BERAT GECESİ
Şaban ayının on beşinci gecesi.
Berat Arapça berâe-berâet kelimesinin Türkçeleşmiş şeklidir. Berâet, "iki şey arasında ilişki olmaması; kişinin bir yükümlülükten kurtulması veya yükümlülüğünün bulunmaması" anlamına gelir. Şabanın on beşinci gecesinde müs-lümanların Allah'ın affı ve bağışlaması ile günah yükünden kurtulacağı umularak bu geceye Berat gecesi denmiştir. Berat gecesi için Arapça eserlerde "şabanın ortasındaki gece", "mübarek gece", "rahmet gecesi" ve "sak (belge) gecesi" mânalarına gelen terkipler kullanılmaktadır.
Berat gecesi müslümanlarca kutsal sayılmış, bu gecenin diğer gecelerden farklı bir şekilde geçirilmesi, bu gecede daha fazla İbadet edilmesi âdet halini almıştır. Hz. Peygamber'in, "Allah Teâlâ -rahmetiyle- şabanın on beşinci gecesi dünya semasında tecelli eder ve Kelb kabilesi koyunlarının kılları sayısından daha fazla kişiyi bağışlar" buyurduğu rivayet edilmiştir[1][224]. Diğer bir rivayete göre de Hz. Peygamber, "Şabanın ortasında gece ibadet ediniz, gündüz oruç tutunuz. Allah o gece güneşin batma-sıyla dünya semasında tecelli eder ve fecir doğana kadar, 'Yok mu benden af isteyen onu affedeyim, yok mu benden nzık isteyen ona rızık vereyim, yok mu bir musibete uğrayan ona afiyet vereyim, yok mu şöyle, yok mu böyle!' der" buyurmuştur.[2][225] Ancak eserlerinde bu hadislere yer veren Tirmizî ve İbn Mâce, bunların sened" yönünden zayıf olduğuna da işaret etmektedirler. Bir kısım âlimlerin, kıblenin Kudüs'teki Mescid-i Aksâ'dan Mekke'deki Kabe İstikametine çevrilmesinin hicretin ikinci yılında Berat gecesinde vuku bulduğunu kabul etmeleri de geceye ayrı bir önem kazandırmaktadır.
Bu rivayetlerle, Hz. Peygamber'in şaban ayına ve özellikle bu ayın on beşinci gecesine ayrı bir önem vererek onu İhya ettiğine dair diğer rivayetleri göz önüne alan bazı âlimler bu geceyi namaz kılarak, Kur'an okuyarak ve dua ederek geçirmenin sevaba vesile olacağını, bu geceye mahsus olmak üzere belli bazı ibadet ve kutlama şekilleri ihdas edip âdet haline getirmenin ise dinde yeri bulunmadığını söylemişlerdir. Kaynakların belirttiğine göre Berat gecesine ait özel bir namaz yoktur. Gazzâlî, bu gece her rek'atında Fâtiha'dan sonra on bir İhlâs okunmak suretiyle kılınacak yüz rek'at veya her rek'atında Fâtiha'dan sonra yüz İhlâs okunan on rek'at namazın çok sevap olduğuna dair bir rivayet naklettiği halde[3][226], îhyû'ü zulûmi'd-dm'deki hadisleri tenkide tâbi tutan Zey-nüddin el-Irâkl[4][227] ile Nevevî bunun aslının olmadığını söylemişlerdir. Bu namazın bir bid'at olduğunu kaydeden Nevevî, bu konuda Kü-tü'l-kulûb ve İhyâ^ü "ulûmi'd-dîn'de geçen rivayete aldanılmaması gerektiğini söylemekte[5][228], Ali el-Karî de bu rivayetin uydurma olduğunu belirterek Berat gecesi namazının 400 (1010) yılından sonra Kudüs'te ortaya çıktığını kaydetmektedir[6][229]. Bu namazın ilk defa 448 (1056) yılında Kudüs'te Mescid-i Aksâ'-da kılındığına ve zamanla yaygınlık kazanarak sünnet gibi telakki edildiğine dair bir rivayet de nakledilmektedir[7][230]. Ancak Fâkihfnin (ö. 272/ 885'ten sonra) Mekkeliler'in bu geceyi Mescid-i Harâm'da ihya ettiklerine ve bazılarının 100 rek'atlı bir namaz kıldığına dair rivayeti[8][231] dikkate alınırsa bu namazın daha önceden de kılındığını söylemek mümkündür.
Duhân sûresinde (44/3) Kur'an'ın "mübarek bir gecede" nazil olduğu ifade edilmektedir. İslâm âlimlerinin çoğunluğuna göre burada işaret edilen gece Kadir gecesidir. Çünkü diğer âyetlerde Kur'an'ın ramazan ayında[9][232] ve Kadir gecesinde[10][233] indirildiği belirtilmektedir. İkri-me b. Ebû Cehil'in de dahil olduğu bir grup âlim ise Duhân süresindeki âyetle Berat gecesine işaret edildiği kana-atindedirler. Bu takdirde Kur'an'ın tamamının Berat gecesi levh-i mahfuzdan dünya semasına indiği, Kadir gecesinde de âyetlerin peyderpey inmeye başladığı şeklinde bir yorum ortaya çıkmaktadır. Nitekim bazı müfessirler bu görüşü benimsemişlerdir.[11][234]
Berat gecesinin fazileti ve ihyası İle ilgili müstakil risaleler yazılmıştır.[12][235]
Bibliyografya :
ibn Mâce, "İkâme", 191; Tirmizî, "Şavm", 39; Fâkihî, Ahbârıt Mekke {nşr. Abdülmelik b. Abdullah), Mekke 1407/1986-87, III, 84-87; İbn Vaddâh. el-Bida" ue'n-nehy 'anhâ (nşr. M. Ah-med Dehmân), Dımaşk 1400/1980, s. 46; Gaz-zâlî. lhyâ\ I, 203; Zeynüddin el-lrâki. el-Muğnî (Gazzâlî, İhya' kenarında), I, 203, dipnot 1; Ze-mahşerî. el-Keşşâf, III, 499-500; Fahreddin er-Râzf, Tefsir, XXVIII, 237-238; Nevevî. el-Mecmû\ IV, 56; Kurtubî. Tefsir, XVI, 126; İbn Kesîr, Tefsir, VII, 232; İbnü'l-Hâc, et-Medhal, [baskı yeri yok| 1401/1981[13][236], I, 299-313; Aynî, cümdetü'l-kârt, Kahire 1392/1972, IX, 150; Keşfüz-zunûn, II, 1591-1592; Iz&hul-mek-nün, I, 108; Ali el-Kârî, el-Esrârü'l-merfü'a fi'l-ahbâri't-meozû'a[14][237], Beyrut 1391/1971, s. 461-462; a.mlf, "et-Tibyân fî-mâ yete=allak bi-leyleti'1-kadr ve leyleti'n-nışf min şa'bân"[15][238], Ed-ud'ü'ş-şerî'a, IX, Riyad 1398, s. 372-378; Ali Mahfuz, el-İbdâ*, Kahire, ts.[16][239], s. 286-288; Elmalılı, Hak Dini, V, 4293-4295; Hasan Hüsnü Erdem, Berat Gecesi Hakkında Bir Tedkik, Ankara 1959, s. 3-11; M. Zâhid el-Kevserî, Makâlât, Humus 1388, s. 60-64; Abdurrahman el-Cezîrî, "es-Sünne: ley-letü'n-mşf min şa'bân", Mecelletü'l-Ezher, 1/ 1, Kahire 1940,3.586-591.
[1][224] Tirmizî, "Şavm", 39; İbn Mâce, "İkâme", 191
[1][225] İbn Mâce, "İkâme", 191
[1][226] İhyâ3, 1, 203
[1][227] a.e., I, 203, dipnot 1
[1][228] el-Mecmıf, IV, 56
[1][229] el-Esrârü'l-mer-fûca, s. 462
[1][230] Ali Mahfuz, s. 288
[1][231] Bk. Ahbâm Mekke, III, 84
[1][232] el-Baka-ra 2/185
[1][233] el-Kadr 97/1