• Anasayfa
  • Favorilere Ekle
  • Site Haritası
  • https://www.facebook.com/groups/vaazdokumanlari/
  • https://api.whatsapp.com/send?phone=+905321561576
  • https://www.twitter.com/@vaazsitesi
Üyelik Girişi
Vaaz Kategorileri
Ziyaret Bilgileri
Aktif Ziyaretçi2
Bugün Toplam803
Toplam Ziyaret5137895
Site Haritası
Takvim
Vaaz Dokumanları

Aile içi Şiddet ve Töre Cinayetleri

AİLE İÇİ ŞİDDET VE TÖRE CİNAYETLERİ

            Her insan, Allah�ın kulu olması dolayısı ile saygındır, doğuştan bir takım hak ve özgürlüklere sahiptir. Hak ve özgürlükler, gerekçesiz,yetkisiz ve orantısız bir şekilde kısıtlanamaz. Bazı haklar, belli durumlarda,örf,kanun ve imkansızlık vs sebeplerle kısıtlanabilse de şiddet, hiçbir gerekçe ile meşru ve mazur görülemez.

            Geleneksel Türk toplumunda şiddet ve bu bağlamda aile büyüğünün dayak atması mazur görülüyor. Atasözlerimize bile girmiş: �Kızını dövmeyen dizini döver, oğlunu dövmeyen kesesini döver�,�Karının karnından sıpayı, sırtından sopayı eksik etmeyeceksin�   Bu sözler, arasözü bile olsa hoş görülemez.

            Kadına karşı şiddet ve dayak dinimize aykırıdır.

Peygamberimiz (s.a.v), �Kadını eşek gibi dövüp, günün sonunda onu koynunuza almanız olacak şey midir?� hadis-i şerifi ile hanımlarını dövenleri tenkit etmiştir.

            Dayak, bir terbiye yöntemi değildir, ıslah edici bir müeyyide de değildir. Dayak, insanın hem psikolojisinde telafisi imkansız izler bırakıyor hem de fiziki darbelerle bedende hasarlara yol açıyor.    

            Dayak, acziyetin ve çaresizliğin bir ifadesidir. Kendisini güçlü hisseden, karşısında zayıf gördüğü birine dayak atar.  Kavgada dövüleceğini bilen biri, baştan bu işe hiç girişmez.  O halde dayak, güçlünün zayıf olanı ezmesi anlamına geldiğinden ahlaki de değildir.

            Kusurlu bir durum karşısında mutlaka bir müeyyidenin uygulanması gerektiğini düşünüyorsanız, karşınızdakini, bazı haklardan mahrum bırakma ve istediğini karşılamama gibi yaptırım gücü etkili olan yöntemlere başvurulabilirsiniz. Son çare olarak boşanma dahi gündeme gelebilir ama dayak asla akla gelmemelidir.

            Hiç kimse, aile içi şiddeti, aile mahremiyeti kapsamında, karışılamaz özel bir konu olarak göremez.  Çünkü aile içi şiddet önce aile yapısını bozuyor, bu da dolaylı olarak toplumun bozulmasına yol açıyor. Çocuklar bu olaydan fazlası ile etkileniyorlar, çocukların da psikolojisi  hasar görüyor. Şiddeti izleyen yada bizzat şiddete maruz kalan çocuk ya içe kapanmayı ve pasifize olmayı tercih ediyor yada saldırganlaşıyor.

            Aile içi problemlerin TV�lerde ulu orta konuşulması da çare değildir. Ailevi problemlerin ele alındığı programlardan   sonra, küçük düşürüldüğü gerekçesi ile cinayet işleyenler de olmuştur. Ailevi  problemlerin çözümü konusunda,  Kur�an�da Talak Suresinde, aile meclisinin kurulması ve aile büyüklerinin konuyu görüşerek makul bir çözüm bulmaları tavsiye edilmiştir.

            Kadın sığınma evleri, bir ihtiyaçtan doğmuştur. Eğer yersiz ve orantısız şiddet davranışları olmasaydı, bu tür kurumlara da gerek duyulmayacaktı.

             Dayak olayında aklınızı ve gücünüzü kontrol edemezsiniz. Çatışmanın nasıl sonuçlanacağını kestiremezsiniz. Döverken vurulan darbe, karşınızdakinin can alıcı bir yerine isabet etse, yada kendisini sakınmak için yaptığı refleksle başını bir yere çarpsa, öldürücü yada sakat bırakıcı bir darbeye maruz kalabilir. Bu sebeple dayak lugatımızdan  çıkmalıdır.

            Sadece hanımlar değil, çocuklara karşı da şiddet uygulanmamalıdır.

  • Her hatanın dayakla cezalandırılması,terbiyede bir yöntem olarak kullanılması,
  • Çocuğun erken yaşta çalıştırılması,
  • Kız çocuklarının erken yaşlarda evlendirilmesi,
  • İstenmeyen hamileliklerin kürtajla sonlandırılması,
  • Evlilik dışı bebeklerin hastanelere, sokaklara ve cami avlusuna bırakılması, vd uygunsuz davranışlar da

çocuk istismarının ve çocuğa karşı şiddetin belli başlı örnekleridir.

      Şiddete maruz kalan çocukların da büyüdüklerinde şiddet uyguladıkları ve halen şiddet uygulayanların da küçükken şiddet görmüş kimseler oldukları tespit edilmiştir.

      İbni Haldun bundan 700 yıl önce okullarda dayağın yasaklanması gerektiğini söylemiştir. Çünkü, dayak yiyen çocuk, özgüvenini kaybeder, pısırık olur, girişimcilik ruhu kaybolur,bu da gelecekte devletin ekonomik gücünün zayıflamasına yol açar, der.

      Enes bin Malik, yetiştirilmek üzere annesi tarafından Peygamberimize verilmiş, alim bir sahabidir. Enes bin Malik�in, çocukluğu ve gençliği Peygamberimizin yanında geçmiştir. Enes bin Malik şöyle bir olay anlatıyor:  �Peygamberimiz, bana hiç kızmamıştır, bir defasında beni bir yere göndermişti, bende yolda çocukları görünce onlarla birlikte oyuna daldım ve Peygamberimizin verdiği görevi unuttum. Bir süre sonra Peygamberimiz geldi, hafifçe kulağımdan tutarak, �Ben sana ne söyledim, sen ne yapıyorsun� diyerek beni ikaz etti.

      Dayak olayında asıl vahim bir durum da,  aile büyüğünün uygulayacağı şiddetin toplumca da tolere edilmesidir. Tabiî ki döver, o da söz dinleseymiş, deniliyor.

       Aile içi anlaşmazlıklar, medenice konuşularak ve müzakere edilerek halledilmelidir. Aklın yolu birdir derler, eğer taraflar iyi niyetli iseler mutlaka bir çözüm yolu bulunacaktır. Eğer meydana gelen olay affedilmesi çok zor bir durum ise, ahlak dışı bir olay söz konusu ise eşini uygunsuz bir halde bulmuşsa, şahit de varsa onlarla mahkemeye başvurur, eğer şahit gösteremiyorsa  aile meclisinin hakemliği huzurda lanetleşme yöntemine başvurulur. Buna lian olayı denir. Kadın kötü bir iş yapmadığına dair dört kez yemin eder, eğer yaptıysam, Allah�ın laneti üzerime olsun, der. Adam da dört kez, ben olayı gördüm, eğer yalan söylüyorsam, Allah�ın laneti üzerime olsun, der. Bu karşılıklı lanetleşmeden sonra boşanmış sayılırlar.

      Kadına ve çocuğa karşı şiddet, İnsan Hakları Evrensel Beyannamesine, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi, Kadına Karşı Her Türlü Şiddetin Önlenmesi Sözleşmesine ve Çocuk Hakları sözleşmesine de aykırıdır ve suçtur.

      Töre yada Namus Cinayetleri, kadına karşı uygulanan şiddetin en ağırıdır. Cinayet, her halükarda cinayettir. Cinayetin başına namus yada töre gibi masum kelimeleri ekleyince cinayet meşru hale gelmez. O zaman cinayeti işleyen de töre katili yada namus canisi olmaktadır. Bir cinayette, biri mezara diğeri hapse giriyor. Çocuklar ortada kalıyor, perişan oluyorlar. Böyle bir sonucu aklı başında kim arzular.  

      Eğer ortada gerçekten bir ahlaksızlık varsa, bu işi yapanlar bekarsa evlendirilir, evli iseler  boşanırlar. Konu önce adliyeye sonra da adli ilahiye havale edilir. �Efendim, ben öyle bir durumda insan içine nasıl çıkabilirim, boynuzlu derler�  kanaati çok da üzerinde durulmaması gereken mülahazalardır ve katil olmayı gerektirmez. Başkalarının bizimle ilgili değerlendirmeleri bize zarar verebilecek boyutta ise dikkate almamalıyız.  Eğer mümkünse o bölgesi terk edersiniz.  Bizim inancımıza göre hiç kimse başkasının işlediği günahtan sorumlu tutulamaz. Günah işleyen eşimiz, çocuğumuz da olsa, hesabını kendisi verecektir. Bizim görevimiz zamanında onları iyi yetiştirmek, öğüt vermek ve güzel örnek olmaktır. Buna rağmen ben şeytana uyacağım diyorsa, yapılabilecek bir şey yoktur.

      Allah her birimizi böylesi olumsuzluklardan korusun.

(Mukadder Arif YÜKSEL-İlçe  Müftüsü

01.12.2006 Cuma Vaazı Divriği Merkez Kültür Camii )


Yorumlar - Yorum Yaz
Aydın Gökçe Bey'e Teşekkür
Sitemize Vaaz Ansiklopedisi olarak eklediğim bölüm Aydın Gökçe'nin Almanya'da görevli iken çeşitli kaynaklardan yaptığı vaazları alfabetik sıraya almasıyla oluşmuştur. Kendisine teşekkür ediyorum.
Bu vaazlar ayrıca Dosyalar bölümünde de yer almaktadır. Vehbi Akşit
Vaaz Ansiklopedisi
VAİZLER KÜTÜPHANESİ
Hadislerle İslam
İslam Ansiklopedisi
Kur'ani Site
Hava Durumu
Döviz Bilgileri
AlışSatış
Dolar32.486832.6170
Euro34.601234.7398
Saat