• Anasayfa
  • Favorilere Ekle
  • Site Haritası
  • https://www.facebook.com/groups/vaazdokumanlari/
  • https://api.whatsapp.com/send?phone=+905321561576
  • https://www.twitter.com/@vaazsitesi
Üyelik Girişi
Vaaz Kategorileri
Ziyaret Bilgileri
Aktif Ziyaretçi11
Bugün Toplam507
Toplam Ziyaret5103973
Site Haritası
Takvim
Vaaz Dokumanları

Amenerrasülü-Diyanet Tefsiri

Meali

 

285. Allah'ın elçisi ve müminler, rabbînden ona indirilene iman ettiler. Her biri Allah'a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine inandılar. "O'nun elçileri arasında ayırım yapmayız" ve "İşittik, itaat ettik, bağışlamanı dileriz rabbhniz, gidiş sanadır" dediler. 286. Allah hiçbir kimseyi, gücünün yetmediği bir şeyle yükümlü kılmaz; lehinde olanı da kendi kazandığıdır, aleyhinde olanı da kendi kazandığıdır. Rabbimiz! Unutur veya yandırsak bizi cezalandırma! Bizden öncekilere yüklediğin gibi bize de ağır yük yükleme! Üstesinden gelemeyeceğimiz şeyleri üzerimize yükleme! Bizi bağışla, ayıp­larımızı ört ve bize rahmetinle muamele buyur! Sen bizim sahibimiz ve yar-dımcımızsın; artık inkâra topluluğa karşı bize yardım et! [237]

 

Tefsiri

 

285-256. Sûrenin başında Allah'ın iyi kullarının gayb âlemine, doğru yolu göstermek üzere gönderilmiş Kur'an! a ve ondan önce gelen kitaplara iman ettik­leri, namazı kılıp zekâtı verdikleri, Allah'ın verdiklerinden O'nun rızâsı için har­camalar yaptıkları, bu iman ve güzel ameller sayesinde Allah rızâsına uygun bir hayat sürüp iki cihan saadetine nâİl oldukları zikredilmişti. Arkadan tafsilâta geçil­miş, daha önce gelen kitaplar, peygamberler, ümmetler, Allah'ın onlara bahşettiği çeşitli nimetler, nankörlükler, isyanlar anlatılmış, bunlardan ibret alınarak İslâm'ın getirdiği hidayetten sapılmaması pekiştirilerek istenmişti. Bu sûre, hicretin ilk yıl­larında geldiğinde muhatapları büyük ölçüde Allah'ın rızâsına uygun bir hayat yaşıyorlardı. O'nun rızâsı için her şeylerini geride bırakarak Medine'ye hicret et­miş muhacirlerle onlara her şeyleriyle kucak açmış ensar vardı. Allah Teâlâ sûrenin sonunu getirirken bu kullarına bir mükâfat olmak üzere onlar hakkındaki hükmünü, onların kendi nezdindeki yer ve değerlerini bildirmek İstemiş, böylece ilk müslümanlann yolunu izleyecek olanlara da bir dinî hayat dersi, kul ile rabbi arasındaki ilişkiyi kurmanın yolu hakkında bir anahtar vermiştir: Resul ve çev­resindeki müminlerin imanlarının ve itaatlerinin Allah tarafından tasdik edilmesi eşsiz bîr iltifat, emsalsiz bir saadet vesilesidir. Bu tasdiki takip eden niyaz tâlimi İse kulluk yolundaki İniş çıkışları göstermekte, iyi niyetli kulların istemeden mey­dana gelen kusurlarını yüce mevlânın bağışlayacağına işaret etmekte, Hz. Pey­gamber'in ümmetine gelen en son ve kâmil dinin başta gelen özelliklerinden biri olan "kolaylık" temel kuralını dile getirmekte; esasen kulluğun güç olmadığını, çünkü Allah'ın kullarına güçlerini aşan yükümlülükler buyurmadığını açıkça or­taya koymaktadır. Sûrenin başıyla sonu âdeta bir levhanın iki parçası gibi birbirini tamamlamaktadır. Nitekim ümmetin geleneğinde de hem özellikle okunarak hem de levhalaştırılıp itina ile duvarlara asılarak bu özellik hayata geçirilmiştir. [238] 

Allah'ın, kullarını güçlerini aşan fiillerle ve davranışlarla yükümlü kıl­mayacağını ifade eden bu âyet, İslâm düşüncesinde ortaya çıkmış bulunan önem­li bir tartışmanın çözümüne ışık tutmaktadır. "Allah'ın kullarına, güçlerini aşan bir görevi yüklemesi (teklîf-i mâla yutak) caiz midir" sorusu etrafında gelişen bu tar­tışmada, Allah'ın kudret ve iradesini sınırlar korkusuyla "caizdir" diyenlere karşı, O'nun hikmetine, adaletine, imtihan iradesine, dinî, ahlâkî, hukukî değerlerin, mükâfat ve cezaların mâkul bir temele oturması gereğine ağırlık verenlerin savun­duğu "Caiz değildir, hakîm olan Allah böyle bir yükümlülük getirmez" diyenleri bu âyet teyit etmektedir.

İnsanların kader ve fiillerinde kendi rollerinin de bulunduğunu ifade eden "Lehinde olan da kişinin kesbidir, aleyhinde olan da" cümlesi, "kaza, kader, irade, kudret, kesb" konularında asırlar boyu süren ve mezheplerin (ekol) oluşmasına temel teşkil eden bir tartışma konusuna açıklık getirmektedir, "İnsanların ortaya koydukları fiillerde ve davranışlarda kendilerine mahsus irade ve kudretleri yok­tur" diyen Cebriyye ekolü; "Bu fiiller ve davranışlar, bağımsız olarak insanın irade ve kudretinin eseridir, fiilini yoktan var eden (îcâd) kuldur" diyen Mu'tezile mez­hebi; "Kulun fiili meydana gelirken Allah'ın irade ve kudreti yanında -etkisi bulunmaksızın- kulunki de vardır" diyen İmam Eş'arî, bütün bu ekollerin karşısın­da yer alan Mâtürîdî mezhebi, diğer deliller yanında bu âyetten ışık ve güç almak­tadır. Bu son mezhebe göre Allah Teâlâ kullarına irade ve kudret (güç) vermiştir. Bu irade ve kudret yaratılmıştır, hem hayır hem de şer için işler ve bu mânada "küllî" niteliklidir. Küllî İrade ve kudretin, hayır ve serden birine sarfedilmesi ise ciiz'î niteliklidir; yani cüz'î kudret, cüz'î iradedir. Buna kesinleşmiş ve fiile yönel­miş azim (azm-i musammem) ve "kesb" de denir. Kesb fiilin asimi (yok iken var olmasını, yaratılmasını) değil, vasfını (hayır veya şer olmasını) etkiler. İşte beşerî sorumluluk da bu kesbe dayanır. [239] Açıkladığımız âyette kulun fiiline etkisini açıkça ifade eden kelime, Türkçesi "elde etmek, kazanmak, hak etmek" demek olan "kesV'dir. Eskiden sıkça tekrarlanan "Kul kâsibdir, Allah da haliktır" veya "Kul kesbeder, Allah da halkeder" cümlesi bu gerçeğin vecizeleşmİş şeklidir. [240]

Yukarıda meali zikredilen bir hadis, Muhammed ümmetinin unutma ve yanılma sebebiyle meydana gelen kusurlarının Allah tarafından bağışlandığı müj­desini veriyor ve burada geçen duanın kabul edildiğini belgeliyor.

Hıristiyanlık için de amelî geçerliliği bulunan Eski Ahid'de yeme, içme, temizlenme gibi konularda oldukça zor dinî kurallar, yasaklama ve sınırlamalar vardır. Kur'ân-ı Kerîm'de bu âyetten başka yerlerde de aynı tarihî gerçek dile getirilmiştir. [241]  İslâm'ın ümmete getirdiği yükümlülükler ise fıtrata uy­gundur, İnsanların zorlanmadan hatta kolayca yapabilecekleri Ödevlerdir. Şahsî ve özel durumlar sebebiyle zorluk baş gösterdiği takdirde de ruhsatlar vardır.

Aslında temel nitelikleri sıralanmış bulunan bu dine bütün insanlığın akın akın girmesi gerekirdi. Mümin aklı böyle düşünür, mümin gönlü böyle ister ve beklerdi. Fakat Allah'ın imtihan için kullarına verdiği akıl, irade, nefis, yine bu maksatla İnsanlara musallat olan şeytan milyarlarca insan için doğru yolun ve hak dinin engelleri olmuş, müminin beklentisinin aksine insanların hakkıyla şükreden-leri, küfür ve nankörlük içinde olanlardan az bulunmuştur. Bu çokluk karşısında müminler, kendi güç ve gayretleri yanında ve ondan daha çok yüce Allah'ın yar­dımına sığınmak durumundadırlar:

"Sen bizim mevlâmızsın, inkarcılara karşı bize yardım et!"

Sûrenin bu son iki âyetinin fazileti hakkında birçok sahih hadis rivayet edil­miştir. "Bakara sûresinin sonunda iki âyet vardır ki bir gecede okuyana onlar yeter" mealindeki hadis bunlardandır. [242]

[237]Prof. Dr. Hayrettin Karaman, Prof. Dr. Mustafa Çağrıcı, Prof. Dr. İbrahim Kafi Dönmez, Prof. Dr. Sabrettin Gümüş, Kur’an Yolu:I/320.

[238] pey­gamberler arasında ayırım yapılmamasının anlamı hakkında bk. Bakara 2/136

[239] geniş bilgi için bk. Kemâleddin el-Beyâzî, İşârâtü'l-merâm, s. 54 vd., 248-263

[240] ay-ncabk. Bakara 2/7

[241] A'râf 7/157

[242] Buhârî, "Fezâilü'l-Kur'ân", 10, 27, 34; diğer bazı örnekler için bk. Şevkânî, I, 342 vd

 Prof. Dr. Hayrettin Karaman, Prof. Dr. Mustafa Çağrıcı, Prof. Dr. İbrahim Kafi Dönmez, Prof. Dr. Sabrettin Gümüş, Kur’an Yolu:I/320-322.


 


Yorumlar - Yorum Yaz
Aydın Gökçe Bey'e Teşekkür
Sitemize Vaaz Ansiklopedisi olarak eklediğim bölüm Aydın Gökçe'nin Almanya'da görevli iken çeşitli kaynaklardan yaptığı vaazları alfabetik sıraya almasıyla oluşmuştur. Kendisine teşekkür ediyorum.
Bu vaazlar ayrıca Dosyalar bölümünde de yer almaktadır. Vehbi Akşit
Vaaz Ansiklopedisi
VAİZLER KÜTÜPHANESİ
Hadislerle İslam
İslam Ansiklopedisi
Kur'ani Site
Hava Durumu
Döviz Bilgileri
AlışSatış
Dolar32.222232.3513
Euro35.110935.2516
Saat