• Anasayfa
  • Favorilere Ekle
  • Site Haritası
  • https://www.facebook.com/groups/vaazdokumanlari/
  • https://api.whatsapp.com/send?phone=+905321561576
  • https://www.twitter.com/@vaazsitesi
Üyelik Girişi
Vaaz Kategorileri
Ziyaret Bilgileri
Aktif Ziyaretçi6
Bugün Toplam301
Toplam Ziyaret5103767
Site Haritası
Takvim
Vaaz Dokumanları

Ali İmran Suresi 104-109. Ayetler

   

ALİ-İMRAN SURESİ  104-109. AYETLER

 

وَلْتَكُن مِّنكُمْ أُمَّةٌ يَدْعُونَ إِلَى الْخَيْرِ وَيَأْمُرُونَ بِالْمَعْرُوفِ وَيَنْهَوْنَ عَنِ الْمُنكَرِ وَأُوْلَـئِكَ هُمُ الْمُفْلِحُونَ:وَلاَتَكُونُواْ كَالَّذِينَ تَفَرَّقُواْ وَاخْتَلَفُواْ مِن بَعْدِ مَا جَاءهُمُ الْبَيِّنَاتُ وَأُوْلَـئِكَ لَهُمْ عَذَابٌ عَظِيمٌ:يَوْمَ تَبْيَضُّ وُجُوهٌ وَتَسْوَدُّ وُجُوهٌ فَأَمَّا الَّذِينَ اسْوَدَّتْ وُجُوهُهُمْ أَكْفَرْتُم بَعْدَ إِيمَانِكُمْ فَذُوقُواْ الْعَذَابَ بِمَا كُنْتُمْ تَكْفُرُونَ:وَأَمَّا الَّذِينَ ابْيَضَّتْ وُجُوهُهُمْ فَفِي رَحْمَةِ اللّهِ هُمْ فِيهَا خَالِدُونَ:تِلْكَ آيَاتُ اللّهِ نَتْلُوهَا عَلَيْكَ بِالْحَقِّ وَمَا اللّهُ يُرِيدُ ظُلْماً لِّلْعَالَمِينَ: وَلِلّهِ مَا فِي السَّمَاوَاتِ وَمَا فِي الأَرْضِ وَإِلَى اللّهِ تُرْجَعُ الأُمُورُ:

                   MEALİ:

 

     104-) “Sizden hayra çağıran, iyilikle emreden, kötülükten men eden bir cemaat olsun. İşte kurtuluşa erenler onlardır.”

     105-) “Kendilerine açık belgeler geldikten sonra bölünüp ayrılanlar, tartışıp ayrılığa düşenler gibi olmayın. İşte onlar için büyük bir azap vardır.”

     106–107-) “Öyle bir günde ki kimi yüzler aklaşır ışıldar, kimi yüzler kararıp solar. Yüzleri kararanlara: İnandıktan sonra inkâra mı saptınız? İnkâr ettiğinize karşılık tadın azabı denilir. Yüzleri aklaşanlara gelince, onlar Allah’ın rahmetindedirler, orada temelli kalıcıdırlar.”

     108-) “İşte bunlar sana hak ile okuduğumuz Allah’ın ayetleridir. Allah âlemlere herhangi bir haksızlıkta bulunmayı dileyecek de değil.”

     109-) “Göklerde ve yerde olanların hepsi Allah’ındır. İşler (eninde sonunda) ancak O’na döndürülecektir.”

 

İNİŞ   SEBEBİ

 

     İkrime ve Mukatil’den yapılan rivayete göre, bu ayetler, Yahudi bilginlerinden bir grup hakkında inmiştir. İbni Mes’ud, Ubey b. Ka’b, Muaz b. Cebel ve Salim Mevla Huzeyfe’ye gelen birkaç Yahudi bilgini dediler ki: “Şüphesiz ki bizim dinimiz, sizin davet ettiğiniz dinden daha hayırlıdır. Bizler de sizden daha faziletli ve daha hayırlıyız.” Bu ayetlerle Allah onlara cevap vermiş oldu.

 

İLGİLİ HADİSLER

 

     “Hayrı ve iyilik, Kur’an’a ve Sünnetime uymaktır.”

     “Sizden kim kötülük görürse, onu eliyle değiştirsin. Buna gücü yetmezse, diliyle değiştirsin. Buna da gücü yetmezse kalbiyle (tiksinip) gidermeye çalışsın ki bu imanın en zayıf tarafıdır. Bunun ötesinde hardal tanesi kadar iman yoktur.”

     “Canımı kudret elinde bulunduran Allah’a yemin ederim ki ya iyilikle emreder, kötülükten men edersiniz ya da çok sürmez Allah kendi katından üzerinize bir azap, bir bela gönderir de sonra dua edersiniz duanız kabul olunmaz.”

     “Doğrusu kitaplılar kendi dinlerinde 72 fırkaya ayrıldılar. Bu ümmet 73 fırkaya ayrılacak, biri hariç diğerlerinin hepsi ateştedir. O da (İslam’ın teslimiyet vadisinde gönül birliği eden) cemaattir.”

 

İSLAM’DA İDARECİ KADRO

 

     Buna idari sistem, hükümet kadrosu da diyebiliriz. İslam kendine has bir düzendir. Gerek idari sistemi, gerek teşrii ve icra organları diğerlerine benzemez. Bu bakımdan İslam’ı daima kendi esasları ve prensipleriyle ele alıp üzerinde durmak gerekir.

     Burada dikkat edilecek önemli bir husus var; ümmet deyimi. Bu yer aldığı cümle ve konuya göre farklı manalar taşırsa da aslında, millet ve cemaatin önüne düşüp onları sevk ve idare eden yetişkin bir kadro demektir. Bunun için, İslam idare sistemine değinilirken ÜMMET deyimi kullanılmıştır. Namazda cemaatin önüne geçen İMAM ismiyle bu kelime arasında kök ve mana bakımından ortaklaşa bağlar vardır.

     İslam böylece, Müslüman bir ülkeyi yönetecek kadronun hem vasıflarını, hem de görevlerini bu ayetle özetlemiş bulunuyor. O halde rasgele, sıradan, seviyesiz insanların ülkeyi keyfine göre idare etmesine imkân verilmemiştir. Yani Kur’an bunun karşısındadır. Hadisler bunu engellemekte ve konunun önemine dikkatleri çekmektedir.

     Önce İslam devlet sistemiyle idare edilen ülkede, Allah’a kul olmanın şuuruna erişen ve bunun derin zevkini alan bir nesil yetiştirmek gerekir. Öyle ki kendini Allah’a, O’nun dinine ve insanlığın hizmetine adamış eğitici bir kadroya ihtiyaç var. O halde ilk adımda bu kadronun yetiştirilmesi şarttır. Böyle bir kadronun yetiştirdiği ilim irfan sahibi kişilerden idareci kadroyu seçerken ve liderleri tespite çalışırken şu sıfatların onlarda bulunmasına dikkat etmeleri emrediliyor:

     1-)  Lider olma yeteneğini kendinde taşımalı

     2-) Din, ülke ve millet yararına olan her türlü hayra ve iyiliğe çağıracak; tutum ve davranışlarıyla bunun örneklerini sergileyebilecek bilgi, inanç ve tecrübeye sahip olmalı

     3-)  Dine, örfe ve akla göre iyi kabul edilen şeyleri emretme inanç ve cesaretini taşımalı

     4-)  Bunların kötü ve zararlı saydığı şeyleri men etmede bütün gücünü ortaya koymasını bilmelidir.

     Ayrıca Bakara suresinde Talut-Calut konusunda liderin iman ve irfanı yanında bir takım yetenekleri üzerinde durulmuş ve bu hususta şu ölçüler verilmiştir:

     1-)  Bilgili ve tahsilli

     2-)  Sabırlı, azimli ve sağlam iradeli

     3-)  Cesaretli ve kararlı olmalıdır.

 

HAYRA   DAVET

 

     Hayra davet, ciddi bir eğitim ve öğretim sistemiyle; milli ve dini kültürün yaygın hale getirilmesiyle sağlanabilir. Böylesine bir eğitim ilk adımda toplum yapısında dünya ile ahiret, beden ile ruh, kısaca madde ile mana arasında arzulanan dengenin kurulmasına imkân sağlar.

     İyilikle emir, kötülükten men etme, çıkarılan adil kanunlarla, bu kanunları uygulayanların adil tutumlarıyla ve lider durumunda olan kişilerin örnek hareketleriyle, kısacası kanun yapma ve onu uygulamada adaleti ayakta tutma basiretiyle gerçekleşebilir.

     Lider kadrosu bu ölçü anlamda seçilir; ahlaki sistem belirlenen esaslara kurulur ve faziletli bir nesil yetiştirmek değişmeyen hedef kabul edilirse, o ülkenin kurtuluşunun yolları açılmış olur. Bu düzeye kendini getiren bir İslam ülkesinin ömrü uzun, ikbali açık, yükselmesi süreklidir.   “İşte kurtuluşa erenler onlardır.”

 

LİDER VE İDARECİ KADROYU KİMLER SEÇER?

 

     İslam, kendine has esaslar, prensipler, idari, teşrii ve icrai organlar getirmiştir. Onu diğer sistemlere benzetmeye özenmek çok hatalı ve sakıncalıdır. Çünkü İslam ne aristokrat bir sınıfın egemenliğini, ne feodal bir düzeni, ne de çok partili bir sistemi kabul eder. Ülkenin iş bilir, aklı eren, ileriyi gören, Allah’tan yüksek bir saygı havası içinde korkan, sorumluluk duygusunu taşıyan ve memleket meselelerinde çözüm yollarını düşünebilen yetenekteki kişilerin –ki bunlara Şura Meclisi denir- tespit edeceği, diğer tabirle biat edeceği kimseler devletin başına getirilir. Devlet başkanı da İslam’ın öngördüğü ölçü ve vasıflara uygun kimseleri idari sistemin başına getirir ve düzenini kurar. Çünkü İslam devlet sistemine göre, hâkimiyet liderin değil ancak Allah’ındır O’na aittir. Lider sadece Allah adına hükmeder, icra-i faaliyette bulunur.

                                                                              

AYRILIĞA DÜŞEN MİLLETLER

 

وَلاَتَكُونُواْ كَالَّذِينَ تَفَرَّقُواْ وَاخْتَلَفُواْ مِن بَعْدِ مَا جَاءهُمُ الْبَيِّنَاتُ وَأُوْلَـئِكَ لَهُمْ عَذَابٌ عَظِيمٌ:

                                                                              

     “Kendilerine açık belgeler geldikten sonra bölünüp ayrılanlar, tartışıp ayrılığa düşenler gibi olmayın.”

                                                                                   

     Kur’an, konumuzu oluşturan ayetlerle bilhassa peygamberlerinin vefatından sonra baş olma sevdasına kapılan, fakat bu hususta elinde gerçek bir kıstas bulundurmayanların çoğalması ve ülkelerinde bu yüzden bölünüp hiziplere ayrılan halkın, ardı arkası kesilmeyen tartışma, sürtüşme ve vuruşmaya yönelmesi, büyük bir felaketin gelip çökmesine ortam hazırladığını haber veriyor.

     İsrail oğullarının Musa (AS) peygamberden sonraki tutumları ve uğradıkları felaketler bunun örneklerinden biridir. Kur’an özellikle buna işaret ediyor.

     Çünkü dinlerin özelliklerinden biri ve belki en önemlisi, kopup dağılan, vuruşup bozuşan ve birbirlerine haksızlıkta bulunan kabile ve milletleri, bir olan Allah inancı etrafında toplamak ve gönüllerini ahiret kavramının verdiği sorumluluk duygusuyla geliştirmektir. Nitekim kabileler halinde yaşayan, birbirini ezip talancılıkla geçinen Araplar ancak İslamiyet’in ilahi disiplini altında toplanıp birleşebilmiş ve kısa zamanda en güçlü ve hatırı sayılır bir devlet haline gelebilmiştir.

     Dini disiplinin zaafa uğradığı ve yeniden kabile ruhunun sahneye çıktığı devirde, Hz Ali (RA) ile Hz Muaviye (RA) arasında hilafet kavgasına yol açmış ve bu olay İslam âlemini en az bir asır geriye itmiştir.

     Kur’an, kendilerine apaçık belgeler (ilahi ayetler) geldikten sonra bölünüp parçalananlar üzerine nasıl bir felaketin ve azap bulutunun çökeceğini daha önce haber vererek çağımızdaki Müslümanlara da aynı uyarıyı yapmakta, yaklaşan fırtınaya dikkat çekmektedir.

  

 

 

BÖLÜNÜP PARÇALANAN TOPLUMLARA İKİ TÜRLÜ AZAP VARDIR

 

     Kur’an, ilahi anlatımın en yüksek metot ve sanatıyla bu iki türlü azabı şu ayetle özetlemiştir: “İşte onlar için büyük bir azap vardır.”

     Dünyada gelen azap, iç çekişmeden dolayı huzur ve güvenin kalkması, fena ahlakın yaygınlaşması, otorite yokluğundan anarşizmin baş kaldırması ve bunların tabii sonucu olarak din ve dünya hürriyetinin elden gitmesidir. Anlayan bir millet için bundan daha büyük bir azap düşünülemez. Mevlana Celaleddin-i Rumi (KS) buna değinerek diyor ki: “İlahi nimete karşı nankörlük etmenin biri dünyada diğeri ahirette olmak üzere iki türlü azabı vardır: Dünyadaki azabı, nimetin elden gitmesidir.” Kur’an buna “AZAB-I AZİM” diyor.

     Günümüzde İslam ülkelerinin çoğunda Kur’an’ın bu çağrısı dışına çıkıldığı ve liderleri post kavgasına tutuştuğu için dünyadaki azabı yudum yudum tatmaktadırlar. Geçmişte de bu azabı asırlarca gördüler. İlahi hükümler, O’nun hayat kanunları sırası gelince hükmünü yürütür, kimsenin gözünün yaşına bakmaz. Ahiretteki azabı ise, Kur’an gönüllere neşter vururcasına işlemektedir. O kadar ki başka bir kelimeyle açıklamasını yapmaya diğer bir yorumda gerek yoktur.

     Sonuç olarak diyebiliriz ki, her iki azabı da insanların kendisi hazırlar. Bu bakımdan toplum ve milletler, aile ve fertler kendi tutum ve anlayışlarıyla, inanç ve davranışlarıyla ya cennetlerini ya da cehennemlerini dünyada iken hazırlayıp, kendilerini ona layık görürler. Çünkü  “Allah âlemlere her hangi bir haksızlıkta bulunmayı dileyecek değil.

 

HAKİMİYET  ALLAH’A  AİTTİR

 

وَلِلّهِ مَا فِي السَّمَاوَاتِ وَمَا فِي الأَرْضِ وَإِلَى اللّهِ تُرْجَعُ الأُمُورُ:

 

     “Göklerde ve yerde olanların hepsi Allah’ındır. İşler ancak O’na döndürülecektir.”

     Konuyu bağlayan bu ayet, İslam sisteminde siyasi hâkimiyetin de Allah’a ait olduğunu hatırlatıyor. İslam ülkelerinde seçilen liderler ancak bu hâkimiyet doğrultusunda Allah adına konuşurlar.

     Neden hâkimiyet Allah’a aittir? Çünkü göklerde ve yerde ne varsa hepsi O’nundur. Her varlığı belli kanunlara bağlatıp bir ölçü koymuştur. Biz buna HAYAT KANUNU diyoruz. O halde Allah’ın kendi mülkünde yarattığı insanların bağlı bulunduğu hayat kanunlarına göre idare edilmesini emretmesi kadar tabii ne olabilir? Tabii bu, gönülden Allah’a inanan Kur’an’ı temel esas seçen İslam ülkeleri için söz konusudur.

     Allah insan ruhunun yüceliğiyle, yaratılışındaki üstünlüğü ile uyum sağlayan İslam dinini bu bakımdan en son ve en mütekâmil din olarak indirmiştir. Bu, hem bölünmeyi ve sürtüşüp vuruşmayı engeller, hem de ruha gıda vererek vicdanları geliştirir. Hem de ahiret inancıyla insanlara büyük bir sorumluluk yükler.

     Kur’an bir başka ayette bu hususu şöyle açıklamaktadır:

 

وَعَدَ اللَّهُ الَّذِينَ آمَنُوا مِنكُمْ وَعَمِلُواالصَّالِحَاتِ لَيَسْتَخْلِفَنَّهُم فِي الْأَرْضِ كَمَا اسْتَخْلَفَ الَّذِينَ مِن قَبْلِهِمْ وَلَيُمَكِّنَنَّ لَهُمْ دِينَهُمُ الَّذِي ارْتَضَى لَهُمْ وَلَيُبَدِّلَنَّهُم مِّن بَعْدِ خَوْفِهِمْ أَمْناً يَعْبُدُونَنِي لَا يُشْرِكُونَ بِي شَيْئاً وَمَن كَفَرَ بَعْدَ ذَلِكَ فَأُوْلَئِكَ هُمُ الْفَاسِقُونَ:

 

     “Allah sizden iman edip iyi yararlı işlerde bulunanları, onlardan öncekileri yeryüzünde (inkârcı sapıkların) yerine getirdiği gibi, onları da (putperest müşriklerin) yerine getireceğini, onlar için hoş görüp razı olduğu dini yine onlar için sağlam temellere oturtup yerleştireceğini ve korkularının ardından güvene çevireceğini yeminle va’detmiştir.”  (NUR SURESİ - 55. AYET)

 

YORUMLAR - RİVAYETLER

 

           EMRİ BİL MA’RUF:

    

     Dinin, aklın ve sağlam örfün iyi ve yararlı şeyleri emretmek, insanları iyiye ve doğruya çevirmek farz-ı kifayedir. Bu, milleti idare eden Müslüman liderlerin ve ortaya koydukları teşrii ve icrai organların görevidir. Sonra da ülkede söz sahibi ilim adamlarının ve din âlimlerinin vazifesidir. Böylece belirtilen farz yerine getirilmiş olur,

 

           ÜMMET:

 

     Din, siyaset, ideal ve benzeri nedenlerden biriyle toplanıp bir araya gelen veya getirilen, aynı zamanda çoğu kez gönül birliği içinde olan cemaat demektir. Bu ayetlerde daha çok farklı grupları bünyesinde toplayan ve hepsini aynı inanca yönelten önder ve lider durumundaki cemaat anlamını taşımaktadır.

 

           MA’RUF:

 

     Dince, akılca ve örfçe yararlı ve gerekli kabul edilen şeyleri içine alan bir deyimdir. Diğer bir tabirle: İnsan ruhunun temizliği, yaratılışındaki azizliği ve yüceliği ile uyum halinde olan, aynı zamanda hem ruha, hem bedene yararlı bilinen şeyler MA’RUF; uyum sağlamayan, bilakis zararlı olduğu bilinen şeyler de MÜNKER’dir.

     Bu ayetlerde kurtuluşa, huzur ve mutluluğa erişmenin yolu gösterildi. Müslüman bir ülkenin nasıl idare edileceğine ışık tutuldu. Ayrılıp bölünmenin azaba yol açacağı belirtildi.

   

KAYNAK:  İLMİN IŞIĞINDA ASRIN KUR’AN TEFSİR    CELAL YILDIRIM


Yorumlar - Yorum Yaz
Aydın Gökçe Bey'e Teşekkür
Sitemize Vaaz Ansiklopedisi olarak eklediğim bölüm Aydın Gökçe'nin Almanya'da görevli iken çeşitli kaynaklardan yaptığı vaazları alfabetik sıraya almasıyla oluşmuştur. Kendisine teşekkür ediyorum.
Bu vaazlar ayrıca Dosyalar bölümünde de yer almaktadır. Vehbi Akşit
Vaaz Ansiklopedisi
VAİZLER KÜTÜPHANESİ
Hadislerle İslam
İslam Ansiklopedisi
Kur'ani Site
Hava Durumu
Döviz Bilgileri
AlışSatış
Dolar32.222232.3513
Euro35.110935.2516
Saat