• Anasayfa
  • Favorilere Ekle
  • Site Haritası
  • https://www.facebook.com/groups/vaazdokumanlari/
  • https://api.whatsapp.com/send?phone=+905321561576
  • https://www.twitter.com/@vaazsitesi
Üyelik Girişi
Vaaz Kategorileri
Ziyaret Bilgileri
Aktif Ziyaretçi8
Bugün Toplam252
Toplam Ziyaret5137344
Site Haritası
Takvim
Vaaz Dokumanları

Batıl İnançlardan Sakınmak

BATIL İNANÇLARDAN SAKINMAK

 

AYET : A’RAF SURESİ  131. AYET

 

فَإِذَا جَاءتْهُمُ الْحَسَنَةُ قَالُواْ لَنَا هَـذِهِ وَإِن تُصِبْهُمْ سَيِّئَةٌ يَطَّيَّرُواْ بِمُوسَى وَمَن مَّعَهُ أَلا إِنَّمَا طَائِرُهُمْ عِندَ اللّهُ وَلَـكِنَّ أَكْثَرَهُمْ لاَ يَعْلَمُونَ:

 

                 MEALİ :

 

     “Fakat onlara iyilik gelince: “Bu, bizim hakkımızdır.” dediler. Eğer kendilerine bir fenalık gelirse, Musa (AS) ile beraberindekilere uğursuzluk yüklerlerdi. Gözünüzü açın ki, onların uğursuzluğu ancak Allah tarafındandır. Fakat çokları bilmezler.” (A’RAF SURESİ - 131. AYET)

 

     İnsan, inanma ihtiyacından uzak kalamaz. Vahye dayanan ve Rasül-i Ekrem (SAV) Efendimizin açıklamaları ile ehlisünnet akidesine mesnet teşkil eden itikatlar HAK İNANÇLAR adını almaktadır. İslam’a sırt çevirmiş ve hasmane tavır takınmış kimselerin ileri sürdükleri akidelere de BATIL İNANÇLAR adı verilmektedir.

     Hak olan inançlar, insanı huzura, saadete ve ebedi hayatta cennete kavuşturur. Batıl inançlar ise sahibini vehme, sefalete ve cinnete sevk eder. Hak olan inançlarla kalbini tenvir, aklını tezyin eden kimseler, İslamiyet caddesi üzerinde yol almakta bulunan ehl-i hakikatin arasına katılarak, dünyadan ahirete giden SIRAT-I MÜSTAKİM üzerinde kitabullaha ve rızaullaha uygun olarak yolculuğuna devam ederler.

     Batıl inançlara ve sapık düşüncelere kendini kaptıran şahıslar çıkmaz sokaklarda, karanlık berzahlarda yol almaya ve hakikati yakalamaya kalkışırlar. Çınar ağacından nar meyvesi beklemek nasıl abesle iştigal ise batıl inançlarla dünyada huzur ve ahirette saadet beklemek de yersiz hayaller ile avunmak ve batılı savunmak olur.

     Semavi dinler, nasıl birbirini tamamlayarak Allah tarafından gönderilen hak inançlara davet etmişlerse, kuru akılcılar da insanlığı yanıltmışlar ve kendileri de fahiş yanılgılara düşmüşlerdir.

     Batıl inançlardan söz ederken önce uğursuzluk diye kabul edilen ve insanlara vehim aşılayan şeylerden söz edelim: İnsanlar arasında yayılıp kökleşmiş bir takım batıl inanç ve saplantılar vardır. Bunlar, bir işin yanlış olarak devam etmesine veya teşebbüs halinde iken terk edilmesine sebep olur. Bu gibi batıl ve yanıltıcı telakkilerden biri de bazı şeylerde UĞURSUZLUK bulunduğu inancıdır. Bunlardan bir kısmı, cahiliye devrinden intikal etmiş, bazısı hudut komşumuz bulunan milletlerden sıçramış ve ilimden nasibini almamış insanların dimağlarında yaşama imkânı bulmuştur.

     Uğursuzluk inancı, kuvve-i vahimeye yerleşmiş yanlış bir saplantıdır ki, yersiz bir vehimle sahibini korkaklaştırır ve teşebbüs ettiği işten vazgeçirir. Uğursuzluk telakkisi, kimin kafasına yerleşirse hem işine hem de inancına zarar verir. En büyük tahribatı, İslami inançlara zarar vermesidir. Uğursuzluk vehmine kendini kaptıran kimse, farkında olmayarak evinde öten baykuştan, kapısının önünde uluyan köpekten, yolunun üzerinde gördüğü kuşun isminden veya cisminden yersiz manalar çıkarıp kalbinde batıl inançların yeşermesine ve Allah’tan başka bir varlığın kişiye zarar verebileceği inancına kendini kaptırmış olur.

     Cahiliye devrinin hurafeye dayalı telakkilerini, o karanlık devirlerin fosilleşmiş telakkileri ve değişik şeylere dayandırılmış uğursuzluk iddialarını kökünden yıkan ve onun yerine İslam inançlarını, akla ve hikmete dayalı düşünceyi yerleştiren ve beşeriyete en doğru inançları tebliğ eden Peygamberimiz (SAV) bizleri bir hadislerinde uyarmakta ve şöyle buyurmaktadır:

لاعدوىولاطيرة ولاهآمةولاصفر.

 

     “(İslam inançlarında) hastalığın (kendiliğinden) sirayeti yoktur. Kuş (ötme) uğursuzluğu da yoktur, baykuş ötmesi(nin menfi bir tesiri) yoktur, safer ayı(nın getirdiği bir haramlık ve uğursuzluk) da yoktur.”

     Bir diğer hadis-i şeriflerinde de şöyle buyurmaktadır:

 

أحسنهاألفأل ولاتردمسلمافإذارأىأحدكم مايكره فليقل:اللهم لايأتىبالحسنات ألآأنت ولايدفع السيآت إلآأنت ولاحولولاقوة إلابالله.

 

     “Bunun en güzeli (ve zararsız olanı), FE’L’dir. (Uğursuzluk vehmi) hiçbir Müslüman’ı (işinden ve yolundan) geri çevirmesin. Biriniz hoşlanmadığı bir şey(in kalbinde tesirini) görürse Ya Allah, hayrı ancak sen getirirsin, kötülükleri zatından başka uzaklaştıracak (hiçbir güç) yoktur. La havle vela kuvvete illa billâh desin.”

     Allah Rasülü Peygamberimiz (SAV)’in ikazları ile uyanan ve İslamî ölçülere dayanan kimseler dalalete düşmez ve sapık insanların elinde oyuncak olmaktan kurtulur. Şu hususu unutmamak gerekir: İslamî ölçüler dikkate alındığı zaman, yasaklanmış olan şeyin aksi istikametinde hareket etmek, İslam’a en uygun bir yol olmaktadır. Bu noktadan meseleye yaklaşıldığı zaman, uğursuzluk telakkisinin zıddı olan HAYRA YORMA Allah Rasülü’nün (SAV) sünneti ve hatadan arındırılmış düşünce tarzı olmaktadır.

     Yukarıdaki hadis-i şerif’te yer alan FE’L kelimesi, dilimizde kullanılan ve uygulanan FAL kelimesi ile karıştırmamak gerekir. Kahve falı, bakla falı ve iskambil falı gibi isimlerle bazı muhitlerde ortaya konulan şeyler, GAİBDEN HABER VERME hevesine kalkışan kimselerin batıl davranışlarıdır. Bunlara dinimizin verdiği isim, KEHANET’tir.

     Teşebbüs edilecek bir iş veya satın alınacak bir şey hakkında kalbe saplanacak uğursuzluk vehmi, tevekkül inancı ile imha ve dini esasları tetkik etmekle tashih edilebilir. Her türlü karamsarlık, inanç zayıflığından ve dini iyi öğrenmemiş olmaktan doğmaktadır. Nassın bulunduğu yerde içtihada müsaade etmeyen, sarahatin bulunduğu yerde delaletle hüküm vermeyi doğru bulmayan İslam, bu gibi sağlam kaynakların karşısında evham ve hurafelere asla hayat hakkı tanımamıştır.

     Batıl inançların bazı insanlarda yanlış davranışlara sebep olduğu görülmektedir. Yapılan hatalı işler o şahsın içinin aynası mesabesindedir. Çünkü yanlış bir akideye saplanan kişi, batıl inancın tesiriyle, dinimizin ölçülerine ters düşen bir fiil yapmış olmaktadır. Bu hatalı davranışları örneklendirelim:

                                         

NAZAR BONCUĞU TAKMAK

 

     Sağlığımızı ihlal eden maddi sebepler olduğu gibi, vücudumuzu hastalandıran, ruh ve beden münasebetlerini bozan manevi amiller de vardır. Bunlardan biri insan arız olursa, ruhu rencide olur ve cesedi hastalanır. Tıbbi cihazlarla tespit edilen maddi bir sebep bulunmadığı halde insan yatağa düşer, yemekten içmekten kesilir. Ruh ve onun libası buluna vücut ıstırap çeker, sarsıntılar geçirir ve rakibinin sırtını yere getiren pehlivanları yatak esiri yapar. İnsanın hastalanmasına yol açan ve maddi sebebi teşhis edilemeyen hastalıklardan biri de nazar değmesidir.

     Öfkenin insana nasıl menfi bir tesiri olursa, kötü bakışların da zararı vardır. Nazar değmesinin ilmi bir tarifinin yapılamayışı ve nasıl olduğunun bilinemeyişi, hastalığa sebep olan amilin maddi olmayışıdır. Nazarın keyfiyeti henüz keşfedilmiş olmasa da nazar değme işi bir gerçektir. Temelinde düşmanlık, haset ve kıskançlık yatan nazar, ruhun penceresi olan gözden sıçrayan düşmanca bakışların karşıdaki varlığa saplanması ve elektrik şerraresi gibi çarpıcı bir tesir icra etmesidir.

     Nazar isabetinin bir kısmı, elektrik çarpması gibi, hastalanmaya hatta bile ölüme yol açar. Bazı bakışlarda manyetize etmeyi andıran çekici bir tesir yapar ve hastayı meclup bir hale getirir. Bir ok gibi saplanan bu bakışa İSABET-İ AYN, GÖZ DEĞMESİ, kısaca NAZAR adı verilir. Nazar sadece insanlar üzerinde değil diğer canlılar, hatta ekilmiş ve dikilmiş şeyler üzerinde de tahribat yapar. Nazar gerçektir. Peygamberimiz (SAV) bir hadis-i şeriflerinde:

ألعين حق تستنزل الحالق.

 

     “Nazar gerçektir, yüksek dağı bile (ufalayıp) hakir eder.”

     Bir diğer hadislerinde de:

 

ألعين تدخل الرجل القبر وتدخل الجمل القدر.

 

     “Nazar adamı kabre, deveyi kıdre (çömleğe) koyar.”buyurmuşlardır.

     İnsanın üzerinde müspet veya menfi tesir yapan amiller vardır. Kızdığı şahsı görünce yüzü kızarır, korktuğu kimse ile karşılaşınca, rengi sararır. Gözü dokunaklı insanın bakışları da böyle bir tesir icra eder. Kötü bir kimsenin nefsi, kıskançlık ve kin ile alçalmanın en alt seviyesine iner. Bu halet-i ruhiye içinde bulunurken bir şeye bakacak olsa, karşıdaki varlığa zararlı olur. Hakikatleri tespit ve tarif eden Peygamberimiz (SAV) bir hadislerinde şöyle buyurmaktadır:

لاشيءفىالهام والعين حق.                              

     “Baykuşta (uğursuzluk diye) bir şey yoktur, fakat nazar değmesi haktır.”

     Nazar hakkında İslamî görüşleri açıkladıktan sonra mühim bir noktayı anlatalım: O da nazar değmesinden korunmak için üzerinde göz resmi bulunan nazar boncuğundan medet ummak ve onu bebeklerin omuz kısmına takmaktır. Bu davranış tamamen yanlış ve batıl bir inancın tezahürüdür. Boncuk ve benzeri şeylerden fayda ummak, İslamî ölçülere ters düşen bir inanç olmaktadır.

     Nazar değmesinin zararından korunabilmek için Allah’a dua ve iltica etmeli, şöyle niyaz etmeliyiz: “MÂŞÂ ALLAHÜ LÂ HAVLE VELÂ KUVVETE İLLÂ BİLLÂH” demeli ve Allah’ın himayesine iltica edip ancak O’na sığınmalıyız.

                        

RUH ÇAĞIRMA

 

     İnsanın ruhu vücuttan ayrıldıktan sonra âlem-i berzah’taki yerine gider. Kâfirlerin ruhu berzah cehenneminde mahpus bulunmakta, müminlerin ervahı ise berzah âlemindeki yerinden bazı mübarek günlerde ilahi bir izin ile çıkabilmekte ve evini, evladını ve dostlarını ziyaret etme fırsatını bulmaktadır.

     Ruh çağırmakla meşgul olan kimselerin yaptıkları davet üzerine gelen, o kimsenin ruhu değil, hayatta iken bu şahsa musallat olan ve onu azdırıp saptırmak için yanından ayrılmayan şeytandır. Ruh çağırmakla meşgul olan kimsenin yaptığı davet, hava dalgalarına intikal ettiği zaman bu çağrıyı duyan şeytan, bu batıl işlerle meşgul olanları daha fazla saptırmak için, hemen gelmekte ve onları yalan yanlış cevaplarla dalalet batağına saplamaya çalışmaktadır.

     Gayri Müslimlerin ruhları berzah cehenneminde hapse mahkûm bulunmaktadır. Onu buradan getirmeye kimse muktedir olamaz. Müslüman ruhu ruh çağıranın daveti ile gelmez. Zira berzah âlemindeki mahallinden ayrılıp bu âleme gelmesi, ancak ilahi bir izinle olmaktadır. Ruh çağıran kimsenin ne hatırı için ne de onun tesiri ile hiçbir ruh onun davet mahalline gelmez. Gelen ancak şeytandır.

 

TÜRBELERE MUM YAKMAK VEYA BEZ BAĞLAMAK

 

     Bir türbede medfun bulunan Allah dostunun mum ile aydınlatılmaya ihtiyacı yoktur. O, dünya hayatında iken kalbini imanla, dilini zikir ve Kur’an’la aydınlatmış bulunmaktadır. Yapılacak en doğru hareket, Kur’an-ı Kerim okuyarak onun ruhuna bağışlamaktır. Böyle bir zatın türbesinin penceresindeki demirlere veya kabirdeki mezarının baş veya ayakucundaki ağaca bez bağlamak ta İslamî ölçülere uymayan batıl davranışlardır.

 

MEZAR TAŞININ ÜZERİNE ÖLEN KİMSENİN RESMİNİ KOYMAK

 

     Bu davranış, bazı yörelerde görülmekte olan batıl bir davranıştır. Ölen kimsenin kabrinin başına dikilecek bir taşa ancak adı ve soyadı yazılabilir. Bunun dışında başka bir şey yapılmamalı ve Allah’ın isimlerinden olan EL-BAKİ isminin başına HÜVE zamirini ekleyip HÜVEL BAKİ ibaresi yazdırılmamalıdır. Çünkü zamanla bu taş düşmekte veya sökülmekte ve bu mübarek isim ayaklar altında çiğnenmektedir.

 

CENAZEYE ÇİÇEK VEYA ÇELENK GÖNDERMEK

 

     Bu yanlış adet, Hind Mecusilerinin uyguladığı bir davranış olarak diğer gayri Müslim milletlerin memleketlerine de sıçramış bulunmaktadır. BERNARDIN DE SAİNT PİERRE’in eseri olan HİNTLİ KULUBESİ adlı kitapta kocası ölmüş olan bir kadının, onun kabrine giderken buketlenmiş çiçek götürdüğü ifade edilmektedir.

     Bu batıl adet çeşitli yollarla Avrupa’ya, oradan da memleketimize intikal etmiştir. Bu yanlış ve batıl iş terk edilip yaz-kış yaprağını dökmeyen cinslerden bir ağaç kabrin baş veya ayakucuna dikilmelidir. Zira bu ağacın yaprakları Allah’ı tesbih ederler. Kabirde medfun bulunan kişi de bundan faydalanmış olur.

 

BURÇ TAKMAK

 

     Kişinin doğduğu ay hangi burç zamanına tesadüf ediyorsa, altın veya gümüşten o burcu simgeleyen bir resim yaptırıp çocuğun omzuna veya büyük şahısların, parmağına takacağı yüzüğün üzerine burç koydurması da bu batıl davranışlardan biridir. İnsan hayatının saadet veya sefaletini doğduğu ayın burcuna bağlamak, İslamî ölçülere ters düşen bir inanç olmaktadır. Kişinin karşılaşacağı haller, ancak takdir-i ilahinin sonucu olmaktadır.

KÖPEK ULUMASI VEYA BAYKUŞ ÖTMESİ

 

    Bazı yörelerde evin bahçesindeki köpeğin ulumasından veya oturulan meskenin çatısında baykuş ötmesinden vehme dayalı bir korkuya kendini kaptıran insanlar, köpeği döverek, baykuşu kovarak veya silahla öldürerek, endişelendiği husustan kurtulmaya çalışmaktadır. Allah’ın takdiri olmadıkça bahsi geçen hayvanların uluması veya ötmesi sebebiyle kişiye kötülük erişmez.

 

KAYNAK : KÜRSÜDEN MÜ’MİNLERE VAAZLAR         MEHMET EMRE


Yorumlar - Yorum Yaz
Aydın Gökçe Bey'e Teşekkür
Sitemize Vaaz Ansiklopedisi olarak eklediğim bölüm Aydın Gökçe'nin Almanya'da görevli iken çeşitli kaynaklardan yaptığı vaazları alfabetik sıraya almasıyla oluşmuştur. Kendisine teşekkür ediyorum.
Bu vaazlar ayrıca Dosyalar bölümünde de yer almaktadır. Vehbi Akşit
Vaaz Ansiklopedisi
VAİZLER KÜTÜPHANESİ
Hadislerle İslam
İslam Ansiklopedisi
Kur'ani Site
Hava Durumu
Döviz Bilgileri
AlışSatış
Dolar32.432432.5624
Euro34.631634.7704
Saat