• Anasayfa
  • Favorilere Ekle
  • Site Haritası
  • https://www.facebook.com/groups/vaazdokumanlari/
  • https://api.whatsapp.com/send?phone=+905321561576
  • https://www.twitter.com/@vaazsitesi
Üyelik Girişi
Vaaz Kategorileri
Ziyaret Bilgileri
Aktif Ziyaretçi9
Bugün Toplam264
Toplam Ziyaret5141561
Site Haritası
Takvim
Vaaz Dokumanları
Ahmet Emin Seyhan
ahmeteminseyhan@gmail.com
Genelleme Yapmak Sığ Dimağların Ürünüdür!
16/09/2014

 Genelleme Yapmak Sığ Dimağların Ürünüdür!

İnsanların çoğunluğunun yanlış kararlar almalarında “genelleme” yapmalarının payı oldukça büyüktür. Hayatın her anında sürekli tercih yapmakta durumunda olan insanoğlu, meselelere tek taraflı baktığında, empatiyi gerçek anlamda içselleştiremediğinde, hakikatin sadece bir kısmını gördüğünde yanlış kararlar verebilmekte ve toptancı bir yaklaşımla kabul ya da red cihetine gidebilmektedir.

Oysa böyle bir tavır yanlıştır ve Kur’ân’a da aykırıdır. Çünkü Yüce Allah, daima Müslümanlara seçici olmayı öğretmekte ve bunu öğütlemektedir. Nitekim Kur’an-ı Kerim, Ehl-i kitab’ın hepsi aynı kefeye koymamakta ve onları ayrı ayrı değerlendirmektedir. Ayetleri birlikte okuyalım.

“Onların (Kitap ehlinin) hepsi bir değildir. Kitap ehli içinde, gece saatlerinde ayakta duran, secdeye kapanarak Allah’ın âyetlerini okuyan bir topluluk da vardır. Onlar, Allah’a ve ahiret gününe inanırlar. İyiliği emrederler. Kötülükten men ederler, hayır işlerinde birbirleriyle yarışırlar. İşte onlar salihlerdendir.” (Âl-i imrân, 3/113-114). Ayrıca bkz. (Âl-i imrân, 3/64).

“Kitap ehlinden öylesi vardır ki, ona yüklerle mal emanet etsen, onu sana (eksiksiz) iade eder. Fakat onlardan öylesi de vardır ki, ona bir dinar emanet etsen, tepesine dikilip durmadıkça onu sana iade etmez. Bu da onların, “Ümmîlere (kitap ehlinden olmayanlara, zayıflara, çaresizlere) karşı (yaptıklarımız nedeniyle) bize (hiçbir) vebal yoktur!” demelerinden dolayıdır. Onlar, bile bile Allah’a karşı yalan söylerler.” (Âl-i imrân, 3/75)

“Siz, insanlar için çıkarılmış en hayırlı ümmetsiniz. İyiliği emreder, kötülükten men eder ve Allah’a iman edersiniz. Kitap ehli de inansalardı elbette kendileri için hayırlı olurdu. Onlardan iman edenler de var. Ama pek çoğu fasık kimselerdir (yoldan çıkmışlardır).” (Âl-i imrân, 3/110)

”Kitap ehlinden öyleleri var ki, Allah’a, size indirilene ve kendilerine indirilene, Allah’a derinden saygı duyarak inanırlar. Allah’ın âyetlerini az bir değere satmazlar. Onlar var ya, işte onların, Rableri katında mükâfatları vardır. Şüphesiz Allah, hesabı çabuk görendir.” Âl-i imrân, 3/199).

“İçlerinden zulmedenler ve haksızlık yapanlar hariç, Kitap ehli ile ancak en güzel bir yolla mücadele edin ve (onlara) şöyle deyin: “Biz, bize indirilene de, size indirilene de inandık. Bizim ilâhımız ve sizin ilâhınız birdir (aynı ilâhtır). Biz sadece O’na teslim olmuş kimseleriz.” (Ankebût, 29/46).

“Şüphesiz, inkâr eden Kitap ehli ile Allah'a ortak koşanlar, içinde ebedî kalmak üzere cehennem ateşindedirler. İşte onlar yaratıkların en kötüsüdürler.” (Beyyine, 98/6).

Görüldüğü üzere tüm bu âyetler gayet açık ve nettir; insanlara seçici olmayı öğretmekte, üstelik bunu tavsiye ve teşvik etmektedir. Dolayısıyla bu ayetlerde verilen mesajın doğru anlaşılması gerekmektedir. Yani; “genelleme” yaparak herhangi bir dinin mensuplarını aynı gözle değerlendirmek ve isabetli olmayan çıkarsamalar yapmak doğru değildir. Zira onlar içinde de çok farklı düşünen ve yaşayanlar mevcuttur.

Mesela Hıristiyan olduğunu söyleyen bir cânî çıkıp sudan gerekçelerle 77 masum insanı hunharca katletmişse, bu katile bakarak tüm Hıristiyanları aynı kefeye koymak, hepsini suçlu ilan etmek ve “Hıristiyan terörist” demek, bir “genelleme” yapmak olacaktır ki bu doğru değildir.

Aynı şekilde Müslüman olduğunu iddia eden bir grup terörist/ militan/ eşkiya, insanlık dışı bir eyleme imza atmışsa, masum insanları öldürmüşse, bu vahşete bakarak tüm Müslümanları suçlamak, hepsini terörist ilan etmek ve “İslamcı terörist” yaftasını kolayca yapıştırmak da “genelleme” yapmak olacaktır ki bu da kesinlikle doğru değildir.

Veya bir ülkede/ şehirde/ ilçede/ köyde yaşayan birisi bir yanlış yapmışsa, o yanlışı orada yaşayan tüm insanlara teşmil etmek, sonra da o ülkede/ şehirde/ beldede/ köyde yaşayanların tamamını suçlu ilan etmek ve “Buradan zaten adam çıkmaz!” diyerek “genelleme” yapmak doğru değildir. Çünkü her zaman seçici olmak, suçlu ile masumları birbirinden ayırt etmek gerekir. Aksi halde seçici olmayan böyle birisi bundan dolayı günaha girebilir. Nitekim insanlar hesabı Yüce Allah’a tek tek verecek, (Enâm, 6/94) kimse kimsenin günahını üstlenmeyecek ve bir zalimin günahı nedeniyle eşi ya da oğlu cezalandırılmayacaktır. (Fâtır, 35/18)

Aynı şekilde bir Batı ülkesinde homoseksüellerin veya lezbiyenlerin birbirleriyle evlenebilmelerine imkân veren yasalar çıkartılmışsa, bu sakat, iğrenç, akıl, mantık ve ahlak dışı uygulamaya bakarak tüm Batılıları aynı gözle değerlendirmek de bir “genelleme” yapmak olacaktır ki bu doğru değildir. Onlar, “özgürlükler” adına böyle bir evlilik (!) imkânını kendi vatandaşlarına sunmuş olsalar da toplumun büyük bir kısmının söz konusu birlikteliklere asla sıcak bakmadığı ve onaylamadığı bilinmektedir. Dolayısıyla burada da seçici olmak gerekmektedir. Aksi halde tüm Batılıları sanki bu tür evlikleri normal gören kimselermiş gibi takdim etmek yanlış olacaktır.

Yine Batılı ülkelerde “özgürlükler” denilerek çıplaklar kampının açılmasına müsaade edilmişse, burada da “genelleme” yaparak tüm Batılıları çıplaklar kampını onaylayan/ destekleyen/ oralara giden kişiler olarak tanıtmak doğru değildir. Söz konusu ülkelerdeki halkın % 3’ü veya % 5’i buralara giderken % 95’inden fazlası bu ilkel/ pespaye yerlere gitmemekte ve böyle bir davranış tarzını da asla onaylamamaktadır. Dolayısıyla Batılıları her konuda aynı düşünen, aynı tavırlar ortaya koyan insanlar zannetmek ve genelleme yaparak hepsinin ahlâkî değerlerden yoksun olduğunu söylemek/ düşünmek/ zannetmek doğru değildir ve bir vebal olarak görülebilir. 

“Batıda aile çöküyor, dinî değerler kaybolmuş gitmiş, kiliseler bir bir kapanıyor!” gibi genellemeler de aynı türden zihniyetin ortaya attığı basit/ ucuz/ sığ/ popüler söylemlerdir. Tikel örneklerden yola çıkarak böyle bir tespitte/ tahminde bulunmak kesinlikle gerçeği yansıtmamaktadır. Elbette bu tür şeyler Batılı ülkelerde olmaktadır. Ancak ne ailenin tamamı çökmekte ne dinî ve ahlâkî değerler tamamen kaybolmakta ne de kiliselerin tamamı kapanmaktadır. Dolayısıyla bu tür örnekleri anlatarak toplumu yanıltmak, kendi kendine yersiz bir gurura kapılmak, benzer hâdiselerin kendi ülkesinde de yaşandığını bir türlü fark edemeyerek tedbirler alınmasını engellemek/ geciktirmek, münferit hadiselere bakarak toptancı bir yaklaşım sergilemek, ötekini haksız yere suçlamak ve tüm Batılıları aynı kefede/ potada değerlendirmek doğru değildir.

Yine bir partinin/ cemaatin/ tarikatın/ takımın/ aşiretin içinde yanlış yapanlar varsa, bunu o topluluğunun tamamına hamletmek ve hepsini birden suçlu ilan etmek de yanlıştır. Doğru ve haklı olan; genelleme yapmadan suç işleyenleri tek tek tespit etmek ve onları bir bir cezalandırmaktır.

Aynı şekilde koca bir İlahiyat camiası içinden üç beş kişi çıkıp birilerini memnun etmek veya bir yerlere şirin görünmek adına yalan yanlış şeyler söylemişlerse, keyfî ve indî mütalaalarını “Arkadaş! Gerçek din bu işte!” diye dayatmaya/ satmaya kalkışmışlarsa, Kur’an-ı Kerim ve Sahih Sünnet’e aykırı görüşlerini iddialı bir şekilde öne sürmüşlerse, burada da “genelleme” yaparak tüm İlahiyatçıları zan ve töhmet altında bırakmak doğru değildir. Doğru olan; böyle sözler söyleyenleri tespit etmek, onların bundan sonraki söylemlerine itibar etmemek ve onlara karşı son derece dikkatli ve ihtiyatlı olmaktır.

Ancak şunu da belirtmek de çok büyük yarar vardır: İmanlı, ahlaklı ve ihlaslı bir İlahiyatçı uzun araştırmalar ve incelemeler sonucu uzman olduğu sahada bazı doğru/ güvenilir ve dikkate alınmaya değer bilgiler üretmişse, bu zamana kadar yanlış anlaşılan bir konuda doğru ve ikna edici şeyler söylüyorsa bu kimse de diğerlerinden ayrı değerlendirilmek zorundadır. Yoksa böyle çalışkan ve ihlaslı bir İlahiyatçıyı da diğerleriyle aynı kefeye koymak, onu da kötü niyetli ilan etmek, “Bu zamana kadar kimse bilemedi de sen mi bildin!!??” diye dalga geçmek ve itibarsızlaştırmaya çalışmak da apaçık bir kul hakkıdır. Böyle bir tavır kesinlikle doğru değildir ve asla kabul edilemez. Dolayısıyla bu tür İlahiyatçılar arasında da seçim yapmak ve sâdıklardan yana bir tavır koymak gerekmektedir.

Ancak böyle bir seçim yapmayarak hepsine aynı gözle bakmak, koca bir camiayı karalamak/ itibarsızlaştırmak/ değersizleştirmek ve buradan da İslâm’ın zarar görmesine neden olmak son derece yanlıştır. “Bütün İlahiyatçılar böyledir işte!” genellemesini yapmak, kendi cemaatinin/ tarikatının çıkarları için bunu her yerde söylemek/ anlatmak/ savunmak/ dedikodusunu yapmak apaçık kul hakkı ihlalidir ve büyük günahtır. Böyle yapan birisi veya birileri bu hatalarına devam etmeleri halinde kendilerine yazık ettiklerini/ edeceklerini ve ahirette bütün sevaplarını kaybedeceklerini bilmek durumundadırlar.

Sonuç olarak “genelleme” yapmak, meselelere yüzeysel bakan ve kendisine bahşedilen akıl nimetini/ potansiyelini/ emanetini doğru kullanmayan kimselerin tavrıdır. Böyle bir tavır içinde olanlar, kafalarını iyi çalıştırmadıklarını, kritik-analitik düşünmeye yanaşmadıklarını ve her geçen gün muhakeme yeteneklerini iyice körelttiklerini bilmelidirler. Bu kimseler mezkûr yaklaşımlarını sürdürmeleri halinde anlayış kapasitelerinin her geçen gün daha da azalacağını, yanlış üstüne yanlış yapacaklarını, böylece kalplerinin taşlaşmasına, katılaşmasına ve mühürlenmesine bizzat kendilerinin zemin hazırlayacağını artık fark etmelidirler. Bu itibarla, biz bu gibi kimseleri uyarmayı görev addediyoruz. Onlar da; “zararın neresinden dönülürse kârdır” diyerek yanlışlarından bir an önce vazgeçmelidirler. Akıllı olduğunu iddia eden bir kimse, artık “genelleme” yapma hastalığından kurtulmalı ve “seçici” olmayı öğrenmelidir. Aksi halde kendi düşenin ağlamaya ve sızlanmaya hakkı olmayacaktır. Ayrıca kendi sonunu kendisi hazırlayan böyle birisinin ileri sürdüğü ya da süreceği her türlü mazeretin/ bahanenin de aklını kullanmasını bilenler nezdinde hiçbir değeri ve ehemmiyeti bulunmayacaktır. (19.09.2014)

Yrd. Doç. Dr. Ahmet Emin SEYHAN

Kafkas Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Öğretim Üyesi

 



6265 kez okundu. Yazarlar

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın

Yazarın diğer yazıları

Secde Ne Anlama Gelmektedir? - 28/12/2019
Secde Ne Anlama Gelmektedir?
Yetki Varsa Hesap da Vardır! - 28/12/2019
Yetki Varsa Hesap da Vardır!
Kur’ân Neyi Tasdik Ediyor? - 28/12/2019
Kur’ân Neyi Tasdik Ediyor?
“Vasatiyye Hareketi” Bir Tuzaktır - 28/12/2019
“Vasatiyye Hareketi” Bir Tuzaktır
Torpil Yapan da Yaptıran da Melundur! - 28/12/2019
Torpil Yapan da Yaptıran da Melundur!
“Baba” ile “Biyolojik Baba” Arasındaki Fark - 28/12/2019
“Baba” ile “Biyolojik Baba” Arasındaki Fark
Kuraklık, İsraf ve Şükürsüzlük - 28/12/2019
Kuraklık, İsraf ve Şükürsüzlük
Gelecek Nesiller Neden İslâm’dan Nefret Edecekler? - 28/12/2019
Gelecek Nesiller Neden İslâm’dan Nefret Edecekler?
Din Sömürüsünün Kullanışlı Aparatı Putlar! - 28/12/2019
Din Sömürüsünün Kullanışlı Aparatı Putlar!
 Devamı
Aydın Gökçe Bey'e Teşekkür
Sitemize Vaaz Ansiklopedisi olarak eklediğim bölüm Aydın Gökçe'nin Almanya'da görevli iken çeşitli kaynaklardan yaptığı vaazları alfabetik sıraya almasıyla oluşmuştur. Kendisine teşekkür ediyorum.
Bu vaazlar ayrıca Dosyalar bölümünde de yer almaktadır. Vehbi Akşit
Vaaz Ansiklopedisi
VAİZLER KÜTÜPHANESİ
Hadislerle İslam
İslam Ansiklopedisi
Kur'ani Site
Hava Durumu
Döviz Bilgileri
AlışSatış
Dolar32.451532.5815
Euro34.684134.8231
Saat