• Anasayfa
  • Favorilere Ekle
  • Site Haritası
  • https://www.facebook.com/groups/vaazdokumanlari/
  • https://api.whatsapp.com/send?phone=+905321561576
  • https://www.twitter.com/@vaazsitesi
Üyelik Girişi
Vaaz Kategorileri
Ziyaret Bilgileri
Aktif Ziyaretçi7
Bugün Toplam69
Toplam Ziyaret5141366
Site Haritası
Takvim
Vaaz Dokumanları
Ahmet Emin Seyhan
ahmeteminseyhan@gmail.com
Özgürlük, Sorumluluk ve Kanser Hücresi
03/09/2014

Özgürlük, Sorumluluk ve Kanser Hücresi


Modernizm’in sunduğu özgürlük tanımında “Canının istediğini yap! Zincirleri kır! Duvarları yık! Özgür ol! Çünkü sen özgür bir bireysin! Kimse sana sınır koyamaz! Kimse sana karışamaz! Hayatını yaşa! Keyfine bak!” anlayışının hâkim olduğu görülmektedir. Bu sakat anlayış, özgürlük kılıfı altında şehvânî arzuların ve şeytânî dürtülerin yerine getirilmesini tavsiye etmekte ve söz konusu sloganik cümlelerle insanların bilinçaltlarına yanlış mesajlar verilmektedir. Bu sözlerin sahte cazibesi kapılanlar ise sorumluluklarını rafa kaldırdıkları için felaket üstüne felaket yaşamaktadırlar.


Oysa çocuğun veya gencin her istediğini yapmak, ona sınırsız bir özgürlük tanımak onu “kural tanımaz bir kişilik yapısına” büründürür. Sürekli kendisine hizmet edilmesini bekleyen ve başkalarının dikkatini çekmeyi amaç edinen bencil bir genç, ailesiyle ve toplumla sosyal ilişki kuramaz, sorumluluk bilinci geliştiremez, problem üstüne problem yaşar. 


Sağlıklı bir birey sınırsız bir özgürlükle değil dengeli bir disiplinle yetiştirilir. Bu nedenle “özgürlük ve sorumluluk” arasında mutlaka bir dengenin olması şarttır. Bu denge günümüzde fazlasıyla bozulmuş durumdadır. Çünkü Hümanizmin de tesiriyle; “Eğlenmek senin hakkındır, eğer canının istediğini şeyleri yapamıyor, zevklerini tatmin edemiyorsan özgür değilsin!” anlayışı gençlerin zihinlerine sürekli olarak yerleştirilmektedir. “Zevkleri kısıtlayan her şeyi özgürlüğünü kısıtlayan bir unsur” olarak algılayan genç nesiller ise, sağlıklı düşünememekte, gelecek planları yapamamakta ve çok yanlış kararlar alabilmektedir.


Mesela yeni yetişmekte olan bir genç kendisine söylenen her “hayır” sözcüğünü “özgürlüğüne vurulmuş bir darbe” olarak görmekte, ailesiyle ve toplumla çatışmakta, öğretmenlerinin sözlerini dinlememekte, böylece giderek yalnızlaşmakta, özgürleşmek isterken mutsuzluğun derin girdabına kapılmakta, sonra da huzur ve mutluluğu yanlış yerlerde veya sentetik uyuşturucularda (bonzai) aramaktadır. Dolayısıyla bu tür sorunları çözmek isteyenler, meselenin kökenine inmek zorundadırlar. Kanaatimizce bu gerçeği anlamak istemeyen, bu tür “sakat özgürlük anlayışının” toplumu getirdiği noktayı görmemekte ısrar eden ve gereken tedbirlerin alınmasını geciktirenler/engelleyenler çok büyük bir yanlış yapmaktadırlar.


Konuyla ilgili günümüz mütefekkirlerinden Prof. Dr. Nevzat Tarhan’ın şu çarpıcı tespitleri iyi niyetle çözüm arayanlara yol ve ufuk gösterici niteliktedir:


“Vücuttaki en özgür hücre hangisidir?” diye sorsak cevabımız; “kanser hücresi” olur. Çünkü kanser hücresi yanındaki hücreyi yutar, vücuda giren kan şekerini diğer hücrelerin üç beş misli daha fazla tüketir. Hızla büyür. Çünkü özgürdür. Ama burada sorumsuz ve şeytânî bir özgürlük vardır. O derece özgürdür ki büyür de büyür, bütün dokuları yok eder ve vücutla birlikte en sonunda kendisi de ölür. İşte bu; sınırsız, narsistik bir özgürlüktür.


Bencil insan da böyledir. Hep kendini önemser, kendini merkeze alır. Özgürlükleri kendine göre yorumlar. Hak duygusunda da kendine öncelik verir. Kendini birinci planda tutar. Eşiyle problem yaşadığı zaman; “Dünyaya bir defa geldim” der ve evliliği bitirir.  İşyerinde kendi çıkarına uymayan bir şey olduğunda “Benim özgürlüğümü kısıtlıyor” der ve onu reddeder. İşte bu; narsistik kişilik yapılanmasıdır. Bunlar sosyal dokudaki kanser hücresi gibidirler. Eğer bunlara sınır koymazsak; “Yanlış yapıyorsun!” demezsek gittikçe büyürler.


Aynı şekilde “Özgürlüğü var!” diyerek çocuğun her dediğini yaparsanız, onu küçük bir hükümdara dönüştürürsünüz. Küçük bir “canavar” olur. Çocuğun her istediğini yapmak ona özgürlüğünü vermek demek değildir. Anne-babanın amacı; çocuğu o an mutlu etmek değil, onu geleceğe hazırlamaktır. Çocuğun orta ve uzun vadeli mutluluğunu düşünmektir.


İnsan bencilce bir özgürlüğü yücelttiği zaman “anlık mutluluğu” düşünür. Ama üç sene, beş sene sonraki mutluluğu hesaba katmaz. Tıpkı kanser hücresi gibi o anki isteklerini tatmin etme peşindedir. Altı ay, bir sene sona kendi vücudunu öldüreceğini düşünmez bile.” (Nevzat Tarhan, Mesnevî Terapi, Timaş Yay., İstanbul 2012, s. 59-60)


Görüldüğü üzere kurallara uymak, sorumluluk sahibi olmak ve uzun vadeli planlar yapmak özgürlüğe engel değildir. Şurası unutulmamalıdır ki özgürlüğün de bir sınırı vardır. Sağlıklı bir insan, kurallara uyduğu zaman özgürlüğünün kısıtlandığını düşünmez ve düşünmemelidir. Aksi halde canının her istediğini yapan kişi tıpkı kanser hücresi gibi davranır; orta ve uzun vadede hem maddî hem de manevî olarak kendini tüketir/ bitirir.


Şeytânî sese kulak vermek ve onun her dediğini yapmak, kanser hücresini özgür bırakmak ve onun hoşuna giden şekerli gıdaları ona vermek gibidir. Böyle yapan kimse, kendi sonunu kendisi hazırlar ve kendine yazık eder. Dolayısıyla sınırsız özgürlük ile kanser hücresi arasındaki bu paralelliği anlamak ve akl-ı selim ile hareket etmek gerekmektedir. Bu büyük mücadelede ümitsizliğe kapılan ve vesvâsi’l-hannâs olan şeytana karşı yapması gereken savaşı terk eden kaybeder.


Bir başka ifadeyle, özgür iradesini “sadrındaki/göğsündeki şeytanın çağrıları” istikametinde kullanarak nefsin kötülük yapma potansiyelini harekete geçiren kendine yazık eder. Çünkü şeytan, her insanın içinde bir tanedir ve kanın damarlarda dolaşması gibi sürekli ona vesvese verir. Şu surede hem görünmeyen bu şeytana hem görünen insan şeytanlarına işaret vardır ve bu sinsi düşmanlara karşı çok dikkatli olunması insanlara tavsiye edilmektedir:


De ki: (Gerek görünen varlık olan şeytanlaşmış) insanlardan ve (gerekse) görünmeyen varlıklardan (olup da) insanların sadırlarında/ göğüslerinde (sürekli) onlara (kötü düşünceler) fısıldayan sinsi ayartıcının (insanın nefsine kodlanmış takvâ programına değil de, fucûr yazılımına uygun hareket etmesini isteyen çok iyi gizlenmiş şeytânî sesin) şerrinden (bitip tükenmek bilmeyen tuzaklarından, hile ve desiselerinden, süslü yalanlarından, yanlış yönlendirmelerinden, dürtüklemelerinden ve kışkırtmalarından) insanların Rabbine, insanların Melikine, insanların İlâhına sığınırım.” (Nâs, 114/1-6).


Görüldüğü üzere insanı kandırmaya ve ayartmaya çalışan, bunun için de sürekli ilginç öneri ve tekliflerde bulunan, yanlışlarını süslü ve haklı gösteren ve insanın apaçık düşmanı olduğu Kur’ân’da haber verilen şeytan/ vesvâsi’l-hannâs/ garûr, insanın dışında başka bir yerde değil, bizzat her insanın kendi sadrında/ göğsündedir. Onu düşman bellemeyip özgür bırakan ve her dediğini yapan ise kaybetmeye mahkûmdur.


Sonuç olarak, “zevkleri kısıtlayan her şeyi özgürlüğü kısıtlayan bir unsur” olarak algılamak son derece yanlıştır. Modernizmin ve Hümanizmin bu sakat anlayışını “hayat prensibi” haline getirenler büyük bir hata yapmaktadırlar. Sağlıklı nesiller yetiştirmek için özgürlüğü ve sorumluluğu doğru tanımlamak ve bunu gençlere doğru öğretmek gerekmektedir. Bu konuda başta aileler olmak üzere, tüm eğitimcilere, medyaya ve yöneticilere büyük görevler düşmektedir. Bu görevlerini ihmal edenler içki, uyuşturucu ve kumar gibi kötü alışkanlıklara kapılan genç nesiller için kıllarını kıpırdatmayanlar sorumsuz insanlardır. Bu gibilerin sorumsuzluklarının olumsuz sonuçlarıyla karşılaştıklarında gözyaşı dökmeye hakları yoktur. Dökseler de düşünenler nezdinde bunun bir anlamı olmayacaktır. Çünkü onlar geçmişte kendilerine yapılan uyarılara “ukalaca kulak tıkamış” ve “küstahça tavırlar” takınmışlardır. Bunun bedelini hem bu dünyada hem de ahirette er ya da geç ödediklerinde de suçlamaları gerekenin kendilerini olduğunu bilmelidirler. (05.09.2014)


Yrd. Doç. Dr. Ahmet Emin SEYHAN


Kafkas Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Öğretim Üyesi

 


 


 



8527 kez okundu. Yazarlar

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın

Yazarın diğer yazıları

Secde Ne Anlama Gelmektedir? - 28/12/2019
Secde Ne Anlama Gelmektedir?
Yetki Varsa Hesap da Vardır! - 28/12/2019
Yetki Varsa Hesap da Vardır!
Kur’ân Neyi Tasdik Ediyor? - 28/12/2019
Kur’ân Neyi Tasdik Ediyor?
“Vasatiyye Hareketi” Bir Tuzaktır - 28/12/2019
“Vasatiyye Hareketi” Bir Tuzaktır
Torpil Yapan da Yaptıran da Melundur! - 28/12/2019
Torpil Yapan da Yaptıran da Melundur!
“Baba” ile “Biyolojik Baba” Arasındaki Fark - 28/12/2019
“Baba” ile “Biyolojik Baba” Arasındaki Fark
Kuraklık, İsraf ve Şükürsüzlük - 28/12/2019
Kuraklık, İsraf ve Şükürsüzlük
Gelecek Nesiller Neden İslâm’dan Nefret Edecekler? - 28/12/2019
Gelecek Nesiller Neden İslâm’dan Nefret Edecekler?
Din Sömürüsünün Kullanışlı Aparatı Putlar! - 28/12/2019
Din Sömürüsünün Kullanışlı Aparatı Putlar!
 Devamı
Aydın Gökçe Bey'e Teşekkür
Sitemize Vaaz Ansiklopedisi olarak eklediğim bölüm Aydın Gökçe'nin Almanya'da görevli iken çeşitli kaynaklardan yaptığı vaazları alfabetik sıraya almasıyla oluşmuştur. Kendisine teşekkür ediyorum.
Bu vaazlar ayrıca Dosyalar bölümünde de yer almaktadır. Vehbi Akşit
Vaaz Ansiklopedisi
VAİZLER KÜTÜPHANESİ
Hadislerle İslam
İslam Ansiklopedisi
Kur'ani Site
Hava Durumu
Döviz Bilgileri
AlışSatış
Dolar32.451932.5820
Euro34.798834.9382
Saat