• Anasayfa
  • Favorilere Ekle
  • Site Haritası
  • https://www.facebook.com/groups/vaazdokumanlari/
  • https://api.whatsapp.com/send?phone=+905321561576
  • https://www.twitter.com/@vaazsitesi
Üyelik Girişi
Vaaz Kategorileri
Ziyaret Bilgileri
Aktif Ziyaretçi6
Bugün Toplam327
Toplam Ziyaret5103793
Site Haritası
Takvim
Vaaz Dokumanları

Aile Her Türlü Faziletin Kaynağıdır

AİLE HER TÜRLÜ FAZİLETİN KAYNAĞIDIR

 

AYET : RUM SURESİ -  21. AYET

 

وَمِنْ آيَاتِهِ أَنْ خَلَقَ لَكُم مِّنْ أَنفُسِكُمْ أَزْوَاجاً لِّتَسْكُنُوا إِلَيْهَا وَجَعَلَ بَيْنَكُم مَّوَدَّةً وَرَحْمَةًإِنَّ فِي ذَلِكَ لَآيَاتٍ لِّقَوْمٍ يَتَفَكَّرُونَ:

             MEALİ :

 

     “İçinizden kendileri ile huzura kavuşacağınız eşler yaratıp aranızda sevgi ve rahmet var etmesi, O’nun varlığının belgelerindendir. Bunda düşünenler için dersler vardır.”  

 

     Kur’an-ı Kerim, insanı en üstün yaratık olarak kabul eder. Allah Teala onu en güzel surette yaratmış, akıl gibi üstün nimetlerle donatmıştır. Bu hususta Kur’an-ı Kerim şöyle buyurmuştur:

لَقَدْ خَلَقْنَا الْإِنسَانَ فِي أَحْسَنِ تَقْوِيمٍ:

     “And olsun ki, biz insanı en güzel surette yarattık.”   (TİN SURESİ – 4. AYET(

 

وَلَقَدْ كَرَّمْنَا بَنِي آدَمَ وَحَمَلْنَاهُمْ فِي الْبَرِّ وَالْبَحْرِ وَرَزَقْنَاهُم مِّنَ الطَّيِّبَاتِ وَفَضَّلْنَاهُمْ عَلَىكَثِيرٍ مِّمَّنْ خَلَقْنَا تَفْضِيلاً:

 

      “And olsun ki, biz insanoğlunu şan ve şeref sahibi kıldık. Karada ve denizde taşıdık ve onları temiz yiyeceklerden rızıklandırdık. Onları yarattıklarımızın birçoğundan üstün kıldık.”   (İSRA SURESİ – 70. AYET)

     İnsanın diğer yaratıklara göre bu üstünlüğü sebebiyledir ki O, yeryüzünde Allah Teala’nın iradesini temsil etme gibi üstün bir görevle de görevlendirilmiş, yerde ve göklerde olan her şey onun emrine amade kılınmış ve hizmetine verilmiştir. İnsanoğluna bu üstün görevin verilmiş olduğunu ifade eden ayet-i kerimede şöyle buyrulmuştur:

 

وَإِذْ قَالَ رَبُّكَ لِلْمَلاَئِكَةِ إِنِّي جَاعِلٌ فِي الأَرْضِ خَلِيفَةًقَالُواْ أَتَجْعَلُ فِيهَا مَن يُفْسِدُ فِيهَا وَيَسْفِكُ الدِّمَاء وَنَحْنُ نُسَبِّحُ بِحَمْدِكَ وَنُقَدِّسُ لَكَ قَالَ إِنِّي أَعْلَمُ مَا لاَ تَعْلَمُونَ:

 

     “Hatırla ki, Rabbin meleklere: Ben yeryüzünde bir halife yaratacağım (ve ona kendi irademden bazı yetkiler vereceğim) demişti. Melekler: Orada bozgunculuk yapacak ve kan dökecek birisini mi yaratacaksın? Oysa biz seni överek tesbih ediyor ve seni takdis ediyoruz. Dediler. Allah ta onlara: Biz sizin bilmediklerinizi bilirim. Dedi.”   (BAKARA SURESİ – 30. AYET)

     Böylesine Allah’ın üstün bir yaratığı olan insan yalnız başına değil, toplum halinde yaşar. İnsanın içinde yaşadığı toplumun en küçüğü hiç şüphe yok ki ailedir. Aileler birleşerek toplumları meydana getirir. Bu çekirdek topluluk her çeşit faziletin kaynağıdır. Sağlıklı nesiller bu yuvada yetişir. Çocuk, yaratılışla ilgili gelişmesini de ahlak terbiyesini de önce buradan alır. İnsan sevgisinin kaynağı da ailedir. Bir milletin sahip olduğu bütün özellikleri bir ailede görmek mümkündür. Bir toplulukta aile ne kadar sağlam olursa o aileden meydana gelen toplum o nispette sağlam olmuş olur. Bunun içindir ki dinimiz aileye büyük önem vermiştir.

     Aile karı ile kocadan oluşur. Bu da evlilik sözleşmesi ile gerçekleşir. Evlilik olmadan aile kurulamaz. Bunun için dinimiz evlenmeyi teşvik etmiştir. Allah’ın en seçkin kulları olan Peygamberler evlenerek örnek olmuşlardır.

     Peygamberimiz (SAV): “Dört şey peygamberlerin sünnetlerindendir: Kına yakınmak, koku sürünmek, misvak kullanmak ve evlenmek.”buyurmuştur.

Kur’an-ı Kerim şöyle buyurur:

 

وَمِنْ آيَاتِهِ أَنْ خَلَقَ لَكُم مِّنْ أَنفُسِكُمْ أَزْوَاجاً لِّتَسْكُنُوا إِلَيْهَا وَجَعَلَ بَيْنَكُم مَّوَدَّةً وَرَحْمَةًإِنَّ فِي ذَلِكَ لَآيَاتٍ لِّقَوْمٍ يَتَفَكَّرُونَ:

 

     “İçinizden kendileri ile huzura kavuşacağınız eşler yaratıp aranızda sevgi ve rahmet var etmesi, O’nun varlığının belgelerindendir. Bunda düşünenler için dersler vardır.”   (RUM SURESİ – 21.AYET)

     Evlenmemeyi ve aile hayatı dışında kalmayı dindarlık sayanlar, Peygamberimiz (SAV) tarafından uyarılmışlardır. Enes b. Malik (RA) anlatıyor: Bazı kimseler Peygamberimiz (SAV)’in (bilmedikleri gizli) ibadetini sormak ve öğrenmek üzere Peygamberimiz (SAV)’in eşlerinin evlerine gelmişlerdi. Bunlara Peygamberimiz (SAV)’in ibadeti haber verilince güya bunu (kendileri için) azımsayarak: “Biz nerede Allah’ın Rasülü nerde? Şüphesiz ki Allah, Peygamberinin (SAV) geçmiş olan ve gelecekte işlenmesi muhtemel bulunan bütün günahlarını bağışlamıştır.” dediler. İçlerinden birisi: “Ben geceleri hiç uyumadan namaz kılacağım.” dedi. Diğeri: “Ben de yıl boyu oruç tutacağım.” dedi. Öteki de: “Ben de kadınlardan ayrı yaşayacağım, hiç evlenmeyeceğim.” dedi. Onlar böyle konuşurlarken Peygamberimiz (SAV) onların yanına geldi ve: “Siz şöyle şöyle söyleyen kimselersiniz değil mi? Fakat şunu biliniz ki, ben sizin Allah’tan en çok korkanınız ve kötülükten korunanızım. Böyle iken kâh oruç tutarım, bazı günlerde yerim (yani yıl boyu oruç tutmam). Gecenin bir kısmında namaz kılarım, bir kısmında da uyur, istirahat ederim. Kadınlarla da evlenirim (İşte benim sünnetim budur). Her kim benim bu yolumdan gitmez de ondan yüz çevirirse benden değildir.” buyurdu.

     Evet, aile nikâhla kurulur, evlenmeyen kimse bu kurumdan yoksun kalır. Evlenmemeyi ve aile kurmamayı fazilet saymak yanlıştır. Peygamberimiz (SAV)’in sünnetine aykırıdır. Nikâh, her ne kadar medeni bir sözleşme ise de bir yönü ile ibadettir.

     İnsan aile ortamında huzur bulur. Neslin devamı bu kurumla sağlanır. Pek çok kötülüklere karşı en önleyici vasıta ailedir. Peygamberimiz (SAV) şöyle buyuruyor:

     “Gençler, içinizden evlenmeye gücü yeten hemen evlensin. Zira evlenmek gözü (haramdan) daha çok yumdurucu, iffeti daha çok koruyucudur. Gücü yetmeyen ise oruç tutsun, çünkü orucun şehveti kıran bir özelliği vardır.” Bir başka hadis-i serif’in meali de şöyledir: “Kul evlendiği vakit dinini yarısını tamamlamış olur. Artık geri kalan yarısında da Allah’a karşı gelmekten kaçınsın.”

     Aile kurulurken eşlerin birbirini seçmesi önem kazanır. Çünkü bu, geçici bir süre için bir araya gelme değil, çoğunlukla ölüme kadar devam edecek bir sözleşmedir. Eşler birbirlerinde bu kurumun devamını sağlayacak özellikleri aramalıdırlar. Canım ne olacak, evlenmek helal ise ayrılmak ta helaldir. Deyip gerekli araştırmayı yapmadan karar vermek, sonunda pişman olaya sebep olur. Peygamberimiz (SAV) bu konuda bir uyarıda bulunuyor ve eşlerde tercih edilmesinde yarar olan özelliğe dikkatimizi çekiyor. Şöyle buyuruyor: “Kadın genelde dört özelliği için nikâh edilir: Malı için, soyu için, güzelliği için ve dini için. Sen dindar olanı seç ki varlığın artsın.” Peygamberimiz (SAV) kadını, bu dört özellikten herhangi birisi için nikâh etmenin mübah olduğunu, ancak dindar olan kadının tercih edilmesini tavsiye ediyor. Çünkü Kur’an-ı Kerim, bu özelliğe çok önem veriyor. Peygamberimiz (SAV)’e sordular: “Ey Allah’ın Rasülü, kızlarımız kölelerimizle evlenebilecekler mi? Bunun üzerine şu ayet-i kerime nazil oldu:

 

يَا أَيُّهَا النَّاسُ إِنَّا خَلَقْنَاكُم مِّن ذَكَرٍ وَأُنثَى وَجَعَلْنَاكُمْ شُعُوباً وَقَبَائِلَ لِتَعَارَفُوا إِنَّ أَكْرَمَكُمْ عِندَ اللَّهِ أَتْقَاكُمْ إِنَّ اللَّهَ عَلِيمٌ خَبِيرٌ:

 

     “Ey insanlar, biz sizi bir erkekle bir dişiden yarattık ve birbirinizle tanışmanız için sizi kavimlere ve kabilelere ayırdık. Muhakkak ki, Allah Katında en değerli olanınız O’ndan en çok korkanınızdır. Şüphesiz Allah bilendir ve her şeyden haberdardır.” (HUCURAT SURESİ – 13. AYET)

     Elbette Allah katında üstün bir değeri olan kimse, diğerlerine tercih edilir ve edilmelidir. Böyle davranan kimse pişman olmaz. Dindar olan kadın, kocasının malını korur, israftan kaçınır. Çocuklarının terbiyeleri ile ilgilenir, onları dinlerine bağlı olarak yetiştirir. Bu ise aileye huzur getirir. Bunun içindir ki Peygamberimiz (SAV): “Dünya bir meta’dır (geçimliktir), en hayırlı meta’ ise saliha (iyi) bir kadındır.” Bir başka hadis-i şerifin meali de şöyledir: “İnanmış bir kişi, Allah Teala’nın emirlerine sarılıp yasaklarından kaçındıktan sonra saliha bir kadından daha hayırlı hiçbir şey elde etmiş olamaz. (Çünkü iyi bir kadın) eşinin söylediğini tutar, yüzüne bakarsa gönlü açılır, karısı (nın bir şey yapması veta yapmaması) üzerine yemin ederse yeminini yerine getirir. Eşinin bulunmadığı zamanda ona ve malına hıyanet etmez.”

     Ailenin kurucuları olan karı ile kocanın ayrı ayrı hakları ve görevleri vardır. Nitekim Kur’an-ı Kerim’de:

     “Erkeklerin kadınlar üzerindeki hakları gibi kadınların da erkekler üzerinde bir takım iyi davranışa dayalı hakları vardır.” buyrulmuştur. (BAKARA SURESİ – 228. AYET)

     Peygamberimiz (SAV) şöyle buyurmuştur: “Dikkat edin, sizin karılarınız üzerinde hakkınız var, kadınlarınızın da sizin üzerinizde hakkı vardır. Sizin karılarınız üzerindeki hakkınız, hoşlanmadığınız kimseleri minderinize oturtmamaları ve sevmediğiniz kimselerin evinize girmelerine izin vermemeleridir. Dikkat ediniz, onların da sizin üzerinizdeki hakları, giyimlerini ve yiyeceklerini iyi bir şekilde yapmanızdır.” Peygamberimiz Veda Haccı’nda bir konuşma yapmış, önemli konulara temas etmiştir. Hadis ve tarih kitaplarında yer alan bu konuşmanın bir bölümünü karı-koca haklarına ayırmış ve şöyle buyurmuştur: “Ey insanlar, kadınların haklarına riayet etmenizi ve bu hususta Allah’tan korkmanızı size tavsiye ederim. Siz kadınları Allah emaneti olarak aldınız. Onların iffet ve ismetlerini Allah adına söz vererek helal edindiniz. Sizin kadınlar üzerinde haklarınız, onların da sizin üzerinizde hakları vardır.”

     Karı-kocanın birbirlerine karşı olan hak ve görevlerine kısaca işaret edelim:

 

KADININ HAKLARI

 

     1-)  Evlenme sırasında erkeğin kadına ödediği veya ödeyeceğini taahhüt ettiği para veya mal kadının hakkıdır.

     2-)  Nafaka, kişinin bakmakla yükümlü olduğu kimselerin yiyecek, giyecek ve konut giderlerini karşılamak demektir. Nikâh işlemi tamamlanınca, kadının nafakası normal ölçüler içinde kocaya aittir. Kur’an-ı Kerim şöyle buyurur:

 

وَالْوَالِدَاتُ يُرْضِعْنَ أَوْلاَدَهُنَّ حَوْلَيْنِ كَامِلَيْنِ لِمَنْ أَرَادَ أَن يُتِمَّ الرَّضَاعَةَ وَعلَى الْمَوْلُودِ لَهُ رِزْقُهُنَّ وَكِسْوَتُهُنَّ بِالْمَعْرُوفِ:

 

     “Annelerin beslenmesi ve giyimi, uygun bir şekilde babaya aittir.”   (BAKARA SURESİ - 233. AYET)

     Koca üzerine borç olan eşinin nafakası, sosyal durumlarına uygun olmalıdır. Ayrıca zengin olan kocanın karısına bir hizmetçi tutarak ev işlerini gördürmesi de kadının hakkıdır.

KOCANIN HAKLARI

 

     1-) Kocanın meşru isteklerini yapmak, ailenin huzur ve düzenini bozacak davranışlardan sakınmak.

     2-)  Kocasına sevgi ile bağlanmak ve kadınlık görevini yerine getirmek.

     3-) Ailenin iffetini ve şerefini korumak, kocasının evini ve malını muhafaza etmek ve israftan sakınmak.

     Karı-koca özetlediğimiz bu karşılıklı hak ve görevlerine riayet ettikleri takdirde hem kendileri mutlu olur, hem de bu yuvada yetişen çocuklar anne-babaya saygılı olur.

     Ailedeki mutluluk, karı-koca arasındaki sevgi ve saygıya bağlıdır. Eşler yuvada mutluluğu sağlamak için gerekli fedakârlığı gösterecek, huzur bozucu tutum ve davranışlardan sakınacaklardır. Karı-kocanın herhangi bir sebeple aralarının açılması halinde Allah Teala her iki tarafın ailelerine görev vermekte ve şöyle buyurmaktadır:

 

وَإِنْ خِفْتُمْ شِقَاقَ بَيْنِهِمَا فَابْعَثُواْ حَكَماً مِّنْ أَهْلِهِ وَحَكَماً مِّنْ أَهْلِهَا إِن يُرِيدَا إِصْلاَحاً يُوَفِّقِ اللّهُ بَيْنَهُمَا إِنَّ اللّهَ كَانَ عَلِيماً خَبِيراً:

 

    “Eğer karı-kocanın aralarının açılmasından endişe ederseniz, erkeğin ailesinden bir hakem ve kadının ailesinden bir hakem gönderin. Bunlar barıştırmak isterlerse Allah aralarını bulur. Şüphesiz Allah her şeyi bilen ve her şeyden haberdar olandır.”   (NİSA SURESİ – 35. AYET)

     Aile reisi olan erkek eşine karşı yumuşak davranacak, kaba hareketlerden sakınacaktır. Peygamberimiz (SAV): “Sizin en hayırlınız ailesine en hayırlı olanınızdır. Ben aileme karşı sizin en hayırlı olanınızım.” buyurmuştur.

         Her şeyde olduğu gibi, aile hayatında da örnek alacağımız Peygamberimiz (SAV)’dir. O, eşleri ile gayet iyi geçinir, onların sıkıntı veren bazı davranışlarına tahammül ederdi. Bir gün Hz Aişe (RA) bir şeye darılarak Peygamberimiz (SAV)’e yüksek sesle konuşuyordu. Bu sırada Hz Ebu Bekir (RA) gelmiş, kızını azarlamak istemiş ama Peygamberimiz (SAV) buna engel olmuştu. Bunu üzerine Hz Ebu Bekir (RA) kalkmış giymiş, bir süre sonra tekrar geldiğinde karı-kocanın barıştıklarını görmüş ve: “Az önce kavganıza şahit olduk, şimdi de barıştığınıza şahit olalım.” dedi. Bunun için Peygamberimiz (SAV) şöyle buyuruyor: “İman eden bir erkek, iman etmiş bir kadına (onda hoşlanmayacağı bir huydan dolayı) kızmasın. Çünkü onun bir huyundan hoşlanmıyorsa diğer huyundan hoşlanabilir.” Peygamberimiz (SAV) bu hadis-i şerifte kocayı uyarıyor. Eşindeki hoşlanmadığı bir huyu sebebiyle yuvayı sarsacak hatta dağılmasına sebep olacak tavırlardan sakınılmasını söylüyor. Elbette bu kadın için de geçerlidir. O da aile kurumunun tehlikeye düşmesine meydan verecek söz ve davranışlardan kaçınmalıdır. Hatta Peygamberimiz (SAV), kocaları ile uyum içinde olan kadınları müjdelemiş ve şöyle buyurmuştur: “Kadın beş vakit namazını kılar, Ramazan orucunu tutar, iffetini korur ve kocasına saygı gösterirse kendisine: “Hangi kapısından istersen cennete gir.” denir.”

     Aile fertleri arasında özen gösterilmesi bakımından çocuklar da önemli bir yer işgal eder. Anne ve babaya Allah’ın birere hediyesi olan çocuklar aile bahçesinin gülleridir. Onları sevgi ile yetiştirip topluma yararlı bir kimse olarak hazırlamak, anne-babanın başta gelen görevleri arasındadır. Çocuk küçük yaştan itibaren iyi terbiye edilirse, hem ailesine hem de milletine yararlı ve hayırlı bir insan olur. İyi terbiye edilmediği ve eğitilmediği takdirde, ne kendisine ne de başkalarına yararı dokunmayacağı gibi, aile için de toplum için de zararlı hale gelir. Bunun için dinimiz, geleceğin teminatı olan çocuklarla ilgili olarak aileye büyük sorumluluklar yüklemiştir.

Kur’an-ı Kerim şöyle buyuruyor:

 

يَا أَيُّهَاالَّذِينَ كَفَرُوا لَا تَعْتَذِرُوا الْيَوْمَ إِنَّمَا تُجْزَوْنَ مَا كُنتُمْ تَعْمَلُونَ:

 

     “Ey inananlar, kendinizi ve ailenizi yakıtı insanlar ve taşlar olan ateşten koruyun.”  (TAHRİM SURESİ – 6. AYET)

     Allah bu ayette müminlere önemli bir görev veriyor. Hem kendilerinin hem de aile fertlerinin cehenneme gitmelerine sebep olacak davranışlardan uzak durmalarını emrediyor. Çünkü mümin kendinden sorumlu olduğu gibi ailesinden de sorumludur. Nitekim Peygamberimiz (SAV) şöyle buyurmuştur: “Hepiniz çobansınız ve hepiniz çobanlığınızdan sorumlusunuz. Amir koruyucudur ve maiyetinden sorumludur. Kişi ailesinin koruyucusu ve eli altında bulunanlardan sorumludur. Kadın eşinin evinin koruyucusudur, eli altında bulunanlardan sorumludur. Hizmetçi efendisinin malının koruyucusudur ve eli altında bulunanlardan sorumludur. Hülasa hepiniz çobansınız ve her biriniz emri altında bulunanlardan sorumludur.”

          Hz Ömer (RA): “Ey Allah’ın Rasülü! Kendimizi koruruz fakat ailemizi nasıl koruyabiliriz?” diye sordu. Peygamberimiz (SAV): “Allah’ın sizi yasakladığı şeylerden onları sakındırırsınız ve Allah’ın size emrettiği şeyleri onlara emredersiniz. İşte bu, onları korumak demektir.” buyurdu. Diğer bir hadis-i şeriflerinde de: “Çocuklarınıza yedi yaşına geldiklerinde namaz kılmalarını emredin.” buyurmuşlardır. Çocukların inançlı, sağlıklı, manevi değerlerine bağlı, vatan ve millet sevgisi ile dopdolu olarak yetiştirilmesinde birinci derecede ailenin sonra da toplumun rehberliği önemlidir. Peygamberimiz (SAV): “Çocuklarınıza hoş muamelede bulunun ve onları güzel terbiye edin.” buyurmuştur. Anne-babaların çocukları ile ilgili dini ve milli görevlerini ihmal etmeleri, ileride onları, hatta toplumu rahatsız edecek olayların meydana gelmesine sebep olur. Nitekim zaman zaman medyaya ve basına yansıyan olaylar, sadece anne-babaları değil izleyen herkesi üzmektedir. Bunun için öncelikle anne-babalar çocuklarının terbiyesine, eğitimine özen göstermeli ve onların kötü alışkanlıklar edinmemeleri için hiçbir fedakârlığı esirgememelidirler. Çocuklarını iyi terbiye eden ve yetiştiren anne-babaları Allah’ın cennetle mükâfatlandıracağını Peygamberimiz (SAV) şöyle haber vermiştir: “Kim ki üç tane kız çocuğu yetiştirir, güzel terbiye eder, everir ve onlara iyilikte bulunursa onun için iki cennet vardır.”

 

     Çocuklar genellikle anne-babayı örnek alırlar. Onların söz ve davranışlarından etkilenirler. Bunun için anne-baba çocuklarının dürüst, ahlaklı ve faziletli yetişmeleri için onlara örnek olmaları gerekir. Abdullah b. Amr (RA) anlatıyor: “Ben küçüktüm. Peygamberimiz (SAV(‘in evimizde bulunduğu bir günde annem beni: “Gel sana bir şey vereceğim.”diye çağırdı. Peygamberimiz (SAV) anneme: “Çocuğa ne vermek istedin?” diye sordu. Annem: “Hurma vereceğim.” dedi. Bunun üzerine Peygamberimiz (SAV): “Eğer (çocuğu aldatıp ona) bir şey vermeseydin, sana bir yalan günahı yazılırdı.” buyurdu. Peygamberimiz (SAV) burada önemli bir uyarıda bulunuyor. Anne babaların yapmayacakları şeyi çocuklarına va’detmemelerini öğütlüyor. Bu hem anne-babaların yalan söyleme gibi bir günahı işlemelerine hem de çocukların ahlakı üzerinde olumsuz etki yapmasına neden olur.

     Hülasa, anne-babaya çocuklarını eğitmek, güzel terbiye etmek ve yetiştirmek için büyük fedakârlıklar düşmektedir. Bu aynı zamanda onların dini görevlerindendir.

     Dersimizi, Peygamberimiz (SAV)’in bir hadis-i şerifleriyle bitirelim: “Hiçbir baba çocuğuna güzel terbiyeden daha üstün bir bağışta bulunmuş olamaz.”

      

KAYNAK : DİYANET AYLIK DERGİ     HAZİRAN - 2000


Yorumlar - Yorum Yaz
Aydın Gökçe Bey'e Teşekkür
Sitemize Vaaz Ansiklopedisi olarak eklediğim bölüm Aydın Gökçe'nin Almanya'da görevli iken çeşitli kaynaklardan yaptığı vaazları alfabetik sıraya almasıyla oluşmuştur. Kendisine teşekkür ediyorum.
Bu vaazlar ayrıca Dosyalar bölümünde de yer almaktadır. Vehbi Akşit
Vaaz Ansiklopedisi
VAİZLER KÜTÜPHANESİ
Hadislerle İslam
İslam Ansiklopedisi
Kur'ani Site
Hava Durumu
Döviz Bilgileri
AlışSatış
Dolar32.222232.3513
Euro35.110935.2516
Saat