• Anasayfa
  • Favorilere Ekle
  • Site Haritası
  • https://www.facebook.com/groups/vaazdokumanlari/
  • https://api.whatsapp.com/send?phone=+905321561576
  • https://www.twitter.com/@vaazsitesi
Üyelik Girişi
Vaaz Kategorileri
Ziyaret Bilgileri
Aktif Ziyaretçi11
Bugün Toplam1166
Toplam Ziyaret5115784
Site Haritası
Takvim
Vaaz Dokumanları
Ahmet Emin Seyhan
ahmeteminseyhan@gmail.com
Eleştiri ile Hakaret Arasındaki Farkı Anlamayan Sefihtir!
02/10/2014

Eleştiri ile Hakaret Arasındaki Farkı Anlamayan Sefihtir!

“Her insan hata edebilir”, “Hatasız kul olmaz”, “Beşerdir şaşar” gibi atasözleri bir gerçeğin ifadesidir. Yani; Âdemoğlu hata ile maluldür ve her zaman hata yapma ihtimali mevcuttur. Nitekim peygamberler de “görevleri haricindeki konularda” hatalar yapmışlardır. Ancak onlar, derhal hatalarını anlamış, pişman olmuş ve yanlışlarından dönmesini de bilmişlerdir. Mesela Hz. Âdem, Hz. Mûsâ ve Hz. Yûnus buna örnek olarak verilebilir.

Bu itibarla, geçmişte yaşamış ve bizlerin “büyük olduğunu düşündüğümüz/ zannettiğimiz” bazı kimseler de hata edebilirler. Maalesef onların hata yapabileceklerini bir türlü kabul edemeyen “sefihler” de her dönemde çıkmıştır ve görünen o ki, bundan sonra da çıkmaya devam edecektir.

Mesela Bâyezîd-i Bistâmî (ö. 234/848), Cüneyd-i Bağdâdî (ö. 297/909), Ebû Bekir eş-Şiblî (ö. 334/946), Ebu’l-Hasan el-Harakânî (ö. 425/1033), Aynülkudât el-Hemedânî (ö. 525/1131), Yusuf Hemedânî (ö. 535/1140), Ahmet Yesevî (ö. 562/1166), Ferîdüddin Attâr (ö. 618/1221), Muhyiddin İbnü’l-Arabî (ö. 638/1240), Şems-i Tebrîzî (ö. 645/1247), Necmeddîn-i Dâye (ö. 654/1256), Mevlânâ Celâleddin Rûmî (ö. 670/1271) Hacı Bektâşi Velî (ö. 670/1271) ve Hacı Bayram-ı Velî (ö. 833/1429) de insandır. Onlar da hata edebilir; yanılabilir ve yanlış kararlar alabilir. Ancak bu durum, onların hiç doğru söz, iş, tutum ve davranışları olmadığı anlamına da gelmez. Onları, doğruları ve yanlışlarıyla birlikte değerlendirmek gerekir. Önemli olan; toptancı/genellemeci değil, seçici bakış açısıyla meseleye yaklaşmaktır.

Nitekim Sahâbe de Hz. Peygamber’in ölümünden sonra bazı yanlış kararlar alabilmiştir. Mesela Cemel ve Sıffin savaşları, Harre vakası, Kâbe’nin mancınıklarla yerle bir edilmesi, on binlerce insanın öldürülmesi buna örnek olarak verilebilir. Bu savaşlar “uzaydan gelen başka varlıklar (!)” tarafından değil o dönemde yaşayan “bu insanlar” tarafından yapılmıştır. Yani; kimse tamamen masum değildir.

Dolayısıyla, bu insanları hataları ile kabul edip aynı yanlışlara düşmemeye çalışmak bir erdemdir. İnsanları kutsamayı bırakıp Rabbe hakiki kul olmak izzettir. Ataların gittiği yanlış yoldan dönmek bir şereftir.

Çünkü büyük bildiğimiz İslam âlimlerinin, mutasavvıfların, meşâyihin ve günümüzde de onların izinden giden bazı kimselerin hiç hata yapmayacaklarını iddia etmek, böyle bir düşünceyi savunmak Kur’ân’a kesinlikle aykırıdır. Çünkü bu kimselere bir takım kutsallıklar atfederek günahsız ve masum olduklarını söylemek çok büyük bir yanlıştır/zulümdür.

Dolayısıyla bu ve benzeri büyük bildiğimiz insanlar da söylemleri, yapıp ettikleri, kararları, içtihatları ve kitaplarındaki fikirleri nedeniyle eleştirilebilir. Bu gayet normaldir. Bunları dokunulmaz kabul edip kutsamak her dediklerini âyet zannedip savunmaya kalkışmak böyle yapanları çok tehlikeli sulara/mayın tarlalarına götürür. Bu sularda/tarlalarda dolaşanlar ise boğulmaktan/mayına basmaktan asla kurtulamazlar.

Bu nedenle Kur’an ve Sünnet’in ilkeleri ışığında ve de ahlak kurallarına bağlı kalarak her insanın tenkit edilmesi mümkündür. Şahısları değil fikirleri eleştirmek gelişmeyi ve ilerlemeyi tetikler/güç katar. Körü körüne bir liderin/ şeyhin/ hocanın peşinden gitmek ise son derece yanlıştır ve bu tutum insanı felakete/zillete sürükler.

Özetle, “hakaret etmeden bir insanın fikrini eleştirmek, yanlışlarını söylemek, bunları onaylamadığını ifade etmek ve yeni tekliflerde bulunmak” doğru olandır. Bu; o insanları küçümsemek ve kötü göstermek değildir. Onların da hata edebileceğini belirterek ümmeti düştüğü vahim yanlışlardan kurtarmaya çalışmak ve korumaktır. Bu itibarla, hakaret ve tenkit arasındaki farkı anlamayarak ya da anlamamakta ısrar ederek yanlış yapanları savunmak zulme ortak olmaktır. Zalimlerin ise tövbe etmeden, kendilerini düzeltmeden, dürüst ve erdemli davranışlar ortaya koymadan “hidayete erişebilmeleri yahut hidayet üzere kalabilmeleri” de Kur’ân’a göre kesinlikle mümkün değildir. (Saff, 61/7; Cum’a, 62/5) (03.10.2014)

Yrd. Doç. Dr. Ahmet Emin SEYHAN

Kafkas Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Öğretim Üyesi

 

 



6258 kez okundu. Yazarlar

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın

Yazarın diğer yazıları

Torpil Yapan da Yaptıran da Melundur! - 28/12/2019
Torpil Yapan da Yaptıran da Melundur!
“Baba” ile “Biyolojik Baba” Arasındaki Fark - 28/12/2019
“Baba” ile “Biyolojik Baba” Arasındaki Fark
Kindar Adam Dindar Olamaz - 28/12/2019
Kindar Adam Dindar Olamaz
“Anne” ile “Biyolojik Anne” Arasındaki Fark - 28/12/2019
“Anne” ile “Biyolojik Anne” Arasındaki Fark
Aklıma Geldikçe Lanetliyorum - 28/12/2019
Aklıma Geldikçe Lanetliyorum
Hak Din İslâm ve Batıl Dinler - 28/12/2019
Hak Din İslâm ve Batıl Dinler
Beyin Göçü ve Yetenekli Gençler - 28/12/2019
Beyin Göçü ve Yetenekli Gençler
İslâmîlik Endeksleri ile Yapılmak İstenen Nedir? - 28/12/2019
İslâmîlik Endeksleri ile Yapılmak İstenen Nedir?
Akademisyen ve Siyasetçi İlişkisi Üzerine - 28/12/2019
Akademisyen ve Siyasetçi İlişkisi Üzerine
 Devamı
Aydın Gökçe Bey'e Teşekkür
Sitemize Vaaz Ansiklopedisi olarak eklediğim bölüm Aydın Gökçe'nin Almanya'da görevli iken çeşitli kaynaklardan yaptığı vaazları alfabetik sıraya almasıyla oluşmuştur. Kendisine teşekkür ediyorum.
Bu vaazlar ayrıca Dosyalar bölümünde de yer almaktadır. Vehbi Akşit
Vaaz Ansiklopedisi
VAİZLER KÜTÜPHANESİ
Hadislerle İslam
İslam Ansiklopedisi
Kur'ani Site
Hava Durumu
Döviz Bilgileri
AlışSatış
Dolar32.262832.3921
Euro34.778034.9173
Saat