Hepimizin “yarın“ için planları vardır.Kimimiz çocuklarımızın daha iyi yarınları olması için çalışır, onları yarınlara hazırlarız. Bu yolda onların okumaları için bin bir fedakarlıklarda buunuruz.Kimimiz maddi manada çalışır üç beş kuruş biriktirip ev yaptırır, araba alırız, yine çocuklarımızın gelecekte rahatı için birikimlerimizden bir kenara bir miktar koyarız.

Ancak bütün bunlar “ sonu olan yarınlar“ için değil midir? Nihayette bu yarınlar mezarda son bulacak.Bu durumda  bütün gayretimiz “sonlu yarınlar“ için olmuş oluyor. Ve tabii olarak bütün bir ömür biriktirilen mal ve servetler mezardan geri dönmüş olacak.

Tam bu noktada şu soru akla geliyor: Hangi tür davrnışta bulunayım ki sonsuzluğa yelken açmış olsun ve beni ötelerde sahil-i selamete çıkarsın?

Bu soruya sağlıklı cevap verebilmek için de her zamanki gibi yine Kur’an ve Sünnete müracaat etmek en isabetli karar olacaktır.Evvela şunu belirtelim ki Kur’an’ın YARIN dediği zaman kavramı bizim dünyevi manadaki  “bugünden sonra gelen gün“ anlamındaki zaman kavramı değil elbet.Kur’an’ın yarın dediği aslında öldükten sonra tekrar dirilişin gerçekleşeceği hesap günü.Mahkeme-i Kübra’nın kurulup bu dünyaynın hesabının verileceği gün ya da zaman. Zaman diyoruz  çünkü o günün mahiyetini bilemiyoruz. Ama bu dünya günü ile aynı olmasa gerek.

Neyse şimdi Kur’an bu husustaki mesajına kulak verelim: “Siz ey imana ermiş olanlar! Allah'a karşı sorumluluğunuzun bilincinde olun; herkes yarın için ne hazırladığına baksın! Ve (bir kez daha) Allah'a karşı sorumluluğunuzun bilincinde olun, çünkü Allah bütün yaptıklarınızdan haberdardır“(Haşr 59/18) Demek ki “yarın“ denilen büyük birgün var ki o güne hazırlıklı olmak gerekiyor.Bu noktada Kur’an  bir hususa daha dikkat çekiyor. Yarın aslında en yakın zaman dilimini ifade eder.O zaman ayet zımnen şunu da demiş oluyor kanaatimizce: Ey muhatab! Kıyamet ya da yeniden dirilip hesap verme zamanı o kadar da uzak değil.Yarın kadar yakındır.Sakın ha gaflet içinde olma, o gün işine yarayacak amellerde bulun.! O zaman biz iman ehline düşen ,ayet-i kerimenin de ifade ettiği gibi, devamlı surette Allah’a karşı sorumluluk bilinciyle hareket ederek gelmesi kesin olan  o büyük duruşma gününe her şeyden daha fazla nesaimizi sarf etmektir.

Yazımızın başlığına sağlıklı cevaplar aramaya devam ediyoruz.Kur’an’dan bir ayet ile aramaya başladığımız cevabımızı sünnetten de bir örnek vererek sağlam bir zemine oturtalım.Bir gün sahabeden birisi Efendimiz(sav)‘e gelerek sorar:

-Ey allah’ın Rasulü! Kıyamet ne zaman kopacak? (aslında Son Saat ne zaman diyor.Soran sahabi: mete’s-seah diye soruyor) Efendimiz, şu zaman kopacak, bu zaman kopacak diye bir cevap vermiyor.Neden? Bir: O(sav)  da kopacak zamanı bilmiyor. Çünkü Allah bildirmemiş. “Gaybın anahtarları Allah'ın yanındadır; onları O'ndan başkası bilmez...“(En’am6/59) İnsan için lüzumlu bir bilgi olsaydı her halde bildirirdi.Bugün kıyamet için tarh verenlerin kulakları çınlasın! İki: Efendimiz soruyu soran kişiye daha lüzumlu , daha can alıcı bir soru soruyor:

-Sen o kıyamet için ne hazırladın?

Şimdi bir kere daha düşünelim.Hazır mıyız? Yarına ne gibi yatırımlarımız var.? Mahkeme-I Kübraya çıkıp dünya sicillerimiz ortaya çıkarıldığı vakit ne yaparız?Hesabımızı kolay mı veririz, zor mu?Şimdi muhasebe zamanı.  Bakınız yıl sonu yaklaşıyor.Dünya işlerimizde sıkı muhasebe yapıyoruz. Peki ebedi hayatımız için ne yapıyoruz? Öyleya hepimiz cennete talibiz.Ama cennet tombaladan çıkmıyor ki? Özellikle 5 vakit  namaz  kılmayan mümin kardeşlerimiz acaba neye güveniyor?Yoksa onların bildiği bizim bilmediğimiz bir şey mi var.Bu kadar rahat olduklarına göre! Ha keza haram helal demeden midesini dolduranlar.İçki, kumar ve  fazile kazancını pisletenler? Bu kardeşlerimizin Büyük Mahkemede Allah’I ikna edecekleri! makul  savunmaları vardır her halde!10.12.2013/Viyana