• Anasayfa
  • Favorilere Ekle
  • Site Haritası
  • https://www.facebook.com/groups/vaazdokumanlari/
  • https://api.whatsapp.com/send?phone=+905321561576
  • https://www.twitter.com/@vaazsitesi
Üyelik Girişi
Vaaz Kategorileri
Ziyaret Bilgileri
Aktif Ziyaretçi13
Bugün Toplam145
Toplam Ziyaret5113503
Site Haritası
Takvim
Vaaz Dokumanları
Ahmet Emin Seyhan
ahmeteminseyhan@gmail.com
Aspirin mi Ameliyat mı?
08/01/2015

Aspirin mi Ameliyat mı?

İnsanların çoğunluğu genellikle sorumluluk almaya yanaşmaz, her zaman işin kolayına kaçar ve bir köşeye çekilip kendine kendine söylenmeyi marifet zanneder. Oysa böyle bir mantık sakat bir mantıktır; sığ, basit ve seviyesiz bir yaklaşımdır. Zira böyle tipler sorumluluk almaktan kaçarak hem dünyada hem de ahirette kolayca kurtulacaklarını ve rahat edeceklerini zannederler. Oysa bu şeytanın ayartmasından ya da insanın hüsnü kuruntusundan başka bir şey değildir.

Çünkü kafasını toprağa gömen sonra da her yerin karanlık olduğunu iddia eden kişi zavallının/ ahmağın tekidir. Nitekim böyle yapan birisi, her yeri kendine karanlık etmiştir; zira kafasını toprağa gömmüştür. Oysa dışarıda güneş parıldamaya ve etrafı aydınlatmaya devam etmektedir. Dolayısıyla gerçekleri görmezlikten gelen, hakikate karşı kör, sağır ve dilsiz kesilen birisi kimseye zarar veremez; sadece kendine yazık eder.

Bir örnekle ne demek istediğimizi anlatmaya çalışalım. Bir insan hastalanır, uzman doktora gider, her türlü tahlil ve tetkik sonucunda kendisine iki kalp damarının tamamen tıkalı olduğu ve mutlaka ameliyat olması gerektiği söylenir, başka uzman doktorlar da gereken incelemeler sonucunda aynı teşhisi koyar ve ameliyat önerirlerse, bu hastaya düşen vazife ameliyat olmak ve şifayı Allah’tan beklemektir.

Ancak bu hasta, uzman doktorların tüm teşhis ve tavsiyelerine kulak asmaz, işin gerçek anlamda uzmanı olmayan yarım doktorlara gider, şikâyetlerini onlara iletir, onlar da gelişigüzel bir muayeneden sonra; “Bir aspirin yut geçer! Ameliyata gerek yok! Baksana herkes böyle yapıyor, iyileşirsin merak etme! Allah şifa verir” diyerek onu rahatlatırlarsa, o kişi de yarım doktorların bu dediğini yapar, sonra da canından olursa burada hem hasta hem de o yarım doktorlar suçlu ve sorumlu olurlar. Hesap gününde bunların suçu birbirlerine atarak sorumluluktan kurtulmaları asla mümkün değildir. (Kıyamet günü suçu birbirlerine atanların ibretlik halleriyle ilgili şu âyetlere bkz. İbrâhim, 14/21-22; el-Ahzâb, 33/66-68; es-Saffât, 37/27-39. Ayrıca bkz. el-A’râf, 7/38-41).

Günümüzde de benzer şekilde Müslümanların dinî meselelerini kendine dert edinen, uzun araştırmalar sonucu sağlıklı çözüm önerileri geliştiren ve bunu inananlara sunan uzman İslâm âlimlerinin “sorumluluğa çağıran köklü/ kalıcı/ sağlam önerilerine/ tedavilerine” kulak vermek yerine, yarım hocalara giderek “basit çözümler peşinde koşan, klişe dualarla problemlerine çare arayan; sahte ilahlar edinen, yanlış şefaat anlayışlarına sarılan, muskalardan ve muskacılardan medet uman, türbe köşelerinde sabahlayan vs.” kimseler daha en baştan kaybetmeye mahkûmdurlar.

Çünkü onlar, sağlam bir tevhid inancına çağıran uzman İslâm âliminin önerisi yerine sahte şeyhin, yarım hocanın “hiçbir uzmanlık gerektirmeyen aspirin tedavilerine” balıklamasına atlamayı marifet sanmışlardır.

Çünkü onlar, “tahkiki imana” çağıran uzman İslâm âliminin önerisi yerine sahte şeyhin, yarım hocanın “taklidi imana devam!” önerisine dört elle sarılmışlardır.

Çünkü onlar, “tek Allah’a kul olmaya” davet eden uzman İslâm âliminin önerisi yerine sahte şeyhin, yarım hocanın, cahil papazın “sahte ilahlara tapınma, sahte kutsallıklara kendini adama, ikonlardan medet umma, Yüce Allah’ı bırakıp aracılar edinme, O’na şirk koşma” önerisine bodoslama dalmışlardır.

Çünkü onlar, “sağlam bir ahiret inancına” çağıran uzman âlimin tavsiyesi yerine sahte şeyhin, yarım hocanın “hoşlarına/ hevalarına giden popülist söylemlerine ve yalanlarına” kanmayı canı gönülden arzulamışlardır.

Çünkü onlar, “sağlam bir Kur’ân ve Sünnet birikimine sahip olmaya” davet eden ihlaslı âlimin önerisi yerine sahte şeyhin, yarım hocanın peşinden gitmeyi “onun eteğine sarılarak cennete girmeyi ve cehennemden kurtulmayı” marifet zannetmişlerdir.

Çünkü onlar, “ihlasla Allah’a kulluk yapmaya” çağıran âlimin tavsiyesi yerine sahte şeyhin, yarım hocanın; “Allah büyüktür, nasıl olsa Allah affeder, çalışmak da ibadettir” şeklindeki telkinlerinin büyüleyici cazibesine kapılmışlardır.

Çünkü onlar, “İslâm’ı tüm dünyaya tebliğe, yeryüzünde adaleti tesise ve güzel ahlâka” çağıran âlimin önerisi yerine sahte şeyhin, yarım hocanın; “Önemli olan kalp temizliğidir; kalbin temiz olsun yeter; Allah’ın senin ibadetine ihtiyacı mı var kardeşim! Allah bütün günahları affeder! Sen dilediğin gibi hayatını yaşa! Yobazların laflarına aldanma!” şeklindeki safsatalarına kanmayı bile isteye tercih etmişlerdir.

Çünkü onlar “Yüce Allah’a ve Hz. Peygamber’e karşı sorumluluk bilincine sahip olmaya ve İslâm’ı hakkıyla yaşamaya” çağıran İslam âliminin önerisi yerine sahte şeyhin, yarım hocanın; “Onlara sadık olduklarında, emirlerine uyduklarında, grup, cemaat ve tarikatları için/ içinde hizmete devam ettiklerinde ahirette kurtulacakları ve şefaatlerine nail olacakları yalanına/ zırvasına” dört elle sarılmışlardır.

Çünkü onlar “sâlih amel işlemeye” çağıran âlimin önerisi yerine sahte şeyhin, yarım hocanın, menfaatine düşkün âlim müsveddesinin; “Dua edin yeter, duada bir ibadettir! Namaza, oruca, hacca ne gerek var, Araplara para mı yedireceksiniz!” palavralarına kanmışlardır.

Özetle, İslâm’ı dosdoğru tanıtan, müminleri sorumluluk almaya çağıran, uzman İslâm âlimlerinin “sağlam, mantıklı, tutarlı ve ilkeli önerilerine” kulak vermek gerekir. Yarım hocalara ve sahte şeyhlere giderek “aspirin çözümler peşinde koşan insanoğlu” her iki dünyada da kaybeder ve sadece kendine yazık eder. Çünkü gerektiğinde uykusuz ve aç kalmak, bedel ödemek, ter dökmek, yorulmak, canıyla ve malıyla Allah yolunda mücadele etmek yerine hoşlarına giden şeyleri yaparak ve yarım hocaların yalanlarına aldanarak kısa yoldan cennete girivereceklerini zannedenler kaybeder. Dolayısıyla böyle yapanların ahiret günü suçlamaları gereken yalnızca kendileridir. (09.01.2015)

Yrd. Doç. Dr. Ahmet Emin SEYHAN

Kafkas Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Öğretim Üyesi



5939 kez okundu. Yazarlar

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın

Yazarın diğer yazıları

Aklıma Geldikçe Lanetliyorum - 28/12/2019
Aklıma Geldikçe Lanetliyorum
Kuraklık, İsraf ve Şükürsüzlük - 28/12/2019
Kuraklık, İsraf ve Şükürsüzlük
Secde Ne Anlama Gelmektedir? - 28/12/2019
Secde Ne Anlama Gelmektedir?
İslâmîlik Endeksleri ile Yapılmak İstenen Nedir? - 28/12/2019
İslâmîlik Endeksleri ile Yapılmak İstenen Nedir?
Akademisyen ve Siyasetçi İlişkisi Üzerine - 28/12/2019
Akademisyen ve Siyasetçi İlişkisi Üzerine
“Vasatiyye Hareketi” Bir Tuzaktır - 28/12/2019
“Vasatiyye Hareketi” Bir Tuzaktır
Hamaseti Bırak Gerçeklere Bak! - 28/12/2019
Hamaseti Bırak Gerçeklere Bak!
Beyin Göçü ve Yetenekli Gençler - 28/12/2019
Beyin Göçü ve Yetenekli Gençler
Kindar Adam Dindar Olamaz - 28/12/2019
Kindar Adam Dindar Olamaz
 Devamı
Aydın Gökçe Bey'e Teşekkür
Sitemize Vaaz Ansiklopedisi olarak eklediğim bölüm Aydın Gökçe'nin Almanya'da görevli iken çeşitli kaynaklardan yaptığı vaazları alfabetik sıraya almasıyla oluşmuştur. Kendisine teşekkür ediyorum.
Bu vaazlar ayrıca Dosyalar bölümünde de yer almaktadır. Vehbi Akşit
Vaaz Ansiklopedisi
VAİZLER KÜTÜPHANESİ
Hadislerle İslam
İslam Ansiklopedisi
Kur'ani Site
Hava Durumu
Döviz Bilgileri
AlışSatış
Dolar32.237032.3662
Euro34.794534.9339
Saat