• Anasayfa
  • Favorilere Ekle
  • Site Haritası
  • https://www.facebook.com/groups/vaazdokumanlari/
  • https://api.whatsapp.com/send?phone=+905321561576
  • https://www.twitter.com/@vaazsitesi
Üyelik Girişi
Vaaz Kategorileri
Ziyaret Bilgileri
Aktif Ziyaretçi10
Bugün Toplam155
Toplam Ziyaret5113513
Site Haritası
Takvim
Vaaz Dokumanları

Üç Aylar ve Değerlendirme Yolları

Üç Aylar ve Değerlendirme Yolları

l- Kısaca Zamanın Önemi ve Aylarla İlgili Tarihçe

Yüce Allah (c.c.) mukaddes kitabımız Kur'an' ın bir çok yerinde aya ve güneşe, gece ve gündüze,1 duha2 ve asr'a3 yemin etmiştir.

Sevgili Peygamberimiz de zamanın önemini belirtirken "insanların en çok gaflet içinde olduğu nimet"4 ifadesini kullanmıştır.

Zaman nimeti konusundaki gafletin bir sonucu olarak cahiliyye Arapları arasında belli çıkarlar adına nesi' (erteleme) yoluyla aylarda tahrif ve zamanla oynamalar söz konusu olmuştur.5 Zaman ve aylarla ilgili tahrife dikkat çeken Allah Teâlâ şöyle buyurur:

Gökleri ve yeri yarattığı günde Allah'ın yazısına göre Allah katında ayların sayısı on iki olup, bunlardan dördü haram (hürmetli) aylardır. İşte bu dosdoğru hesap (nizam)'dır."6

Müfessirlere göre; Araplar Hz. İbrahim ve İsmail'den beri kamerî ayları tanıyorlar, haram aylara riayet ediyorlar ve dînî vazifelerini bunlara göre yapıyorlardı.7 Daha sonraları bu prensiplerden vazgeçmişler ve yerli yersiz ilahi kurallara aykırı davranışlarda bulunmuşlardır. Bunun üzerine zamanın hakiki sahibi Hz. Allah, az önce kaydettiğimiz ayetle, yanlışı düzeltmiş, doğruyu belirtmiş ve senenin her gününe yayılıp her ayın bereketinden istifade ve ilahi adaletin tecellisi hikmetine binaen8 oruç, zekat ve hacc gibi şer'î (dinî) hükümler onlara göre düzenlenmiştir.9

II- Kamerî Aylar ve Kısaca

Faziletleri

Kur'an-ı Kerîm'de ismi açıkça zikredilen ay yalnız Ramazan' dır.10 Bunun dışında aylarla (hatta günlerle) ilgili ifadeler "Malum (bilinen) günler"11 "Onlardan dördü haramdır."12 "Haram aylar"13 şeklinde kapalıdırlar.

Aylardan bahseden ayette de sadece ayların sayıları verilmiş ve bazılarının haram olduğu ifade edilmiştir. Buradaki kapalılıklar din muallimi ve Kur'an mübelliği Hz. Peygamber'in şu açıklamalarıyla giderilmiştir:

"İşte zaman, hakikaten Allah'ın semaları ve yeri yarattığı günkü durumu gibi devre girdi. Sene on iki aydır. Bunlardan dördü haramdır ki, üçü peşpeşe (Zilkade,Zilhicce,Muharrem), biri de Cumada ile Şaban arasındaki , Receb''14

Ayette sayıları belirtilip isimleri zikredilmeyen aylar müfessirlerce şöyle verilmiştir:"Muharrem, Safer, Rebiyülevvel, Rebiülahir, Cemaziyelevvel, Cemaziyelahir, Receb, Şa'ban, Ramazan, Şevval, Zilkade, Zilhicce"15.

Büyük alim Gazzâli "Faziletli Aylar" başlığı altında "Zilhicce, Muharrem, Receb, Şa'ban"ı zikrettikten sonra "Eşhur-ı hurum" başlığı altında da "Zilkade, Zilhicce, Muharrem ve Receb" aylarını kaydetmiş ve bunların içinden en faziletlisinin "Zilhicce" olduğunu belirtmiştir.16 Gazzâlî devamla fazilet noktasında "Zilhicce"ye verdiği önceliğin sebeplerini şöyle vermektedir:

"O erbeat-ı hurum'dandır. Hac ayıdır. Eyyam-ı ma'lûmat (bilinen günler) ve eyyâm-ı ma'dûdat (sayılı günler) bu aydadır".17

"Eyyâm-ı ma'lûmât ve eyyâm-ı ma'dûdât" hakkında alimlerin farklı görüşleri bulunmaktadır.

İbn Abbas (r.a.)'dan gelen bir haberde, ''eyyâm-ı ma'dûdat Zilhicce'nin ilk on günü, eyyâm-ı ma'lûmat ise teşrik günleri" olduğu belirtilmiştir.18

Ebû Hanîfe ve Katade'ye göre eyyâm-ı ma'dûdat teşrik günleri, eyyâm-ı ma'lûmat aşr-i Zilhicce (Zilhicce'nin ilk on günü)'dür. İmam Malik, Ebû Yusuf ve Muhammed'e göre ise; eyyâm-ı ma'lûmat kurban günlerinin üçü, eyyâm-ı ma'dûdat teşrik günlerinin üçüdür.19 Zilhicce'nin ilk on gününde yapılan amellerin cihaddan da üstün olduğunu ifade buyuran Allah Rasûlü devamla, bu günler Allah'ın "Fecre ve on geceye yemin olsun 20" diye yeminine konu olmuş, Cuma haftanın en hayırlı günü olduğu gibi aşr-i Zilhicce de senenin faziletli günleridir.21 ilavesinde bulunmuştur.

Yine sevgili Peygamberimiz "Zilhicce'nin dokuzu (arefe günü) orucunun, o yılın ve gelecek senenin günahlarına keffaret olacağı" müjdesini vermiştir.22 Ramazan ve Haram aylarda tutulan oruçların faziletiyle ilgili değerlendirmesinde Gazzâlî şöyle der:

"Erbeat-ı hurum'da tutulan bir gün oruç diğer aylardaki otuz günlük oruçdan, Ramazan'daki bir günlük oruç da haram aylarında tutulan otuz günlük oruçtan muteberdir. 23

Erbeat-ı hurum'dan Muharrem, nebiler serveri Efendimizin mübarek diliyle "Şehrullah: Allah'ın Ayı" diye nitelenmiş ve farz oruçlarından sonra en kıymetli orucun bu ayda tutulan nafile oruç olduğunu, bu ayda ayrıca "aşûra orucu" bulunduğunu yine onun beyanlarından öğrenmiş oluyoruz.24 Hicret'in yapıldığı bu ay Hz. Ömer'den bu yana hicrî takvimin başlangıcı olarak biline gelmiştir. 25

III- Üç Aylar ve Mübarek Geceler

Mukaddes kitabımız Kur'an' da aylardan -Ramazan hariç- "erbeat-ı hurum ve eşhuru'l-hurum" gibi genel ifadelerle bahsedildiğini yukarıda ifade etmiştik. Bu sebeple dini eserlerde genel olarak bu ayların faziletinden bahsedilmiş olmasına rağmen ülkemizde Receb, Şa'ban ve Ramazan'a ''üç aylar" denmiş ve özellikle halk arasında bu isim çok yaygın hale gelmiştir. Bunun haklı sebepleri olabilir.

Bunlardan biri, ayların sultanı olarak bilinen Ramazan'dan önce ve onun habercisi durumunda olmaları. Diğeri, veladet hariç bütün mübarek gece (kandil)'lerin bu aylarda bulunmaları.

Bir diğeri de müslümanların bu konudaki hassasiyetleri dikkate alınarak vaaz ve hutbelerde bu ay ve gecelere ağırlık verilmesi.

Bunlardan başka Rasuller Sultanı Efendimizin üç ayı birlikte zikrederek bahsetmesi.

Sevgili Peygamberimiz'in üç aylara dair hadisi ve duası şöyledir:

"Receb Allah'ın, Şa'ban benim, Ramazan ümmetimin ayıdır".26

''Allah'ım Receb ve Şa'banı hakkımız da mübarek kıl ve bizi Ramazan'a kavuştur" 27

Üç aylara dair bu genel bilgilerden sonra bu kapsama giren ayları ayrı ayrı ele almak faydalı olacaktır

1- Receb Ayı ve Regâib ve İsrâ Geceleri

Sevgili Peygamberimiz'in Receb ayındaki ibadet hayatına ilişkin iki hadis vermek istiyorum:

"O, Receb ayında bazan oruç tutar bazan tutmazdı. Bazan orucu uzatır bazan da iftar ederdi". 28

"Receb'in tamamında oruç tutmaktan hoşlanmazlardı". 29

Receb ayında Regâib ve İsra (mi'rac) gibi iki mübarek gece bulunmaktadır.

Regâib, Receb'in ilk Cuma gecesidir. Rağbet olunan kıymetli şeyler, bol bol ihsan ve çok çok feyiz manalarına gelen Regaib'e, Allah'ın mümtaz kullarına ihsan ve ikramı büyük olduğundan bu isim verildiği söylenmektedir. Bu nedenle asırlardır müslümanlar bu geceye önem vermişler ve feyiz ve bereketinden yararlanmaya çalışmışlardır. 30

İsra veya Mir'ac , Receb'in 27. gecesine rastlar. Risalet görevini eksiksiz yapmaya gayret gösteren Hz. Peygamber, müşriklerin amansız hücumuna uğramış ve akla gelmedik sözlü ve fiili eza ve işkencelerle karşı karşıya kalmıştır. Bunların yanı sıra risaletin onuncu yılında amcası Ebu Talib'i ve vefakar eşi Hz. Hatice'yi kaybetti. Daha çok güven ve teselliye ihtiyaç duyduğu böyle bir zamanda Hz. Peygamber Allah'ın özel ikramlarına mazhar olup Mekke'den Kudüs'e ve oradan semalara yolculukla taltif edildi. Bu yolculuğun ilk kısmına İsra, 31 ikinci kısmına mi'rac, 32 denmiştir. Memleketimizde bu yolculuğun yapıldığı geceye genel olarak mi'rac 33 denmektedir.

Süleyman Çelebinin "Şeş cihetten ol münezzeh zül-celâl, Bîkemukeyf âna gösterdi cemâl" şeklindeki ifadesiyle "mahiyetini, nasıllık ve niceliğini bilemediğimiz bir şekilde yüce Allah ile görüşen" sevgili Peygamberimiz, şirk koşmayanların affedilebileceği müjdesi, Bakara Süresi'nin son iki ayeti ve beş vakit namaz hediyesiyle yüce alemlerden dönmüştür34.

2- Şa'ban Ayı ve berat Gecesi

Bu ayda oruç tutmaya özel itina gösteren Efendimiz'in bu ve Ramazan'ın dışında peşpeşe iki ay oruç tutmadığı kaydedilmektedir35. Şa'ban' ın tamamını oruçla geçiren36 Peygamberimiz(s.a) "Ramazan'dan sonra en faziletli oruç hangisidir" sorusuna "Şa'ban" diye cevap vermiş ve şu ilavede bulunmuştur:

"Şa'ban, Ramazan'ı karşılamak içindir.37 Gerektiğinde onu otuza tamamlayınız".38

Şa'ban ayında "berat gecesi" bulunmaktadır ki, ayın on beşinci gecesine rastlar.

Duhan Süresi'nin "Biz onu mübarek bir gecede indirdik" 39 ayetinde geçen Leyle-i mübarek" ifadesi İbn Abbas tarafından "Berât gecesi" olarak tefsir edilmesine karşılık İkrime ve çoğu müfessirlerce "Kadir gecesi" diye açıklanmıştır 40. Bazı alimler de bu iki görüşü uzlaştırmaya çalışarak Kur'an'ın berat gecesinde levhi mahfuzdan dünya semasına topluca indirilmesi ''inzal", Kadir gecesinde de oradan Peygamber (s.a.v)'e parça parça indirilmesi "tenzil" şeklinde iki aşamalı nüzulünden söz etmişlerdir 41. Hz. Peygamber bu geceye dair şöyle buyurmaktadır. "Şa'ban'ın yarısı (berat gecesi) olunca gecesini ibadetle, gündüzünü oruçla geçiriniz42.

Bazı hadislerde de "müşrik, husumkâr, ebeveyne asi, zâlim, iffet düşmanı zani ve içki düşkünleri (tevbe edinceye kadar) hariç diğer kulların affedileceği" 43 bundan yararlananların Beni Kelb kabilesinin koyunlarının tüyleri sayısınca olacağı44 zikredilmektedir. Burada kabile ve koyunlardan bahsedilmesi "affedileceklerin çokluğu"ndan kinâyedir.

3- Ramazan Ayı ve Kadir Gecesi

-Genel olarak halk arasında "onbir ayın sultanı, Kur'an ayı, oruç ayı ve mağfiret ayı" gibi niteliklerle bilinen Ramazan kameri ayların dokuzuncusudur. Kur'an'da "Ramazan ayı"45 diye isminden bahsedilen tek aydır. Bu ayı diğer aylardan ayıran faktörleri şöyle sıralayabiliriz: -Kur'an bu ayda inmeye başlamıştır. 46

-Bin aydan hayırlı Kadir Gecesi bu aydadır. 47

- Oruç bu ayda farz kılınmıştır ve tutulmaktadır.48

- Teravih namazı ve itikaf bu ayın sünnetlerindendir. 49

- Sadaka-ı fıtır bu aya mahsus özel bir mali ibadettir. 50

İlahi rahmetin sağnak sağnak yağdığı bu ay, kulluk bilinç ve şuurunun doruğa çıktığı, mü'minlerin maddi ve manevî yönden kemale erdiği bir "ibadet ayı" olarak da karşımıza çıkmaktadır.

Ramazan'da bulunan (ve 27. gecesine rastlayan) mübarek geceye "Kadir gecesi (Leyle-i Kadir veya Leyle-i Mübarek)"51 denir.

Yüce Kur'an'ın 97. süresinin adı olan "Kadir" de söz konusu gecenin önemi şöyle vurgulanmaktadır.

"Gerçek biz onu Kadir gecesinde indirdik. Kadir gecesinin (o büyük fazl-u şerefini) sana bildiren nedir? Kadir gecesi bin aydan hayırlıdır. Onda melekler ve Rûh, Rablerinin izni ile, herbir iş için iner de iner. O (gece) tan yeri ağarıncaya kadar bir selamdır".
 

Gelecek sayı: Nasıl değerlendirmeli?


Dipnotlar: 1- Şems, 91/1-4. 2-Duha, 93/1. 3- Asr,103/1. 4- Buhâri Rikak,1. 5- Elmalılı Tefsir, IV, 2529; Hâzin, Tefsir, l,117. 6-Tevbe 9/36. 7-Hâzin,Tefsir,l,117; Elmalılı,Tefsir,IV,2524.8-Çantay Hasan Basri Kuran Meâli,l, 279 9-Sabûni ,Tefsir, l, 534. 10-Bakara Suresi, 2/185. 11-Bakara 2/197. 12-Tevbe,9/36. 13-Tevbe, 9/5. 14-Elmalılı Tefsir, 4. 2523 15-Hâzin,Tefsir, l,117. 16-Gazzâlî,ihya, l, 671. 17-a.g.e., ay. 18-Tecrîd,IV,189. 19-a.g.e. ay, 20-Fecr Sûresi, 89/12. 21-Tecrid,lV,191. 22-a.g.e., IV, 193 Riyazüs salihin,II,508. 23-Gazzalî a.g.e,l,670. Geniş bilgi için bk. Nesefî Tefsir 1,117. Hâzin a.g.e., l,118-119 Sabûnî a.g.e., l,534. 24- Riyazüs salihîn,II,504. 25- Solmaz Mehmed, Çakan İ. Lutfi Tevhid Mücâdelesi,s. 243. 26- Keşfu'l-hafa,423 27- a.g.e., ay. 28-et-Tâc,II,91. 29-Müslim Sıyâm,179, İbn Mâce,Sıyâm,43 30-Öztop Ömer, Süleymaniye'den Hitap. s. 231. 31-Bk. İsrâ,17/1. 32- Bk. Necm,53/9; et-Tâc,l,257,262. 33- Geniş bilgi için bk. Berki A. Himmet ve Keskioğlu Osman ''Hatemu'l Enbiya Hazreti Muhammed ve Hayatı'' Ankara 1993 s.145-162 34-Elmalılı a.g.e., V, 3142. 35-Tirmizî, Savm 36;Ebu Davud Savm, 57; İbn Mâce Sıyam, 4. 36- Buhari Savm, 52. 37-Tirmîzî, Zekât,28. 38- Buhari Savm,11. 39-Duhan,44/3. 40-Elmalılı a.g.e., IV, 2523. 41-Cerrahoğlu İsmail,Usül s. 43. 42-Tirmizi,Savm,38; A. Hanbel, VI. 238 et-Tac,II,93. 43- et- Tâc II, 93; Elmalılı a.g.e., IV, 2492. 44-et-Tâc,II,93. 45- Bakara, 2/185. 46-Bakara,2/185. 47-Kadir, 97/1-5 48-Bakara, 2/184. 49- Bilmen Ö. Nasuhi, İlmihal s.173-325. 50-a.g.e. s.364. 51-Elmalılı,a.g.e.,IV,2523;et-Tâc,ll.84.

5- Üç Aylar ve Değerlendirme Yolları    Recep Cici
   l- Kısaca Zamanın Önemi ve Aylarla İlgili Tarihçe Yüce Allah (c.c.) mukaddes kitabımız Kur'an' ın bir çok yerinde aya ve güneşe, gece ve gündüze,1 duha2 ve asr'a3 yemin etmiştir. Sevgili Peygamb.........
  1993 - Aralık, Sayı:94, Sayfa=22 ( 4 defa berat )

 

Üç Aylar İkliminde...

Üç aylarda üç hususun vurgulandığını görmekteyiz ki bunlar; gece, Peygamber ve Kur'ân'dır.

1-Gece: Allah'ın varlığını ve tekliğini gösteren ayet (delil)'lerden biri sayılan gece (leyl) (1)O' nun kasemine de konu olmuş bir zaman parçasıdır.

Ülkemizde kandiller diye bilinen mübarek geceler yüce kitabımız Kur'ân'da "leyle-i Mübarek, leyle-i isra ve leyle-i Kadir" gibi tamlamalarla kullanılmıştır. Bu ifadelerle altı çizilmek istenen "gece kavramı"dır.

Yüce önderimiz Hz. Muhammed (s.a.)'in hayatında meydana gelen en önemli olay şüphesiz "risalet (peygamberliğin verilmesi)'dir. Risalet, ona Kur'ân verilerek peygamberlik görevinin bildirilmesidir. İşte bu anlamlı hadise gece vuku bulmuştur.

Mukaddes ve eşsiz kitabımız Kur'ânı Kerîm gece nâzil olmaya başlamış ve indiği gece gecelerin sultanı, indiği ay ayların sultanı, indiği Peygamber resullerin sultanı ve indiği ümmet de ümmetlerin sultanı olmuştur.

Mescid-i Haram'dan Mescid-i Aksa'ya, oradan semalara yapılan, "O kadar (yaklaştı) ki iki yay arası kadar, hatta daha da yakın oldu''(2)âyetinde ifadesini bulan nokta da Allah katına konuk olan Efendimiz'in bu esrarengiz yolculuğuna "isrâ ve Mi'rac"ismi verilmiştir ki, gece vuku bulmuştur.

İslam'ın devlete yolculuğu diye de ifade edebileceğimiz Hicret, gece başlamıştır.

Böylesine büyük olaylara sahne olan gece, fertlerin şahsiyet eğitiminde ve iç zenginliği elde etmelerinde önemli bir zaman unsurudur. Bu itibarla olmalı ki, Rasülullah (s.a.)'a risaletin ilk yıllarında şöyle bir çağrıda bulunulmuştur.

"Ey örtüsüne bürünen (sarılan) Peygamber! Kalk ve azı hariç gece, uzun uzun ibadet et."(3)

Rivayete göre şanlı Peygamberimiz ve seçkin arkadaşları beş vakit namazın farziyyetinden önceki on yıllık süre içinde zorunlu olarak gece (teheccüd) namazı'na devam etmişlerdir. (4) Bu, İslâm'ın tüm yükünü omuzlarında taşıyacak olan çekirdek kadronun şahsiyet eğitiminin ifadesidir.(5)

"Ve gece'nin bir kısmında nafile (teheccüd) namaz kıl,(6) O' na secde et ve uzun uzun gecelerde O'nu tesbih et"(7) âyetleri ile Allah Rasul'üne talimat verilmiş ve "onlar seherlerde istiğfarda bulunurlar" (8) buyruğu ile de olgun müslümanların özelliklerinden bahsedilmiştir.

Gece'nin bereketli anlarından yararlanmayı gaye edinen Efendimiz mecbur kalmadıkça yatsıdan hemen sonra yatmaya özen göstermiş ve buna ters davranışı da hoş görmemiştir. Bununla İslâm'ın zamanı kullanmada sabahçı, çağdaş zaman anlayışının ise akşamcı olduğu söylenebilir. (9)

Hülasa mü'min gecenin abidi, gündüzün yiğidi olmaya talip olmalı, gecesini diriltemeyenin gündüzünün de ölü sayılacağını bilmelidir.

Peygamber ve Kur'ân

Üç aylar'da vurgulanmak istenen ikinci husus Peygamber, üçüncüsü de Kur'ân'dır. Bu durumda Hz. Muhammed (s.a.) hem gecenin, hem de Kur'ân'ın konusudur. Yani ikisinde de kahraman Efendimiz (s.a.)'dir. Hem de ikisini kullanmakla, yaşamakla ve hazmetmekle yükümlü kahraman. Gece ve Kur'ân'la barışık ve tanışık olmayan Peygamber düşünmek mümkün olmadığı gibi, tersi de mümkün değildir. Bu nedenle gece ona örtü, Kur'ân ona hilye olmuştur. Şairin biri de bu gerçeği ifade ederken "Allah lisanıyla söylenmiş hilyedir sana Kur'ân" demektedir. Kimileri de ona "Canlı Kur'ân" demişlerdir. Yani lafzı Kur'ân okuduğumuz, canlı Kur'ân gördüğümüz Peygamberdir.

Kur'ân, Peygamber (s.a.)'e gece inmeye başlamış, Peygamberimiz de onu gece yaşayarak abid gündüz de yiğit olmuştur. Üçü de birbirinin âşıkı ve mâşuku durumundadırlar.

Özetle olgun mü'minlerin yolu Kur'ân, Hz. Peygamber ve gece üçlüsüyle tanışmak, sevişmek ve kucaklaşmak olmalıdır. Ki bu ermenin ve olmanın da yoludur. iste "üçaylar" ile verilmek istenen asil mesaj budur.

Üç Ayları Değerlendirme Yolları

1- İyi Bir Muhasebe, Tevbe ve İstiğfar

Cenab-ı Hakk'ın "Düşünmez misiniz?"(10) "Umulur ki tefekkür edersiniz"(11) âyetleri ve "Hesaba çekilmeden önce kendinizi hesaba çekiniz"(12) hadisi muhasebe'nin önemini ortaya koymaktadır

Muhasebe, akıl nimetinin sahibi insanoğlu tarafından hayatın bütün safhasında yapılması zorunlu bir olgudur. Böylece akıl şeytanca işlerde değil, faydalı ve gerekli yerlerde kullanılmış olacaktır. İyi bir muhasebe (oto kontrol veya nefs muhasebesi) fert ve toplum, hatta ülke ve dünya çapında nice sağlıklı adımların atılmasına yardımcı olacaktır Eksikleri tesbite ve bilinmeyenleri keşfe götüren bu yol, başkasında eksik ve ayıp aramaya fırsat da bırakmaz Bu nedenle bir saatlik tefekkür nice yılların nafile ibadetine denk kabul edilmiştir.

Muhasebe, insana kendisini seyretme imkânını sağlayan şeffaf ayna mesabesindedir. Bu iş, din, akıl ve vicdan gibi üç temel ölçünün kabul ettiği prensipler çerçevesinde yapılmalıdır.

Hülâsâ, beşer hastanesinde "muhasebe aracı" ile hastalıkların teşhis ve tesbiti yapılacak tevbe, istiğfar ve ümit ilaçlarıyla tedavi sağlanacak ve beşer bünyesi hayatı sağlığına kavuşacaktır.

2-Kur'ân Üzerinde Çalışma

Bu çalışma, Kur'ân okumayı öğrenme ve öğretme, anlama ve anlatma, yaşama ve yaşatma, düşünme ve düşündürme tarzında çok yönlüdür. Kur'ân üzerinde yapacağımız bu ve benzeri çalışmalara bugün her günden daha çok ihtiyacımız vardır. Kur'ân bu aylarda nazil olmaya başladığına göre ibadet bilinci içinde Kur'ân üzerinde metodlu çalışmalara öncelik vermeliyiz. Kur'ân "sağlam kulp"(13) ve "Allah'ın ipi" dir.(14) Bu itibarla onun içine girmeden başka bir deyimle Kur'ân dünyasına girmeden İslâm dünyasına girmeniz ve Allah rızasına ve sevgisine ermeniz mümkün değildir.

Günümüz müslümanlarının Kur'ân noktasında yapmaları gereken husus, onun anlamı ve muhtevasına yönelik çalışmalardır. Bunun da ilk yolu Allah'ın âyetleri üzerinde düşünmektedir. Nitekim bazı âyetlerde "Kur'ân üzerinde düşünmezler mi,(15) Sana indirdiğimiz mübarek kitap âyetlerini düşünsünler diyedir"(16) tarzında düşünmeye dikkat çekilmiştir.

Kur'ân her ne kadar sevap amacıyla okunabilse de, onu anlamaya çalışarak okumanın daha çok sevap ve asil gayeye daha çok uygun olduğu gerçeği gözden uzak tutulmamalıdır. Hatta yaşama ve yaşatma maksadının bunlardan da önemli olduğu söylenebilir. Bu gerçek bir âyette şöyle ifade edilir. "Kendilerine Tevrat yükletilen sonra onu taşımayanların durumu, koca koca kitaplar taşıyan merkebin durumu gibidir"(17)

Ayette; Tevrat-ı yüklenip taşıyan fakat onunla amel etmeyen Yahudiler, kitap taşıyan eşeğe benzetilmiştir. Bu teşbihten anlaşıldığı gibi kitap, insanlara amel edilmesi için gönderilmiştir, aksi halde yük olmaktan öte bir fayda sağlamayacaktır.

Allah Teâlâ bu âyetle biz Kur'ân müntesiplerini ikaz etmek istemiştir. Tevrat'ın başına gelen o acı durum son ilahî mesaj olan Kur'ân'ın başına da gelmesin diye. Buna rağmen bizler günümüzde hatimcilik mukabelecilik, kırk Yasin ve ölü okumaları gibi geleneklerle iktifa etmekteyiz. Sevgili Peygamberimizin fiili sünneti olan bunlardan her biri maalesef günümüzde moda olmanın ötesinde ciddi bir fayda sağlamamaktadır. Bu haliyle bunlar Kur'ân'ın evrensel mesajına ters düşmektedirler. Dolayısıyla bu kadarıyla yetinmek ve faydalı hale getirmek için gayret göstermemek, üstelik insanları bunlara teşvik edip çıkar sağlamak büyük vebaldir.

Yüce Kur'ân'ı amaç ve evrensel mesajının dışında kullanarak ellerde dolaştırmanın sancısını duyan Akif, onun mezarlıkta okunmak ve fal bakmak için indirilmediğini vurgulayarak ızdırabını dile getirmiş ve asıl gayesini şu ifadelerle haykırmıştır.

"Doğrudan doğruya Kur'ân'dan alıp ilhamı,

Asrın idrakine söyletmeliyiz İslâm'ı"

3- Nafile ibadetleri Çoğaltma

Zamanımızda "Üç aylar" kış mevsimine rastlamaktadır. Efendimiz (s a )'in ifadesiyle "kış mü'minin ilk baharıdır"(18) Bu itibarla üç ayları bahara dönüştürmek için namaz, oruç ve benzeri nafile ibadetleri arttırmak gerekir. Zira namaz kötülüklere sed, oruç takva aracıdır.

İbadetleri arttırmada şöyle bir yol izlenebilir.

Evvela, farz olan namaz ve oruçların vaktinde edalarına önem verilmeli ve kazaya bırakılmamalıdır. Buna rağmen kaza durumu söz konusu olursa ilk fırsatta o yerine getirilmelidir.

İkinci olarak, namaz ve oruç ile ilgili kazalar tespit edilmeli ve bir yere not edilerek yavaş yavaş ikmal edilmelidir. Kuvvetli ve farzlara tabi olan Revâtib sünnetler hariç kazalar ile meşgul olmak daha uygun bir yoldur.

Üçüncü olarak; namaz, oruç ve benzeri nafileleri çoğaltmaya itina gösterilmelidir.

Oruçta, Pazartesi ve Perşembe, kameri ayın 13,14 ve 15 günleri, mübarek gece (kandil)lerin öncesi ve sonrası, bir gün oruç ve bir gün iftar (Savm-ı Davud) veya tamamı şeklinde bir yol izlenebilir. Bilindiği üzere Hz. Peygamber Receb'in tamamını oruçlu geçirmemiş ama Şa'ban'ın tamamını genel olarak oruçlu geçirmişler ve Ramazan'a birleştirmişlerdir. Ülkemizde çok yaygın olan üç aylar(ın tamamını aralıksız tutma) anlayışı sünnetlerde yoktur. Buna rağmen tutulması halinde günah da söz konusu değildir. Bilakis sevap vardır. Ancak bunu sürekli yapanların sünnet bilinci ile bazen ara vermeleri sünnetin genel amacına daha uygundur. Çünkü sünnet bilinci ibadetlerin gelenek ve modaya dönüşmesine mâni olur. Keffaret oruçları bu aylarda tutulabilir.

Namaz ile ilgili nafilelerde Revâtib sünnetlerden sonra önceliği gece (teheccüd) namazlarına vermek daha iyidir. Daha önce de işaret ettiğimiz gibi gece, üç aylarda vurgulanan üç husustan biridir. Geceleri değerlendirmenin yegâne yolu namaz değildir. Namazın dışında en güzel gece ibadeti şüphesiz ilimdir.

Mübarek gece (kandil)'leri ibadet noktasında daha güzel değerlendirmek için bilindiği gibi eski ve yeni birçok kaynakta bu gecelere mahsus namazlardan bahsedilmiştir. Özellikle ilmihal kitapları, üç aylar ve faziletlerine dair eserlerin tamamında bu özel gecelerin özel namazlarına yer verilmiş ve tarifleri yapılmıştır. Osmanlı alimlerinden ilmihal tarzı eser veren Abdurrahman İbn Yusuf Aksarâyî (ö 800/1397) de bu özel namazlardan söz etmiştir. (19) Bu özel namazların isim ve tariflerini ilgili eserlere havale ederek günümüz İslâm hukukçularından "Delilleriyle İslâm İlmihali" adlı eserin sahibi Hamdi Döndüren'in şu açıklamalarına yer vermek istiyorum.

"Belirtilen mübarek gecelerde ümmeti için kılınacak özel bir namaz nass'larda bulunmamakla birlikte, bu gecelerin fazileti ve yapılacak duaların kabul edilme ümidinin fazla olması sebebiyle diğer gecelere göre daha iyi bir şekilde bunların ihya edilmesi gerekir."(20)

Mübarek gecelerde özel namazı olmayan Allah Rasulü'nün Ramazan'da teravih namazı ve itikaf denilen ibadeti vardır.

4- Mali İbadetleri Çoğaltma

Öteden beri olgun mü'minler zekatı bu aylardan birinde, özellikle Ramazanlarda vermişlerdir. Sadaka-i fıtır Ramazan'a has bir malî mükellefiyettir. Mali ibadetler şüphesiz bu ikisinden ibaret değildir. Yedirme, içirme, giydirme, borç verme, hayır müesseselerine yardım etme vs. gibi infak kapsamına giren her davranış mali ibadetlerden sayılır. Cihad âyetlerinde "mallarınızla ve canlarınızla" (21) şeklinde mallara öncelik verilmesi de dikkat çekicidir. Mal konusunda cömert olmayan can konusunda hiç cömert olamaz. Cömert olmayanın da cennette yeri yoktur, işte bu aylar cimrilikten arınmak için birer fırsattır.

Kur'an'da özellikle sevilen şeylerin verilmesine işaret edilmiş ve bu anlamlı verme olayına "birr" denmiştir.(22)

5- Hz. Muhammed (s.a.)'i Daha İyi Tanımaya Yönelik Çalışma

Üç aylarda meydana gelen olayların kahramânı sevgili Peygamberimizdir. Mübarek geceler onun hayatında vuku bulan önemli olayların ismi olmuş, yüce kitabımız Kur'ân bu aylarda ona nazil olmuştur. Allah'ın bize örnek insan ve peygamber olarak gönderdiği yine odur. O canlı Kur'ân'dır. O bizim için iman, İslâm, hayat ve cennettir. Onu tanımadan, bilmeden, öğrenmeden, gönlümüze ve önümüze koymadan İslâm'ı ve Kurân'ı tanımak ve yaşamak mümkün olmadığı gibi, ona tabi olup uymadan da Allah sevgisine ermek imkansızdır.

Hz. Muhammed (s.a.) peygamberlikte zirve, insanlıkta modeldir. Onun yirmi üç yıllık peygamberlik hayatı ana çizgileriyle, hatta kronolojik olarak detaya varan yönleriyle bilinmeden ne huzur ne de felahtan bahsedilemez. Bu nedenle örnek ve önderimizi en iyi bir şekilde tanımak en güzel ibadettir. O halde ibadet bilinci içinde onu öğrenmeye bir zamanı değil, her ve pir zamanı ayırmak en büyük vazifemizdir.

6- Kazanılanları Kaybetmeme

Bazı işler zamanla veya sayısal olarak da belirli olabilir. Ama kulluk böyle değildir. O devamlı ve hayatla sınırlıdır. Bu gerçeği yüce Rabbimiz şöyle ifade etmektedir: "Ölüm gelinceye kadar Rabbına ibadet(e devam) et."(23)

Bu ayet ibadette, başka bir deyimle kullukta devamlı olmayı vurgulamaktadır. Buradaki temel ilke kulluk (ibadet)'te devamlılıktır. Bu ilke Efendimizin diliyle şöyle ortaya konur: "Amellerin en sevimli olanı az da olsa devamlı yapılanıdır."(24)

İbadetlerde devamlılık ilkesine bağlı kalmak iman, irade yani azim ve dua yani Allah (c.c.)'a güven ve teslimiyetle mümkündür. Nimete ermek, nimetle sürekli kalmak değildir. Kaybetmemek için bir takım sebeplere riayet edilir. Buna rağmen nimette kalmak da yine O' nun iznine bağlıdır. Bu, Kur'an'da bir dua şeklinde bizlere şöyle sunulmaktadır:

"Ey Rabbimiz! Bizi hidayete erdirdikten sonra kalplerimizi eğriltme, bize tarafından rahmet bağışla."(25)

Ayette, kazandıklarımızın Allah'ın bize birer ikramı olduğu belirtilmekte ve kaybetmememiz için sözlü ve fiili çaba emredilmektedir.

Sonuç

Buraya kadar sunulanlar üç aylardaki yoğun programı sergilemektedir. Bu faaliyet mutlaka maddi ve manevî yönden gelişmelerimize yardımcı olmuştur. Ama vazife burada ve bu kadarla bitmiyor. Daha doğrusu yeniden başlıyor. Yüce nimet olan zaman üç aylar veya Ramazan'dan ibaret değildir. O halde ibadeti yalnız bu aylara, diğer bir tabirle yalnız bu ayları kulluğa hasretmek yanlıştır. Buna rağmen bu yanlış anlayış ülkemizde oldukça yaygındır. Kandillerde süslenip camiye gelenler, Cuma geceleri hiç içki kullanmayanlar, Ramazan'da teravih ve bayramlarda namazları kaçırmayanlar, üstelik bunları övünç vesilesi sayanlar az değildir. Maalesef insanımız bu tip çarpık anlayışın kurbanı olmuş ve yıllar geçmesine rağmen hala kendine gelememiştir. Bu insanlara yardımcı olmak, Kur'ân ve Sünnet'in temel ilkelerini öğretmekle mümkündür. Aksi halde tutkuları din edinen insan kalabalığından geçemeyiz.

Ülkemiz müslümanlarının gündemine girmiş bulunan üç aylar kulluk maratonunun başladığı, daha doğrusu hızlandığı, sevinç, barış ve azık aylarıdır.


Dipnotlar: 1. Leyl Sûresi, 92/1. 2. Necm Sûresi, 53/9. 3. Müzzemmil Sûresi, 73/13.4. Elmalılı, a g.e., VIII, 5424, 5438 5. İslâmoğlu Mustafa, Yürek Devleti,s.76.6. İsra Sûresi, 17/79. 7. İnsan Sûresi, 76/26. 8. Zariyat Sûresi, 51/18. 9. İslâmoğlu Mustafa, a.g.e., s. 74. 10. En'am Sûresi, 6/50. 11 Bakara Sûresi, 2/266 12. Tirmizî, Kıyame, 25.13. Bakara Sûresi, 2/256 14. Al-i İmran Sûresi, 3/103.15. Nisâ Sûresi, 4/82. 16 Sâd Sûresi, 38/29 17. Cuma Sûresi, 62/5.18. Ahmed b. Hanbel, el-Müsned, III, 75.19. Abdurrahman İbn Yusuf Aksarayî, İmâdü'l İslâm, Süleymâniye Ktp. Fatih böl. No 2740, varak 89b. 20. Döndüren Hamdi, a.y.e, s 358.21. Tevbe Sûresi, 9/88. 22. Al-i imran Sûresi, 3/92. 23. Hicr Sûresi, 15/99. 24 Buharî, Rikak, 18; İman, 32 25. Al-i İmran Sûresi, 3/8.

Altınoluk > Yillar>1994 > Ocak > 95 > Üç Aylar İkliminde...


Yorumlar - Yorum Yaz
Aydın Gökçe Bey'e Teşekkür
Sitemize Vaaz Ansiklopedisi olarak eklediğim bölüm Aydın Gökçe'nin Almanya'da görevli iken çeşitli kaynaklardan yaptığı vaazları alfabetik sıraya almasıyla oluşmuştur. Kendisine teşekkür ediyorum.
Bu vaazlar ayrıca Dosyalar bölümünde de yer almaktadır. Vehbi Akşit
Vaaz Ansiklopedisi
VAİZLER KÜTÜPHANESİ
Hadislerle İslam
İslam Ansiklopedisi
Kur'ani Site
Hava Durumu
Döviz Bilgileri
AlışSatış
Dolar32.237032.3662
Euro34.794534.9339
Saat