İnsanca Yaşamıyı Biliyor muyuz? Caner Akdemir
Tarih: 2008-10-10
Bu gün hutbemize bir soru ile başlayacağız. Bu soruyu hepimiz açık
yüreklilikle kendi kendimize sormalıyız: Biz insanca yaşamayı ne kadar
biliyoruz? Bildiğimizi sandığımız hak, hukuk,adalet, insan hakları gibi
şeyleri nereden, nasıl, kimlerden öğrendik? Ne kadarına sahibiz?
Endazesinden geçtiğimiz eğitim ve öğrenim süreçlerinde, Dünyayı,
dünyada insanca yaşamayı, huzur içinde sabah güvenle gözümüzü açmayı
gerçek anlamda algılama ve anlama kapasitemizi köreltmiş yada yararlı
kılmış olabilirler mi? Müslüman olmamız, hatta onu yaşamamız, İslam ve
onunla ilgili meseleler hakkında ve dünyada öyle gelişigüzel konuşma
veya yaşama hakkını bize verir mi?
Sinoplu Diyojen yanlış
söylemiş. "Gölge etme" diyeceğine, keşke "gölge olma başka ihsan
istemem" deseydi hatırını soran Makedonyalı İskender'e. Siz, hesap
yaparken, bir şeyin gölgesini hesaba katar mısınız? Bence katmayın.
Çünkü gölgeler solda sıfır gibidirler; Bin tane gölge bir 'şahsiyet'
etmez, tıpkı soldaki bin tane sıfırın toplam değerinin yine sıfır
olduğu gibi. İnsanlar ya gölgedirler, ya da şahsiyet. Gölge iseler,
gölgesi oldukları biri vardır; yani kölesi oldukları biri. O birine,
siz 'gölgeci' de diyebilirsiniz. Gölgeci, insanları kendisinin gölgesi
olarak görmekten zevk duyar. Ve hiçbir gölge iradeli hareket edemez.
Bu çok karma karışık bir şey, Necip Fazıl'ın o ünlü ifadesini hatırlamamak mümkün mü: "Buzdağını hohlaya hohlaya erittik, şimdi ortalık çamurdan geçilmiyor."Kafaların
karışması, şapın şekere karışması kadar masum değil. Hatta at izinin it
izine karışması bile bu kadar zararlı sonuçlar doğurmaz.
Gölgelerin ne sevgileri gerçek sevgidir, ne de nefretleri sahici
nefret. Onlar, kendisinin patlıcanın değil padişahın dalkavuğu olduğunu
söyleyen muzip gibidirler; sevgi ve nefretleri gölgecininkine
ayarlıdır. Emirle severler, emirle nefret ederler. Oysaki şahsiyetler,
kendilerine ait bir kafa ve kendilerine ait bir yürek taşıdığının
bilincinde olan insanlardır. O kafayı düşünmek, analiz yapmak, yerinde
onaylamak ve yerinde reddetmek için; o yüreği de duymak, sevgiye değer
olanı sevmek, inanmaya değer olana inanmak, nefreti ve inkarı gerekli
olandan da nefret etmek ve reddetmek için kullanırlar. Gölgenin "ben
idraki" olmaz; dolayısıyla "omurgası" da olmaz.
Bu nedenle,
hiç bir gölge hiç bir zaman "bir başkası olmaktan" kurtulup "kendisi"
olamayacaktır. Ve omurgası olmayan hiç bir gölge, hiç bir zaman dik
duramayacaktır Onun için de, gölgeci liderler şu ezeli taktiği
uygularlar: Dama çık, merdiveni çek. Merdiveni çek ki, senden sonra
kimse senin çıktığın yere çıkamasın. Ondan sonrası kolay: Bir yandan
"Hadi aslanlarım, koşun, geride kalanı elerim!" salvoları, bir yandan
da "O kadar da değil, beni geçeni vururum!" tehditleri. Tüm sorunumuz,
insan kumaşının kalitesinde düğümleniyor. Kumaş kaliteli insanları
hayatın içine taşırsanız, kaliteli siyaset üretirler; ticarete
taşırsanız, kaliteli ticaret üretirler. Üretime taşırsanız kaliteli
üretim verirler. Eğitime taşırsanız kaliteli eğitim üretirler. Tersi de
geçerli. O halde, en akıllıca yatırım, siyasetten de, ticaretten de
önce, insan unsuruna olan yatırım. Bu kadar mahut süreçten sonra,
Müslümanlar şaşıra şaşıra şaşkına döndü. Bu kadar şaşırmalarına rağmen,
şaşırma yeteneklerini kaybetmemeleri de sevinilecek bir şey.
Onları şaşkınlıktan koruyacak tılsımlı bir reçetem yok ne yazık ki.
Onların işini kolaylaştırmak için, şöyle kullanışlı bir tasnif
önerebilirim. Tüm Müslümanlar şu iki önemli unsura dikkat etsin;
Yazılarını okudukları aydın, araştırmacı, yazar, çizer, gezer, düşünür,
konuşur, vaaz verir, konser verir, öğüt verir, nutuk verir, İslamcı,
gelenekçi, tasavvufçu, ilahiyatçı, radikal, hızlı, yavaş, selefi,
gelenekçi, sağcı, solcu, eyyamcı kim varsa hepsini sadece ikiye
ayırsınlar:
BİZLERİ
1. Şaşırtanlar. 2. Şaşırtmayanlar.
Bu tasnifi yaptıklarında, göreceklerki yarınlara ait dünyaları çok daha
kolaylaşacak. Bütün bunları bana hatırlatan, Rasulullah'ın Buhari
tarafından aktarılan bir hadisi oldu. Buradan size aktarayım, bakalım
size neler hatırlatacak:
"İnsanlar da develer gibidir: Bazen yüz tanesi bir arada bulunur da, içlerinden, binmek için bir tane bile bulamayabilirsin."
Caner Akdemir
Kanada Türk Islam Merkezi
Din Görevlisi
Tel: 416-461-0917
canerakdemir13@hotmail.com
Yorumlar -
Yorum Yaz