fıkıh gibi ilimlerin yanında neseb, tarih, siyer, tıp, astronomi, şiir, hitabet, eğitim ve siyaset alanlarında da önemli bir ilmî birikime sahip olduğu bilinmektedir. Şüphesiz o dönem kadınlarının bu düzeye ulaşmalarında en büyük etkenin camide aldıkları eğitim olduğu söylenebilir. Çünkü onlar genellikle camide yapılan sohbet ortamında bir araya gelip birbirlerinin bilgi ve tecrübelerini paylaşmışlardır.

Kadınların cami eğitimi ve ilim öğrenme konusundaki etkinliği, râşit halifeler döneminde de aynen devam etmiştir. Ancak Emeviler döneminden itibaren kadınların sosyal, siyasal, ekonomik ve dinî hayattaki yeri tekrar sorun haline gelmiş bazı rivayetler, fetvalar ve içtihatlar, onlarla ilgili olumsuz hükümler içerecek şekilde yorumlanmıştır. Yine zamanın bozulmasıyla fitnenin zuhur ettiği, dolayısıyla kadınların camiye gelip cemaate katılmalarının mekruh olacağı, ancak yaşlı ve çirkin kadınların camiye gelmelerinde bir sakınca olmadığı gibi son derece ilginç yorumlar dinî kitaplardaki yerini alabilmiştir.

Görüldüğü üzere, ilim öğrenmek kadın erkek herkese farzdır. Nitekim Hz. Peygamber döneminde kadınlar geceleri bile camiye gelerek Kur’an-ı Kerim dinleyip namaz kılabilmişler (İbn Hanbel, III, 93) ve orada gerçekleştirilen sohbetlere katılmışlardır. Ancak Hz. Peygamber’in Medine’de başlattığı bu gelenek, hızla genişleyen İslâm coğrafyasına aynı ölçüde yansımamıştır. Dinin temel kaynağı olan Kur’an-ı Kerim’e ve Hz. Peygamber’in Sünnet’ine uymayan, İslâm öncesi geleneğin izlerini taşıyan rivayet ve yorumların sözlü ve pratik uygulamalara yansıması, İslâm dünyasında kadınların eğitiminin ihmal edilmesinde önemli bir etken olmuştur. Sosyal ve kültürel hayatın dışında tutulan ve okullara gönderilmeyerek eğitimin dışına itilen kadınların camiye gidip oradaki ibadet ve eğitim faaliyetlerine katılmaları da uygun görülmeyince, toplumun yaklaşık yarısını oluşturan bir kitle asırlarca cehalete terk edilmiştir. Bu açıdan günümüz kadınları, cami eğitimine en az erkekler kadar muhtaçtır. Kaldı ki, kadınların dinî bilgileri öğrenme ortamları erkeklere nazaran daha sınırlıdır. Bu nedenledir ki bid’at ve hurafeler özellikle kadınlar arasında daha yaygındır.

Türkiye’de camiye devam eden kadınların sayısı oldukça düşüktür. Onlar daha ziyade teravih namazları, kandil geceleri ve mevlit programlarında camiye gelmekte, vakit, cuma ve bayram namazlarına ise neredeyse hiç iştirak etmemektedirler. Gündüzleri çarşıya ve pazara çıkan kadınların vakit namazlarında cemaate gelmedikleri ancak cemaat dağıldıktan sonra camiye gidip namaz kıldıkları yapılan gözlemlerden anlaşılmaktadır.

Ülkemizde cuma, bayram ve vakit namazlarını camide kılmayan kadınların Ramazan ayında teravih namazı için camiye koşmaları ilginçtir. Onların bu kararlarında dinden ziyade geleneğin etkili olduğu söylenebilir. Bu nedenle kılınması sünnet olan teravih namazında cemaate katılmayı gelenek haline getiren kadınların, dinen daha bağlayıcı bir hüküm içeren cuma, bayram ve vakit namazlarında da camiye gelmeleri doğal karşılanmalı, hatta kadınlar bu yönde teşvik edilmelidir.

Kur’an’da ve Hz. Peygamber’in uygulamalarında kadınların camiye gelmelerini engelleyen herhangi bir hüküm bulunmadığına göre, onların camiden ve cemaatten uzak durmalarına dinî hiçbir dayanak gösterilemez. Kaldı ki kadınları camiden uzak tutmak, kadın erkek herkesi muhatap alan Kur’an’ın ve Sünnet’in ruhuna da aykırıdır. Öyleyse, “Kadınlarınızı mescitlerden menetmeyiniz!” (Buharî, Nikâh, 116) buyuran Hz. Peygamber ve onu takip eden râşit halifeler dönemindeki kadınların cemaate katılma geleneğini tekrar canlandırmak Müslüman toplumun faydasına olacaktır.

Günümüzde kadınların cami eğitiminin ihmal edilmesinde, İslâm’ın başlangıcında olmayıp daha sonra ortaya çıkan bazı anlayışların etkili olduğu söylenebilir. Bazı âlimler, ilim öğrenmenin farz-ı kifaye olduğunu, yani bir toplumda bazı insanların ilim öğrenmesiyle diğerlerinden bu sorumluluğun kalktığını, dolayısıyla kadınların ilim öğrenme yükümlülüklerinin bulunmadığını belirtmişlerdir. Kadınların cami eğitiminden yoksun bırakılmalarında son derece etkili olan bu ve benzeri anlayışlar dinî olmaktan çok kültüreldir. Çünkü dinin kadınlarla ilgili hükümleri göz önünde bulundurulduğunda, bu tür görüşleri dinen uygun kabul etmenin mantıklı ve tutarlı olmadığı kolaylıkla anlaşılmaktadır. Öyleyse, bazı İslâm bilginlerinin geçmişte fitneye sebep olacağı endişesiyle ileri sürdükleri ve kadınların camiden uzaklaşmalarına zemin oluşturan görüşlerinin artık yeniden değerlendirilmesi zamanı gelmiştir. Çünkü günümüzde kadınlar okulda, hastanede, çarşıda, pazarda, iş yerinde, fabrikada, kısacası sosyal hayatın her kesitinde erkeklerle bir arada bulunmaktadır. Dinin koyduğu ölçü ve mahremiyet ilkelerine uyulduğu sürece bunda dinen bir sakınca yoktur. Kısıtlamanın sadece camiye devam etme ve cemaate katılma konusunda sürdürülmesi, kadınların dinî konularda bilgisizliğini artırmaktan öte bir anlam taşımamaktadır.

Kadınların camiden uzak kalmaları, Müslüman toplumların geri kalmalarına sebep olan etkenlerden biri olarak da görülebilir. Çünkü yaklaşık nüfusun yarısını oluşturan bir kesimin ve en önemlisi bir toplumun maddî ve manevî mimarları olan annelerin eğitimsiz kalmaları durumunda yeni yetişen bireylerin kişilikli, bilinçli, donanımlı, cesaretli ve girişimci olarak yetişmeleri şansa bırakılmış demektir. Çünkü bireyin hayatına yön veren, çocukken onun ruhsal ve fiziksel ihtiyaçlarını karşılayan ve kişiliğinin gelişmesinde etkin rol oynayan annedir. Çocuk sevgiyi, şefkati, bağışlamayı, yardım etmeyi, adaleti, doğruluğu, cesareti, güveni ve daha pek çok ahlâkî meziyeti öncelikle annesinden öğrenir. Çocuğuna bu tür meziyetleri öğretmek durumunda olan annenin her şeyden önce dinî bilgisinin yerinde olması gerekir. İşte bu nedenle, camilerde verilecek eğitimin rolü küçümsenmemelidir.

Sonuç olarak, çok geniş bir kitleyi bünyesinde toplayan camilerde hutbe, vaaz, sohbet, cami dersleri ve yaz kursları gibi etkinliklerle milyonlarca insan bilgilendirilmekte ve yaygın din hizmeti sunulmaktadır. İşte böyle bir imkândan kadınlar mahrum edilmemelidir.

Günümüz kadınlarının camilere erkekler gibi devam etmemelerinin bazı nedenleri olabilir. Ancak bu nedenler arasında dinîn emirlerini göstermek doğru değildir. Çünkü Hz. Peygamber, camiye devam edebilmeleri için kadınlara her türlü kolaylığı sağlamış ve bizzat kendisi onlara camide ders vermiştir. Dolayısıyla, kadınların camiye erkekler kadar devam etmemelerinin nedeni İslâm değil, dinle ilgili yapılan yorumlar ve İslâm öncesi kültürlerin izlerini taşıyan geleneklerdir.

Kadınların camideki eğitim faaliyetlerine katılmaları gerektiğini söylemek, aslında yeni bir görüş ortaya koymak değildir. Tam aksine daha önce Hz. Peygamber döneminde fiilen gerçekleştirilen bir uygulamayı Müslümanlara tekrar hatırlatmaktan ibarettir. Çünkü İslâm’ın ilk yıllarında camilere gitmek erkekler için ne kadar önemli ise, kadınlar için de aynı derecede önemli ve gerekliydi. Öyleyse günümüzdeki Müslümanların maddî ve manevî yönden gelişebilmeleri ancak kadın-erkek herkesin bilgilenmesi ve görevlerini tam anlamıyla yapmasıyla mümkün olabilecektir. Günümüzde kadınların camiye devamlarını özendirmek için İslâm’ın cinsiyet farklılığına dayalı özellikleri kabul ettiğini, ancak cinsiyet ayrımcılığını kesinlikle reddettiğini Müslümanlara anlatmak, toplumu dinî konularda bilgilendiren herkesin en önemli görevleri arasındadır. (25.10.2013)

Yrd. Doç. Dr. Ahmet Emin SEYHAN

Kafkas Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Öğretim Üyesi



8497 kez okundu. Yazarlar

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın

Yazarın diğer yazıları

İslâmîlik Endeksleri ile Yapılmak İstenen Nedir? - 28/12/2019
İslâmîlik Endeksleri ile Yapılmak İstenen Nedir?
Hamaseti Bırak Gerçeklere Bak! - 28/12/2019
Hamaseti Bırak Gerçeklere Bak!
“Baba” ile “Biyolojik Baba” Arasındaki Fark - 28/12/2019
“Baba” ile “Biyolojik Baba” Arasındaki Fark
Secde Ne Anlama Gelmektedir? - 28/12/2019
Secde Ne Anlama Gelmektedir?
Kuraklık, İsraf ve Şükürsüzlük - 28/12/2019
Kuraklık, İsraf ve Şükürsüzlük
Yetki Varsa Hesap da Vardır! - 28/12/2019
Yetki Varsa Hesap da Vardır!
Kur’ân Neyi Tasdik Ediyor? - 28/12/2019
Kur’ân Neyi Tasdik Ediyor?
Yanlış Kararlar İnsanı Mahveder - 28/12/2019
Yanlış Kararlar İnsanı Mahveder
Gelecek Nesiller Neden İslâm’dan Nefret Edecekler? - 28/12/2019
Gelecek Nesiller Neden İslâm’dan Nefret Edecekler?
 Devamı
Aydın Gökçe Bey'e Teşekkür
Sitemize Vaaz Ansiklopedisi olarak eklediğim bölüm Aydın Gökçe'nin Almanya'da görevli iken çeşitli kaynaklardan yaptığı vaazları alfabetik sıraya almasıyla oluşmuştur. Kendisine teşekkür ediyorum.
Bu vaazlar ayrıca Dosyalar bölümünde de yer almaktadır. Vehbi Akşit
Vaaz Ansiklopedisi
VAİZLER KÜTÜPHANESİ
Hadislerle İslam
İslam Ansiklopedisi
Kur'ani Site
Hava Durumu
Döviz Bilgileri
AlışSatış
Dolar32.432432.5624
Euro34.631634.7704
Saat