• Anasayfa
  • Favorilere Ekle
  • Site Haritası
  • https://www.facebook.com/groups/vaazdokumanlari/
  • https://api.whatsapp.com/send?phone=+905321561576
  • https://www.twitter.com/@vaazsitesi
Üyelik Girişi
Vaaz Kategorileri
Ziyaret Bilgileri
Aktif Ziyaretçi10
Bugün Toplam227
Toplam Ziyaret5141524
Site Haritası
Takvim
Vaaz Dokumanları
Ahmet Emin Seyhan
ahmeteminseyhan@gmail.com
Sonsuz Olan Cennette Yapılacak Çok Şey Var!
31/12/2015

Sonsuz Olan Cennette Yapılacak Çok Şey Var!

 

Bazı kimseler cennete giden müminlerin hep aynı şeyleri yapmaktan canlarının sıkılacağını, o yüzden de bir müddet sonra cennetin yok edilebileceğini söyleyerek çokbilmiş edasıyla ortalıkta dolaşmaktadırlar. Oysa onların şu âyetten haberdar olmadıkları anlaşılmaktadır:

 “Şüphesiz cennetlikler o gün nimetlerle meşguldürler, zevk sürerler (sevinç içindedirler).” (Yasin, 36/55)

Görüldüğü üzere Kur’ân-ı Kerim, cennetliklerin nimetler içinde sefa sürdüklerini ve sürekli bir şeylerle “meşgul olduklarını” haber vermektedir. Dolayısıyla cennete girenlerin canlarının sıkılması diye bir şey söz konusu değildir; çünkü orada yapılacak sayısız zevkler vardır. Zira Hz. Peygamber; Gözün görmediği, kulağın işitmediği, akla hayale gelmeyen güzelliklerin orada müttakî müminleri beklediğini” haber vermektedir.

Diğer taraftan cennet ve cehennem ebedîdir. Çünkü Kur’ân-ı Kerim bunu şimdiden bildirmekte ve insanları uyarmaktadır. Yüce Allah, “şeytana ve şeytanlaşmış insanlara uyarak cehennemi boylamasınlar ve cenneti hak etsinler” diye kutsal kitaplar ve peygamberler göndermiş ve kullarını ikaz etmiştir. Elbette bu uyarılara kulak tıkayanlar yaptıklarının kötü sonuçlarıyla karşılaşacak ve hiçbir şekilde cehennemden kurtulamayacaklardır. Bu da Yüce Allah’ın adaletinin tabiî bir gereğidir.

Öyleyse aklı başında bir insanın cenneti elde etmek ve cehennemden kurtulmak için çalışıp çabalaması gerekir. Aklını kullanmayanların suçlamaları gereken sadece kendileridir. Zira son pişmanlık fayda vermeyecektir.

Öte yandan cennet mutluluk diyarıdır, buraya giren bir mümin eninde sonunda burasının yok edileceğini düşünürse orada kesinlikle mutlu olamaz. Çünkü cennette sayılı günler varsa o günler tez geçer; insanoğlu vaktinin azaldığını ve sonunun yaklaştığını düşünür ve bu duruma çok üzülür. Oysa cennette üzüntü olmayacağı Kur’ân’da haber verilmektedir (Zuhruf, 43/68-73; Ahkâf, 46/13). Dolayısıyla cennet sonsuzdur; yok edilmesi veya oraya girenin bir daha oradan çıkartılması söz konusu değildir.

Çünkü insanoğlunun fıtratında ebedî olma ve sonsuza dek yaşama arzusu vardır. Eğer böyle bir istek fıtrata konulmuşsa bu arzunun karşılanacağı yer mutlaka olmalıdır ve orası da sonsuz olan cennettir. Çünkü nasıl “açlık” ihtiyacı yemekle, “susuzluk” ihtiyacı içmekle karşılanıyorsa, “sonsuzluk” ihtiyacı da ancak “cennetle” giderilir. Dolayısıyla cenneti hak etmiş bir insana, “uzun bir müddet sonra, çağlar sonra, nice yıllar sonra, asırlar sonra” cennetin de yok edileceği söylenirse o kul artık o cennette mutlu olamaz. İşte Yüce Allah böyle bir adaletsizlik yapmaz; çünkü O, vaadinden asla dönmez, cennete giren müttakî kullarını asla ve kat’a üzmez. “Evvel de benim, Âhir de benim” diyerek yarattığı kullarıyla kendisini aynı kategoride/ statüde görmez, böyle bir değerlendirme yapmaz. Çünkü O, eşsiz, benzersiz, biricik, tek, sonsuz ve sınırsız iken cenneti hak eden kullar “mahlûkât (yaratılmışlar) kategorisi” içinde ve sınırlıdırlar. Dolayısıyla bu kullar “kendi kategorileri içinde ebedî bir hayat” yaşayabilirler. Bu, Allah’ın Âhir (Son) olmasına engel teşkil etmez. Bu bakımdan “Yaratan ile yaratılanların statüsünün/ kategorisinin bir olmadığının ve arada çok ciddi fark olduğunun bilinmesi” söz konusu âyetin (Hadid, 57/3) daha doğru anlaşılmasına imkân sağlayabilir. Dolayısıyla problem doğru tanımlanırsa çözüm kolay olur; teşhis doğru yapılırsa tedavi çabuk olur; kıyas doğru yapılırsa doğru sonuçlara ulaşılır ve Yüce Allah hakkında yanlış kanaatlere sahip olunmaktan da böylece kurtulunur.  

Ayrıca Yüce Allah kendisine sürekli hamd ve şükreden cennetteki kullarının varlığından rahatsızlık duymaz; aksine çok mutlu olur. Nasıl kendisini hamd ile tesbih eden meleklerin varlığından hoşnut oluyorsa, aynı şekilde cennetliklerin de sürekli kendisini zikretmesinden, O’na hamd ve şükretmesinden hoşnut olur. Nasıl bir insan bir başka insana veya hayvana iyilik ettiğinde onların sevincinden mutluluk duyuyorsa, Yüce Allah da cennetteki kullarının mutlu olmasından mutluluk duyar. Yani cennetteki salih kullarının mutluluğunu gören Yüce Allah bu duruma sevinir ve onları yok etmeyi düşünmez. Zira böyle yapmak O’nun şanına yakışmaz. Böyle bir şeyin olacağını söyleyenler Yüce Allah’ı tanımayan ve çocukça düşüncelere sahip olanlardır.

Çünkü “ol” demesi ile her şeyi olduran, oluş sürecini başlatan Yüce Yaratıcı’nın cenneti veya cehennemi yok etmesi ona bir şey kazandırmaz ya da kaybettirmez. Ama cenneti yok ederse orada bulunan milyonlarca mümin bu duruma üzülür. Dolayısıyla Allah Teâlâ, o kadar zorlu süreçlerden geçerek cenneti hak etmiş salih kullarını asla üzmez, üzecek bir şey yapmaz.

Çünkü Hakîm olan Allah bir işi ancak iyi ve faydalı bir gaye için yapar. Gayesiz yapılan iş boş ve anlamsızdır. Dolayısıyla O’nun yaptığı şeylerin belli bir gayesi, amacı, maksadı ve anlamı vardır; o yüzden de hikmetlidir. O’nun hiçbir şeye ihtiyacı olmadığı gibi kendisi için de gaye gütmez; O’nun işlerinin gayesi insanların iyiliğidir. Bu nedenle Yüce Allah adaletlidir ve kimseye zulmetmez. Eğer günün birinde cennet ya da cehennem tamamen yok edilecekse burada bir adalet ve hikmetten söz edilemez. Zira cennetin yok edilmesinin bir hikmeti olmadığı gibi cehennemin yok edilmesinin de adaletle bağdaşır bir tarafı yoktur. Çünkü cennetlikler asırlarca dünyada kalsalar iman edip sâlih ameller işlemeye devam edecekken, cehennemlikler ise inkârlarını sürdürecek, tekrar dünyaya gönderilseler kendilerine yasak edilen şeylere dönecek ve hakikati yalanlamaya kaldıkları yerden devam edeceklerdir (Enâm, 6/27-28).

Öte yandan cennete giren müminlerin “dünyadaki ilk ölümün dışında başka bir ölüm tatmayacaklarını, cehennem azabından korunduklarını ve bunun büyük bir lütuf olduğunu” haber veren Yüce Allah’tır (Duhân, 44/56-57). Dolayısıyla O’nun bu vaatlerinin hilafına bir şey yapması, cenneti yok etmesi, cennette bulunanları da ortadan kaldırması kesinlikle düşünülemez.

Diğer taraftan “Cehenneme girenler de bir daha oradan çıkartılmaz” (Hac, 22/22). “Hiçbir kimse Yüce Allah’ın azap ettiği gibi azap edemez, O’nun vuracağı bağ gibi bağ vuramaz” (Fecr, 89/25-26), “Kâfirlerin azapları hafifletilmez” (Zuhruf, 43/74-76), “Sürekli azabı tatsınlar diye derileri yenilenir” (Nisa, 4/56; Sa’d, 38/56-65), “Onların “Neredesin ölüm!!!” çığlıkları hiçbir anlam ifade etmez” (Furkan, 25/13-14; Hakka, 69/27), “Ölmek isterler ama asla ve kata ölemezler” (İbrahim, 14/17), diyen Yüce Allah’ın bu sözlerinin hilafına asırlar sonra cehennemi ve içindekileri yok etmesi düşünülemez. Zira bu durum, O’nun sözünde durmadığı ve adaletli olmadığı anlamına gelir ki, böyle bir şey Yüce Allah için tahayyül dahi edilemez.

Örneğin kimyasal silahlarla binlerce, on binlerce, yüzbinlerce, milyonlarca insanın ölümüne neden olan katillerin veya Yüce Allah’a şirk koşan müşriklerin, insanları diri diri yakan zalimlerin ve onları körü körüne destekleyenlerin “azap gördükleri cehennemden çıkartılıp cennete sokulmaları ya da uzun asırlar sonra cehennemle birlikte yok edilmeleri” onlar için bir “ödül” olur. Oysa Yüce Allah, böyle canilere ve insanlık düşmanlarına ödül vermez. Mazlumların, mağdurların, mustazafların intikamını onlardan alır (Âl-i İmrân, 3/4; Maide, 5/95; İbrahim, 14/47; Secde, 32/22). O’nun merhametini yanlış anlayarak “tövbe etmeden ölseler bile günahkâr kulların bağışlanacağını” iddia edenler, “Ateşin temizleyici özelliği olduğu” önermesinin arkasına saklananlar maalesef Kur’ân’a parçacı yaklaşanlardır; cımbızla seçtikleri âyetleri kafalarına göre yorumlayanlardır; Kur’ân’a bütüncül bakıştan yoksun olanlardır; böylece hem kendilerini hem de başkalarını aldatanlardır.

Dolayısıyla Yüce Allah bir müddet sonra tamamen keyfi bir karar alarak “Tamam artık! Cenneti de cehennemi de yok ediyorum!” demez. Böyle olacağını söyleyenlerin tanrı anlayışı maalesef “antropomorfik tanrı anlayışı”dır ki bu, tahrif edilmiş batıl dinlerin tanrı tasavvurudur ve İslam’ın Allah anlayışı ile uzaktan yakından bir alakası yoktur. Kur’ân’da kendisini sorumluluk sahibi bir ilah (Müddessir, 74/56) olarak tanıtan Yüce Allah’ın salih kullarını üzecek böyle bir şey yapması, ilkelerini çiğnemesi (İsrâ, 17/77; Ahzâb, 33/62; Fâtır, 35/43; Fetih, 48/23) ve vaadinden dönmesi düşünülemez (Hac, 22/47; Rûm, 30/6; Zümer, 39/20).

Şimdi cennete giren bir kimsenin orada neler yapabileceğini yazmaya ve düşünen insanlar için bir ufuk açmaya çalışalım. Elbette bu liste çoğaltılabilir; ancak bunlar bizim şimdilik aklımıza gelenlerdir.

Mesela cenneti hak eden ve cehennemden kurtulan birisi Kur’ân’da cennetliklerin yapacağı haber verilen “yeme, içme, koltuklara uzanma, takılar takınma, eşiyle beraber olma vs. şeylere” ilaveten şu ve benzeri şeyleri de yapabilir:

Cenneti hak eden müttaki bir kul, Hz. Âdem ve eşinin dünyadaki o bahçede yasak ağaçla imtihanlarını ve sonrasında yaşadıklarını seyredebilir. Örneğin dünyada farklı kıtalarda ve bölgelerde ilk anda yaratılan on binlerce ırkın Âdem’leri ve eşlerinin konuldukları o bahçelerde nasıl imtihan edildiklerini, bu sınavı nasıl kaybettiklerini, o büyüleyici güzellikteki yasak ağacın yanına nasıl yaklaştıklarını, onun muhteşem güzelliğe sahip meyvesinden nasıl etkilendiklerini, onu nasıl ısırdıklarını, sonrasında neler yaşadıklarını, pişmanlıklarını, tövbe edişlerini ve daha sonra başlarına gelenleri izleyebilir.

İlk insandan itibaren tüm peygamberlerin kendi dönemlerinde yaptıkları tevhid mücadelesini “zümrütten saraylarındaki dev ekranlardan çok boyutlu olarak” izleyebilir; o günlere tekrar gidebilir; merakını giderebilir. Dünyaya yüzbinlerce peygamberin geldiği düşünülür ve “ara sıra” bunlar seyredilecek olursa yapılacak çok şey olduğu ve bu seyrin asırlarca sürebileceği söylenebilir.

Aynı şekilde cinler âleminde ilk yaratılan cin ve eşinin kendi evrenlerindeki bahçede nasıl yasak ağaçla imtihan edildiklerini ve sonrasında yaşadıklarını seyredebilir. Cinlerin kendi evrenlerinde bulunan farklı kıta ve bölgelerde ilk anda yaratılan “on binlerce değişik ırka mensup cin ve eşleri”nin konuldukları o bahçelerde nasıl imtihan edildiklerini, bu sınavı nasıl kaybettiklerini, o büyüleyici güzellikteki yasak ağacın yanına nasıl yaklaştıklarını, onun eşsiz güzellikteki meyvesini nasıl yediklerini, sonrasında neler yaptıklarını, pişmanlıklarını, tövbe edişlerini ve daha sonra yaşadıklarını seyredebilir.

Cinler âlemine gönderilen tüm peygamberlerin kendi şartlarında kâfir, müşrik ve münafık cinlerle yaptıkları tevhid mücadelesini zebercetten yapılmış malikânesinde dev ekranlardan izleyebilir. Cinlerin yaşadığı evren hakkında merak ettiği şeyleri kendi sarayının mükemmel ortamında seyredebilir. Yine o evrende yaşayan milyarlarca cine kendi içlerinden, kendi dillerini konuşan yüzbinlerce peygamber geldiği düşünülürse, onların tarihleri ve yaşadıkları şeyler hakkında bilgi sahibi olunmak istenirse seyredilecek çok şey olduğu söylenebilir.

Yine Hz. Peygamber’den kıyametin koptuğu ana kadar tüm salih ve müttakî kulların yaptıkları tevhid mücadeleleri “fırsat buldukça” seyredilebilir.

Veya her dönemdeki büyük münafık ve müşriklerin ne dolaplar/ fırıldaklar çevirdikleri, gerçekte iç dünyalarının nasıl olduğu seyredilebilir. Bunların da sayılarının epeyce fazla olduğu düşünülürse, ayrıca kıyametin kopacağı ana kadar gelecek müşrik ve münafıkların yaptıkları izlenmek istenirse seyredilecek çok şey olduğu söylenebilir.

Veya Allah dostu olduğu söylenen büyük mutasavvıfların nasıl bir hayat sürdüklerini ve neler yaşadıklarını seyredebilir. Bunlardan de epeyce olduğu ve kıyamete kadar gelecek büyük sufiler düşünüldüğünde seyredilecek çok şey olduğu söylenebilir.

Veya firavunların, kisraların, nemrutların, şeddâdların, kralların, başkanların vs. “özel hayatları dışında kalan” hayatlarında neler yaptıkları ve ne gibi dümenler çevirdikleri veya ne gibi zorluklarla karşılaştıkları seyredilebilir. Bunlardan de epeyce olduğu ve kıyamete kadar gelecek başkanlar, krallar, yöneticiler vs. düşünüldüğünde seyredilecek çok şey olduğu söylenebilir.

Hz. Yunus’un balığın karnında yaşadıkları ve sonrasında gelişen olaylar izlenebilir.

Hz. Eyyüb’ün hastalığı ve sonrasında yaşanan gelişmeler seyredilebilir.

Farklı galaksilerdeki yaşamlardan kesitler sunan mükemmel belgeseller veya buradaki hayatlar an be an canlı olarak izlenebilir.

Kıyamete kadar yapılmış ve gösterime girmiş kaliteli filmler izlenebilir.

Kıyamete kadar yapılmış ve seslendirilmiş harika müzikler dinlenebilir.

Kıyamete kadar yapılmış harika tablolar ve sanat eserleri izlenebilir.

Bu örnekler elbette çoğaltılabilir. Ancak cennete giren birisi şunları da yapabilir:

Dağcılığı seviyorsa zaman zaman kendi cennetindeki en yüksek dağlara tırmanıp heyecan yaşayabilir, adrenalini yükseltebilir, zevkten uçabilir.

Yüksek karlı dağlardan aşağıya doğru kayakla kaymayı seviyorsa zaman zaman kendi cennetindeki en yüksek dağların zirvelerinden kendini aşağı bırakabilir, adrenalini yükseltebilir, zevkten uçabilir.

Yüksek dalgaların olduğu bir okyanusta sörf yapmayı seviyorsa zaman zaman kendi cennetindeki okyanusların dev dalgalarında sörf yapabilir büyük heyecanlar yaşayabilir, zevkten uçabilir.

Balıklar gibi masmavi ve pırıl pırıl denizlere dalabilir, orada saatlerce yüzebilir, vurgun yemeden deniz altında rahatça dolaşabilir, oradaki canlı ve rengârenk yaşamı seyredebilir büyük heyecanlar yaşayabilir.

Paraşütle atlamayı ya da yamaç paraşütünü seviyorsa hiçbir ölüm tehlikesi ya da sakat kalma endişesi taşımadan kendi cennetindeki en yüksek yamaçlardan aşağı doğru süzülebilir, çevreyi seyredebilir, heyecan yaşayabilir.

Son sürat uçak (veya kıyamete kadar icat edilen diğer hava ve uzay taşıtlarını) kullanmak istiyorsa, zaman zaman kendi cennetindeki gökyüzünde çılgınlar gibi uçak vs. araçları kullanabilir, adrenalini yükseltebilir, en büyük zevkleri yaşayabilir.

Son sürat otomobil veya motosiklet kullanmayı seviyorsa, zaman zaman kendi cennetindeki uçsuz bucaksız oto yollarda bu araçları sürebilir; en büyük zevkleri yaşayabilir, ölmeden ya da yaralanmadan tekrar sarayına dönebilir, büyük zevkler tatmaya kaldığı yerden devam edebilir.

Denizde tekne, gemi, yat vs. kullanmak istiyorsa, zaman zaman cennetindeki denizlerde çılgınlar gibi bu deniz araçlarını sürebilir, aşırı hız yapabilir, kıyamete kadar icat edilmiş diğer tüm deniz taşıtlarını ve benzerlerini de kullanarak zevkini artırabilir.

Zaman zaman kendine ait dev lunaparklarda eğlenmek istiyorsa çılgınlar gibi eğlenebilir.

Ayrıca kıyamete kadar üretilmiş eğlence sektöründeki en son teknolojik ürünleri kullanıp onlardan da alması gereken zevkleri alabilir.

Yine cennette müminler için yaratılmış olan akla hayale gelmedik araçlarla geziler düzenleyebilir, yeni yerler keşfedebilir/ görebilir/ gezebilir/ dolaşabilir.

Dünya mutfaklarının eşsiz lezzetlerini tatmak ve onlardan da payını/ nasibini almak istiyorsa bunu da yapabilir; ağzına layık yiyecek ve içecekleri dilediğince tüketebilir/ yiyip içebilir.

Öte yandan cennetlik kişi cennete girince “zaman zaman randevu alarak” tüm peygamberleri “özel olarak ziyaret edip” onlarla tanışabilir, onlara sevgi, saygı ve muhabbetlerini iletebilir. Onların kendi cennetlerindeki ikramlarını alabilir, o üst düzey cennetteki yiyecek ve içeceklerin tadına bakabilir, sonra kendi cennetine tekrar dönelebilir.

Yine tüm peygamberlerin yakın arkadaşlarıyla zaman zaman randevular alarak onlarla da kendi cennetlerinde görüşmeler yapılabilir, onları dinleyebilir, sohbet edebilir.

Cenneti hak eden kişi bütün bu zevkleri tek başına yaşayabileceği gibi cenneti hak eden eşiyle ya da orada kendi arzu ve isteğine göre özel olarak yaratılacak bir eşle de (huri) yaşayabilir. Bizim kanaatimize göre cennete giren bir kimsenin sadece bir eşi olacak ve tüm saydıklarımızı sadece onunla yaşayacaktır.

Görüldüğü üzere cennette yapılacak çok şey vardır. Bunlar yapılabileceklerin sadece ve sadece küçük bir kısmıdır. Elbette yapılacaklar kişiden kişiye farklılık arz edebilir. Zira orada herkese canının istediği türlü türlü nimetler vardır; bu nimetler sonsuza dek sürecek ve hiçbir bıkma ve usanma da söz konusu olmayacaktır.

Ayrıca cennete giren bir kul, eğer Yüce Allah’ı görmek mümkün olacaksa O’nu görmeyi isteyebilecektir. Yok eğer bu mümkün olamayacaksa da bunda ısrar etmeyecek, kendisinin “yaratılmış ve sınırlı” bir varlık, Allah Teâlâ’nın ise “Yaratan, Sınırsız, Eşsiz, Sonsuz ve Mükemmel” bir Varlık olduğunu bilecek, O’nun kuşatılamayacağını idrak ettiği için haddini aşmayacak, bilmediği konularda da konuşmayacaktır (İsrâ, 17/36). Kendisini cennetle ödüllendiren ve sayısız nimetler bahşeden Yüce Allah’a hamd ve şükretmeye devam edecek, O’na saygısızlık yapmaktan, O’nu incitmekten korkacak ve asla böyle bir talepte bulunmaya cesaret dahi edemeyecektir. Nitekim Hz. Mûsâ, Yüce Allah’ı dünya gözüyle görmek istemiş, Allah Teâlâ buna güç yetiremeyeceğini, ama dağa tecelli edeceğini, eğer dağ yerinde durursa onun da kendisini görebileceğini söylemiş, ancak Yüce Allah dağa tecelli edince dağ paramparça olmuş, Hz. Mûsâ korkudan yere düşüp bayılmış ve Yüce Allah’ı bu dünyada görebilmesinin mümkün olmadığını anlamıştır (A’râf, 7/143). Dolayısıyla rüyetullah mevzuu bu dünya hayatı için böyledir; ancak bizim kanaatimize göre ahirette de durum bundan pek farklı olmasa gerektir.

Ancak Yüce Allah, eğer cennetteki kullarının “kendisini görmesini dilerse” elbette bu durum başkadır. Zira o istediğini yapmaya ve yaratmaya kadirdir (Hûd, 11/107; Burûc, 85/16). Bu durumda elbette O’nun istediği şekilde, O’nun insana vereceği manevî bir güç ve imkânla O’nu görebilmesi söz konusu olabilir. Ancak bizim acizâne kanaatimiz odur ki, Yüce Allah böyle bir şey dilemeyecek, melekler dâhil O’nu kimse göremeyecek, O bütün kullarına gizli ve gizemli kalmaya devam edecektir. Kısacası bize göre cennete gidenlerin Yüce Allah’ı görebilmesi söz konusu olamayacaktır. (Ancak henüz tespit edemediğimiz/ göremediğimiz/ idrak edemediğimiz/ kavrayamadığımız/ anlayamadığımız Kur’ân ve Sahih Sünnet’ten çok güçlü deliller ortaya konulursa bu görüşümüzden derhal vazgeçebiliriz. Bu kanaatlerimizin “mutlak doğrular” olduğu iddiasında elbette değiliz. Bunu bize şu an ki bilgilerimiz söyletmektedir. Her şeyin doğrusunu en iyi bilen ancak Yüce Allah’tır.)

Sonuç olarak, cennet de tıpkı cehennem gibi sonsuzdur.  Her ikisine de girenlerin bir daha oradan çıkartılmaları kesinlikle söz konusu değildir. Birisinde “sonsuz zevk ve eğlence” varken diğerinde “sonsuz azap ve işkence” vardır. Öyleyse yapılması gereken, cenneti hak etmek için çok çalışmak, İslâm’ı hayatın merkezine yerleştirmek, salih mümin olmak, Yüce Allah’ın rahmeti, yardımı ve rızasını kazanmaktır. Derece derece olan cennetlerde Hz. Muhammed’e en yakın derecedeki cenneti hak etmek için çabalamak ve cehennemden kurtulmak için Yüce Allah’a en güzel kulluğu yapmaya devam etmektir. (01.01.2016)

Yrd. Doç. Dr. Ahmet Emin SEYHAN      

Kafkas Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Öğretim Üyesi



4496 kez okundu. Yazarlar

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın

Yazarın diğer yazıları

Beyin Göçü ve Yetenekli Gençler - 28/12/2019
Beyin Göçü ve Yetenekli Gençler
Akademisyen ve Siyasetçi İlişkisi Üzerine - 28/12/2019
Akademisyen ve Siyasetçi İlişkisi Üzerine
“Vasatiyye Hareketi” Bir Tuzaktır - 28/12/2019
“Vasatiyye Hareketi” Bir Tuzaktır
Din Sömürüsünün Kullanışlı Aparatı Putlar! - 28/12/2019
Din Sömürüsünün Kullanışlı Aparatı Putlar!
Gelecek Nesiller Neden İslâm’dan Nefret Edecekler? - 28/12/2019
Gelecek Nesiller Neden İslâm’dan Nefret Edecekler?
Secde Ne Anlama Gelmektedir? - 28/12/2019
Secde Ne Anlama Gelmektedir?
Hamaseti Bırak Gerçeklere Bak! - 28/12/2019
Hamaseti Bırak Gerçeklere Bak!
Aklıma Geldikçe Lanetliyorum - 28/12/2019
Aklıma Geldikçe Lanetliyorum
Hak Din İslâm ve Batıl Dinler - 28/12/2019
Hak Din İslâm ve Batıl Dinler
 Devamı
Aydın Gökçe Bey'e Teşekkür
Sitemize Vaaz Ansiklopedisi olarak eklediğim bölüm Aydın Gökçe'nin Almanya'da görevli iken çeşitli kaynaklardan yaptığı vaazları alfabetik sıraya almasıyla oluşmuştur. Kendisine teşekkür ediyorum.
Bu vaazlar ayrıca Dosyalar bölümünde de yer almaktadır. Vehbi Akşit
Vaaz Ansiklopedisi
VAİZLER KÜTÜPHANESİ
Hadislerle İslam
İslam Ansiklopedisi
Kur'ani Site
Hava Durumu
Döviz Bilgileri
AlışSatış
Dolar32.451532.5815
Euro34.684134.8231
Saat