• Anasayfa
  • Favorilere Ekle
  • Site Haritası
  • https://www.facebook.com/groups/vaazdokumanlari/
  • https://api.whatsapp.com/send?phone=+905321561576
  • https://www.twitter.com/@vaazsitesi
Üyelik Girişi
Vaaz Kategorileri
Ziyaret Bilgileri
Aktif Ziyaretçi5
Bugün Toplam569
Toplam Ziyaret5141238
Site Haritası
Takvim
Vaaz Dokumanları
Ahmet Emin Seyhan
ahmeteminseyhan@gmail.com
Tesettür Neden Önemlidir?
18/02/2015

Tesettür Neden Önemlidir?

Yüce Allah, Kur’ân-ı Kerim’de tesettürü farz kılmış ve bunu şöyle emretmiştir:

“Ey Peygamber! Hanımlarına, kızlarına ve müminlerin kadınlarına söyle, (dışarı çıkacakları zaman) bedenlerini örtecek elbiselerini giysinler. Bu, onların (erdemli/ iffetli kadınlar olarak) tanınıp incitilmemeleri (alçak, cani ve ahlaksız kimselerin kötü bakışlarıyla/ tacizleriyle/ saldırılarıyla rahatsız edilmemeleri) için daha uygundur. Şüphesiz Allah çok bağışlayıcıdır, çok merhamet edicidir.” (Ahzab, 33/59).

Âyette geçen cilbab, “dış kıyafet” anlamına gelmektedir. Cilbab, elbise gibi üste giyilen, vücut hatlarını belli etmeyen bir giysidir. Bu, pardösü olabileceği gibi çarşaf veya benzeri bir kıyafet de olabilir. Zira İslam’da tesettür vardır; belli bir kıyafet dayatması söz konusu değildir. Bu “örtünme emri”, zamanın ve şartların değişmesiyle asla değişmez ve hükmü kıyamete kadar da bâkidir.

Ancak örtünmenin şekli, rengi, deseni, kalıbı, modası kültürden kültüre, coğrafyadan coğrafyaya değişkenlik gösterebilir. Burada önemli olan, örtünen kadının ciddi, vakur ve saygın bir hanımefendi olduğunu çevresine göstermesi ve vücut hatlarını hiçbir şekilde belli etmemesidir.

Fakat beğenilme arzusuna yenik düşerek vücudunu cömertçe teşhir eden, dişiliğini ön plana çıkartan bir kadının “ahlaksız erkeklerin dikkatini çekmesi” ve onları tahrik etmesi söz konusu olabilir. Bize göre böyle giyinen kadınlar da onları bakışlarıyla süzen erkekler de elbette yanlış yapmaktadır ve her iki cinsin de bu tavrı son derece edep ve ahlak dışıdır.

Ancak herhangi bir kadın “açık-saçık giyindi” diye hiçbir erkeğin ona saldırma veya tecavüze kalkışma hakkı kesinlikle ama kesinlikle yoktur. Böyle yapan bir erkeğin suçunun mahkeme kararıyla sabit olması halinde o erkek müsveddesine en ağır ceza neyse o verilmelidir.

Eğer böyle bir erkek, “mini etek giydi” veya “açık saçık dolaştı” diye bir kadına el/ dil uzatıyor veya “tahrik oldum” diye o kadına saldırıyor ve hunharca katlediyorsa, bunu yapan o erkeğin derhal idam edilmesi gerekir. Zira hiçbir vatandaşın kendisini devletin ilgili kurumlarının yerine koyma ve bu kadınlara karışma hakkı yoktur. Dolayısıyla konuyla ilgili yasal düzenlemeler bir an önce yapılmalı ve böyle adamlar için idam cezası getirilmelidir.

İnanan-inanmayan bir kadın Müslümanların yaşadığı bir toplumda huzur, güven ve emniyet içerisinde istediği şekilde giyinip (evrensel ahlâk ilkelerini göz ardı etmeden) caddelerde ve sokaklarda özgürce dolaşabilmeli ve hiçbir kimse onlara kesinlikle müdahale edememelidir.

Eğer kadınlar tesettüre riayet etmiyorsa bu durumda erkeğin göz kapağını indirmesi (tesettürü gözüne uygulaması) kendi elindedir. Bir kadın açık-saçık giyindi diye ona bakmak zorunda değildir; o erkek de imtihan olmaktadır ve kendi önüne bakmalıdır.

Öte yandan öyle açık giyinen bir kadın ile Rabb’i arasına girmeye de kimsenin hakkı yoktur. Zira yaptıklarının hesabını o kadın Yüce Allah’a kendisi verecektir. Ancak bize göre akıllı bir kadın, toplumsal konumunu “dişiliği” üzerinden değil, “kişiliği ve insanlığı” üzerinden tanımlamalıdır. Erkeklerin ilgisini üzerine çekip onların cinsel zevklerine hitap eden bir kadın sonunda en büyük zararı yine kendisine verecektir; lakin her zaman olduğu gibi yine nihaî karar kadının kendisine aittir ve onun da tövbe edip yanlışından dönme hakkı her zaman mevcuttur.

Örtünmeyle ilgili Kur’ân’daki bir diğer âyet ise şöyledir:

“Mümin kadınlara da söyle, gözlerini haramdan sakınsınlar, ırzlarını (iffetlerini/ namuslarını) korusunlar. (Yüz ve el gibi) görünen kısımlar müstesna, zînet (yer)lerini (karşı tarafı tahrik eden cezbedici güzelliklerini) göstermesinler. Başörtülerini ta yakalarının üzerine kadar salsınlar. Zinetlerini, kocalarından yahut babalarından yahut kocalarının babalarından yahut oğullarından yahut üvey oğullarından yahut erkek kardeşlerinden yahut erkek kardeşlerinin oğullarından yahut kız kardeşlerinin oğullarından yahut Müslüman kadınlardan yahut sahip oldukları kölelerden yahut erkekliği kalmamış hizmetçilerden yahut da henüz kadınların mahrem yerlerine vakıf olmayan erkek çocuklardan başkalarına göstermesinler. Gizledikleri zinetler bilinsin diye ayaklarını yere vurmasınlar (karşı cinsin dikkatini çekmek için ilgi uyandıran güzelliklerini/ alımlı yerlerini sergileyerek, tahrik edici bir şekilde yürümesinler). Ey müminler, hep birlikte (günahkâr davranışlarınızdan dolayı) tövbe ediniz ki kurtuluşa (dünya ve ahiret mutluluğuna) eresiniz!” (Nur, 24/31)

Bu âyette yer alan “lâ yadribne bi ercülihinne/ kadınlar, ayaklarını yere vurmasınlar” ifadesi bir deyimdir. Bu kalıp, Arapça’da “darebe bi yedeyhi fî mişyetihi/ yürürken kollarını salladı” ifadesine benzemektedir. Dolayısıyla bu ifadeyle kast edilen, “tahrik edici bir yürüyüş”tür. Âyette bu tarz bir yürüyüşten “inanan kadınlar” men edilmektedir. Bir başka ifadeyle salınarak, sallanarak, sallayarak, bir takım organlarını belli edecek şekilde kırıtarak/ kıvırtarak yürümek asla doğru değildir.

Aynı şekilde giydiği topuklu ayakkabıyı yere vurarak geldiğini belli edecek tarzda, kendisine bakılmasını arzulayarak ve bundan da gizli bir zevk duyarak yürümek de doğru değildir. Dolayısıyla normal bir insan gibi yürümeyi terk ederek sokaklarda “çöl yılanı gibi kıvrıla kıvrıla yürüyen bir kadın” büyük bir yanlış yapmaktadır. Kanaatimizce söz konusu ifade, bu tarz bir yürüyüşü kast etmekte, yasaklamakta ve bunun yanlış olduğunu söylemektedir. Çünkü etraf, şeytanın emrine girmek için can atan erkek müsveddeleriyle, ruhsal sorunları olan bir sürü zavallıyla doludur. Bu tür alçaklara karşı tedbir almak ise hem kadınların hem de devletin görevidir.

Diğer taraftan bu âyette kadınlara teşhir etmeleri yasaklanan zinet ise, Türkçede anlaşılan “küpe, bilezik, yüzük ve gerdanlık gibi şeyler değil, tam tersine “kadının vücudu”dur. Yani; burada yasaklanan süs eşyalarının teşhiri değil, özellikle erkekler tarafından beğenilen ve ilgi çeken bir takım organların teşhir edilmesidir. Bu bakımdan karşı cinsi tahrik eden cezbedici güzelliklerin sergilenmesi kesinlikle doğru değildir. Kocası dışındakilere vücudunu gösteren/ sergileyen kadın büyük bir yanlış yapmakta ve kendisini maddî ve manevî tehlikelere maruz bırakmaktadır.

Bu yasaklamadan istisna tutulan kısım ise “el, yüz ve ayaklar”dır. Ancak “aşırı makyajla dikkat çekici hale getirilmiş dudak, yanak, kaş, kirpik, göz vs. uzuvlar” da zinet kapsamında değerlendirilebilir. El ve ayak tırnakları da bir takım renklendiricilerle/ ojelerle dikkat çekici hâle getirilmişse bu da asla doğru değildir. El, yüz ve ayağa müsaade var diye buraları teşhir etmek, erkekler tarafından beğenilmeye çalışılmak kanaatimizce yanlıştır ve bir acziyetin göstergesinden başka bir şey değildir.

Yukarıdaki âyetlerin daha anlaşılır olması için tesettürün neden önemli ve gerekli olduğunu şu misalle açıklayabiliriz: “Nasıl milletlerin bazılarının diğerlerine karşı silahlanmaları aslında iyi bir şey gibi gözükmese de daha büyük felaketlerin vuku bulmasını önlediği/ caydırıcı olduğu için önemliyse, kadının örtünmesi de ilk bakışta bazılarına olumsuz/ garip/ ilkel gibi gelse de kötü bakışlardan/ incitilmekten/ tacize uğramaktan/ her türlü maddî ve manevî saldırıdan koruduğu/ koruyacağı için” önemlidir.

Sonuç olarak, İslam’da örtünme vardır ve Yüce Allah’a inandığını söyleyen O’ndan cennet arzu edip cehennemden kurtulmayı isteyen kadınların bu emri ciddiye almaları gerekir. Herkesin kendi kafasına göre bir İslam anlayışı peyda edip bu âyetin açık hükmüne aykırı davranması, on dört asırlık dinî tecrübeyi yok sayması ve ısrarla hatasını savunmaya devam etmesi son derece yanlıştır. Özetle, örtünme İslâm’ın bir emridir ve bu hüküm kıyamete kadar da geçerliliğini koruyacaktır. Dünyada mutlu olmak isteyen kadın ve erkeğin bu emre uygun davranması kendi lehinedir. Bu emri hafife alanlar ise istemedikleri sonuçlarla karşılaştıklarında başkalarını değil ilk önce kendilerini suçlamalı ve sorumlunun bizzat kendileri olduğunu akıllarından çıkarmamalıdırlar. (20.02.2015)

Yrd. Doç. Dr. Ahmet Emin SEYHAN      

Kafkas Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Öğretim Üyesi

 



4194 kez okundu. Yazarlar

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın

Yazarın diğer yazıları

Kuraklık, İsraf ve Şükürsüzlük - 28/12/2019
Kuraklık, İsraf ve Şükürsüzlük
Hamaseti Bırak Gerçeklere Bak! - 28/12/2019
Hamaseti Bırak Gerçeklere Bak!
“Baba” ile “Biyolojik Baba” Arasındaki Fark - 28/12/2019
“Baba” ile “Biyolojik Baba” Arasındaki Fark
Secde Ne Anlama Gelmektedir? - 28/12/2019
Secde Ne Anlama Gelmektedir?
Yetki Varsa Hesap da Vardır! - 28/12/2019
Yetki Varsa Hesap da Vardır!
Kur’ân Neyi Tasdik Ediyor? - 28/12/2019
Kur’ân Neyi Tasdik Ediyor?
Torpil Yapan da Yaptıran da Melundur! - 28/12/2019
Torpil Yapan da Yaptıran da Melundur!
Kindar Adam Dindar Olamaz - 28/12/2019
Kindar Adam Dindar Olamaz
“Anne” ile “Biyolojik Anne” Arasındaki Fark - 28/12/2019
“Anne” ile “Biyolojik Anne” Arasındaki Fark
 Devamı
Aydın Gökçe Bey'e Teşekkür
Sitemize Vaaz Ansiklopedisi olarak eklediğim bölüm Aydın Gökçe'nin Almanya'da görevli iken çeşitli kaynaklardan yaptığı vaazları alfabetik sıraya almasıyla oluşmuştur. Kendisine teşekkür ediyorum.
Bu vaazlar ayrıca Dosyalar bölümünde de yer almaktadır. Vehbi Akşit
Vaaz Ansiklopedisi
VAİZLER KÜTÜPHANESİ
Hadislerle İslam
İslam Ansiklopedisi
Kur'ani Site
Hava Durumu
Döviz Bilgileri
AlışSatış
Dolar32.451532.5815
Euro34.684134.8231
Saat