• Anasayfa
  • Favorilere Ekle
  • Site Haritası
  • https://www.facebook.com/groups/vaazdokumanlari/
  • https://api.whatsapp.com/send?phone=+905321561576
  • https://www.twitter.com/@vaazsitesi
Üyelik Girişi
Vaaz Kategorileri
Ziyaret Bilgileri
Aktif Ziyaretçi7
Bugün Toplam260
Toplam Ziyaret5113618
Site Haritası
Takvim
Vaaz Dokumanları
Ahmet Emin Seyhan
ahmeteminseyhan@gmail.com
Takdire Evet Takdise Hayır!
11/02/2015

Takdire Evet Takdise Hayır!

İnsanlara ancak çalışmalarının karşılığı vardır ve elbette herkes çabalarının karşılığını bu dünyada da almalı ve gerektiğinde de takdir edilmelidirler. Ancak her zaman olduğu gibi burada da ölçü kaçırılır, liderler aşırı derecede kutsanır, onların yanlış yapmayacaklarına inanılır ve körü körüne peşlerinden gidilirse, o takdirde böyle yapan kişilerin “inanç noktasında büyük felaketler yaşaması” da kaçınılmaz olur. Zira Kur’ân, Yüce Allah’a şirk koşan ve liderlerini ilah edinenleri şiddetle eleştirmekte ve şu uyarıyı yapmaktadır:

Yahudiler, “Üzeyr, Allah’ın oğludur” dediler. Hıristiyanlar ise, “İsa Mesih, Allah’ın oğludur” dediler. Bu, onların ağızlarıyla söyledikleri (gerçeği yansıtmayan) sözleridir. Onların bu sözleri daha önce inkâr etmiş kimselerin söylediklerine benziyor. Allah, onları kahretsin. Nasıl da haktan çevriliyorlar! (Yahudiler) Allah’ı bırakıp, hahamlarını; (Hıristiyanlar ise) rahiplerini ve Meryem oğlu Mesih’i rab edindiler. Oysa bunlar da ancak bir olan Allah’a ibadet etmekle emrolunmuşlardır. O’ndan başka hiçbir ilâh yoktur. O, onların ortak koştukları her şeyden uzaktır.” (Tevbe, 9/30-31)

Burada rab edinme; elbette din adamlarına “secde etme” anlamında değil, tam tersine onların “haram ve helal kılma yetkilerinin olduğuna inanma, hatasız/ masum/ günahsız olduklarını kabul etme, körü körüne onlara itaat etme” anlamındadır.

Nitekim Hz. Peygamber bu âyeti; “Onlar, hahamlarına ve rahiplerine ibadet etmiyorlardı. Fakat hahamları ve rahipleri bir şeyi onlara helal kılınca helal sayıyor, haram kılınca da haram sayıyorlardı” şeklinde açıklamaktadır. (Tirmizî, 44/Tefsir, 9:10, (V, 278).

Hz. Muhammed hayattayken Müslümanların da aynı yanlışa düşebileceklerini, takdir etme ölçüsünü kaçırarak kendisini kutsallaştırabileceklerini fark etmiş ve ashâbını şu sözleriyle uyarmıştır: “Hıristiyanların Meryem oğlu Îsâ’yı aşırı derecede övdükleri gibi siz de beni aşırı bir şekilde övmeyin! Çünkü ben bir kulum. ‘Allah’ın kulu ve elçisi’ deyin!” (Buhârî, 60/Enbiyâ, 48 (IV, 142); Dârimî, 20/Rikâk, 68 (II, 626, 627); İbn Hanbel, I, 23, 24, 55)

Bir başka seferinde ise kendisinin Hz. Mûsâ’dan ve diğer bütün peygamberlerden üstün olduğunu söyleyen ashâbının konuşmalarını işitince şu açıklamayı yapmak zorunda kalmıştır: “Beni Mûsâ’dan üstün tutmayın! İnsanlar kıyâmet günü bayılacaklar, ben de onlarla birlikte bayılacağım. Ayıldığımda Mûsâ’yı Arş’a sıkı sıkıya tutunmuş bir vaziyette göreceğim. Bilmiyorum, o da bayılıp benden önce mi ayılacak, yoksa Allah onu bundan istisna mı tutacak?” (Buhârî, 44/Husûmât, 1 (III, 88-89), 60/Enbiyâ, 25 (IV, 126); Müslim, 43/Fedâil, 42 (II, 1843-1845); Ebû Dâvud, 39/Sünne, 13 (V, 53); İbn Hanbel, II, 264).

Görüldüğü üzere hem Yüce Allah hem de Hz. Peygamber, liderleri/ şeyhleri/ hocaları/ hahamları/ azizleri/ velileri tanrılaştıran bu tür aşırı inanç ve davranışları şiddetle reddetmekte, Ehl-i kitab’ın içine düştüğü yanlışa düşmeme konusunda Müslümanları uyarmaktadır.

Ancak ne acıdır ki Müslümanlardan bazılarının da bu yanlışa düştüğü kendi önderlerini/ şeyhleri/ hocalarını/ liderlerini “takdir etmeyi bırakıp kutsamaya başladıkları” görülmektedir.

Öte yandan Yüce Allah, din adamları vasıtasıyla kutsal kitapları tahrif edilen (Bakara, 2/75-79; Nisâ, 4/44-46; Mâide, 5/13; Tevbe, 9/34), içinde tevhid kırıntıları kalan bütün batıl din mensuplarını bu yanlıştan dönmeye davet etme görevini “Müslümanların omuzlarına” yüklemektedir. Âyeti birlikte okuyalım.

De ki: “Ey Kitap ehli! Bizimle sizin aranızda ortak bir söze/ ilkeye gelin: Yalnız Allah’a ibadet edelim. O’na hiçbir şeyi ortak koşmayalım. Allah’ı bırakıp da kimimiz kimimizi ilâh edinmesin.” Eğer onlar yine yüz çevirirlerse, deyin ki: “Şahit olun, biz Müslümanlarız.” (Âl-i İmrân, 3/64)

Muhammed Esed’in de ifade ettiği üzere bu çağrı, sadece Îsâ’ya tam ulûhiyet ve azizlerine de onun belli bazı özelliklerini atfeden Hıristiyanları değil, aynı zamanda Üzeyr’e (Ezra) ve hatta bazı büyük Talmud bilginlerine “yarı tanrısal bir otorite” izafe eden Yahudilerin tamamını kapsamaktadır.

Ancak bize göre bu çağrı, günümüzde varlığını devam ettiren tüm tahrif edilmiş din müntesiplerine yöneliktir. Zira “yaşayan dünya dinleri”nde tahrif ve tağyire uğramış olsa da “Tanrı, peygamber, ahiret, cennet, cehennem, sevap, günah vs. inançlar” hâlâ söz konusudur. Dolayısıyla bunları da Ehl-i kitap kapsamında değerlendirmekte herhangi bir sakınca olmasa gerektir.

Bu bakımdan Yüce Allah Müslümanların da aynı yanlışa düşmemeleri istemektedir. Çünkü muharref dinlerin mensuplarını “şirkten uzaklaştırma ve tevhidi içselleştirmeye davet” vazifesini yapacak müminlerin aynı illetle malul olmamaları gerekir. Aksi halde bu çağrının hiçbir inandırıcılığı ve anlamı kalmayacaktır.

Bu itibarla her zaman söylediğimiz üzere “takdire evet, takdise hayır!”, “Farklı görüşlere evet, tefrikaya hayır!”, “Mezhebe evet, mezhepçiliğe hayır!” “Cemaate evet, cemaatçiliğe hayır!”, “Tarikata evet, tarikatçılığa hayır!”, “Partiye evet, particiliğe hayır!”, “Geleneğe evet, gelenekçiliğe hayır!”, “Irka evet, ırkçılığa hayır!...”

Bir başka ifadeyle, iyi, güzel, faydalı şeyler yapan insanlar her zaman takdir edilmeli, desteklenmeli ve başarıları için de Yüce Allah’a dua edilmelidir. Ancak aynı kişiler büyük yanlışlar yaptığında, hırslarına yenik düştüğünde ve hatalarından dönmediklerinde yalnızlığa terk edilmeli, Hakk’ın ve haklının yanında yer alınmalı ve zalimlerle sonuna kadar mücadele edilmelidir.

Yüce Allah’ın ilkeleri devre dışı bırakılır, Allah yerine bu tür sahte liderlerden/ hocalardan medet umulmaya başlanırsa burada şirke düşülmesi söz konusu olabilir. Oysa şirk en büyük zulümdür. (Lokmân, 31/13) Müşriklerin tövbe etmeden ölmeleri halinde ise hiçbir şekilde affedilebilmeleri söz konusu değildir. (Nisâ, 4/48). Bu bakımdan Yaratıcısı ile arasına başka “aracılar” koyanların son derece dikkatli olmaları gerekmektedir.

Sonuç olarak, şeyhini/ hocasını/ liderini herkesin takdir etmesi, sevmesi ve övgüyle anması elbette mümkündür. Ancak ölçü kaçırılır, önderlere/ hocalara/ imamlara/ hahamlara/ papazlara “ulûhiyet/ yarı tanrısallık/ masumiyet” gibi hususlar izafe edilmeye kalkışılır, bunlar yanlış yaptıklarında da peşlerinden gidilirse büyük bir tehlikenin kapıda olduğu da apaçık bir hakikattir. (13.02.2015)

Yrd. Doç. Dr. Ahmet Emin SEYHAN

Kafkas Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Öğretim Üyesi



4354 kez okundu. Yazarlar

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın

Yazarın diğer yazıları

Aklıma Geldikçe Lanetliyorum - 28/12/2019
Aklıma Geldikçe Lanetliyorum
Kuraklık, İsraf ve Şükürsüzlük - 28/12/2019
Kuraklık, İsraf ve Şükürsüzlük
Secde Ne Anlama Gelmektedir? - 28/12/2019
Secde Ne Anlama Gelmektedir?
İslâmîlik Endeksleri ile Yapılmak İstenen Nedir? - 28/12/2019
İslâmîlik Endeksleri ile Yapılmak İstenen Nedir?
Akademisyen ve Siyasetçi İlişkisi Üzerine - 28/12/2019
Akademisyen ve Siyasetçi İlişkisi Üzerine
“Vasatiyye Hareketi” Bir Tuzaktır - 28/12/2019
“Vasatiyye Hareketi” Bir Tuzaktır
Hamaseti Bırak Gerçeklere Bak! - 28/12/2019
Hamaseti Bırak Gerçeklere Bak!
Beyin Göçü ve Yetenekli Gençler - 28/12/2019
Beyin Göçü ve Yetenekli Gençler
Kindar Adam Dindar Olamaz - 28/12/2019
Kindar Adam Dindar Olamaz
 Devamı
Aydın Gökçe Bey'e Teşekkür
Sitemize Vaaz Ansiklopedisi olarak eklediğim bölüm Aydın Gökçe'nin Almanya'da görevli iken çeşitli kaynaklardan yaptığı vaazları alfabetik sıraya almasıyla oluşmuştur. Kendisine teşekkür ediyorum.
Bu vaazlar ayrıca Dosyalar bölümünde de yer almaktadır. Vehbi Akşit
Vaaz Ansiklopedisi
VAİZLER KÜTÜPHANESİ
Hadislerle İslam
İslam Ansiklopedisi
Kur'ani Site
Hava Durumu
Döviz Bilgileri
AlışSatış
Dolar32.237032.3662
Euro34.794534.9339
Saat