Şeytanı ve Şeytanlaşmış Kimseleri Yenmenin Bir Yolu

İnsanoğlu Kur’ân ve Sahih Sünnet’in ilkeleri ışığında aklını kullanır, şeytanı ve şeytanlaşmış insanların vesveselerini/ yanlış yönlendirmelerini etkisiz hale getirirse huzurlu ve dengeli bir ruh haline kavuşur, Yüce Allah’tan başka hiçbir varlığa kul olmaz ve hiçbir kimseden korkmaz. Ancak insanoğlu içindeki şeytani sesi de tamamen yok edemez. Yapması gereken; onun telkinlerini İslâmî değer yargıları içinde değerlendirip reddetmek, doğru olanı ortaya koymak, tuzaklarına düşmemek ve onun sesini olabildiğince kısmaktır.

Bu bakımdan İslâmî değer yargıları oturmamış, kişiliksiz, kimliksiz ve karaktersiz kimselerin şeytanları yenebilmeleri asla mümkün değildir. Zira şeytanlar, insanları yalan vaatlerle kandırma konusunda uzmandırlar. Bu profesyonel kişileri alt edebilmenin yolu salih ve müttakî bir mümin olmak ve Allah’ın yardımını almaktan geçmektedir. Salih mümin olmak ise öyle göründüğü kadar kolay değildir, çok ciddi çaba gerektirir.

Sağlam ve sarsılmaz bir imana, iradeye ve karaktere sahip olmayanlar şeytanlarla yaptıkları mücadelede asla başarılı olamazlar. Dolayısıyla bu sinsi düşmanlara karşı sürekli teyakkuz halinde olmak şarttır. Böyle yapmayanların onları yenebilmeleri ve etkilerinden kurtulabilmeleri asla söz konusu değildir. Yüce Allah’ın rahmetini hak edecek işler yapmayanların “şeytanların vesveselerinden ve ilginç öneri ve tekliflerinden yakalarını sıyırabilmeleri” mümkün değildir.

Dolayısıyla her an Yüce Allah’ı hatırda tutmak, O’nun tarafından gözetlendiğini bilmek, baktığı her şeyde O’nun varlığının ve birliğinin izlerini görmek, akl-ı selimi kullanarak karşısına çıkan doğru-yanlış, iyi-kötü, faydalı-zararlı şeyleri ayırt etmek, hayatın anlamı ve gayesi üzerinde düşünmek, kâinattaki her şeye ibret nazarıyla bakmak, geçmişi ve bugünü kıyaslayıp ders almak gerekmektedir.

Bu nedenle aklını ve duygularını sahih ve sağlam bilgi vasıtaları olan Kur’ân ve Sahih Sünnet’in prensipleriyle yenilemeyen/ güncellemeyen birisinin şeytanların elinden kurtulması mümkün değildir. Yarım yamalak dinî bilgilerle bu sinsi ayartıcılarla baş edebileceklerini zannedenler yanılmaktadırlar. Çünkü onlar, yine şeytanların ayartmalarına kandıkları için böyle düşünmekte ve o fikirleri savunmaktadırlar. Oysa bu, çok yanlış bir düşüncedir. Anlamlı ve kapsamlı tefekkür yapmayan, akl-ı selim ile hareket etmeyen, iradesini kuvvetlendirmeyen ve düşmanlarını iyi tanımayan birisinin şeytanlarla yapacağı savaşı kaybetmesi kaçınılmazdır.

Nitekim Kur’ân ve Sahih Sünnet’ten beslenen birisi, imanını ve iradesini güçlendirdikçe her türlü şeytani sesi kontrol altına almasını bilir ve onların vesveselerine kanmaz; böylece ruhi dengesini korur. Aksi halde kendisine ve çevresine zarar verir ve mutsuzluğun derin girdabına sürüklenir. Kaldı ki böyle birisi ahiretini de kaybetme tehlikesiyle karşı karşıyadır. Başına gelen olumsuzluklar nedeniyle derhal ümitsizliğe ve karamsarlığa kapılır, çaresiz olduğunu söyleyen şeytanın bu yöndeki telkinlerine aldanır, büyük yanlışlar yapar ve Yüce Allah’tan umudunu keser, O’ndan uzaklaşır; böylece cehennemi boylar.

Öyleyse akıllı bir insan, ruhun boyutları olan “akıl, irade, bilinç, vicdan, idrak, hafıza, his, duygu ve sezgi” gibi psikonlarını (madde olmayan zihinleri, foton özellikli kütlesiz enerjileri, ışık hızından daha hızlı enerji parçacıklarını) “Kur’ân ve Sahih Sünnet’in ilkeleri ışığında doğru kullanmasını bilmelidir. Eğer böyle yaparsa şeytanların vesveselerini def edebilir; zira bu dünya hayatında söz konusu düşmanlarla mücadele eden sadece kendisi değildir. Yani; bu şeytanlarla ilk kez o karşılaşmamıştır.

Peygamberler bile kendi içlerindeki şeytani sesi etkisiz hale getirmiş, onu teslim almış ve şeytanlaşmış insanlara karşı da çok büyük mücadeleler vermişlerdir. Bu nedenle Peygamberleri model alan herkes onların tecrübelerinden faydalanarak bu sinsi ayartıcıları yenebilir. Dolayısıyla cenneti elde etmek ve Rabbin rızasını kazanmak isteyen herkes bu mücadeleyi çok yönlü olarak yürütmek zorundadır. Bu hayatın bir gerçeğidir; insanlar melek değildir çünkü imtihan olmaktadır.

Sonuç olarak cennet öyle ucuz değil, cehennem de lüzumsuz değildir. Yüce Allah’ın her an kendisiyle olduğunu bilen, O’na bütün kalbiyle inanan ve bağlanan, O’na güvenen, O’nun gönderdiği son Kitab’ı okuyan, Hz. Peygamber’i model alan bir mümin bu dünyada kendisiyle ve çevresiyle barışık bir hayat yaşar; huzur ve güven içinde olur; her türlü şeytanî sesi etkisiz hale getirme konusunda uzmanlaşır; çünkü Allah’ın rahmetinin muhsinlerle beraber olduğuna bütün kalbiyle inanır ve böylece Rabbin rızasını kazanır. (08.01.2016)

Yrd. Doç. Dr. Ahmet Emin SEYHAN      

Kafkas Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Öğretim Üyesi