• Anasayfa
  • Favorilere Ekle
  • Site Haritası
  • https://www.facebook.com/groups/vaazdokumanlari/
  • https://api.whatsapp.com/send?phone=+905321561576
  • https://www.twitter.com/@vaazsitesi
Üyelik Girişi
Vaaz Kategorileri
Ziyaret Bilgileri
Aktif Ziyaretçi4
Bugün Toplam321
Toplam Ziyaret5140990
Site Haritası
Takvim
Vaaz Dokumanları
Ahmet Emin Seyhan
ahmeteminseyhan@gmail.com
Çocuklara Tecavüz Edip Öldürenler Kesinlikle İdam Edilmelidir!
25/07/2014

 

Çocuklara Tecavüz Edip Öldürenler Kesinlikle İdam Edilmelidir!

Yüce Allah, kısasta hayat olduğunu haber vermiştir. (Bakara, 2/179) Bir insan, bir başka insanı kasten ve suçsuz yere öldürüyorsa kendisinin de kesinlikle öldürüleceğini bilmelidir. Kazara bir başka insanın ölümüne neden olan kişiye ise hak ettiği maddî karşılık neyse o ödetilmeli ve onun da belirli bir süre hapishanede kalması sağlanmalıdır.(Nisa, 4/92-93)

“Allah’ın verdiği canı ancak Allah alır. İdam cezası hiçbir şekilde olmamalıdır” şeklindeki bir söz çok boyutlu düşünülmeksizin gelişigüzel söylenmiş afakî bir sözdür. Elbette ecel geldiğinde, ömür tükendiğinde görevli melekler gelerek insanın canının alacak, (Enâm, 6/61; Enfal, 8/50; Muhammed, 47/27) ruhunu bedenden ayıracak ve ruhu ait olduğu yere götüreceklerdir. (Bakara, 2/156; Şuara, 26/50; Zuhruf, 43/14)

 Ancak yeryüzünde bozgunculuk çıkartan, İslâm düşmanlığında sınır tanımayan, haksız yere insan öldüren kişinin de idam cezasına çarptırılması Yüce Allah’ın bir emridir. (Maide, 5/32-33) Zira yeryüzünde barış ve huzurun sağlanabilmesi için bu tür suçları işleyenlerin hayatlarına son verilmesi akl-ı selimin ve bozulmamış vicdanın tabiî bir gereğidir.

Sağlıklı tefekkürün hakkını veren bir kişi ancak bu hakikati idrak edebilir; mağdurun yanında yer alabilir ve haktan yana bir tavır ortaya koyabilir. Ancak sağlıklı düşünmekten yoksun, empatiyi (duygudaşlığı) içselleştirememiş birisi ise “bir caniye, bir seri katile, bir vahşi teröriste acıyarak” onun ölüm cezası almaması, ömür boyu hapis yatması gibi gayr-i adil, basit, uygunsuz ve seviyesiz tekliflerde bulunabilir.

Oysa burada tercih hakkı, maktulün yakınlarına ait olmalıdır. Bu yakınlar, dilerlerse o caninin de öldürülmesini talep edebilmeli veya kan bedeli olarak belirlenen diyeti alabilmeli veyahut affetme yoluna gidebilmelidirler. (Bakara, 2/178; İsrâ, 17/33) Dolayısıyla hariçten gazel okuyanların bu tür söylemleri inandırıcı ve ikna edici olmaktan çok uzaktır. Tek taraflı alınmış duygusal bir kararın dışa yansımasıdır. Maktulün ve yakınlarının haklarını göz ardı eden sakat mantığın bir ürünüdür.

Çok boyutlu bir bakış ise; hem maktul yakınlarının hem de uzun vadede kamunun yararını gözeten bir bakıştır. Dolayısıyla “yaşam hakkı kutsaldır” söyleminin arkasına sığınarak/ saklanarak maktulün de bir yaşam hakkı olduğu gerçeğini unutmak tam bir aymazlık, zulüm ve ikiyüzlülüktür. Böyle bir bakış açısı, eksik, sakat, problemli, mantıksız, ilkesiz ve tutarsızdır.

Nitekim 77 kişiyi bilerek ve tasarlayarak öldüren bir caniye 25 yıl gibi komik bir hapis cezasının verilmesi o ülkede gerçek bir adaletin olmadığının ve maktul yakınlarının vicdanlarının kanadığının/ kanatıldığının/ sızlatıldığının apaçık bir göstergesidir.

Dolayısıyla yaşı kaç olursa olsun (3, 5, 7, 9, 11, 13 vs.) bir kız veya erkek çocuğuna tecavüz ederek öldüren kişiye idam cezası değil de ömür boyu hapis cezası verilmesini savunmak sağduyu sahibi vicdanları sızlatmaktadır. Zira böyle bir tavır, artık çocukların güven içinde parklarda ve sokaklarda koşup oynayamayacağı, gülüp eğlenemeyeceği günleri de beraberinde getirebilecektir. Kendi çocuklarının yaşam güvenliğini sağlayamayan böyle bir toplumun ise tüm dünyaya örnek olması nerdeyse imkânsız hâle gelecektir.

Bu bakımdan haksız yere bir insanı öldüren kimse, kendisinin de kesinlikle öldürüleceğini bilmelidir. (Maide, 5/32) Bu tür canilere bırakın hapis cezasını, en kısa süre içinde yapılacak adil bir yargılamadan sonra derhal idam cezası verilmeli ve karar acilen uygulanmalıdır. Bu katil, o masum çocuğu öldürdüğü yerde/ mekânda kurulacak idam sehpasında sallandırılmalı yahut elektrikli sandalyeye oturtulmalı, bir kısım insan da buna şahit olmalı ve bu hâdise yaşanırken hiçbir kimseyi “yersiz bir acıma duygusu/ merhamet(Nur, 24/2) almamalıdır.

Ayrıca o esnada çekilecek görüntüler medya aracılığıyla tüm dünyaya servis edilmeli, adil, bağımsız, tarafsız ve şeffaf yargılama sonucu suçu sabit olan böyle bir katile, Türkiye’de masum bir çocuğu öldürmesi nedeniyle bu caydırıcı cezanın verildiğini tüm dünya kamuoyu bilmelidir.

Burada utanılacak, sıkılacak, çekinilecek ve korkacak bir durum yoktur. Zira bu suça Türkiye’de böyle bir cezanın verildiğini/ verileceğini bilen herkes bundan sonra ona göre hareket edecek ve ayağını denk alacaktır. Böylece Hindistan, Pakistan ve benzeri ülkelerde kadınlara ve kızlara tecavüz ederek onları acımasızca öldürenler de böyle bir cezalandırma yönteminden haberdar olacak; bu ibretlik ceza oradaki halka örnek teşkil edecek; belki aylar/ yıllar sonra söz konusu ülkelerde de bu cezalandırma yöntemi uygulanmaya başlanabilecektir. Kanaatimizce bu da insanlığın yararına olacaktır.

Diğer taraftan böyle bir katile/ caniye uygulanacak idam cezasını büyük bir vahşet olarak göstermeye ve engellemeye çalışmak, “Hangi çağda yaşıyoruz!” gibi komik söylemlerle zihinleri çelmek de yanlıştır. Bu tür hırıltıları çıkartanlar, hezeyan içinde olanlar, fikir ürettiklerini zannedenler, mağdurların yaşam haklarını göz ardı edenler, aklı ve vicdanı kapkara olmuş kimselerden başkası değildir.

Bu tipler, genellikle sırf kendilerini düşünen, fildişi kulelerinde oturmaya devam eden, iyilikleri değil kötülükleri teşvik eden, empatiden uzak, bencil, narsist, iyi niyet taşımayan kâfir, münafık, putperest ve müşriklerdir. Bunlar, her dönemde olmuştur ve aynı tür tavırlar sergilemişlerdir. Ancak ne zaman ki kantarın topuzu kendilerine dokunmuş, o zaman akılları başlarına gelmiş ve bu seferde “Bu katiller derhal idam edilmeli!” diye feryat etmiş, bağırıp çağırmışlardır. Dolayısıyla bu tür adamların/ kadınların zırvalarına asla itibar edilmemeli, dikkate ve ciddiye de alınmamalıdır.

Öte yandan, nefret ve hakaret içermeyen, toplumu kin ve düşmanlığa sevk etmeyen düşünce/ fikir suçlarına ise kesinlikle idam cezası verilmemelidir. Herkesin düşüncesini özgürce ifade edebileceği ortamlar sağlanmalıdır. Uyduruk belgelerle, teknoloji sayesinde üretilmiş sahte delillerle/ montajlarla/ dublajlarla, yalancı şahitlerle masum insanlar idama veya ademe (yokluğa) mahkûm edilmemelidir. Düşünce ve ifade özgürlüğünün önündeki her türlü engel ortadan kaldırılmalıdır.

Ancak eleştiri sınırlarını aşan, kişinin şahsiyetini alenen tahkir ve tezyif eden, nefret ve hakaret suçu oluşturan yazı, söylem ve karikatürlere de asla müsaade edilememeli, bunlar basın özgürlüğü kapsamında değerlendirilmemeli ve böyle yapanlara kesinlikle caydırıcı cezalar verilmelidir. Zira mutlak özgürlük yoktur. Bir başkasının özgürlüğünün başladığı yerde herkes kendi özgürlüğünün biteceğini/ sınırlandırılacağını bilmek durumundadır. Pervasızca ona buna saldırıp iftira ve hakaretlerde bulunanlara hak ettikleri ceza neyse mutlaka o verilmelidir.

Sonuç olarak, “kısasta hayat olduğu” gerçeği kıyamete kadar geçerliğini koruyacak şaşmaz, pörsümez, eskimez ve değişmez bir hakikattir/ ilkedir. Nasıl kangren olmuş bir organı kesmek tüm vücudu kurtarmak için elzem ise, suçu sabit olan bu tür katillere/ canilere idam cezası vermek de huzur içinde yaşamak isteyen toplumlar için bir zorunluluktur. Çünkü iradesini şeytanının kontrolüne vermiş/ bırakmış bu tür hasta ruhlu bir insan müsveddesini ortadan kaldırmak hakkın, adaletin, merhametin, akl-ı selimin ve bozulmamış fıtratın tabiî bir gereğidir. Dolayısıyla meseleye tek taraflı ve yüzeysel bakarak, bu tür suçlara “idam” yerine “hapis cezasını” savunmak, böylece geniş halk kesimlerini yanıltmak ve yanlış kararların alınmasına yol açmak büyük bir vebaldir. Çünkü bu tür yanlış fikirleri ortaya atanlar ve bunları düşüncesizce savunanlar yazdıkları ve söyledikleri her şeyden âhiret günü mutlaka hesaba çekileceklerdir. Kim zerre miktarı iyilik yapmışsa bunun karşılığını alırken kim de zerre miktarı kötülük yapmışsa veya yapılmasına göz yummuşsa veyahut buna zemin hazırlamışsa o da bunun hesabını mutlaka ama mutlaka verecektir. (25.07.2014)

Yrd. Doç. Dr. Ahmet Emin SEYHAN

Kafkas Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Öğretim Üyesi

 

 



6811 kez okundu. Yazarlar

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın

Yazarın diğer yazıları

Secde Ne Anlama Gelmektedir? - 28/12/2019
Secde Ne Anlama Gelmektedir?
Yetki Varsa Hesap da Vardır! - 28/12/2019
Yetki Varsa Hesap da Vardır!
Kur’ân Neyi Tasdik Ediyor? - 28/12/2019
Kur’ân Neyi Tasdik Ediyor?
“Vasatiyye Hareketi” Bir Tuzaktır - 28/12/2019
“Vasatiyye Hareketi” Bir Tuzaktır
Torpil Yapan da Yaptıran da Melundur! - 28/12/2019
Torpil Yapan da Yaptıran da Melundur!
“Baba” ile “Biyolojik Baba” Arasındaki Fark - 28/12/2019
“Baba” ile “Biyolojik Baba” Arasındaki Fark
Kuraklık, İsraf ve Şükürsüzlük - 28/12/2019
Kuraklık, İsraf ve Şükürsüzlük
Gelecek Nesiller Neden İslâm’dan Nefret Edecekler? - 28/12/2019
Gelecek Nesiller Neden İslâm’dan Nefret Edecekler?
Din Sömürüsünün Kullanışlı Aparatı Putlar! - 28/12/2019
Din Sömürüsünün Kullanışlı Aparatı Putlar!
 Devamı
Aydın Gökçe Bey'e Teşekkür
Sitemize Vaaz Ansiklopedisi olarak eklediğim bölüm Aydın Gökçe'nin Almanya'da görevli iken çeşitli kaynaklardan yaptığı vaazları alfabetik sıraya almasıyla oluşmuştur. Kendisine teşekkür ediyorum.
Bu vaazlar ayrıca Dosyalar bölümünde de yer almaktadır. Vehbi Akşit
Vaaz Ansiklopedisi
VAİZLER KÜTÜPHANESİ
Hadislerle İslam
İslam Ansiklopedisi
Kur'ani Site
Hava Durumu
Döviz Bilgileri
AlışSatış
Dolar32.477332.6074
Euro34.596434.7351
Saat