• Anasayfa
  • Favorilere Ekle
  • Site Haritası
  • https://www.facebook.com/groups/vaazdokumanlari/
  • https://api.whatsapp.com/send?phone=+905321561576
  • https://www.twitter.com/@vaazsitesi
Üyelik Girişi
Vaaz Kategorileri
Ziyaret Bilgileri
Aktif Ziyaretçi9
Bugün Toplam312
Toplam Ziyaret5134853
Site Haritası
Takvim
Vaaz Dokumanları
Ahmet Emin Seyhan
ahmeteminseyhan@gmail.com
Şehitler Ölmez! Çünkü…
10/12/2015

Şehitler Ölmez! Çünkü…

Günümüzde aydın geçinen kimi zalimin/ münafığın/ fâsıkın/ mücrimin Yüce Allah’ın âyetleriyle alay ettiği, “şehitler ölmez” konusunu dillerine doladığı, meseleyi bir türlü anlamaya yanaşmadığı, pozitivist/ materyalist bakış açısıyla hareket ettiği ve kesinlikle ahiret gününe inanmadığı görülmektedir. Dolayısıyla böylelerine şehitlerin ölmeyeceğiyle ilgili âyetleri hatırlatmakta, açıklamakta ve uyarmakta fayda mülahaza ediyoruz.

Âyetleri birlikte okuyalım.

“Allah yolunda öldürülen (şehit)lere “ölüler” demeyin. Hayır, onlar diridirler. Ancak siz bunu bilemezsiniz.” (Bakara, 2/154)

“Allah yolunda öldürülenleri sakın ölüler sanma. Bilakis onlar diridirler. Allah'ın lütfundan ihsan ettiği nimetlere kavuşmaktan dolayı sevinç içindedirler. Arkalarından henüz kendilerine kavuşmayan müstakbel şehitlere; “kendilerine hiçbir korku olmayacağına ve üzüntü hissetmeyeceklerine” dair müjde vermek isterler. Onlar Allah'tan gelecek olan nimet ve keremin, Allah'ın müminlerin ecrini zayi etmeyeceği müjdesinin sevinci içindedirler.” (Âl-i imrân, 3/169-171)

Elbette bu âyetlerin kast ettiği şehitler “Allah yolunda mücadele ederken, O’nun ilkelerine uygun yaşarken ve o prensipleri hayata hâkim kılmak için canıyla ve malıyla mücadele ederken öldürülen veya ölen kâmil müminler”dir. Yoksa bazı insanların keyfi bir tarzda dillerine doladıkları türden “şehit”lerle ilgili değildir. Bir başka ifadeyle kendi sahte davaları, ideolojileri, güç tutkuları veya sahte “izm”leri uğrunda ölen veya öldürülenler ile Allah yolunda savaşırken şehit olanlar kesinlikle “bir/ aynı” değildir.

Yani kendi şahsî ihtirasları, egoları ve yönetme arzuları nedeniyle ölümlerine neden oldukları gafillerin/ sefihlerin/ sefillerin “şehit” olduğunu iddia eden zavallılar yanılmaktadır ve onların anladığı manada bir şehitlik İslam’da yoktur. İnsanları teselli etmek için ortaya attıkları “demokrasi şehidi, basın şehidi, özgürlük şehidi, barış şehidi, vs. şehidi” gibi kavramlar kendi uydurdukları terimlerdir ve bunlara aldananlar da büyük bir yanlış yapmaktadırlar. Çünkü bu türden bir şehitlik ne Kur’ân’da ne de Sünnet’te söz konusudur. Dolayısıyla şehitliğin kriterlerini belirleyen “kerameti kendinden menkul adamlar/ şeyhler/ hocalar/ dedeler/ babalar/ sözde aydınlar” değil Kur’an ve Sahih Sünnet’in şaşmaz ve değiştirilemez ilkeleridir.

Uydurma rivayetlere veya mitolojilere bakarak ona buna bol keseden şehitlik dağıtan yarım hocalar veya yarım aydınlar bu yaptıklarının bedelini ahirette mutlaka ödeyeceklerdir. Kısaca her önüne gelen şehitlik konusunda ölçü koyamaz; koyarsa bu sadece saçmalamak olur; saçmalıklar tevil götürmez; dolayısıyla bu tür zırvalara kananlar da sadece sefihlerden başkası olamaz.

Bu girişten sonra yukarıdaki âyetlerden çıkarttığımız sonuçları şöyle ifade edebiliriz:

1. Gerçek anlamda şehit olanlar, ruhlarını görevli meleklere teslim ederken hiçbir acı hissetmezler, öldükten sonra karşılaştıkları o dehşet verici manzaralar karşısında hiç korkmazlar ve hiçbir üzüntü duymazlar. Üstelik onlar o kadar mutludurlar ki, hakiki manada şehit oldukları için kendilerinden sonra gelip de kendileri gibi şehadet şerbetini içecek salih müminlere “şehit olurken hissettikleri o güzel duyguları anlatmayı ve sonrasında karşılaştıkları güzelliklerin müjdesini vermeyi” çok ama çok isterler. Dolayısıyla hakikî şehitlerin ruh halini tasvir eden Kur’ân’ın bu âyetleri doğru anlaşılmalıdır.

2. “Şehitler ölmemiştir” çünkü onlar hayatlarını ortaya koyarak hakikate şahitlik etmiş ve bir kilometre taşı/ yön levhası olmuşlardır. Onlar öyle mükemmel bir iş başarmışlardır ki o iş nedeniyle amel defterlerine sevaplar akmaya devam etmekte ve bu sayede manen rızıklandırılmaktadırlar. Yani maddî bir rızık söz konusu olmayıp manevî azıklarla/ sevaplarla cennetteki dereceleri daha da katlanarak artmaktadır. Hal böyle olunca, onlar sanki diri gibidirler ve sevaplar kazanmaya devam etmektedirler. O yüzden sanki onlar “hiç ölmemiş gibidirler.” Dolayısıyla bütün bunları anlamak istemeyenlerin dinî ve manevî değerlerle hiçbir ilgilerinin olmadığı çok rahatlıkla ifade edilebilir. (Kanaatimizce İslam’a hiç inanmayanların ya da yarım gönüllü inanan ikiyüzlülerin samimi dindarların değerlerine dil uzatmaları, Allah’ın âyetleriyle alay etmeleri bir nefret suçu olarak değerlendirilebilir.)

3. “Şehitler ölmemiştir” çünkü onlar Allah’ın emirlerine tam bir teslimiyet göstermiş ve korkusuzca ölüme gitmişlerdir. Onlar şehit olmuştur ama geride kalanların yaşamasına imkân sağladıkları için ölmemiş ve manen diridirler. Çünkü inandıkları din uğruna hayatlarını feda etmiş ama kendilerinden sonra gelenlerin hayatta kalmasına/ yaşamasına vesile olmuşlardır.

4. “Şehitler ölmemiştir” çünkü onlar geçici dünya güzellikleri yerine kalıcı olan ahiret hayatına yatırım yapmış ve sonsuz olan ahiret yurdunda iyi bir yer tutmanın yolunu aramış ve bulmuşlardır. O yüzden şehitlerin ölmedikleri ve yaptıkları o mükemmel iş nedeniyle manen diri oldukları ortadadır; ancak bunu anlamak için Yüce Allah’a ve ahiret gününe tam iman gerekir. İman etmeyenlerin veya sadece diliyle iman ettiklerini söyleyenlerin bu hakikati anlayabilmesi/ idrak edebilmesi elbette zordur/ imkânsızdır.

5. Her lisanda olduğu gibi Türkçede de “O kimse ölmemiştir kalbimizde yaşıyor” ifadesiyle “mezkûr kimsenin çok önemli işler yaptığı, çok sevildiği ve çok değerli bir insan olduğu” kast edilir; oysa o insan ölmüştür, bunu herkes çok iyi bilmektedir. İşte Arapçada da benzer kullanımlar söz konusudur. Dolayısıyla “Şehitler ölmemiştir, bilakis diridirler” ifadesiyle “onların çok büyük işler başardığı, takdiri ve övgüyü hak ettiği, manen gönüllerde yaşadığı” kast edilmiş olabilir. Ancak şehitler de herkes gibi ölmüş (Çünkü her nefis ölümü tadacaktır... Âl-i İmrân, 3/185; Ankebût, 29/57), ruhları ruhlar âlemine intikal etmiş ve bedenleri de bu dünyada kalmıştır.

6. “Şehitler ölmemiştir” çünkü onlar Allah’ın kendilerine nimet verdiği kimselerden olmayı ve ahiret günü zirvede bulunmayı hak etmişlerdir. Bu eşsiz nimetlere Allah yolunda şehit olmaları nedeniyle kavuşturulmuşlardır. Âyetleri birlikte okuyalım.

“Kim Allah'a ve Peygamber'e itaat ederse işte onlar, Allah'ın kendilerine nimet verdiği peygamberler, (hakikatten hiç sapmamış) sıddıklar, (Allah yolunda hayatını vakfeden ve canını imanına şahit kılan) şehitler ve (İslam'ın emir ve yasaklarına eksiksiz uyan) salihlerle beraber olacaklardır. İşte onlar ne güzel arkadaştır! Bu, ihsan ve ikram Allah'ın lütfudur. (Bu ihsan ve ikrama mazhar olanların kadrini Yüce) Allah'ın biliyor olması yeter.” (Nisâ, 4/69-70)

“Allah'a ve Peygamberlerine inananlar var ya, işte onlar hem özü sözü doğru kimselerdir (hakikatten hiç sapmamış sıddıklardır) ve hem de Allah'ın huzurunda tanıklık edenlerdir (her türlü fedakârlığa hazır olanlardır). Onların hem mükâfatları hem de nurları vardır...” (Hadîd, 57/19)

Sonuç olarak, hakikî şehitler şehit olurken hissettikleri o güzel duyguları kendileri gibi şehit olacak müminlere anlatmayı ve sonrasında karşılaştıkları güzelliklerin müjdesini vermeyi çok isterler. Onlar din, vatan, namus ve bayrak uğruna hayatlarını feda ederek hakikate şahitlik etmiş ve bir kilometre taşı olmuşlardır; bu yüzden de amel defterlerine sevaplar akmaya devam etmekte ve cennetteki dereceleri daha da yükseltilmektedir. Onlar şehit olmuş ama geride kalanların yaşamasına imkân sağlamışlardır; bu yüzden de büyük bir iş başarmış, adeta ölmemiş ve manen diridirler. Onlar geçici dünya hayatının güzellikleri yerine kalıcı olan ahiret hayatına yatırım yapmış ve sonsuz olan cennet yurdunu kazanmışlardır. Yaptıkları bu büyük fedakârlık sayesinde de Yüce Allah’ın kendilerine nimet verdiği kimselerden olmayı ve ahiret gününde zirvede bulunmayı hak etmişlerdir. (11.12.2015)

Yrd. Doç. Dr. Ahmet Emin SEYHAN      

Kafkas Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Öğretim Üyesi

 

 



3075 kez okundu. Yazarlar

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın

Yazarın diğer yazıları

Kindar Adam Dindar Olamaz - 28/12/2019
Kindar Adam Dindar Olamaz
Hamaseti Bırak Gerçeklere Bak! - 28/12/2019
Hamaseti Bırak Gerçeklere Bak!
Yetki Varsa Hesap da Vardır! - 28/12/2019
Yetki Varsa Hesap da Vardır!
“Vasatiyye Hareketi” Bir Tuzaktır - 28/12/2019
“Vasatiyye Hareketi” Bir Tuzaktır
Kuraklık, İsraf ve Şükürsüzlük - 28/12/2019
Kuraklık, İsraf ve Şükürsüzlük
Gelecek Nesiller Neden İslâm’dan Nefret Edecekler? - 28/12/2019
Gelecek Nesiller Neden İslâm’dan Nefret Edecekler?
Akademisyen ve Siyasetçi İlişkisi Üzerine - 28/12/2019
Akademisyen ve Siyasetçi İlişkisi Üzerine
Secde Ne Anlama Gelmektedir? - 28/12/2019
Secde Ne Anlama Gelmektedir?
İslâmîlik Endeksleri ile Yapılmak İstenen Nedir? - 28/12/2019
İslâmîlik Endeksleri ile Yapılmak İstenen Nedir?
 Devamı
Aydın Gökçe Bey'e Teşekkür
Sitemize Vaaz Ansiklopedisi olarak eklediğim bölüm Aydın Gökçe'nin Almanya'da görevli iken çeşitli kaynaklardan yaptığı vaazları alfabetik sıraya almasıyla oluşmuştur. Kendisine teşekkür ediyorum.
Bu vaazlar ayrıca Dosyalar bölümünde de yer almaktadır. Vehbi Akşit
Vaaz Ansiklopedisi
VAİZLER KÜTÜPHANESİ
Hadislerle İslam
İslam Ansiklopedisi
Kur'ani Site
Hava Durumu
Döviz Bilgileri
AlışSatış
Dolar32.304532.4339
Euro34.423434.5613
Saat