• Anasayfa
  • Favorilere Ekle
  • Site Haritası
  • https://www.facebook.com/groups/vaazdokumanlari/
  • https://api.whatsapp.com/send?phone=+905321561576
  • https://www.twitter.com/@vaazsitesi
Üyelik Girişi
Vaaz Kategorileri
Ziyaret Bilgileri
Aktif Ziyaretçi10
Bugün Toplam539
Toplam Ziyaret5136441
Site Haritası
Takvim
Vaaz Dokumanları
Ahmet Emin Seyhan
ahmeteminseyhan@gmail.com
“Bu Zamana Kadar Kimse Bilemedi de Sen mi Bildin?” Safsatasına Cevap
04/12/2014

“Bu Zamana Kadar Kimse Bilemedi de Sen mi Bildin?” Safsatasına Cevap

Bir sahanın uzmanının uzun yıllar üzerinde kafa patlatarak ulaştığı bir sonucu değersizleştirmek için bir takım art niyetli Müslümanların kullandığı bazı yöntemler vardır. Bunlardan birisi de hiç kuşkusuz o görüş sahibini susturmak ve toplum nezdinde itibarsızlaştırmak için “Bu zamana kadar kimse bilemedi de sen mi bildin?” söylemidir.

İlk bakışta kulağa hoş gelen ve oldukça da etkileyici olan bu retorik aslında içi boş bir söylemden başkası değildir. Bu sözü söyleyenlerin tamamının kıskançlık ve haset duygularıyla hareket ettikleri, cahilce bir tavır sergiledikleri, dünya gerçeklerinin ve değişimin farkında olmadıkları ve Hz. Peygamber’in şu uyarısını göz ardı ettikleri söylenebilir.

Hz. Peygamber buyurdu ki: “Allah benim sözümü işitip kavrayan, sonra da işittiği gibi başkalarına aktaran kimsenin yüzünü ak etsin (onu cennetine koysun!) Kendisine sözlerim ulaştırılan niceleri vardır ki, sözlerimi dinleyenlerden daha kavrayışlıdırlar. Yine niceleri vardır ki, derin bilgili ve anlayış sahibi olmadıkları halde kendilerinden daha derin anlayışlı olanlara bilgi taşırlar.” (Tirmizî, 39/İlim 7 (V, 34), nr: 2657, 2658; İbn Mâce, Mukaddime 18, (I, 84-85), nr: 230-233; 25/Menâsik 76 (II, 1015-1016), nr: 3056; Dârimî, Mukaddime 24 (I, 65-66), nr: 233-236; İbn Hanbel, I, 437, III, 225, IV, 80, 82, V, 183).

Görüldüğü üzere Hz. Peygamber kendi sözlerinin gelecek nesillere ulaştırılmasını tavsiye etmektedir. O, bunu yaparken sözlerini daha iyi anlayıp yorumlayabilecek, hadisin inceliklerine nüfuz edebilecek, sözünün maksadını daha iyi kavrayabilecek derin anlayış sahibi kimselerin ilerleyen yıllarda gelebileceğine dikkat çekmekte ve her dönemde böyle müminlerin olabileceğini ima ve ihsas etmektedir.

Hâl böyleyken sanki bu hadis hiç söylenmemiş gibi davranmak, Kur’an ve Sünnet’in doğru anlaşılması için gayret gösteren akıl sahiplerine saldırmak, içtihadı öldürmek, ilmî gelişmelerin önüne set çekmek, körü körüne hatalı ve yanlış düşünceleri sahiplenip savunmaya devam etmek kesinlikle doğru değildir.

Bu itibarla, mezkûr kimselere düşen görev; belden aşağı saldırmak yerine, tutarlı ve ikna edici bilgi/ belge ve kanıtlarla düşüncelerini en güzel şekilde ortaya koymak, karşıt görüşü çürütmek ve takdiri de kamuoyuna bırakmaktır.

Dolayısıyla mezkûr hadisi unutarak ya da görmezlikten gelerek her türlü farklı düşünceyi boğmaya çalışmak, âyet ve sahih hadislerin ışığında uzun yıllar kafa yorarak çağın problemlerine yeni çözümler üretenleri sindirmek İslâmî bir tavır değildir. Çünkü Hz. Peygamber, yukarıdaki sözüyle bir gerçeğin altını çizmekte ve ilerleyen yıllarda gelecek derin kavrayış sahiplerine hadislerinin ulaştırılmasını tavsiye etmektedir. Bu itibarla, her dönemde sağlam bir muhakeme yeteneğiyle dinî meseleleri analiz edebilecek derin kavrayış sahibi müminler olacaktır.

Çünkü Kur’ân-ı Kerim, “derin anlayış, basiret ve feraset sahibi olmanın” önemine dikkat çekmekte, tıpkı peygamberlerin yaptığı gibi müminlerin de dualarında bu hususa yer vermelerini ve Yüce Allah’tan böyle bir talepte bulunmalarını tembihlemektedir.

“Rabbim! Bana (doğruyla eğrinin ne olduğuna) hükmedebilme bilgi ve (sağlam bir muhakeme) yeteneği bağışla. Beni dürüst ve erdemli insanların arasına kat. Gerçeği benden sonrakilere ulaştırabilme gücü ver. Beni nimetlerle dolu has bahçenin varislerinden biri yap!” (Şuarâ, 26/83-85)

Görüldüğü üzere sağlam ve sarsılmaz bir muhakeme yeteneğine sahip olabilmek ve bu yetenek sayesinde fikirleri, kişileri ve olayları çok boyutlu analiz edebilmek gerekmektedir. Bu ise ancak sürekli işletilen bir beyinle, doğru kaynaklardan beslenmekle, çok okunarak gerçekleştirilen sağlıklı tefekkürle, karşıt düşünceyi öğrenip ona alternatif düşünceler üretmekle ve çalıştığı sahada iyice uzmanlaşıp derinleşmekle mümkün olabilir.

Yüce Kitabımız Kur’an, böyle bir anlayış kapasitesine sahip olabilmek için yapılması gerekenleri şöyle açıklamaktadır.

 “Ey iman edenler! Eğer Allah’a karşı gelmekten sakınırsanız, O, size iyiyi kötüden ayırt edecek bir anlayış kuvveti verir ve sizin kötülüklerinizi örter, sizi bağışlar. Allah, büyük lütuf sahibidir.” (Enfal, 8/29)

“İşte bunda feraset/ güçlü anlayış sahipleri için işaretler vardır.” (Hicr, 15/75)

Görüldüğü üzere müttakî olanlara keskin bir kavrayış gücünün verileceği Yüce Allah’ın bir müjdesidir. Dolayısıyla herkesin bu seviyeye gelebilmesi için öncelikle sağlam bir imana sahip olması, sâlih ameller işlemeye devam etmesi, sonrasında da ihlaslı bir şekilde sorumluluklarının gereğini yerine getirmesi gerekir. Bunu yapmayarak zihin dünyalarını kirletenlerin, anlayışlarını köreltenlerin, seviyelerini düşürenlerin, kalplerini karbonlaştıranların, vicdanlarını kömürleştirenlerin, dünyevî endişelerle hareket edenlerin, sağlıksız kaynaklardan beslenerek anlama, kavrama, sezme, yorumlama melekelerini dumûra uğratanların, kısaca, selim aklın rehberliğini terk edenlerin suçlamaları gereken yalnızca kendileridir.

Sonuç olarak, “Bu zamana kadar kimse bilemedi de sen mi bildin?” diyerek ihlaslı ve müttakî İslam âlimlerini susturmak, fikirlerini değersizleştirmek ve gerçeklerin ortaya çıkmasına mani olmak ciddi bir vebaldir. Böyle yapanların hatalarından vazgeçmeleri kendi lehlerine olacaktır. Aksi takdirde Hz. Muhammed’in; “Niceleri vardır ki, derin bilgili ve anlayış sahibi olmadıkları halde kendilerinden daha derin anlayışlı olanlara bilgi taşırlar” sözünün bir anlamı kalmayacaktır. (05.12.2014)

Yrd. Doç. Dr. Ahmet Emin SEYHAN

Kafkas Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Öğretim Üyesi

 



5014 kez okundu. Yazarlar

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın

Yazarın diğer yazıları

“Vasatiyye Hareketi” Bir Tuzaktır - 28/12/2019
“Vasatiyye Hareketi” Bir Tuzaktır
Secde Ne Anlama Gelmektedir? - 28/12/2019
Secde Ne Anlama Gelmektedir?
Kuraklık, İsraf ve Şükürsüzlük - 28/12/2019
Kuraklık, İsraf ve Şükürsüzlük
Gelecek Nesiller Neden İslâm’dan Nefret Edecekler? - 28/12/2019
Gelecek Nesiller Neden İslâm’dan Nefret Edecekler?
Yetki Varsa Hesap da Vardır! - 28/12/2019
Yetki Varsa Hesap da Vardır!
Kur’ân Neyi Tasdik Ediyor? - 28/12/2019
Kur’ân Neyi Tasdik Ediyor?
Torpil Yapan da Yaptıran da Melundur! - 28/12/2019
Torpil Yapan da Yaptıran da Melundur!
Kindar Adam Dindar Olamaz - 28/12/2019
Kindar Adam Dindar Olamaz
“Anne” ile “Biyolojik Anne” Arasındaki Fark - 28/12/2019
“Anne” ile “Biyolojik Anne” Arasındaki Fark
 Devamı
Aydın Gökçe Bey'e Teşekkür
Sitemize Vaaz Ansiklopedisi olarak eklediğim bölüm Aydın Gökçe'nin Almanya'da görevli iken çeşitli kaynaklardan yaptığı vaazları alfabetik sıraya almasıyla oluşmuştur. Kendisine teşekkür ediyorum.
Bu vaazlar ayrıca Dosyalar bölümünde de yer almaktadır. Vehbi Akşit
Vaaz Ansiklopedisi
VAİZLER KÜTÜPHANESİ
Hadislerle İslam
İslam Ansiklopedisi
Kur'ani Site
Hava Durumu
Döviz Bilgileri
AlışSatış
Dolar32.439832.5698
Euro34.502534.6407
Saat