• Anasayfa
  • Favorilere Ekle
  • Site Haritası
  • https://www.facebook.com/groups/vaazdokumanlari/
  • https://api.whatsapp.com/send?phone=+905321561576
  • https://www.twitter.com/@vaazsitesi
Üyelik Girişi
Vaaz Kategorileri
Ziyaret Bilgileri
Aktif Ziyaretçi4
Bugün Toplam919
Toplam Ziyaret5138011
Site Haritası
Takvim
Vaaz Dokumanları

Ahirete İman

 AHİRETE İMAN

 

AYET : NİSA SURESİ – 136.AYET

 

يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُواْ آمِنُواْ بِاللّهِ وَرَسُولِهِ وَالْكِتَابِ الَّذِي نَزَّلَ عَلَى رَسُولِهِ وَالْكِتَابِ الَّذِيَ أَنزَلَ مِن قَبْلُ وَمَن يَكْفُرْبِاللّهِ وَمَلاَئِكَتِهِ وَكُتُبِهِ وَرُسُلِهِ وَالْيَوْمِ الآخِرِ فَقَدْ ضَلَّ ضَلاَلاً بَعِيداً:

 

     MEALİ :

 

     “Ey iman edenler! Allah’a, Peygamber’ine, peygamberine indirdiği kitaba ve daha önce indirdiği kitaba iman edin. Kim Allah’ı, meleklerini, kitaplarını, peygamberlerini ve ahiret gününü inkâr ederse, derin bir sapıklığa düşmüş olur.” (NİSA SURESİ – 136. AYET)

     Ölüm denen gerçek her gün yaklaşıyor. Her geçen gün, yaşlı olsun, genç olsun, bütün insanların ömür takviminden bir yaprak daha düşürüyor ve herkes kaçınılmaz biçimde hayatının sonuna doğru yol alıyor. Bunu, her gün yaşadığımız sayısız örneği ile görüp duruyoruz. Her canlının, her insanın hayatı son bulacak. Ancak ömrü sınırlı olan yalnız insan değil. İnsanı omuzlarında taşıyan dünya; onun içinde yer aldığı sistem ve bütün kâinatın da tıpkı canlılar gibi belli bir ömrü var. Bir gün gelecek kâinatın da ömrü tükenecek ve her şey yerle bir olacak, düzen bozulacaktır. Bu yeryüzünün ve bütün kâinatın “ömrünün” sonu olacaktır. Kâinatın bu müthiş olayı yaşayacağı güne “kıyamet günü” diyoruz. Ancak insanın ölümü, kâinat düzeninin bozulması ile kıyametin kopması her şeyin sonu değildir. Aksine, kıyametin ardından, bozulan düzen yeniden kurulacak, ölen herkes tekrar diriltilecek, ikinci ve sonsuz bir hayat başlayacaktır. Yüce Allah’ın kudreti ile gerçekleşecek olan bu ikinci hayata, ahiret hayatı diyoruz.

     Bütün semavi dinlerin inanç esasları içinde, ahiret hayatına iman esası vardır. En son semavi din olan İslâm, ahiret hayatının varlığı üzerinde önemle durur. Tıpkı geçmiş semavi dinlerde olduğu gibi, bizim dinimizde de, her şeyin son bulmasından sonra ikinci ve sonsuz bir hayatın varlığına inanmak, nihai kurtuluşun temel şartları yani iman esasları arasında yer almaktadır.

     “Ahiret” sözlük anlamı ile “evvel” kelimesinin zıddını ifade eder. İslâmî bir terim olarak, “öbür dünya”, “ölümden sonraki hayat” anlamında kullanılır. Buna göre dünya, canlıların yaşadığı ilk âlem, ahiret ise son âlemdir. Ahiret gününe iman, Allah’a iman esasından ayrı düşünülemez. Çünkü Allah’a iman etmek, O’nun bildirdiği hakikatlere de iman etmeyi gerektirir. İnandığımız Allah, bize ahiret gününün varlığını, orada müminlerin ulaşacağı nimetleri, kâfirlerin göreceği azabı haber vermiştir. Bu sebeple ahiret gününe inanmamız da kaçınılmaz olur. İşte şu ayeti kerime bize, ahirete imanın, İslâm’ın inanç temellerinden biri olduğunu bildirmektedir:

 

يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُواْ آمِنُواْ بِاللّهِ وَرَسُولِهِ وَالْكِتَابِ الَّذِي نَزَّلَ عَلَى رَسُولِهِ وَالْكِتَابِ الَّذِيَ أَنزَلَ مِن قَبْلُ وَمَن يَكْفُرْبِاللّهِ وَمَلاَئِكَتِهِ وَكُتُبِهِ وَرُسُلِهِ وَالْيَوْمِ الآخِرِ فَقَدْ ضَلَّ ضَلاَلاً بَعِيداً.

     “Ey iman edenler! Allah’a, Peygamber’ine, peygamberine indirdiği kitaba ve daha önce indirdiği kitaba iman edin. Kim Allah’ı, meleklerini, kitaplarını, peygamberlerini ve ahiret gününü inkâr ederse, derin bir sapıklığa düşmüş olur.” (NİSA SURESİ – 136. AYET)

     Kıyamet günü Kıyametin mutlaka kopacağını Kur’an, “Kıyamet mutlaka gelecektir.” (TAHA SURESİ – 15. AYET) diye haber vermektedir. Kâinattaki akıllara durgunluk veren düzen ve sistem o gün son bulacak, bambaşka ve dehşetli bir hal yaşanacaktır.

 

يَوْمَ نَطْوِي السَّمَاء كَطَيِّ السِّجِلِّ لِلْكُتُبِ كَمَابَدَأْنَا أَوَّلَ خَلْقٍ نُّعِيدُهُ وَعْداً عَلَيْنَا إِنَّا كُنَّا فَاعِلِينَ:

 

     “Yazılı kâğıt tomarlarının dürülmesi gibi, göğü düreceğimiz günü düşün. Başlangıçta ilk yaratmayı nasıl yaptıysak, -üzerimize bir vaad olarak- onu yine yapacağız.” (ENBİYA SURESİ – 104. AYET)

     Kıyametin kopması ile Yüce Allah’tan başka her şey yok olacaktır. Şu ayetlerde bu gerçek ortaya konmaktadır:

 

كُلُّ مَنْ عَلَيْهَا فَانٍ:وَيَبْقَىوَجْهُ رَبِّكَ ذُو الْجَلَالِ وَالْإِكْرَامِ:

 

      “Yeryüzündeki her şey yok olacaktır. Ancak azamet ve ikram sahibi Rabbinin zatı baki kalacaktır.” (RAHMAN SURESİ – 26/27. AYETLER)

 

وَلَا تَدْعُ مَعَ اللَّهِ إِلَهاً آخَرَ لَا إِلَهَ إِلَّاهُوَ كُلُّ شَيْءٍ هَالِكٌ إِلَّا وَجْهَهُ لَهُ الْحُكْمُ وَإِلَيْهِ تُرْجَعُونَ:

 

     “O’nun zatından başka her şey yok olacaktır.”  (KASAS SURESİ – 88. AYET)

     Kıyametin kopma zamanı her şeyi merak eden insan, kendi akıbetini doğrudan ilgilendiren kıyametin ne zaman kopacağını da elbette merak edecektir. Fakat hikmeti gereği, Allah Teâlâ kıyametin kopacağı zamanın bilgisini kendisine saklamış, yani onu gayb bilgileri arasına koymuştur. Şu ayet onların bu sorularına cevap olmak üzere inmiştir:

 

يَسْأَلُونَكَ عَنِ السَّاعَةِ أَيَّانَ مُرْسَاهَا قُلْ إِنَّمَا عِلْمُهَا عِندَ رَبِّي لاَ يُجَلِّيهَا لِوَقْتِهَا إِلاَّ هُوَ ثَقُلَتْ فِي السَّمَاوَاتِ وَالأَرْضِ لاَ تَأْتِيكُمْ إِلاَّ بَغْتَةً يَسْأَلُونَكَ كَأَنَّكَ حَفِيٌّ عَنْهَا قُلْ إِنَّمَا عِلْمُهَا عِندَ اللّهِ وَلَـكِنَّ أَكْثَرَ النَّاسِ لاَ يَعْلَمُونَ:

     “Sana kıyametin ne zaman kopacağını soruyorlar. De ki: ‘Onun bilgisi ancak Rabbimin katındadır. Onu vaktinde ancak o açıklayacaktır. O, göklere de, yere de ağır basmıştır. O, size ancak ansızın gelecektir.’ Sanki senin ondan haberin varmış gibi sana soruyorlar. De ki: “Onun bilgisi sadece Allah katındadır. Fakat insanların çoğu bilmiyor.” (A’RAF SURESİ – 187. AYET)

    Cebrail’in, “Kıyamet ne zaman kopacaktır?”  sorusuna, Peygamberimiz (SAV), “Bu konuda kendisine soru sorulan kimse, soruyu sorandan daha çok bilgiye sahip değildir.” cevabını vermiştir.

     Allah Teâlâ, kıyametin vaktini bildirmemekle beraber, onun yakın olduğunu haber vermektedir:

اقْتَرَبَتِ السَّاعَةُ وَانشَقَّ الْقَمَرُ:

 

     “Kıyamet yaklaştı ve ay yarıldı.”  (KAMER SURESİ – 1. AYET)

     Ayette, Hz. Peygamber (SAV)’in bir mucizesine (ayın yarılması) işaret edilirken, kıyametin yaklaştığı da ortaya konmaktadır. Şu hadis-i şerif de bu konuyu vurgulamaktadır:

     “Hz. Peygamber (SAV) işaret parmağı ile orta parmağını birleştirip göstererek, “Kıyametin gelmesi şu ikisi (arasındaki fark) gibi (yakın) iken ben gönderildim.” buyurmuştur.

 

وَإِنَّ يَوْماًعِندَ رَبِّكَ كَأَلْفِ سَنَةٍ مِّمَّا تَعُدُّونَ:

 

     “ Şüphesiz Rabbinin nezdinde bir gün, sizin saydığınız bin yıl gibidir.” (HACC SURESİ – 47. AYET)

     Ayetinden hareketle söyleyebiliriz ki, kıyametin yakın oluşu bizim ölçülerimizden çok, kâinatın kendi ömrü içindeki bir oranlamayı ifade ediyor. Buna göre kıyametin yakın oluşu, kâinatın yaratılışından itibaren geçen zamana nispetle, kalan ömrünün çok az olduğunu ifade etmektedir, diyebiliriz.

 

KIYAMET ALAMETLERİ

 

     Kur’an-ı Kerim’den ve hadis-i şeriflerden öğrendiğimize göre, kıyametin kopması yaklaşınca, ortalığı bir duman kaplayacak, bunun üzerine müminler nezleye yakalanmış bir hâle gelecek, kâfirler ise çok kötü ve zor bir duruma geleceklerdir. Deccal ortaya çıkacak ve ilâhlık iddiasında bulunacaktır. Dâbbetül arz denen bir mahlûk çıkacaktır. Güneş Batı’dan doğacaktır. İsa (AS)’ın yeryüzüne inerek, Hz. Peygamber (SAV)’in şeriatı üzere amel edecektir. Ye’cüc ve Me’cüc adlı iki kavim ortaya çıkıp, yeryüzünde fesat ve bozgunculuk çıkaracaklardır. Yeryüzünün doğusunda, batısında ve Arap yarımadasında güneş tutulması olacaktır. Yemen’de büyük bir ateş ortaya çıkacaktır.

     Bu saydıklarımız, kıyametin “büyük alametleri” diye nitelenen alametlerdir. Bunların dışında, hadis-i şeriflerde zikredilen ve “kıyametin küçük alametleri” diye anılan alametler de vardır. Bu hadiste bunlardan bir kaçı zikredilmektedir:

     “İlmin kaldırılması, cehaletin yerleşmesi, zinanın açıkça yapılması ve içkinin (çok) içilmesi, kıyametin alametlerindendir.”  

     Kabir hayatı ve berzah âlemi İnsan ölüp kabre konulunca, “Münker” ve “Nekîr” adlı iki melek gelip, onu sorguya çeker. Şu hadis-i şerif kabir ahvalini tasvir etmektedir:

     “(Mümin) kul kabrine konup arkadaşları ve dostları geri dönüp gittiklerinde- ki ölü onların ayakkabılarının sesini bile işitir- ona (“Münker” ve “Nekîr” adlı) iki melek gelir. Bunlar ölüyü oturturlar ve ona; “Şu Muhammed (SAV) denen kimse hakkında ne dersin (kanaatin nedir)?” diye sorarlar. Mümin de şöyle cevap verir: “Şahitlik ederim ki o, Allah’ın kulu ve Resulüdür.” Bunun üzerine ona melekler tarafından, “Ey mümin! Cehennem’deki yerine bak, Allah Teâlâ bu azap yerini, senin için Cennette (yüce) bir makam ile değiştirdi. Denilir. Hz. Peygamber (SAV); “O mümin, Cehennem ve Cennetteki iki makamını birden görür.” buyurmuştur. Fakat kâfir veya münafık olan ölü,(meleklerin bu sorusuna karşı); “Muhammed hakkında bir şey bilmiyorum. Halkın ona “peygamber” dedikleri bir sözü (işitir), ben de halka uyup söylerdim, diye cevap verir. Bu iki melek tarafından kâfir veya münafığa;“ Hay anlamaz ve uymaz olaydın!” denilir, sonra da iki kulağı arasına demirden bir topuzla vurulur. Bu tokmağı yiyince öyle bir bağırır ki, bu feryadı insanlar ve cinlerden başka, bu ölüye yakın olan her şey işitir.”

     İnsanın kabre konulması ile berzah âlemi denen ve tekrar dirilmeye kadar devam edecek olan süreç başlar.

KIYAMET HALLERİ

 

     Kıyametin gerçekleşmesi ile daha sonra meydana gelecek olan bir takım olaylara ve yaşanacak hallere kıyamet ahvali, kıyamet halleri denir. Bunları şöyle sıralamak mümkündür:

1. KIYAMETİN KOPMASI: Mahiyetini ancak Allah’ın bildiği, “sûr” denilen bir boruya Allah’ın emri ile İsrafil adlı meleğin üfürmesi ile kâinatın düzeni bozulacak, kıyamet kopacak, bütün canlılar ölecek, Allah’tan başka her şey yok olacaktır. Şu ayetlerde sûra birinci defa üfürülmesi ve kıyametin kopuş ânı anlatılmaktadır:

 

وَنُفِخَ فِي الصُّورِ فَصَعِقَ مَن فِي السَّمَاوَاتِ وَمَن فِي الْأَرْضِ إِلَّا مَن شَاء اللَّهُ ثُمَّ نُفِخَ فِيهِ أُخْرَى فَإِذَا هُم قِيَامٌ يَنظُرُونَ:

 

     “Sûra üflenir ve Allah’ın dilediği kimseler dışında, göklerdeki herkes ve yerdeki herkes ölür.” (ZÜMER SURESİ – 68. AYET)

 

اقْتَرَبَ لِلنَّاسِ حِسَابُهُمْ وَهُمْ فِي غَفْلَةٍ مَّعْرِضُونَ.مَا يَأْتِيهِم مِّن ذِكْرٍ مَّن رَّبِّهِم مُّحْدَثٍ إِلَّا اسْتَمَعُوهُ وَهُمْ يَلْعَبُونَ:

 

     “İnsanların hesaba çekilmeleri yaklaştı. Hâlbuki onlar gaflet içinde yüz çevirmekteler. Rab’lerinden kendilerine yeni bir öğüt (bir uyarı) gelmez ki, onlar mutlaka onu alaya alarak (kalpleri de gaflette olarak) dinlemesinler.”  (ENBİYA SURESİ – ½. AYETLER)

2. ÖLDÜKTEN SONRA DİRİLTİLME (BA’S): Yine Allah’ın emri ile İsrafil adlı meleğin “sûr”a ikinci defa üflemesi ile bütün insanlar tekrar diriltileceklerdir. Bu dirilme, ruhların cesetleri ile buluşup birleşmesi ile gerçekleşecektir. Öldükten sonra dirilmek, yok olan bedenlerin tekrar var edilmesi ve onlara hayat verilmesi olduğuna göre, her normal akıl, bir şeyi baştan yaratmakla onu tekrar var etmenin eş değerde olduğunu; bir şeyi ilk defa yaratanın, onu tekrar var edebileceğini kabul eder. Şu ayetler bu gerçeği ifade etmektedir:

 

وَهُوَ الَّذِي يَبْدَأُ الْخَلْقَ ثُمَّ يُعِيدُهُ وَهُوَ أَهْوَنُ عَلَيْهِ وَلَهُ الْمَثَلُ الْأَعْلَى فِي السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ وَهُوَ الْعَزِيزُ الْحَكِيمُ:

     “O,başlangıçta yaratmayı yapan, sonra onu tekrarlayacak olandır. Bu, O’na göre (ilk yaratmadan) daha kolaydır.” (RUM SURESİ – 27. AYET)

 

أَوَلَمْ يَرَوْا أَنَّ اللَّهَ الَّذِي خَلَقَ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضَ وَلَمْ يَعْيَ بِخَلْقِهِنَّ بِقَادِرٍ عَلَى أَنْ يُحْيِيَ الْمَوْتَى بَلَىإِنَّهُ عَلَى كُلِّ شَيْءٍ قَدِيرٌ:

 

     “Gökleri ve yeri yaratan ve onları yaratmaktan yorulmayan Allah’ın, ölüleri diriltmeye gücünün yeteceğini görmediler mi? Evet şüphesiz O, her şeye hakkıyla gücü yetendir.” (AHKAF SURESİ – 33. AYET)

      Bu sebeple öldükten sonra dirilmek kesin bir hakikattir:

 

وَأَنَّ السَّاعَةَ آتِيَةٌ لَّا رَيْبَ فِيهَا وَأَنَّ اللَّهَ يَبْعَثُ مَن فِي الْقُبُورِ:

 

      “Çünkü kıyamet muhakkak gelecektir. Onda hiçbir şüphe yoktur ve şüphesiz Allah, kabirdeki kimseleri diriltecektir.” (HACC SURESİ – 7. AYET)

3. HAŞR: Yeniden dirilişin ardından, bütün mahlûkat, hesap vermek üzere bir araya toplanırlar. Bu toplantı yerine “mahşer” denir. Mahşerde toplama anı, çok zor ve sıkıntılı olacaktır. İnsanlar, melekler, cinler ve bütün hayvanlar bir arada haşrolacaklardır. Herkes kendi derdine düşecek, kimsenin kimseye bakacak hâli olmayacaktır. Hz. Peygamber (SAV): “Kıyamet gününde insanlar çıplak, sünnet olmamış ve yalın ayak bir halde (mahşere) geleceklerdir.” deyince Hz. Aişe (RA): “Ey Allah’ın Resûlü, kadın ve erkeklerin hepsi bir arada olunca birbirlerine bakmazlar mı?” diye sormuş, Hz. Peygamber (SAV) de; “Ey Aişe, o gün, insanların birbirlerine bakamayacakları kadar şiddetlidir.” cevabını vermişlerdir.

     Burada haklı haksız ayrılacak, dünyada hakkı yenenler, zulme uğrayanlar, kendilerine haksızlık edenlerden haklarını alacaklardır. Resûlullah (SAV) şöyle buyurmuştur:

     “Kıyamet gününde hakları sahiplerine mutlaka ödeyeceksiniz. Öyle ki, boynuzsuz koyunun hakkı, kendisine tos vuran boynuzlu koyundan alınıp, kendisine verilecektir.”

4. ŞEFAAT: Özür dilemenin ve kurtuluş fidyelerinin bir değer taşımadığı, dillerin tutulup konuşamayacağı kıyamet gününde ancak kendilerine, insanlar için şefaat etme izni verilenler konuşabilir. Peygamberler melekler, Allah’ın sevgili kulları şefaatte bulunacaklardır. Şu ayette buna işaret edilmektedir:

 

لَا يَمْلِكُونَ الشَّفَاعَةَ إِلَّا مَنِ اتَّخَذَ عِندَالرَّحْمَنِ عَهْداً:

 

     “Rahman’ın katında söz almış olanlardan başkaları şefaat hakkına sahip olmayacaklardır.”  (MERYEM SURESİ – 87. AYET)

     İnsanlar Âdem, Nuh, İbrahim, Musa ve İsa peygamberlere, kendilerine şefaat etmeleri için giderler. Onlar bu konuda özür beyan edince bu defa Hz. Muhammed (SAV)’e gelirler. Hz. Peygamber (SAV)’in iki yerde şefaati olacaktır. Birincisi, mahşerde toplanan insanların hesaplarının bir an evvel görülmesi ve o dehşet hâlinin bitmesi için edeceği şefaat. Buna “şefaat-i uzmâ” (büyük şefaat) denir. Bir de Peygamberimiz (SAV)’in kendi ümmetine özel şefaati olacaktır. Bu şefaat sayesinde sorguya çekilmeden cennete girenler olacaktır. Bir kısmının derecesi yükselecek, bir kısmının da günahları affolacak ve cennete girecektir. Resûlullah (SAV), “Benim şefaatim, ümmetimden büyük günah sahipleri içindir.” buyurmuştur. Küçük günahları, nafile ibadetlerin affettireceğini yine Peygamberimiz  (SAV) haber vermiştir.

5. KİTAP: Dünya hayatında herkesin yaptıkları, görevli melekler tarafından kaydedilmektedir.     

 

وَإِذَا الصُّحُفُ نُشِرَتْ:وَإِذَا السَّمَاء كُشِطَتْ:وَإِذَا الْجَحِيمُ سُعِّرَتْ:

 

     “Hâlbuki üzerinizde, muhakkak bekçiler, değerli yazıcılar vardır. Onlar yapmakta olduklarınızı bilirler.”(TEKVİR SURESİ – 10/12. AYETLER)

     İşte kıyamet gününde bu kayıtların tutulduğu “amel defterleri” (kitap) herkese teslim edilecek ve kimse yaptıklarını inkâr etme imkânı bulamayacaktır.

 

وَكُلَّ إِنسَانٍ أَلْزَمْنَاهُ طَآئِرَهُ فِي عُنُقِهِ وَنُخْرِجُ لَهُ يَوْمَ الْقِيَامَةِ كِتَاباًيَلْقَاهُ مَنشُوراً:اقْرَأْ كَتَابَكَ كَفَى بِنَفْسِكَ الْيَوْمَ عَلَيْكَ حَسِيباً:

 

     “Her insanın amelini boynuna yükledik. Kıyamet günü kendisine, açılmış olarak karşılaşacağı bir kitap çıkaracağız. ‘Oku kitabını! Bugün hesap görücü olarak sana nefsin yeter’ denilecektir.”  (İSRA SURESİ – 13/14. AYETLER)

     Kitapları sağ yanından verilenlerin hesapları kolay olacaktır. Sol yanından verilenler ise zorda kalacaklardır. Yaptıklarını inkâr etmeye kalkışanlara karşı; dilleri, elleri ve ayakları şahitlik edecektir. Yüce Allah, bu gerçeği şöyle haber veriyor:

 

يَوْمَ تَشْهَدُ عَلَيْهِمْ أَلْسِنَتُهُمْ وَأَيْدِيهِمْ وَأَرْجُلُهُم بِمَا كَانُوا يَعْمَلُونَ:

 

      “İşlemiş oldukları günahtan dolayı, dillerinin, ellerinin ve ayaklarının, kendi aleyhlerine şahitlik edeceği günde, onlara çok büyük bir azap vardır.” (NUR SURESİ – 24. AYET)

6. SUAL, HESAP VE MİZAN: Mahşerde toplanan insanlar muhakeme edilecekler, sualler sorulacak ve herkes dünyada yaptıklarının hesabını verecektir. Şu ayetler sual ve hesabın hak olduğunu göstermektedir:

 

فَوَرَبِّكَ لَنَسْأَلَنَّهُمْ أَجْمَعِيْنَ:عَمَّا كَانُوا يَعْمَلُونَ:

 

      “Rabbine and olsun, onların hepsine yapmakta olduklarını mutlaka soracağız.” (HİCR SURESİ – 92/93. AYETLER)

 

فَيَوْمَئِذٍ لَّا يُعَذِّبُ عَذَابَهُ أَحَدٌ:وَلَا يُوثِقُ وَثَاقَهُ أَحَدٌ:

 

    “Şüphesiz onların dönüşü ancak bizedir. Sonra onların sorguya çekilmesi de sadece bize aittir.” (FECR SURESİ – 25/26. AYETLER)

     Herkesin dünyada yaptığı ameller, mahiyetini ancak Allah’ın bildiği bir “terazi” ile tartılacaktır. Yüce Allah şöyle buyuruyor:

 

وَنَضَعُ الْمَوَازِينَ الْقِسْطَ لِيَوْمِ الْقِيَامَةِ فَلَا تُظْلَمُ نَفْسٌ شَيْئاً وَإِن كَانَ مِثْقَالَ حَبَّةٍ مِّنْ خَرْدَلٍ أَتَيْنَا بِهَا وَكَفَى بِنَا حَاسِبِينَ:

 

     “Kıyamet günü için adalet terazileri kuracağız. Öyle ki, hiç bir kimseye zerre kadar zulmedilmeyecek, (yapılan iş) bir hardal tanesi ağırlığınca da olsa, onu getirip ortaya koyacağız. Hesap görücü olarak biz yeteriz.” (ENBİYA SURESİ – 47. AYET)

7. SIRAT: Hesapların görülmesinden sonra herkes, cehennemin üzerinde bulunan ve mahiyetini bizim bilemediğimiz “sırat” üzerinden geçecektir. Günahı sevabından az olanlar buradan güvenli bir şekilde geçecek, diğerlerini cehennem kendine çekecektir. Şu ayetlerde “sırat” yolculuğuna işaret vardır:

 

وَإِن مِّنكُمْ إِلَّا وَارِدُهَا كَانَ عَلَى رَبِّكَ حَتْماً مَّقْضِيّاً:

 

      “(Ey insanlar!) Sizden cehenneme varmayacak hiç kimse yoktur. Rabbin için bu, kesin olarak hükme bağlanmış bir iştir.” (MERYEM SURESİ – 71. AYET)

8.CENNET VE CEHENNEM: Kıyamet gününün son merhalesi, en büyük mükâfat ile en büyük cezanın gerçekleşeceği merhaledir. O ana kadar tamamlanan işlemler sonunda, mümin olup sevapları günahlarından çok olduğu ortaya çıkanlar, ebediyen içinde kalmak üzere cennete girerler. Günahları sevaplarından çok olan müminler, cezaları miktarınca kalmak üzere cehenneme girerler. Cezaları bitince cehennemden çıkıp cennete girerler.

 

وَأَمَّا الَّذِينَ سُعِدُواْ فَفِي الْجَنَّةِ خَالِدِينَ فِيهَا مَا دَامَتِ السَّمَاوَاتُ وَالأَرْضُ إِلاَّ مَا شَاء رَبُّكَ عَطَاء غَيْرَ مَجْذُوذٍ:

 

     “Mutlu olanlara (müminlere) gelince, gökler ve yerler durdukça, içinde ebedi kalmak üzere cennettedirler. Ancak Rabbinin dilemesi başka. Bu, onlara ardı arası kesilmez bir lütuf olarak verilmiştir.” (HUD SURESİ – 108. AYET)

     Kâfirler ise ebedi olarak cehennemde kalacaklardır. Allah hepimizi bu kötü sonuçtan korusun. Yüce Rabbimiz şöyle buyuruyor:

 

فَأَمَّا الَّذِينَ شَقُواْ فَفِي النَّارِ لَهُمْ فِيهَا زَفِيرٌ وَشَهِيقٌ:خَالِدِينَ فِيهَا مَا دَامَتِ

السَّمَاوَاتُ وَالأَرْضُ إِلاَّ مَا شَاء رَبُّكَ إِنَّ رَبَّكَ فَعَّالٌ لِّمَا يُرِيدُ:

 

     “Mutsuz olanlara (kâfirlere) gelince, onlar cehennemdedirler. Onların orada şiddetli bir soluyuşları vardır. Onlar, gökler ve yerler durdukça, orada ebedi olarak kalacaklardır.”  (HUD SURESİ – 106/107. AYETLER)

 

AHİRETE İNANMANIN İNSAN RUHU ÜZERİNDEKİ OLUMLU ETKİLERİ

 

     İnsan hayatı ile dünyanın varlığı ancak, sonunda bütün yapılanların sorgulanacağı bir ahiret hayatının olmasıyla bir anlam kazanır. Aksi takdirde hayatın ve dünyanın hiçbir anlamı olmadan inananın hayatına tam bir ümitsizlik hâli hâkim olur. Ahirete iman, insana sonsuzluğun yolunu açarken, ölümün de bir son olmadığını bildirmektedir. Ahiret inancına sahip insanın hayatında, bir disiplin hâkim olur. Sorumluluk duygusu en üst düzeydedir. Buna bağlı olarak, haklar ve görevler dengesi sağlanır, bencillik, aşırı hırs ve dünyaya bağlılık; yerini sakin, vakar dolu, güven duygusunun hâkim olduğu bir hayata bırakır. Ahirete inanan bir insan için mezarlıklar; yokluğa açılan birer kapı değil, gerçek hayata, ebedî yaşayışa giden yolun başlangıcıdır. Bu dünyada yapılacak her türlü işin hesabının verilecek olması, insana dünya hayatını çok iyi değerlendirme eğilimini kazandırır.

     Kısaca söylemek gerekirse; ahiretle ilgili olarak ortaya koyduğumuz bu bilgilerin tamamı, duyularla elde edilen bilgilerden değil, ancak ayet ve hadislerden elde edilebilen bilgilerdendir. Bu iki kaynağın dışında hiçbir kaynaktan, ahiretle ilgili bilgi edinmek mümkün değildir. Bu dünya hayatı geçicidir. İnsanlar imtihan için yaratılmıştır. Herkesin davranışlarının adaletli bir şekilde karşılığını görmesi için, hiçbir yan etkinin bulunmayacağı, adil bir mahkemenin ve adalet ortamının gerçekleşmesi kaçınılmazdır. Aksi takdirde, yeryüzündeki haksızlıklar ve zulümler, yapanın yanı kâr kalır. Böyle bir durum akla aykırıdır. İşte bu sebeple, herkesin yaptıklarının hesabını vereceği bir ikinci hayat zorunludur. Bütün semavî dinlerin temel ilkeleri arasında, öldükten sonra dirilme ve ebedi olan ikinci bir hayatın varlığı inancı yer almaktadır. Ahiret inancı, insanı boşluktan ve ümitsizlikten kurtarır, ilâhî adaletin gerçekleşecek olması, azmi ve gayreti arttırır. Ölüm bir yok oluş değil, asıl ve sonsuz hayatın bir başlangıcıdır.

 

KAYNAK : DİYANET AYLIK DERGİ

 


Yorumlar - Yorum Yaz
Aydın Gökçe Bey'e Teşekkür
Sitemize Vaaz Ansiklopedisi olarak eklediğim bölüm Aydın Gökçe'nin Almanya'da görevli iken çeşitli kaynaklardan yaptığı vaazları alfabetik sıraya almasıyla oluşmuştur. Kendisine teşekkür ediyorum.
Bu vaazlar ayrıca Dosyalar bölümünde de yer almaktadır. Vehbi Akşit
Vaaz Ansiklopedisi
VAİZLER KÜTÜPHANESİ
Hadislerle İslam
İslam Ansiklopedisi
Kur'ani Site
Hava Durumu
Döviz Bilgileri
AlışSatış
Dolar32.486832.6170
Euro34.601234.7398
Saat