• Anasayfa
  • Favorilere Ekle
  • Site Haritası
  • https://www.facebook.com/groups/vaazdokumanlari/
  • https://api.whatsapp.com/send?phone=+905321561576
  • https://www.twitter.com/@vaazsitesi
Üyelik Girişi
Vaaz Kategorileri
Ziyaret Bilgileri
Aktif Ziyaretçi6
Bugün Toplam99
Toplam Ziyaret5141396
Site Haritası
Takvim
Vaaz Dokumanları

Hucurat Suresi: 11-12. Ayetler

HUCURAT SURESİ – 11/12. AYETLER

 

يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا لَا يَسْخَرْ قَومٌ مِّن قَوْمٍ عَسَى أَن يَكُونُوا خَيْراً مِّنْهُمْ وَلَا نِسَاء مِّن نِّسَاء عَسَى أَن يَكُنَّ خَيْراًمِّنْهُنَّ وَلَا تَلْمِزُوا أَنفُسَكُمْ وَلَا تَنَابَزُوا بِالْأَلْقَابِ بِئْسَ الاِسْمُ الْفُسُوقُ بَعْدَ الْإِيمَانِ وَمَن لَّمْ يَتُبْ فَأُوْلَئِكَ هُمُ الظَّالِمُونَ:يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا اجْتَنِبُوا كَثِيراً مِّنَ الظَّنِّ إِنَّ بَعْضَ الظَّنِّ إِثْمٌ وَلَا تَجَسَّسُوا وَلَا يَغْتَب بَّعْضُكُم بَعْضاً أَيُحِبُّ أَحَدُكُمْ أَن يَأْكُلَ لَحْمَ أَخِيهِ مَيْتاً فَكَرِهْتُمُوهُ وَاتَّقُوا اللَّهَ إِنَّ اللَّهَ تَوَّابٌ رَّحِيمٌ:

 

             MEALİ :

 

     11-) “Ey iman edenler! Sizden bir kavim diğeriyle alay etmesin. Olabilir ki alay edilenler, alay edenlerden daha hayırlıdır. Bir kısım kadınlar da diğerleriyle alay etmesinler. Umulur ki alay edilen kadınlar, alay eden kadınlardan daha hayırlıdır. Kendi kendinizi ayıplamayın, kötü lakaplarla sataşıp atışmayın. İman nimetine eriştikten sonra din ve ahlak sınırlarını aşmakla ilgili isim ne kötüdür. Kim tevbe etmezse, işte onlar, evet onlar zalimlerdir.

     12-) “Ey iman edenler! Zannın çoğundan kaçının. Şüphesiz ki zannın bir kısmı günahtır. Birbirinizin gizli hallerini araştırmayın. Sizden biriniz, ölen kardeşinin etini yemek ister mi? Ondan tiksinirsiniz. Allah’tan korkun. Şüphesiz ki Allah tevbeleri çokça kabul edendir, çok merhametlidir.”   (HUCURAT SURESİ – 11/12. AYETLER)

 

İNİŞ SEBEBİ

 

     Ashab-ı Kiram’dan Sabit b. Kays (RA)’ın kulakları ağır işittiğinden, mecliste Hz Peygamber (SAV)’e en yakın yere oturmayı tercih ederdi. Bir gün sabah namazına biraz gecikerek geldiğinde, ancak bir rekâtına yetişebilmişti. Hz Peygamber (SAV) selam verince o kalkıp yetişemediği rekâtı kılıp tamamlarken herkes Resülullah (SAV)’ın huzurunda yerini almış oldu. Sabit b. Kays namazı bitirip selam verdikten sonra kalktı ve Hz Peygamber (SAV)’e yakın oturabilmek için cemaatin omuzlarını aşarak ilerlemeye başladı. O kadar ki, Hz Peygamber (SAV)’le arasında bir adam kaldı. Onu da aşmak isteyince, adam ona: “Otur oturduğun yere, zaten yeterince cemaati rahatsız edip buraya kadar geldin.” dedi. Bunun üzerine Sabit b. Kays (RA) oturdu ama o adama karşı içinde bir öfke belirdi. Toplantı sona erip Ashap dağılmaya başlayınca, Sabit b. Kays (RA) o adamı çimdikleyip: “Sen kimsin?” diye sordu. O da: “Ben, falan adamım.” dedi. Sabit (RA) baklayı ağzından çıkarıp: “Sen falan adam değil, falan kadının oğlusun.” diyerek onu cahiliye dönemindeki durumuyla ayıplayıp kınadı ve alaya aldı.

     Bunun üzerine yukarıdaki ayetler nazil oldu.

     Diğer bir rivayete göre: Beni Temim Kabilesi’nden gelen temsilciler; İslam’a ilk girenlerden Ammar, Habbab, Bilal, Süheyb, Salim ve benzeri fakirleri alaya alıp onların perişan hallerine gülmüşlerdi. O nedenle bu ayetler inmiştir.

     Ayrıca Hz Safiye (RA) hakkında bazı kadınlar: “Yahudi kızı Yahudi” diye dedikodu yapmışlardı. Hz Safiye (RA) buna üzülerek olup bitenleri Hz Peygamber (SAV)’e anlattı. Hz Peygamber (SAV) ona: “Üzülme ve sen onlara atam Harun (AS)’dır ve amcam Musa (AS)’dır; kocam da Hz Muhammed (SAV)’dir deseydin ya.” buyurarak teselli etti.

     Başka bir rivayete göre: Ebu Cübeyr b. Dahhak şöyle haber vermiştir: “11. Ayet, Beni Seleme Kabilesi hakkında inmiştir. Şöyle ki: Hz Peygamber (SAV)’in Medine’ye teşriflerinde bizden her adamın iki, üç ismi vardı. Adam o isimlerinden biriyle çağrılınca, arkadaşlar: “Ya Rasülallah! O, bu isimle çağrılmaktan hoşlanmaz.” derlerdi. Bunun üzerine: “Kötü lakaplarla sataşıp atışmayın.” mealindeki ayet indi.

 

İLGİLİ HADİSLER

 

     Abdullah b. Ömer (RA) diyor ki: “Hz Peygamber (SAV)’i Kâbe’yi tavaf ederken gördüm, şöyle diyordu: “Ne güzelsin sen, kokun da ne kadar hoştur. Ne kadar çok büyüksün ve ne kadar çok tazime layıksın. Muhammed’in canını kudret elinde tutan zata yemin ederim ki, Allah yanında müminin hürmeti senin hürmetinden daha büyüktür.”

     “Zandan sakının. Çünkü zan, sözün en yalanıdır. Birbirinizin gizli hallerini araştırmayın; birbirinizin (özel hayatına) göz ve kulak dikip (kusur aramayın); birbirinizi kötülüğe teşvik etmeyin; birbirinizi kıskanmayın; birbirinize kızıp öfkelenmeyin; birbirinize (küsüp) arkanızı çevirmeyin. Ey Allah’ın, kardeş olun. Hiç bir Müslüman’a kardeşiyle üç günden fazla küs kalmak helal olmaz.”

     “Üç şey ümmetim hakkında sürüp giden kötü hasletlerdendir:

     1-) Kötü zan beslemek  2-) Haset etmek  3-) Bazı şeyleri uğursuz saymak

Bunun üzerine soruldu: “Ya Rasülallah! Bunları gidermenin yolu nedir?” Hz Peygamber (SAV) cevap verdi: “Zanna kapıldığında araştırıcı olma. Haset ettiğinde Allah’tan bağışlanma dile. Bir şeye bakıp uğursuz saydığında (onun vehim olduğunu düşünerek) üzerinde durma geç.”

     “Kim bir müminin ayıbını gizleyip örterse, toprağa diri gömülen bir kız çocuğunu diriltmiş gibi (sevap kazanmış) olur.”

     “Adamın biri sordu: Ya Rasülallah! Gıybet nedir? Hz Peygamber (SAV) cevap verdi: “Kardeşini hoşlanmayacağı şeyle anmandır.”

     “Müslüman’ın her şeyi: Malı, ırzı ve kanı Müslüman’a haramdır. Müslüman’a şer olarak Müslüman kardeşini küçümseyip horlaması yeter.”

 

İSLAM AHLAKINDA FERDİ VE TOPLUMSAL MÜNASEBETLER

 

يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا لَا يَسْخَرْ قَومٌ مِّن قَوْمٍ عَسَى أَن يَكُونُوا خَيْراً مِّنْهُمْ وَلَا نِسَاء مِّن نِّسَاء عَسَى أَن يَكُنَّ خَيْراًمِّنْهُنَّ وَلَا تَلْمِزُوا أَنفُسَكُمْ وَلَا تَنَابَزُوا بِالْأَلْقَابِ بِئْسَ الاِسْمُ الْفُسُوقُ بَعْدَ الْإِيمَانِ وَمَن لَّمْ يَتُبْ فَأُوْلَئِكَ هُمُ الظَّالِمُونَ:

 

     “Ey iman edenler! Sizden bir kavim diğeriyle alay etmesin. Olabilir ki alay edilenler, alay edenlerden daha hayırlıdır. Bir kısım kadınlar da diğerleriyle alay etmesinler. Umulur ki alay edilen kadınlar, alay eden kadınlardan daha hayırlıdır. Kendi kendinizi ayıplamayın, kötü lakaplarla sataşıp atışmayın. İman nimetine eriştikten sonra din ve ahlak sınırlarını aşmakla ilgili isim ne kötüdür. Kim tevbe etmezse, işte onlar, evet onlar zalimlerdir.”

 

     Kur’an, gerek ferdi gerekse toplumsal ilişkilerde herkesin kişiliğini, şeref ve itibarını korumayı öngörür ve Peygamberler dışında kusursuz, günahsız ve hatasız insan olamayacağına göre, kişileri ve toplumları kusurlarıyla değil, iyilik ve meziyetleriyle değerlendirmeyi emreder. Ancak azgınlık, taşkınlık ve ahlaksızlıkta ileri gidip zararlı düzeye gelenlerin tedip edilmesini ve başkalarının onlar hakkında uyarılmasını tavsiye etmekte bir sakınca görmez.

     Böylece İslam dünü; güvenli, huzurlu, ahenkli ve edepli bir toplumu oluşturmada beşeri ilişkilerin sağlıklı yürütülmesi için altı prensip ortaya koymuştur:

     1-) Bir toplum, bir kabile veya aşiret; bir aile, bir fert diğeriyle alay etmesin. Olabilir ki alay edilenler, alay edenlerden daha hayırlıdır. Zira her fert, aile ve toplum, başkasıyla uğraşmaktansa, önce kendisindeki kusurları, kötülükleri, ölçüsüzlükleri görüp gidermeye çalışmalıdır. Aksine bir tutum, İslam’ın getirdiği din kardeşliğini zedeler, hatta yıkabilir.

     2-) Kadınlar da birbirlerini alaya almasınlar. Sağlıklı, faziletli bir toplum, iffetli ve vakarlı hanımlarla ölçüsünü bulabilir. Birbirleriyle soyluluk, zenginlik, lüks ve konfor yarışına giren kadınlar, bağlı bulundukları aile ve topluma, sonra da millete zarar vermekle kalmaz, ekonomik sıkıntıya ve gayesiz, havai kuşakların yetişmesine de sebep olabilirler.

     3-) Kendi kendinizi de ayıplamayın. Tevhid inancının gölgesinde bir araya gelenler, kardeşlik bağlarıyla bir bütünlük arz ederler. Birini ayıplayan, dolayısıyla kendini ayıplamış olur. Ayıplanacak bir söz söyleyen veya öyle bir davranışta bulunan kimse de dolayısıyla bağlı bulunduğu toplumu ve aileyi ayıplamış sayılır.

     4-) Kötü lakaplarla sataşıp atışmayın. Müslüman her bakımdan saygılıdır, edeplidir ve terbiyelidir. Başkasını üzecek söz ve davranıştan kaçınması, imanının gereğidir. O bakımdan din kardeşini üzecek bir kardeşle çağırması haram kılınmıştır.

     5-) İman nimetine eriştikten sonra din ve ahlak sınırlarını aşmakla ilgili isim ne kötüdür. Şüphesiz aklı eren bir insan için “MÜMİN” ve “KUL” sıfatları ne güzeldir. Buna eriştikten sonra başka yakışıksız isim ve sıfatlar takınmak veya takmak kişiliği zedeler, iman vakarına ters düşer. Aynı zamanda edep ve terbiyeyi, sevgi ve saygıyı bozar.

     6-) İnsan mayası itibarıyla bu gibi günah ve kusurlara kayabilir. Önemli olan, kusur ve günahı idrak edip hemen Allah’a dönmesini, tevbe ve istiğfarda bulunmasını bilmesidir. Aksi halde kişi zalimler sınıfına girer ve ona göre geleceğini hazırlar. İmandan kaynaklanan böyle bir duygu ve düşünce, nefsi kontrol altında tutar ve kişinin içinde manevi bir bekçi olarak görev yapar.

 

TOPLUMUN GÜVEN VE AHENGİNİ BOZAN ÜÇ ŞEY

 

يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا اجْتَنِبُوا كَثِيراً مِّنَ الظَّنِّ إِنَّ بَعْضَ الظَّنِّ إِثْمٌ:

 

     “Ey iman edenler! Zannın çoğundan kaçının. Şüphesiz ki zannın bir kısmı günahtır.”

 

     Kur’an, din kardeşliğinin lüzumu üzerinde durduktan sonra, bunu takva temeline, takvayı da iman esasına bağlamıştır. Ferdi ve içtimai münasebetlerin bu doğrultuda devamını sağlamak için altı prensip koymuştur. Ayrıca toplumun ahenk, güven ve huzurunu ayakta tutmak için de üç şeyi haram kılmıştır:

     1-) Başkası hakkında kötü zan beslemek

     2-) Başkalarının gizli hallerini araştırmak

     3-) Gıybet etmek, toplum arasında söz götürüp getirmek

     Kötü zan, hadislerde ifade edildiği üzere, yalanın en kötüsüdür. İnsanı, gerçeği bilmeden yorum ve yargıda bulunmaya iter. Böylece o, yalanla imanın birbirine zıt şeyler olduğunu düşünmez; her yalanın takva ile bir arada bulunmasının mümkün olamayacağını hesaba katmaz. Sonunda kişi şüphelere kapılıp şunun bunun hakkında kötü zan besleye besleye imanını zayıflatır ve takva havasından uzaklaşır.

     Ancak zannın hepsinin böylesine tehlikeli ve günah olduğu söylenemez. Çünkü İslam şeraitinin ibadetle ilgili bölümlerinde “ZANN-I GALİB” e yer verilmiştir. Kıyas, haber-i vahid ve benzeri hususlar da bu cümledendir. O halde Kur’an ve hadislerde yer verilen zan; şüphe doğuran,zarar veren “KÖTÜ ZAN” dır. Unutmamak gerekir ki, “GIYBET” te “ZAN” da Kur’an’ın anlatımıyla “İSM” doğurur, yani günah meydana getirir ve bu da uhrevi cezayı hazırlar. Bu günahlardan sonra, pişmanlık duyup tevbe ve istiğfarda bulunulduğu takdirde, Allah çok bağışlayan ve çok merhamet edendir. Onun günahkâr kulunu bağışlaması umulur.

 

KAYNAK : İLMİN IŞIĞINDA ASRIN KUR’AN TEFSİRİ     CELAL YILDIRIM


Yorumlar - Yorum Yaz
Aydın Gökçe Bey'e Teşekkür
Sitemize Vaaz Ansiklopedisi olarak eklediğim bölüm Aydın Gökçe'nin Almanya'da görevli iken çeşitli kaynaklardan yaptığı vaazları alfabetik sıraya almasıyla oluşmuştur. Kendisine teşekkür ediyorum.
Bu vaazlar ayrıca Dosyalar bölümünde de yer almaktadır. Vehbi Akşit
Vaaz Ansiklopedisi
VAİZLER KÜTÜPHANESİ
Hadislerle İslam
İslam Ansiklopedisi
Kur'ani Site
Hava Durumu
Döviz Bilgileri
AlışSatış
Dolar32.451932.5820
Euro34.798834.9382
Saat