• Anasayfa
  • Favorilere Ekle
  • Site Haritası
  • https://www.facebook.com/groups/vaazdokumanlari/
  • https://api.whatsapp.com/send?phone=+905321561576
  • https://www.twitter.com/@vaazsitesi
Üyelik Girişi
Vaaz Kategorileri
Ziyaret Bilgileri
Aktif Ziyaretçi7
Bugün Toplam833
Toplam Ziyaret5137925
Site Haritası
Takvim
Vaaz Dokumanları
Ahmet Emin Seyhan
ahmeteminseyhan@gmail.com
Hz. Peygamber Hangi Âlemlere Rahmettir?
25/12/2014

Hz. Peygamber Hangi Âlemlere Rahmettir?

 

Hz. Peygamber’in “âlemlere” rahmet olarak gönderildiğinde hiçbir şüphe yoktur. Onun “âlemlere” rahmet olarak gönderildiğini belirten şu âyetleri birlikte okuyalım:

  (Enbiyâ, 21/107-109).

Görüldüğü üzere Hz. Peygamber son elçidir ve onun getirdiği ilahî mesaj tüm insanlığa bir rahmet olmayı beklemektedir.

İslam âlimleri arasında tartışılan konulardan biri de bu “âlemler” kelimesiyle kast edilenin “hangi âlemler” olduğu hususudur. Acaba Hz. Peygamber insanlar âleminin mi yoksa cinler âleminin mi peygamberidir? Yoksa her iki âleme birlikte gönderilen ve her iki tarafa da “üsve-i hasene” olmayı “bir şekilde” başaran bir elçi midir?

Oysa Kur’ân’a bakıldığında yeryüzünde gezip dolaşanların melekler olması halinde onlara “melek peygamber” gönderileceği açıkça haber verilmektedir. Âyeti birlikte okuyalım.

“De ki: “Eğer yeryüzünde, (insanlar yerine) yerleşip dolaşan melekler olsaydı, elbette onlara gökten bir melek peygamber indirirdik.” (İsrâ, 17/95)

Görüldüğü üzere yeryüzünde yaşayan insanlar olduğu için onlara kendi içlerinden, anladıkları dili konuşan, model alabilecekleri “insan peygamberler” gönderilmiştir. Âyeti birlikte okuyalım.

Biz, her peygamberi kendi milletinin diliyle gönderdik ki onlara (Allah'ın buyruklarını) iyice anlatsın. Allah, (sapmayı) dileyeni sapıklık içinde bırakır, (doğru yolda kalmayı) dileyeni de doğru yola iletir. O, mutlak galiptir, tam hüküm ve hikmet sahibidir.” (İbrahim, 14/4). Ayrıca bkz. Bakara, 2/129, 151; Âl-i İmrân, 3/164; Nahl, 16/113; İsrâ, 17/15; Müminûn, 23/44; Rûm, 30/47; Cuma, 62/2; Talak, 65/11.

Tüm bu âyetler ortadayken Hz. Muhammed’in “cinlerin de peygamberi” olduğunu söylemek ne kadar ikna edicidir? Bu bakımdan akla gelen şu sorulara bu düşüncede olanların ve bunu ısrarla savunanların cevap vermeleri gerekir:

Başka bir evrende/ boyutta yaşayan ve “ateşten yaratılmış” olan cinlerin “topraktan yaratılmış” Hz. Peygamber’i her konuda kendilerine örnek alabilmeleri nasıl mümkün olmuştur? Hz. Peygamber, risalet görevini yaptığı 23 yıl içerisinde cinlerle ne gibi bir temasa geçmiştir ve onlarla hangi sıklıkla görüşmüştür? Her gün onlara da örnek olmak için dünyadaki görev yerinden ayrılarak “ateşten yaratılmış cinlerin bulunduğu evrene” gidip onlarla birlikte yaşamış mıdır? Cinlerin yaşadığı o evrende ne gibi tepkilerle karşılaşmıştır? Onun peygamberliğini reddedip ona eziyet etmişler midir? Onlarla anlaşma konusunda herhangi bir dil problemi olmuş mudur? Onlara mucizeler göstermiş midir? Cinlerin onun peygamberliğini kabul etmeleri ne kadar süre içerisinde gerçekleşmiştir? ‘Allah ölümlü bir insanı mı peygamber olarak göndermiş?’ diye onunla alay etmişler midir? “Hz. Muhammed ile beraber bir melek gönderilseydi ya!’ demişler midir? Hz. Peygamber onları tezkiye etmek için kitabı okuyup, hikmeti öğretmiş midir? Ona iman eden cinlere namazı, haccı, zekâtı, orucu vs. ibadetleri öğretirken dünyadaki görevi ne olmuştur? Hz. Peygamber cinlerle birlikte yemek yemiş, çarşı ve pazarlarında dolaşmış mıdır? Hz. Peygamber cinlerle birlikte cihada katılmış mıdır? Kâfir ve müşrik cinlerle savaşmış mıdır? Bu gibi konularda Kur’an ve Sahih Sünnet Müslümanlara neler söylemektedir?

Tüm bu sorulara muknî cevaplar veremeyenlerin bir takım İsrailiyât, Mesihiyât, mitoloji, efsane, masal, hikâye ve mevzû hadislere sarılmaları ve bunlara dayanarak Kur’an ve Sünnet’i tefsire kalkışmaları ve yanlış sonuçlara ulaşmaları kaçınılmaz görünmektedir.

Bu gibi önemli mevzular üzerinde yıllarca kafa patlatmayanların, beyin fırtınası yapmayanların, ciddi İslam âlimleri yetiştirmeyenlerin, duydukları her yanlış bilgiyi “din” diye savunanların, yanlış yorumları “değişmez hakikat” zannederek haykıranların, eksik araştırmaya dayalı hatalı sonuçları ümmete “icma” diye dayatanların kendilerine çeki düzen vermelerinin zamanı gelmemiş midir?

Bu bakımdan Kur’an’da geçen “âlemîn” kelimesi üzerinde detaylı araştırma yapmadan gelişigüzel konuşanların, çalakalem yazanların çok dikkatli olmaları gerekmektedir.    

Bu girişten sonra şunu ifade edelim ki, Kur’an’da geçen “âlemîn” kavramı genellikle ya “birbirini takip eden nesiller, kuşaklar” ya da “aynı çağı paylaşan insan toplulukları” anlamında kullanılmaktadır. (Ayrıntılı bilgi için bkz. Mustafa İslamoğlu, Üç Muhammed İki Tasavvur Bir Gerçek, Düşün Yayıncılık, İstanbul, 2013, s. 309-313).

Dolayısıyla Kur’an’da geçen “âlemîn” kelimesi, bağlamına göre farklı anlamlara gelebilmektedir. Kur’an’da geçen bu kelimeye her gördüğü yerde “âlemler” anlamını vermek “açık, net ve anlaşır” bir durum değildir. Bu kelimeyle kast edilenin ne olduğunu müfessirler açıkça yazmak zorundadırlar. Dinî sunum yapanların da bu gerçeğin peşinde olmaları boyunlarının bir borcudur. Araştırma zahmetine katlanmaksızın gelişigüzel bir şekilde bu kelimeyi her gördükleri yerde “âlemler” şeklinde tercüme edenler ve insanları yanıltanlar “eksik inceleme sonucu” hatalı karar verdikleri için “kesinlikle” sorumludurlar.

Zira böyle bir içtihat eksik bir içtihattır; şartları yerine getirilmemiştir ve konu çok yönlü irdelenmemiştir. Dolayısıyla aceleye getirilmiş noksan araştırmayı, tercümeyi, tefsiri, vaazı, tv konuşmasını, konferansı, tebliği, ilmî makaleyi ve kitap çalışmasını ortaya koyduktan sonra “içtihat ettiklerini düşünerek yanıldıklarında bile bir sevap alacaklarını zannedenlerin” ahiret günü büyük bir veballerle karşılaştıklarında dehşetengiz bir şaşkınlık yaşayabileceklerini söylememiz yanlış olmasa gerektir.

Bu nedenle yaptığı işi temiz, titiz, düzenli, planlı ve bir kural, sistem, ölçü içinde yapmayanların vebal altında kaldıklarını/ kalacaklarını söylememiz gerekmektedir. Çünkü bu zamana kadar yapılmış pek çok tefsir ve mealde “âlemler” şeklinde açıklanan bu kelimeyi okuyanlar buradan çok yanlış sonuçlara ulaşmaktadırlar. Bu sahadan habersiz, saf ve iyi niyetli okuyucular da, bu “âlemler” ile kast edilenin “cinler âlemi” olduğu teviliyle karşı karşıya kaldıklarında ne yapacaklarını şaşırmakta ve eleştirel düşünceden yoksun büyük çoğunluk çaresizlik içinde bu tür yorumlara itibar edip inanmakta, İslam’ı yanlış tanıyıp tanıtma gibi bir sorumluluğun altına girmektedirler. Dolayısıyla insanları yanıltmanın bu ağır sorumluluğunu düşünmek istemeyenlerin ehil olmadıkları konularda konuşmamaları ve doğruluğu ciddi delillerle ispatlanmamış malumatları “din” diye/ “din” adına savunmamaları kendi lehlerine olacaktır.

Bütün bu değerlendirmelerden sonra şu ifade edilebilir: “Hz. Peygamber’in âlemlere rahmet olması” demek; onun “kendi çağında yaşayanlara ve ondan sonra gelecek tüm insanlık ailesine” rahmet olması demektir. Dolayısıyla mezkûr âyette geçen “âlemler” ile kast edilen, “başka bir evrende, başka bir boyutta yaşayan, dünyaya gelebilmeleri kesinlikle imkânsız olan, insanlar gibi imtihan edilen (Enâm, 6/128, 130; A’râf, 7/179; Saffât, 37/158; Fussilet, 41/25; Zariyât, 51/56), kendi içlerinden çıkmış peygamberleri ve kutsal kitapları bulunan (Enâm, 6/130;) mahşer günü hesaba çekilecek (Rahman, 55/31) ve sapıtanları cehenneme atılacak olan (A’râf, 7/38, 179; Rahman, 55/39) cinlerin yaşadıkları âlem” değildir. (Ayrıntılı bilgi için bkz. Ahmet Emin Seyhan, "Envâru'l-Âşikîn'de Bulunan Bazı Hadislerin Müslümanların Dinî Anlayışlarına Etkileri Üzerine", Atatürk Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, Erzurum, 2013, Sayı: 39, (s. 167-172).

Bu itibarla, Hz. Peygamber’in elçiliği (insanlığa rahmet olması), “sadece bu dünyada” yaşayan ve yaşayacak olan “dil, ırk, renk gözetmeksizin tüm insanlığı” kapsamaktadır. Hz. Peygamber, kendisine vahiy ulaşıp da onun ışığıyla aydınlananlar için bilfiil rahmet, kendisine henüz vahiy ulaştırılmamış olanlar için de bilkuvve (potansiyel) bir rahmettir. (İslamoğlu, a.g.e., s. 310). Onun getirdiği mesajı tüm insanlığa dosdoğru bir şekilde tanıtmayarak “hayırlı ümmet olma vasfının” (Bakara, 2/143; Âl-i İmrân, 3/110; Hac, 22/78) gereğini yerine getirmeyenlerin büyük bir yanılgı ve vebal içinde oldukları açıktır.  

Sonuç olarak, mezkûr âyette geçen “âlemîn” kelimesi ile kast edilenin, “birbirini takip eden nesiller, kuşaklar” veya “aynı çağı paylaşan, farklı kıtalarda yaşayan insan toplulukları” olduğu anlaşılmaktadır. Bir başka ifadeyle “kıyamete kadar gelecek dili, rengi, ırkı farklı her insan topluluğu Kur’an’a göre bir âlem”dir. Bu nedenledir ki, Hz. Peygamber’in getirdiği mesaj; tüm insanlık için bir rahmettir. Hz. Peygamber’in son elçi olarak görevlendirilmesinin ve mesajının evrensel olmasının anlamı da budur. Hz. Muhammed (s.a.v.), insanlığa rahmet olacak Kur’an’ın ilkelerini kavmine tebliğ ve tebyin etmiş ve “üsve-i hasene” olmayı başarmıştır. Hz. Peygamber’den sonra bu görev onun ümmetine düşmektedir. Henüz “bu dünyadaki insan topluluklarına (yani âlemlere)” karşı görevlerini yerine getirmeyenlerin, hiç sıkılmadan, utanmadan ve kendilerinden oldukça emin bir şekilde “sırf Hz. Peygamber ile kuru kuruya övünebilmek” için “onun başka bir boyutta imtihan edilen cinlerin de peygamberi olduğunu” söylemeleri son derece tutarsız ve yanlıştır. Müslüman olmanın “sorumluluk almak” olduğunu unutanların bu durumlarını yeniden gözden geçirmeleri ve bilmedikleri konularda ahkâm kesmeyi bırakmaları, sağlam muhakeme ışığında üretilmiş sahih ve güvenilir dinî bilgilere itibar ederek konuşmaları hem “kendileri” hem de “insanlığın” yararına olacaktır. (26.12.2014)

Yrd. Doç. Dr. Ahmet Emin SEYHAN

Kafkas Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Öğretim Üyesi

 



6889 kez okundu. Yazarlar

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın

Yazarın diğer yazıları

“Baba” ile “Biyolojik Baba” Arasındaki Fark - 28/12/2019
“Baba” ile “Biyolojik Baba” Arasındaki Fark
Kur’ân Neyi Tasdik Ediyor? - 28/12/2019
Kur’ân Neyi Tasdik Ediyor?
Hak Din İslâm ve Batıl Dinler - 28/12/2019
Hak Din İslâm ve Batıl Dinler
Yetki Varsa Hesap da Vardır! - 28/12/2019
Yetki Varsa Hesap da Vardır!
Aklıma Geldikçe Lanetliyorum - 28/12/2019
Aklıma Geldikçe Lanetliyorum
Yanlış Kararlar İnsanı Mahveder - 28/12/2019
Yanlış Kararlar İnsanı Mahveder
Hamaseti Bırak Gerçeklere Bak! - 28/12/2019
Hamaseti Bırak Gerçeklere Bak!
Kuraklık, İsraf ve Şükürsüzlük - 28/12/2019
Kuraklık, İsraf ve Şükürsüzlük
“Anne” ile “Biyolojik Anne” Arasındaki Fark - 28/12/2019
“Anne” ile “Biyolojik Anne” Arasındaki Fark
 Devamı
Aydın Gökçe Bey'e Teşekkür
Sitemize Vaaz Ansiklopedisi olarak eklediğim bölüm Aydın Gökçe'nin Almanya'da görevli iken çeşitli kaynaklardan yaptığı vaazları alfabetik sıraya almasıyla oluşmuştur. Kendisine teşekkür ediyorum.
Bu vaazlar ayrıca Dosyalar bölümünde de yer almaktadır. Vehbi Akşit
Vaaz Ansiklopedisi
VAİZLER KÜTÜPHANESİ
Hadislerle İslam
İslam Ansiklopedisi
Kur'ani Site
Hava Durumu
Döviz Bilgileri
AlışSatış
Dolar32.486832.6170
Euro34.601234.7398
Saat