• Anasayfa
  • Favorilere Ekle
  • Site Haritası
  • https://www.facebook.com/groups/vaazdokumanlari/
  • https://api.whatsapp.com/send?phone=+905321561576
  • https://www.twitter.com/@vaazsitesi
Üyelik Girişi
Vaaz Kategorileri
Ziyaret Bilgileri
Aktif Ziyaretçi4
Bugün Toplam142
Toplam Ziyaret5141439
Site Haritası
Takvim
Vaaz Dokumanları
Ahmet Emin Seyhan
ahmeteminseyhan@gmail.com
Halının Altı Çöplük Oldu Adamların Haberi Yok!
26/11/2015

 

Halının Altı Çöplük Oldu Adamların Haberi Yok!

 

Meselelerini usulüne uygun tartışmaktan ve çözüm aramaktan kaçınanların, bunları halının altına süpürenlerin, akıllarını rafa kaldıranların günün birinde bu çöplüklerden gelen kötü kokulardan (Ataizm, Ateizm, Satanizm, Agnostisizm, Deizm, Kapitalizm, Sosyalizm, Nasyonalizm, Haricîlik, Vehhabîlik, Selefîlik gibi akımlardan, sahte ideolojilerden, sahte tarikatlardan ve sahte şeyhlerden vs.) şikâyet etmeye ve sızlanmaya asla hakları yoktur. Zira onlar gerçeklerle yüzleşmekten ve sorumluluk almaktan kaçmış, doğruların ortaya çıkmasına engel olmuş ve böyle bir sonu bilerek ve isteyerek kendileri hazırlamışlardır.

Geçenlerde bir arkadaş ilahiyatçıların dinî konularla ilgili düşüncelerini kamuya açık alanlarda söylemelerini, uzun araştırmalar sonucu ulaştıkları farklı görüş ve kanaatleri -delillerini de ortaya koyarak- tartışmalarını şiddetle eleştiriyor ve şu benzetmeyi yapıyordu: “Eğer iki aşçı televizyon ekranlarında bir yemeğin nasıl pişirildiğini tartışıyorsa ben o yemeği yemem. Dolayısıyla iki ilahiyatçının dinî bir konuyu tv ekranlarından tartışmasını da doğru bulmam. Çünkü o yemekten tiksinirim ve o din ile de arama mesafe koyarım. Dinî konular halkın önünde tartışılmaz. Âlimler usulüne uygun bir şekilde bunu gerekli yerlerde tartışırlar.”

İlk bakışta bu sözler kulağa hoş gelmekte ve oldukça inandırıcı gibi görünmektedir. Ancak üzerinde biraz düşünüldüğünde ise bu sözlerin büyük bir kısmının içinin boş olduğu anlaşılmaktadır.

Şöyle ki, böyle bir benzetme tamamen yanlıştır. Çünkü bir yemeğin nasıl pişirildiğini tartışmak ayrı bir şey, o yemeğin içinden çıkan “fare ayağını, tahtakurusunu, hamam böceğini, sineği, insan saçını, kılı, tüyü, sümüğü vs. şeyleri” ve buna neden olan kimseleri tartışmak ve çözüm yolları aramak ayrı bir şeydir.

Nitekim gereken tahkikat yapılmazsa söz konusu yemeğin pişirildiği lokanta veya aşçı kendine çeki düzen vermeyecek ve müşterilerine böyle yemekler sunmaya/ yedirmeye devam edecektir. Dolayısıyla konuyu tartıştırmayarak millete “dışı süslü ama içi iğrenç yiyecekler” yedirmeye ve insanların sağlıklarını bozmaya neden olmak doğru değildir; kaldı ki bu büyük bir vebaldir!

Bu nedenledir ki Müslümanlar artık elmalarla armutları birbirine karıştırmadan meseleleri tartışmayı öğrenmek zorundadırlar. Yani bir yemeğin nasıl pişirildiğini tartışmak ayrı bir şey, o yemeğin içinden çıkan tiksinti verici şeyleri tartışmak ve bunun tekrarını önlemek için tedbirler alınmasını tavsiye etmek ayrı bir şeydir.

Mesela dünyaca ünlü bir firmanın tostlarından “fare ölüsü” veya ünlü bir içecek firmasının ürününden “sıçan leşi” çıktığında bu, tüm dünyada haber olmakta ve o firma milyonlarca dolar tazminat ödemeye mahkûm edilmektedir. Artık bundan sonra o firma çok daha dikkatli olmakta, çalışanlarını iyi bir eğitimden geçirmekte ve hijyene çok ama çok dikkat etmektedir.

İşte bir insanın beden sağlığı nasıl önemliyse akıl ve ruh sağlığı da aynı şekilde önemlidir. Özetle bizim söylemeye çalıştığımız şey şudur: “Eğer bazı İslâm âlimleri dine sızmış/ sızdırılmış uydurma rivayetlere, İsrâiliyata, Mesihiyata, efsaneye, masala, mitolojiye, bidat ve hurafelere, yanlışlarla/ hatalarla dolu din yorumlarına dikkat çekiyor ve bunların Kur’ân-ı Kerim ve Sahih Sünnet’le hiçbir ilgisinin olmadığını, bunların sonradan dine sokulduğunu, dinin dokusunu bozduğunu ve yanlış dinî anlayışlarına sebebiyet verdiğini söylüyor ve bu iddiasını da delillerle destekliyorsa buna kulak vermek gerekmektedir.

Yani yemeğin asli unsurlarından olmayan ama yemeğin içine bazı aşçıların dikkatsizlikleri nedeniyle giren/ düşen şeyleri eleştirmek, sorumluların cezalandırılmasını istemek nasıl doğru ve haklı ise, dinin içine giren bu tür dindışı şeyleri eleştirmek, sorumlularını tespit edip teşhir etmek ve işin doğrusunu ortaya koymak da aynı şekilde doğru, haklı ve meşrudur.

Bütün bunları tartışmaktan/ konuşmaktan kaçmak akla ziyan bir şeydir. Böyle bir kaçış dini korumak değil dine zarar vermektir. Oysa müminlerin dinlerini korumak gibi bir görevleri vardır.

Acaba bazı din adamları Müslümanların çocuklarının ilerleyen yıllarda İslam’dan uzaklaşıp sahte ideolojilere/ izmlere kapıldıklarını gördüklerinde mi uyanacaklardır?

Yoksa bu haklı ve yapıcı eleştirilere şimdiden kulak vererek dini mitolojilerden arındırmaya çalışanlara destek mi olacaklardır?

Elbirliği ile bu sorunları çözmek için ellerini taşın altına koyanlara arka çıkıp sefihlerden gelecek hakaretlere ve tehditlere boyun eğmeden İslâm’ı koruma mücadelesini birlikte mi yürütecelerdir?

İşte saydığımız tüm bu gerekçeler nedeniyle dinî konularla ilgili müzakereler kamuya açık alanda yapılabilir ve yapılmalıdır. Zira o sahte dini bilgileri din zannedip inananlar neye inandıklarını çok iyi bilmek ve öğrenmek zorundadırlar. İslam âlimleri de gençlerin sorularına ikna edici ve inandırıcı cevaplar vermek mecburiyetindedirler. Aksi halde gelecek yıllarda vakit çok geç olabilir; Müslümanların nesilleri arasında ateistlerin, agnostiklerin ve müşriklerin sayısında ciddi patlamalar/ artışlar yaşanabilir.

Dolayısıyla her duyduğu uydurma rivayeti “hadis” zanneden ve peygambere iftira attığını düşünmeden bunları halka nakleden yarım hocaların anlattıklarına inanan masum insanları tv vasıtasıyla uyarmak bir görev değilse nedir?

Eğer bu hoca müsveddeleri uyarıldığında fanları tehdit ve hakaretlere başlıyorsa yapılması gereken nedir?

Halkın dinî bilgi ve anlayış seviyelerini yükseltmelerini ve sorgulayarak inanmalarını istemek yerine onları uyutmaya devam etmek büyük bir vebal değilse nedir?

Öte yandan uzun araştırmalar sonucu farklı bir kanaate ulaşmış bir âlimin fikrini ilmî ortamlarda bile söylemesine tahammül edemeyen bir sürü sözde hoca ortalıkta dolaşmaktadır. Onlar sağlam temeller üzerine inşa edilmiş farklı bir görüşle karşılaştıklarında çok şaşırmakta, -o fikri/ görüşü delillerle çürütmeyi tercih etmek yerine- muhataplarını susturmak ve itibarsızlaştırmak için derhal şu sözlerle saldırıya geçmektedirler: “Bu şaz bir görüş! Kıyıda köşede kalmış kıytırık bir görüş! Hiçbir ciddi İslam âlimi bu zamana kadar böyle bir şey söylememiştir! Bu bilgi kırıntılarının ciddiye alınır hiçbir tarafı yoktur! Bunlar tamamen indî ve keyfî şeylerdir! Mesnetsiz iddialardır; üzerinde durmaya, konuşmaya, muhatap almaya ve zaman ayırmaya bile gerek yoktur!”

Oysa bu gibi sözler hem kendilerini hem de müntesiplerini geçici olarak rahatlatsa da ikna edici olmaktan çok uzaktır. Çünkü bunlar basmakalıp sözlerdir; hiçbir ilmî değeri yoktur. Önemli olan ortaya atılan o görüşü “daha ciddi delillerle çürütmek” ve muhataba yanlışını göstermektir.

Dolayısıyla sahanın uzmanlarının bir araya geldiği sempozyum, panel ve seminerlerde bile farklı görüş duymaya tahammül edemeyen, derhal o fikir sahibini küçük düşürmeye çalışan, alay eden, tepeden bakan fanatiklerle İslam âleminin gidebileceği hiçbir yer yoktur.

Çünkü böyle ilmî konuların müzakere edildiği ortamlarda bile farklı düşünen âlimlerin fikirlerini söylemesine imkân tanımayan, onların tv veya diğer kitle iletişim araçlarıyla halkı aydınlatmasına tahammül edemeyenlerin bu yaptıklarını iyi niyetle izah etmek elbette mümkün değildir.

Kanaatimizce dinlerini koruma iddiasında olanların her şeyin özgürce tartışıldığı ortamlar hazırlamaları ve “söyletmen vurun” mantığını derhal terk etmeleri elzemdir. Çünkü böyle bir zihniyete mensup Müslümanların son din İslam’ı tüm dünyaya doğru tanıtabilmeleri mümkün değildir. Kaldı ki indirilmiş dinin ilkelerini göz ardı eden, hurafelerle dolu uydurulmuş bir dini yaşamaya çalışanların tüm dünyaya model olabilmeleri asla ve kata söz konusu değildir.

Nasıl dünyaca ünlü bir firma milyonlarca dolar tazminata mahkûm olmamak, ayakta kalmak, marka değerini korumak ve para kazanmak için çok dikkatli oluyor, çalışanlarını iyi bir eğitimden geçiriyor ve artık temizliğe çok dikkat ediyorsa, İslam’ı korumakla görevli Müslümanların da aynı şekilde dinlerinin itibar kaybetmesini önlemek, tüm dünyada doğru tanınmasını sağlamak, dine sokulmuş dindışı unsurları ayıklamak için son derece akıllı ve çalışkan İslam âlimleri yetiştirmesi, bunların sağlam muhakeme ışığında sağlıklı ve güvenilir dini bilgiler üretmeleri ve ümmetin de bunlara sahip çıkması elzemdir/ kaçınılmazdır.

Dinlerine zarar veren şeyleri ortadan kaldırmak ve işin doğrusunu ortaya koymak için çaba sarf etmeyenlerin ve gerçeklerle yüzleşmekten kaçınanların büyük bir hata içinde oldukları açıktır.

Sonuç olarak, İslâm âlimi olmak ve fikir üretimi yapmak öyle göründüğü kadar kolay değildir. Böyle hoca müsveddeleriyle ve onların ortaya attıkları ve savundukları bozuk din anlayışlarıyla İslâm’ın tüm dünyaya model olabilmesi kesinlikle mümkün değildir. Bu yanlıştan vazgeçmeyenler, onlara destek olanlar ve İslâm’ın doğru anlaşılmasını engelleyenler büyük bir vebale ortak olduklarını artık fark etmelidirler. Bu gerçeği anlamamakta ısrar ederek muhtelif görüşlerin ifade edilmesinden rahatsızlık duyanlar hiçbir zaman hakikate ulaşamayacaklardır. Bu bir öngörü/ varsayım değil apaçık bir gerçektir; çünkü görünen köyün kılavuza ihtiyacı yoktur. (27.11.2015)

Yrd. Doç. Dr. Ahmet Emin SEYHAN      

Kafkas Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Öğretim Üyesi

 



3327 kez okundu. Yazarlar

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın

Yazarın diğer yazıları

Gelecek Nesiller Neden İslâm’dan Nefret Edecekler? - 28/12/2019
Gelecek Nesiller Neden İslâm’dan Nefret Edecekler?
“Baba” ile “Biyolojik Baba” Arasındaki Fark - 28/12/2019
“Baba” ile “Biyolojik Baba” Arasındaki Fark
Hamaseti Bırak Gerçeklere Bak! - 28/12/2019
Hamaseti Bırak Gerçeklere Bak!
Kur’ân Neyi Tasdik Ediyor? - 28/12/2019
Kur’ân Neyi Tasdik Ediyor?
Yanlış Kararlar İnsanı Mahveder - 28/12/2019
Yanlış Kararlar İnsanı Mahveder
Torpil Yapan da Yaptıran da Melundur! - 28/12/2019
Torpil Yapan da Yaptıran da Melundur!
Kindar Adam Dindar Olamaz - 28/12/2019
Kindar Adam Dindar Olamaz
“Anne” ile “Biyolojik Anne” Arasındaki Fark - 28/12/2019
“Anne” ile “Biyolojik Anne” Arasındaki Fark
Aklıma Geldikçe Lanetliyorum - 28/12/2019
Aklıma Geldikçe Lanetliyorum
 Devamı
Aydın Gökçe Bey'e Teşekkür
Sitemize Vaaz Ansiklopedisi olarak eklediğim bölüm Aydın Gökçe'nin Almanya'da görevli iken çeşitli kaynaklardan yaptığı vaazları alfabetik sıraya almasıyla oluşmuştur. Kendisine teşekkür ediyorum.
Bu vaazlar ayrıca Dosyalar bölümünde de yer almaktadır. Vehbi Akşit
Vaaz Ansiklopedisi
VAİZLER KÜTÜPHANESİ
Hadislerle İslam
İslam Ansiklopedisi
Kur'ani Site
Hava Durumu
Döviz Bilgileri
AlışSatış
Dolar32.451932.5820
Euro34.798834.9382
Saat