RAMAZAN
BAYRAMI VAAZI-DİVRİĞİ-2007
Bayramlar,
sevgi,
sevinç, coşku ve heyecanın hep birlikte
yaşandığı, dert ve tasaların bir süreliğine ertelendiği çok özel
günlerdir.
Ramazan
Bayramı ise,
Allah’ın rahmet ve bereketiyle
günahlardan arınma, nefsi terbiye ederek
maneviyatı güçlendirme ve cehennmeden azat olma ümidinin kutlandığı özel
bir gündür. Ramazan bayramı, oruç tutanlara Allah’ın bir hediyesi yada ödülüdür.
Bayram
hediyeleri:
En
büyük hediyeyi, ramazan ayında elde ettiğimiz manevi kazançlarla güzel ahlak olarak aldık zaten. Ramazan ayının hakkını verenler,
hediyenin de en güzelini hak ettiler. Bu gün, bu büyük hediyeyi, en değerli
ilahi ödülü kutluyoruz. Biz de çevremizdekilerle hediyeleşerek bayramı
bereketlendirmeye çalışacağız. İnsan en çok verirken mutlu olurmuş, vererek
mutluluğumuza mutluluk katacağız. Peygamber efendimiz (s.a.s) “Hediyeleşiniz, zira hediyeleşme
aranızdaki muhabbeti kuvvetlendirir” buyuruyor.
Ölmüşlerimize dua
hediyesi,
Hayattakilere
saygı ve hürmet hediyesi,
Aile
fertlerine ve dostlarımıza sevgi ve mutluluk
hediyesi,
Tanıdıklarımıza
tebrik ve güler yüz hediyesi
Ayrıca,
çocuklarımızı güzel elbise ve harçlıklarla, komşu ve akrabalarımızdan ihtiyaç
sahibi olanlar varsa onların da ihtiyacını bir nebze azaltarak bayramı kutlamaya
çalışalım.
Şu
üç şey, müslümanın temel vasıflarındandır: Bilmek, vermek ve sevmek.
Her
Müslüman, ibadetini yerine getirecek kadar temel dini bilgileri, ekmek parası
kazanmasına yetecek mesleki bilgileri ve hayatı kolaylaştıracak genel bilgileri
öğrenmek zorundadır. Öğrenme faaliyeti bir ömür boyu devam eder. Siz
bildiklerinizle amel ederseniz Allah size bilmediklerinizi de öğretir. Okuyarak
ve dinleyerek bilgimizi sürekli genişletmeliyiz. Peygamberimiz (s.s.s),
“Beşikten mezara kadar ilim öğrenmeyi” tavsiye ediyor.
Allah’ın
size verdiklerinden siz de başkasına verirseniz Allah da size daha çok verir ve
malınızı bereketlendirir.
Çok
cömert ve varlıklı bir çiftçi varmış. Ekini biçince hemen öşürünü verir,
değirmende un öğütünce un olarak yine verir, ekmeği pişirince de ekmek olarak
malının sadakasını bir kez daha verirmiş. Ölürken çocuklarına da böyle
yapmalarını vasiyet etmiş. Çocukları ise, babamız bu hayır işini çok abartıyor,
ne gere var, bir kere de vermiş olsak yeterli” diye düşünüyorlar ve babalarının
vasiyetine uymamışlar. Bir gün uyandıklarında ne görsünler? Tonlarca buğdayla
dolu olan ambar tamamen yanmış.
Bir
akşam vakti Hz. İbrahim’in yaşadığı memleketten
geçen yaşlı bir yolcu, misafir
olup geceyi geçirebileceği bir ev arar. Hz. İbrahim’in kapısını çalar ve
kendisini misafir edip edemeyeceğini sorar. Yolcu seksen yaşlarındadır ve Müslüman değildir. Hz. İbrahim ise kapısını çalan bu insanı bu
vesile ile Hak yoluna davet etmeyi düşünür ve müslüman olması şartı ile misafir olarak ağırlayabileceğini
söyler. Adam kızar şartlı kabulü reddeder ve akşamüzeri yoluna devam eder. Tam o sırada Hz. İbrahim’e ilahi uyarı
gelir:
“Ey
İbrahim, biz o insana ömür verdik, mal verdik, evlatlar verdik, rızk verdik.
Bunun karşılığında ona şart koşmadık. Ama sen kulum, ona bir gecelik misafirlik
için iman etmeyi şart koştun.” Bu uyarı
üzerine Hz. İbrahim hemen koşup adamı durdurur ve şartsız misafir edeceğini
söyler. Adam “koştuğun şarttan neden
vazgeçtin?” diye sorar. Hz. İbrahim,
“Allah bana hiçbir karşılık istemeden ve şart koşmadan iyilik yapmamı emretti” der. Bunun üzerine adam da, “Bunu sana
emreden Allah’a iman ediyorum” der.
Günümüzden de ibretamiz bir örnek verelim:
Bu
anlatacağım olay geçen Ramazan’da İstanbul Bağcılar’da yaşandı. Bir grup hayırsever bir araya gelip fakirlere düzenli olarak
maddi yardım yapmaya karar veriyorlar. Çevrelerinde fakirleri tespit ederek her
birine 200’er YTL yardım yapıyorlar.
Bir seferinde fakir olarak tespit ettikleri ve yardım yapmak istedikleri
yaşlı biri, yardımı kabul etmiyor ve “Bana bir başkası zaten her ay 100 YTL
veriyor, siz de bunu başkasına verin” diyor.
Hayırseverler , kendileri gibi organize hayır yapan başka kişi yada
kişilerin olduğunu düşünerek onlarla tanışmayı ve güç birliği yapmayı
düşünüyorlar ve yardımı almayan adama; “Bizi, sana yardım eden şahıs ile
tanıştırır mısın? diyorlar. Adam alıp
götürüyor. Bir de ne görsünler. Yaşlı adama her ay 100 YTL veren kişi, kendilerinin her ay 200 YTL
verdikleri yaşlı ve fakir bir kişi. Hayır severler hayretler içinde kalıyorlar
ve gözyaşlarını tutamıyorlar. Malca
zengin olanlar değil, gönlü zengin olanlar yapabilir bunu. Bu hareket, Kur’anda
isar olarak adlandırılıyor. İsar, başkasının çıkarını kendi çıkarına tercih
etmektir. İsar, kendi ihtiyacı varken başkasına vermek. Bunun en güzel örneğini
Peyhamberimiz (s.a.s) gösteriyor: Peygamberimiz (s.a.s) bir defasında üç
gün peş peşe sadece su ile oruç tutuyor.
Aslında evlerinde yiyecek bir şeyler vardır ama Hz Aişe Peygamberimizin evine
yardım istemeye gelen birisine vermiştir kendi yiyeceklerini.
Üçüncüsü
ise sevgi… Sevilmeye değer olan şeyleri seveceğiz. Allah’ımızı, Peygamberimizi,
dinimizi, kitabımızı, kendimizi, aile fertlerini, akraba, komşu ve dostlarımızı,
din kardeşlerimizi, vatanımızı, milletimizi ve bayrağımızı seveceğiz. Kalbimizde
bunlar olacak, bundan başka dünya sevgisi, mal sevgisi kalbimizde yer almayacak.
Lütfen paranızı kalbinize değil cebinize yada kasanıza koyunuz. Dünya ve mal
sevgisinin olduğu bir kalbe Allah sevgisi yerleşmez, ikisi bir arada
barınamaz.
Hayatta
sevgi odaklı bir yaşam tarzımız olmalı. Her işi, eğitimi, din hizmetini, kamu
hizmetini, ticareti severek yaptığımızda hayatın zorlukları bile zevkli bir
uğraşıya dönecek, kan ve göz yaşıyla dolu dünyamız huzur ve sükunetle
dolacaktır.
Bir
insan olarak üç tür konumumuz ve sorumluluğumuz vardır.
Yerimizi, konumumuzu ve sorumluluğumuzu bilerek hareket etmemiz halinde kamil
bir mü’min olma gayretimizde de kolayca mesafe alabiliriz.
·
Allah
karşısında kuluz ve O’na kulluk görevimiz var.
İslam’ın beş şartından olan oruca karşı Müslümanların ilgi ve alakası iyi
sayılır. İmkanı olanlar hacca da gidiyor.
Ancak zekat ile namaz ibadetinin tam olarak yerine getirilmediğini
görüyoruz. Allah katında salih bir kul olmak için bu iki ibadetin de hakkını
vermek gerekir. Türkiye eğer her Müslüman zekatını tam olarak vermiş olsa fakir
insanın kalmayacağı kesin. Namaz ibadetinde de büyük bir gevşeklik var.
Divriği’de merkezdeki 20 camide toplam ortalama 50 kişinin namaz kıldığını
biliyoruz. Yatsı yüz küsür, öğlen de 250-300 arası. 12.000 nüfuslu bir ilçede bu
rakamlar yeterli mi? Asla! Belki hanımlar arasında namaz kılma oranı daha fazla.
Belki erkeklerden de evde namazını kılanlar, camide kılanlardan daha fazladır,
bilmiyoruz. Camiyi boşlayarak sürekli
evde namaz kılmayı alışkanlık haline getirmek en hafif ifade ile bir gaflettir.
·
İnsanlarla
ilişkimizde insanız, hukuka uyma görevimiz
var. İnsani ilişkilerimizde kusurlu, kabahatli davrandığımız durumlar olabilir.
Üç günden fazla küs durmak haram olduğu halde aylardır küs duranlar da vardır
aramızda. İşte bayramlar ilişkileri düzeltmek için bir fırsattır. Bayramlar aynı
zamanda barış günüdür. Cevizin kabuğunu doldurmayan işler yüzünden, imanın ve
sevginin mahalli olan kalbi kin ve nefret duyguları ile doldurmayınız. Halkı
olabilirsiniz yada haklı olduğunuza kendinizi ve ikna yeteneğinizi kullanarak
çevrenizi ikna edebilirsiniz. Ama ben haklıyım diyerek problemi çözümsüz
bıraktığınızda sorumluluktan kurtulamazsınız ancak elinizi uzattığınızda eliniz
havada kalırsa bu durumda sorumluluktan kurtulabilirsiniz.
·
Tabiata
karşı Allah’ın halifesiyiz, yeryüzünü imar ve ıslah görevimiz
var. İnsanlık dünyayı öylesine hor ve sorumsuz kullandı ki sonunda dünya artık
ben bittim, demeye başladı. Küresel ısınmanın bir sonucu olarak kuraklık
başladı, göller kurudu, yağmurlar yağmaz oldu, ürünler azalma meydana geldi.
İnsanlık bilerek yada bilmeyerek dünyayı daha zor yaşanılır hale getirerek
torunlarına kötülük yapmaya başladılar. Bu felaket durumunun önlenmesi bizi
aşıyor hiç şüphesiz. Biz de en azından çevremizi temiz tutarak, insanlara zarar
verici her türlü hareketten kaçınarak bir fert olarak üzerimize düşeni
yapabiliriz.
Ayrıca
kamil insan olmak için aklımızı ilimle,
kalbimizi imanla, davranışlarımızı da güzel ahlakla süslemeliyiz.
Güzel
ahlakla ilgili birkaç örnek:
1-Sözün
doğrusunu söylemek ve az konuşmak.
Peygamberimiz
(s.a.s)“Kişinin malayaniyi terk etmesi Müslümanlığının güzelliğindendir.” buyuruyor.
2-“Müslüman,
elinden ve dilinden başkalarının emin olduğu kimsedir.”
H.Ş
3-Allah’ın
nimetini Allah için infak eder. (İnfak, farz ve mendup olmak üzere iki kısma
ayrılır: Farz olan infak, kişinin helal yoldan kazandığını ailesinin geçimi için
harcaması, zekat vermesi ve ülke savunması için gerektiğinde vergi vermesi, mendup olan infak için ihtiyaç sahiplerine ve
hayır kurumlarına yapılan yardımlardır.)
4-Haddini
bilmek ve üzerine düşmeyene karışmamak.
Nasrettin
Hoca’ya birisi diyor ki: Birisi elinde bir tepsi baklava ile gidiyor. Hoca,
“Bana ne”, diyor. Adam, “Ama sizin eve doğru gidiyor” deyince de, Hoca, “O zaman
sana ne” diyor.
5-Hüsnü
zan ve hüsnü niyet sahibi olmak.
Bazı
Güzel Alışkanlıklar:
1-Her
hayırlı işe besmele ile başlamak. Peygamberimiz (s.a.s), Besmele ile başlamayan
işte hayır yoktur” buyuruyor. Hacı Beştaş-ı Veli, Besmele tefsirinde şöyle
diyor: Kul bismillah deyince Allah, “Kulum beni andı” diye mukabele eder.
Er-Rahman deyince, Allah, “Kulum bana sığındı” der, er-Rahim deyince de Allah
“Kulum benden merhamet diledi” diye karşılık verir. Böylece besmele ve dualarla
Allah ile diyalog kurmuş ve konuşmuş oluyoruz.
Yemeğe
başlarken, su içerken, eve girerken, arabaya binerken, işe başlarken besmele
çekmeyi adet haline getirmeliyiz.
2-Ezana
saygı. Ezan, saygı ve sükunetle dinlenir, müezzine sessizce iştirak edilir,
“hayyalessalah” ve “hayyalel felah” derken, “la havle vela kuvvete illabillahil
aliyyil” azim, denilir, sonunda da dua edilir.
3-İyi
hale, “elhamdülillah”, hayret edince, “süphanallah” yada “Allahu ekber”,
kızınca, “hasbünallah…”, zor durumda kalınca “lahavle vela kuvvete illa billahil
aliyyil azim” hapşırınca,
“elhamdülillah” hapşırıp da “elhamdülillah” diyene “yerhamukallah” demek, ölüm
haberi alınca, “innalillah ve inna ileyhi raciun” ayetini okumak, bir hatanın
farkına varınca “estağfirullah” demek, bir şey yapma niyetini beyan
ederken“inaşallah” ve bir şeyi beğenmişsek “maşallah” demeliyiz. Allah’ın adı
anılınca “azze ve celle” yada “celle celalüh” Peygamberimizin adı anılınca
“Sallallahu aleyhi ve selem” yada “aleyhissalatü vesselam” diğer peygamberlerin
adı anılınca “aleyhisselam” sahabe adı
anılınca “radıyallahu anh”, bir veli adı anılınca “kuddise sırruh” demek,
Peygamberlerin ve arkadaşlarının adının başına Hazreti ifadesini getirmek saygı
gereğidir.
4-Selamlaşma
ve tebessüm. “Aranızda selamı yayınız” , “Mü’minin mü’mine tebessümü sadakadır.”
5-Allah
temizdir ve temiz olanları sever.
Abdest,
alarak
dışımızı, oruç tutarak içimizi temizledik.
Oruç tutarak arzularımızı kontrol etmeyi öğrendik,
Namaz ile Allaha
yaklaştık,
Kuran tilaveti ve dualarla
Allah ile konuştuk,
Fitre ile bedenimizin ve
sağlığımızın zekatını ödedik.
Vaazlarla bilgilendik ve
aydınlandık.
İkram,sadaka ve hayırlarla
malımızı bereketlendirdik.
Ramazan
ayının amacı,
müslümana böylesi güzel alışkanlıkları kazandırarak insanı
olgunlaştırmaktır. Bu güzel
alışkanlıklar Ramazan’dan sonra onbir ay
boyunca da devam etmelidir. Ramazan ayına hürmeten düşünüp de yapmadığımız
kötülükle olmuştur. Kötü düşünce ve davranışlarımıza karşı orucumuzu Ramazan
ayında sonra devam ettirelim. Böylece bütün hayatımız ramazan gibi olur ve
unutmayınız ki hayatı ramazan olanın ahireti bayram olur. Yüce Allah hepimizi,
hayatı ramazan, ahireti bayram olanlardan eylesin.
·
Allah’ım!
Bize imanı ve İslam’ı sevdir. Küfrü ve isyanı çirkin göster. Bizi doğru yolu
bulanlardan eyle,
·
Allah’ım!
Bizi müslüman olarak yaşat, müslüman olarak canımızı al ve salih kimseler olarak
haşret,
·
Allah’ım!
Bize aile mutluluğu ver. İçimizde aile huzursuzluğu yaşayanlar varsa onlara en
kısa zamanda bir çıkış yolu göster. Çocuklarımızı zararlı akımların etkisinden
koru. Onlara çalışma azmi ve zihin açıklığı ver,
·
Ülkemizi,
milletimizi, İslam alemini ve bütün insanlığı bela ve musibetlerden ve terör
belasından koru.
·
Bizlere
helalinden bol kazançlar ihsan eyle ve bizi şükredenlerden eyle.
·
Allah’ım!
Bizleri daha nice bayramlara kavuşmayı, rızana uygun yaşamayı, salih ameller
işlemeyi nasip eyle.
(Mukadder
Arif YÜKSEL/Divriği Müftüsü
12
Ekim 2007 Cuma, Divriği Ulu Cami Ramazan Bayramı Vaazı)