RAMAZAN
قال الله تعالي:
شَهْرُ رَمَضَانَ الَّذِيَ أُنزِلَ فِيهِ الْقُرْآنُ هُدًى لِّلنَّاسِ وَبَيِّنَاتٍ مِّنَ الْهُدَى وَالْفُرْقَان
قال رسول الله (ص):
مَنْ صَامَ رَمَضَانَ إِيمَانًا وَاحْتِسَابًا غُفِرَ لَهُ مَا تَقَدَّمَ مِنْ ذَنْبِهِ
Muhterem Müslümanlar,
Ramazan, kameri aylardan dokuzuncusunun ismi, Müslümanların oruç tutmakla mükellef oldukları, dinimizce yüce ve kutsal kabul edilen bir aydır. Kutsiyeti ve fazileti Kur’an ve sünnetle sabit olan Ramazan ayı, aynı zamanda on bir ayın sultanı olarak bilinmektedir.
Peygamberimizin üç aylar hakkında
رجبُ شهرُ الله وشعبانُ شهرى ورمضانُ شهرُ أمتى
"Recep Allah'ın ayı, Şaban benim ayım, Ramazan da ümmetimin ayıdır"buyurduğu ve bu ayların başında da
اللهم بارك لنا في رجب ، وشعبان ، وبلغنا رمضان
"Ey Allah'ım Recep ve Şaban'ı bize mübarek kıl ve bizi Ramazan'a kavuştur."diye dua ettiği ve sabırsızlıkla beklediği mübarek bir aydır.
Ramazanın Anlamı
"Ramazan" Arapça bir kelimedir. Bu mübarek ay’a Ramazan isminin verilmesindeki hikmet şöyle belirtilmiştir:
1). Ramazan; yaz sonunda, güz mevsiminin evvelinde yağıp yeryüzünü tozdan temizleyen yağmur manasına “ramda”, kelimesinden alınmıştır. Bu yağmurun yeryüzünü temizlediği gibi, Ramazan ayı da mü’minleri günah kirlerinden temizler. Nitekim bir Hadis-i şerifte Peygamberimiz(s.a.v)
مَنْ صَامَ رَمَضَانَ إِيمَانًا وَاحْتِسَابًا غُفِرَ لَهُ مَا تَقَدَّمَ مِنْ ذَنْبِهِ
“Kim inanarak ve sevabını Allah’tan bekleyerek Ramazan orucunu tutarsa, geçmiş günahları bağışlanır.” ( Buhari,Savm, 7)buyurmuştur.
2). Güneşin şiddetli hararetinden taşların yanıp kızarması anlamında olan “ramad” kelimesinden alınmıştır. Böyle kızgın yerde yürüyenin ayakları yanar, zahmet ve meşakkat çeker. Bunun gibi oruç tutan kimse de açlık ve susuzluğun hararetine katlanır, meşakkat çeker, içi yanar. Kızgın yer orada yürüyenlerin ayaklarını yaktığı gibi, Ramazan da mü’minlerin günahlarını yakar, yok eder.
3). Kılıç veya ok demirini inceleyip, keskinletmek için iki taşın arasına koyup döğme anlamına gelen “ramd” kelimesinden alınmıştır. Bu ayda Araplar silahlarını bileyip hazırladıkları için bu aya Ramazan ismi verilmiştir. “( Şamil İslam Ansk-Ramazan mad.)”
Feyiz ve bereketlerle, af ve mağfiretlerle dolu olan, sosyal yardımlaşma ve dayanışmanın toplum hayatında yoğunluk kazandığı, ibadet hayatımızın zenginleştiği Ramazan ayı, Peygamber Efendimiz (sav)'in ifadesi ile “evveli rahmet, ortası mağfiret, sonu cehennemden kurtuluş” olan bir aydır.
Ramazan ayı, kalplerin dirildiği, gönüllerin aydınlanıp coştuğu, nefislerin kırıldığı, insani vasıfların tekrar hatırlandığı bu ay, önceki ümmetlerde de büyük önem arzetmektedir.
Ramazan Orucunun Tarihçesi
Geçmiş milletlerin üzerine de oruç farz kılınmıştır. Oruç her dinin temel rükünlerinden birisiydi. Çünkü oruç ibâdetlerin en kuvvetlisi, eğitim vâsıtalarının en önemlisidir. Allah Teâlâ orucu bize farz kıldığı gibi, bizden öncekilere de farz kıldığını ilân etmesi, dinlerin temel ve amaç bakımından birliğini, bize iş'âr etmek içindir. Ayrıca bu farzın önemini belirtmek ve yerine getirilmesi için teşvik sadedindedir.
Bizden önceki milletlerden hangisine orucu farz-kıldığını Allah açıklamamıştır. Bilindiği gibi oruç, putperestlik de dahi olmak üzere her dinde meşrû'dur. Eski Mısırlılarda oruç tutulurdu. Bu ibâdet Mısır'dan Yunanistan'a geçti .Onlar bilhassa kadınların oruç tatmasını öngörürlerdi. Romalılar da oruca yer veriyorlardı. Putperest hintliler bugün dahi oruç tutmaktadırlar.. Tevrat orucu ve oruç tutanları övmekte, Hz. Musa'nın kırk gün oruç tuttuğunu bildirilmektedir. Tevrat'ın Temmuz ayının 10. günü oruç tutmayı farz kıldığını kabul ederler. İsâ'nın ve Havarilerin bu orucu tuttuklan rivayet edilir (Reşîd Rızâ, Tefsir el-Menâr, II, 143 -144)
Muhammed ümmetinden önceki ümmetlere de farz kılınmıştır. Biz Müslümanlara da hicretin 2. yılında ve Şaban ayında İslam’ın beş erkanından biri olarak farz kılınmıştır.
Değerli Mü'minler!
Ramazan Orucunun Hükmü
Bu orucun farz oluşu; kitap, sünnet ve icma ile sabittir. Bunu inkar eden kafir olur.
Nitekim Allah-u Teala bunu Kur’an-ı Kerim’de şöyle bildirmektedir:
يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُواْ كُتِبَ عَلَيْكُمُ الصِّيَامُ كَمَا كُتِبَ عَلَى الَّذِينَ مِن قَبْلِكُمْ لَعَلَّكُمْ تَتَّقُونَ
“Ey iman edenler! Oruç sizden önce gelip geçmiş ümmetlere farz kılındığı gibi size de farz kılındı. Umulur ki korunursunuz..” (Bakara, 2/183) Peygamber Efendimiz (sav) de orucun farziyetini şu mübarek sözleriyle dile getirmiştir:
بُنِيَ الْإِسْلَامُ عَلَى خَمْسٍ شَهَادَةِ أَنْ لَا إِلَهَ إِلَّا اللَّهُ وَأَنَّ مُحَمَّدًا رَسُولُ اللَّهِ وَإِقَامِ الصَّلَاةِ وَإِيتَاءِ الزَّكَاةِ وَالْحَجِّ وَصَوْمِ رَمَضَانَ
“İslam beş temel üzerine kurulmuştur. Allah’tan başka ilah olmadığına ve Muhammed (sav)'in O’nun kulu ve elçisi olduğuna tanıklık etmek, namaz kılmak, zekat vermek, ramazan orucunu tutmak ve gücü yetenler için hacca gitmektir.” (Buhari, İman, 34-40; İlim, 25)
Ramazan orucu ; Akıllı, buluğ çağına ulaşmış, mukım, sağlıklı, hayız ve nifastan uzak olan Müslümana farzdır.
قَالَ رَسُولُ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ مَنْ أَفْطَرَ يَوْمًا مِنْ رَمَضَانَ فِي غَيْرِ رُخْصَةٍ رَخَّصَهَا اللَّهُ لَهُ لَمْ يَقْضِ عَنْهُ صِيَامُ الدَّهْرِ
Peygamberimiz (s.a.v.) şöyle buyurmuşlardır:
"Allah'ın (hastalık ve yolculuk gibi) müsade ettiği durumlar haricinde, Ramazanda bir gün orucunu bozan kimse, ömrü boyunca oruç tutsa, Ramazanda tutmadığı o günü kaza edemez (ve onun sevabına ulaşamaz)." Buhari, Ebu Davud,Tirmizi, Nesei, et Tac, c.2, sh. 68.
Farz Orucun Vakti Hanki Aydadır?
Müslümanların üzerine farz olan oruç, kameri aylardan Ramazan ayında tutulan oruçtur. Yüce Allah
فَمَنْ شَهِدَ مِنْكُمُ الشَّهْرَ فَلْيَصُمْهُ
"Sizden kim ayı görürse oruç tutsun.."(Bakara185)
أَيَّامًا مَعْدُودَاتٍ فَمَنْ كَانَ مِنْكُمْ مَرِيضًا أَوْ عَلَى سَفَرٍ فَعِدَّةٌ مِنْ أَيَّامٍ أُخَرَ
"Sayılı günlerde(oruç farz kılındı). Sizden kim hasta veya seferde olursa tutmadığı günler sayısınca diğer günlerde (tutsun)..(Bakara184) buyurmaktadır.
Müfessirlere göre bu ayetlerdeki "ay " ve "sayılı günler" den maksadın "Ramazan ayı" olduğu konusunda hem fikirdirler.
Ayrıca bütün hadislerde farz oruç denildiği zaman Ramazan orucu anlaşılmakta ve bu açık bir şekilde ifade edilmektedir. Mesela;
قَالَ رَسُولُ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ قَدْ جَاءَكُمْ رَمَضَانُ شَهْرٌ مُبَارَكٌ افْتَرَضَ اللَّهُ عَلَيْكُمْ صِيَامَهُ
Allah Rasülü(s) şöyle buyurdu :"Mübarek ay olan ramazan gelmiştir. Allah sizin üzerinize o ayda oruç tutmayı farz kılmıştır.." (Ahmed, Nesai , Abdürrazzak)
Ayet ve hadisler de gösteriyor ki farz oruç ramazan ayındadır. Bu ay 33 yılda bir bütün miladi ayları dolaşmaktadır. Ramazan ayı yazın sıcak günlerine ve işlerin yoğun olduğu mevsimlere tevafuk etse de bu orucu tumalıyız. Bazı art niyetli insanlar, Ramazan ve Kurban aylrı geldiğinde İslamın ana konuları üzerinde şüpheler sokmaktadırlar. Sıcak ve uzun günlere denk gelen Ramazan orucunun, serin ve kısa günlere sahip olan kış aylarında da tutulabileceği fikridir.
Böyle fikirler İslam dininin ibadet anlayışını bozup sulandırmaktır. Dinimizde ibadetler akla göre değil, Allah ve Rasülünün buyurduğu nakle göre yapılır. Aksi taktirde Yahudi ve hiristiyanların dinlerini ifsat ettiği gibi, biz de dinimizin aslını bozmuş oluruz.
Haseni Basri ve bazı tefsircilerden rivayet edildiğine göre; ramazân orucu bize farz kılındığı gibi Hıristiyanlara da farzdır. Onlar bir süre Ramazân orucunu tutmuşlardı. Çok sıcak, veya çok soğuk günlerde yolculuk ederken oruç tutmak zor geldi. Geçimlerini sıkıntıya düşürdü. Yolculuklarını zorlaştırdı. Bilginleri ve dinî liderleri orucu yazla kış arasında muhtelif bir mevsimde tutmayı öngördüler. Ve bunun için bahar mevsimini kabul ettiler.
Sonra yaptıklarına keffâret olarak on gün daha ilâve edip bunu kırk güne çıkardılar. Bir süre sonra kralları ağzından rahatsız oldu. Allah'a and içerek, ağrısı geçerse orucu bir hafta daha arttıracağına söz verdi. Kral iyileşince bir hafta daha oruç süresini uzattı. Sonra kral öldü. Bir başka kral geçti ve neden üç gün az tutalım, bari elli güne tamamlayalım dedi ve elli gün yaptı.
Denildi ki; onlara iki büyük ölüm geldi. Onlar orucu arttıralım, belki felâket gider, dediler. Önce bir on gün, sonra da bir başka on gün arttırdılar. Ve yine denildi ki; Hıristiyanlara Allah Ramazân orucunu farz kılmıştı. Önce bir gün tuttular. Sonra her gün bir gün arttırarak elli güne ulaştırmcaya kadar artırmaya devam ettiler. Bunun için İslâm'da şekk günü oruç tutmak yasaklanmıştır. (Hâzin, Lübâb, I, 256 - 257)
Aziz Kardeşlerim!
Ramazan Ayının Özellikleri
Ramazan ayı, Allah’ın biz müminlere sunduğu büyük bir ihsanı ve nimetidir. Çünkü dini hayatımızda önemli bir yeri olan Ramazan ayını, diğer aylardan ayıran, daha faziletli ve üstün kılan bir takım özellikler ve manevi güzellikler vardır. Bu özellikler Ramazan ayının diğer aylara göre daha üstün olduğunu göstermektedir.
1-Kur'an Bu ayda İndirilmiştir.
İnsanlığı, içine düştüğü karanlık ortamdan çıkarıp aydınlığa kavuşturan yüce kitabımız Kur’an-ı Kerim, bu ayda indirilmiştir.
Bu aya kıymet kazandıran en önemli hadise, Hz. Peygamber (sav)'in en büyük mucizesi, dünya ve ahiret saadetine götüren, en güvenilir kılavuz olan Kur’an’ın bu ayda indirilmeye başlanmış olmasıdır.
Kur’an-i hitap, Kur’an-ı Kerim’in bu ayda indirildiğini şöyle beyan eder:
شَهْرُ رَمَضَانَ الَّذِيَ أُنزِلَ فِيهِ الْقُرْآنُ هُدًى لِّلنَّاسِ وَبَيِّنَاتٍ مِّنَ الْهُدَى وَالْفُرْقَان
“Ramazan ayı, insanlara yol gösterici, doğrunun ve doğruyu eğriden ayırmanın açık delilleri olarak Kur'an'ın indirildiği aydır.” (Bakara, 2/185)
Beşeriyetin ufkunda batmayan bir güneş gibi doğan bu yüce kitap, dünya durdukça da insanlığı aydınlatmaya devam edecektir.
Allah Teâlâ; Ramazân ayını diğer aylardan ayırd ederek övüyor ve bu ayı, Kur'an-ı Azîm'i indirmek üzere bizzat kendisinin seçtiğini bildiriyor. Bu ayın bütün ilâhî kitaplarm peygamberlere indirilmek üzere tahsis edilmiş bir ay olduğu hadîsde vârid olmuştur.
Nitekim İmâm Ah-med İbn Hanbelden nakledildiğine göre; Rasûlullah (s.a.) şöyle buyurmuş:
İbrahim'in sahîfeleri Ramazânın ilk gecesinde indirildi. Tevrat Ramazânın altıncı gecesinde indirildi. İncil Ramazânın onüçüncü gecesinde indirildi. Allah Teâlâ Kur'an'ı ise Ramazânın yirmidördüncü gecesinde indirmiştir. Câbir İbn Abdullah'tan rivayet edilen hadiste ise, Zebur Ra-mazânın onikinci gecesinde indirildiği belirtilmiştir.. (Tefsir-i İbn Kesir Ter.3,712)
2-Ramazan Risalet Ayıdır.
Allah’ın alemlere rahmet olarak gönderdiği, yaratılmışların en şereflisi, Allah’ın en sevgili kulu, insanlığın yüksek ve en mükemmel ahlak örneği, peygamberlerin sonuncusu olan Hz. Muhammed (sav)'e peygamberlik görevi bu mübarek ayda verilmiştir.
O’na bu kutsal görevin verildiği Ramazan ayı, hiç şüphesiz insanlık için bir dönüm noktası olmuştur. İnsanlar Hz. Peygamber sayesinde karanlıktan aydınlığa kavuşmuştur.
3-Kadir Gecesi Bu Aydadır.
Bin aydan hayırlı olan “Kadir gecesi” bu ayın içinde yer almaktadır. Kitabımız Kur'an-ı Kerim bu gecenin önemini Kadir suresinde şöyle haber vermektedir:
لَيْلَةُ الْقَدْرِ خَيْرٌ مِّنْ أَلْفِ شَهْرٍ
“Kadir gecesi bin aydan daha hayırlıdır.” (Kadir, 97/3)
4-Farz Olan Oruç Bu Aydadır.
İslam’ın beş erkanından biri olan ve müminleri kötülüklerden arındırıp manevi anlamda temizleyen oruç, bu ayda tutulmaktadır.
5-Ramazan Rahmet ve Mağfiret Ayıdır.
Ramazan ayında cennet kapıları açılır, cehennem kapıları kapanır ve şeytanlar zincire vurulur. Nitekim; Sevgili Peygamberimiz (sav) bunu şöyle bildirmektedir:
إِذَا جَاءَ رَمَضَانُ فُتِّحَتْ أَبْوَابُ الْجَنَّةِ وَغُلِّقَتْ أَبْوَابُ النَّارِ وَصُفِّدَتْ الشَّيَاطِينُ
“Ramazan ayı girince cennet kapıları açılır, cehennem kapıları kapanır ve şeytanlar zincirlere vurulur.” (Buhari, Savm,)
Bu hadis-i şerifte şu vurgulanmak istenmiştir: Ramazan ayında mümin kendisini cennete götürecek ibadetler ve iyi işler yaptığı için cennet kapıları ona açılmış, kendisini cehenneme sürükleyecek kötülüklerden uzaklaştığı için de cehennem kapıları onun için kapanmış olacaktır.
Yine bu ayda mümin, nefsinin kötü arzularına ve şeytanın isteklerine uymayacağı için, şeytan zincire vurulmuş gibi olacağından artık oruçluyu aldatamayacak ve ona olumsuz bir etki yapamayacaktır. .
Evveli rahmet, ortası mağfiret ve sonu da cehennem ateşinden kurtuluşa vesile olan Ramazan ayının büyük mükâfatı hakkında, başka bir hadis-i şerifde şöyle buyurulmuştur:
"Benim ümmetime Ramazan ayında beş şey verildi ki, benden evvelki Peygamberlere bunlar verilmedi.
Birincisi; Ramazan'ın ilk gecesi oldu mu, Allah ümmetime rah-metiyle nazar eder. Ve Allah kime de nazar etmişse, ona ebedî azab etmez.
İkincisi; Akşama doğru, onların ağzında meydana gelen koku, Allah indinde misk kokusundan daha güzeldir.
Üçüncüsü; Melekler onlar için gece ve gündüz istiğfar ederler.
Dördüncüsü; Allah-u Teâlâ cenetine emir buyurur: "Hazırlan ve zinetlen ki, kullarımın dünya sıkıntılarından (kurtulup) benim dâr ve kerametime (yurduma ve lütfuma) gelip rahata kavuşmaları yaklaştı.
Beşincisi; Ramazan'm son gecesi olduğunda, onların topunu birden mağfiret eder.
Orada bulunanlardan bir sahabe sordu:
—"Ya Rasûlüllah, bu gece kadir gecesi midir?"
Peygamber (s.a.v.):
— "Hayır, kadir gecesi değildir. Görmüyor musun? İşçiler işlerinden dağılırken nasıl ücretlerini alıyorlar" buyurdu. " (Buhari ,Ebu Davut, Nesai)
O halde, Ramazan ayına kavuşup da, o ayı Allah'ın razı olacağı şekilde geçirenleri Cenab-ı Hak, af ve mağfiret edecektir. Anlayabilenler için bu ne büyük lütuftur.
Kısaca belirtmek gerekirse Ramazan ayı; ibadetler, iyilikler, huzur ve manevi mutluluk mevsimidir. Adının bir anlamı da günahları yakmak olan Ramazan ayını günahlarımızdan kurtulmak ve sevaplarımızı artırmak için ganimet bilmeli ve bu bilinçle değerlendirmeliyiz.
Kıymetli Müslümanlar!
Ramazan Ayı İçin Yapılması Gerekenler:
A. Ramazana Hazırlık Çalışmaları
1. Ramazan ayının başlangıcını tesbiti (Rü'yet-i Hilal)
Bu da Ramazan ayma ait hilalin görülmesiyle olur. Hz. eygamber (s.a.v), Ramazan ayı girmeden önce, Ramazan hilâlinin araştırılmasını, hilalin görülüp görülmediğinin tesbitinin yapılmasından sonra oruca başlanmasını isterdi.
Hz. Âişe (r.a) anlatıyor:
"Rasülüllah'ın Şaban ayının günlerini hesapladığı kadar başka bir ayın günlerini hesaplamazdı. Sonra Ramazan hilâlini görünce, oruca başlardı. Eğer bulut araya girer (hilâli göremez) ise, (Şaban'ı) otuz gün olarak hesaplar, sonra Ramazan orucuna başlardı."(Ebu Davut,Savm,6)
Ramazan ayının girdiğinin tesbiti konusunda Hz.Paygamber (s.a.v)'in çok sayıda hadisleri bulunmaktadır. Ramazan hilali ile Şevval hilalinin görülmesinin tesbiti nasıl olacaktır? Bu konudaki hadisler topluca incelendiğinde, her iki yoruma da müsait açık ifâdelere rastlanmaktadır
Hilal'in görülmesi meselesi öteden beri üzerinde durulan ve sonu gelmeyen, tartışmalara yol açan bir konudur. Tartışmanın esası şudur: Ramazan hilalinin görülmesinde baş gözûyle görmeye mi itibar edilecektir, yoksa bu hususta astronomik hesaplara dayanmak caiz midir?
Hilalin, güneş battıktan sonra görülmesi, kamerî takvime göre içinde bulunulan ayın sonunu, bir sonraki ayın başlangıcını gösterir. Hilal ilk doğduğunda çok ince olduğu ve pek kısa bir süre sonra kaybolduğu için, ilk gününün hilalini görmek büyük bir dikkat ve tecrübeyi gerektirir. O anda hafif bir sis bulunması durumunda hilalin görülmesi mümkün olmaz. Bunun için Peygamberimiz bu gibi durumlarda ayı otuza tamamlamayı emretmiştir
Asıl tartışma astronomi ilminin verilerine göre hareket edilip edilmeyeceği noktasında toplanmaktadır. Bu konuda, astronomi ilminin verilerine itibar edilmeyeceğini savunanların argümanları oldukça zayıf görülmektedir. Bir kere, Peygamberimiz "Hilali görünce oruç tutun..." dediğine göre, aslolan hilalin görülmesidir; görmenin nasıl olduğu değil. Hadiste geçen rü'yet kelimesinin "baş gözüyle görmek" anlamına geldiğini iddia etmek ise bir zorlamadır; çünkü kelimenin klasik Arapça'da "anlamak, bilmek" gibi anlamları vardır.
Klasik dönem fakihleri de, rü'yet-i hilal tartışmasını kesmek maksadıyla, kamu otoritesinin (hâkim) bu konudaki kararını herkes için bağlayıcı kabul etmişlerdir. Ülkemizde, her yıl yaşanan anlamsız ve lüzumsuz tartışmalara son vermek için, bu alanda kamu otoritesi sayılan Diyanet İşleri Başkanlığı'nm astronomik veriler esas alınarak kabul ve ilan ettiği takvime uyulması en doğrusudur.
Bununla birlikte astronomik hesapla tatmin olmayıp hilalin gözle görülmesi gerektiğini düşünenler, meseleyi tabiî mecramdan saptırmamak ve fitneye sebep olmamak şartıyla sadece kendi nefislerinde gözle görmeyi esas alarak davranabilirler.
2. "Yevm-i Şekk" de oruç tutulmaması
Havanın bulutlu olması gibi sebepler yüzünden, Şaban ayının 29'dan sonraki günün Şaban ayına mı âit yoksa Ramazan ayına mı âit olduğu konusunda şüphe meydana gelirse, bu güne yevmü şekk(şüpheli gün) denir." Peygamberimiz bu günde oruç tutulmasını yasaklamıştır. Fakihler bu oruca mekruh hükmünü vermişlerdir.
Ebû Hüreyre (r.a)'den rivayet edildiğine göre
"Rasûlüllah (s.a.v) buyurdular ki: Sizden kimse Ramazanı bir veya iki gün önceden oruç tutarak karşılamasın. Eğer bir kimse önceden oruç tutmakta idiyse orucu tutsun."(Buhari, Müslim…)
Bu hadis Ramazan ayının bir iki gün öncesinden oruca başlamayı yasaklamaktadır. Alimler hadisten, yasaklamanın, Ramazan olabilir endişesine düşerek "ihtiyat düşüncesinle" tutulacak oruca râcî olduğunu anlarlar ve bunu Ramazana bir ilave kabul ederler.
Şek gününde ramazan veya başka bir vacibe niyet edilerek tutulan oruç mekruh olur. Önceden beri tuta geldiği mutat nafile oruçlar veya başka bir oruç ile ilgisi olmaksızın nafile niyetiyle şek günü oruç tutulmasında bir kerahet bulunmaz. Çünkü eğer şek günü ramazan'a dahilse bu oruç ramazan orucu sayılır. Aksi halde nafile olarak kalır. (Döndüren, İlmihal,420)
Ayrıca Câhiliyye Arapları arasında Nes' (ayların yerlerini takdim ve tehir ederek değiştirme) uygulamasının yaygın olduğunu düşünürsek -ki bu uygulama Kur'an ayetiyle (Tevbe,37) kaldırılmıştır- insanların yevm-i şekk'de oruç tutmak suretiyle bu nesi' uygulamasını çağrıştıracak davranışlara girmesini önlemeye yönelik bir emir olarak da telakki etmek mümkündür. (Ali Çelik ,Ramazan Günlüğü61)
3-Kalbimizi Ramazana odaklama
Büyük ecir ve mükâfatlarla dolu olan Ramazan ayına girerken, o ayı ihya etmek için manen hazırlıklı olmak lâzımdır. Zaten Peygamberimizin de Şaban ayını çoğukez oruçla ve ibadetle geçirmesinin ana sebebi de bu olmalıdır. Kendimizi bu ayın sevabına lâyık hale getirmemiz ve bunu niyetimize almamız lâzımdır. Bunun için:
1- Ramazan ayına girerken maddi ve manevhi kirlerden temizlenmeli, işlediğimiz günahları terkederek Cenab-ı Hakka tevbe ve istiğfar etmeliyiz. Meselâ, beş vakit namazı muntazam kılmıyorsak, bir daha terketmemek üzere ve sürekli kılmaya niyetlenmeliyiz.
2- Başkalarına haksızlık etmişsek onlardan helâllik dilemeliyiz. Kul hakkıyla Allah'ın huzuruna çıkmak mü'min için büyük bir tehlikedir. Haksızlık ve kötülük yapan insanların Allah'a yaklaşması mümkün değildir.
3- Ramazan ayına girerken, dinimizin haram kıldığı, kin, hased, dedikodu, yalan gibi huylardan vazgeçmeliyiz. Dünya ve âhirete faydası olmayan her türlü davranıştan uzak olmalıyız.
4- Ramazan ayına girerken, kalbimizi Allah'a tam teslim etmeliyiz. Niyetlerimizi düzeltmeliyiz. Kıyamet gününde, insanlar niyetleri üzerine haşrolunurlar, Allah'ın huzuruna niyetlerine göre çıkarılırlar. Zira, Hz. Peygamber şöyle buyurmaktadır:
عُمَرَ بْنَ الْخَطَّابِ رَضِيَ اللَّهُ عَنْهُ قَالَ سَمِعْتُ رَسُولَ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ يَقُولُ إِنَّمَا الْأَعْمَالُ بِالنِّيَّاتِ وَإِنَّمَا لِكُلِّ امْرِئٍ مَا نَوَى فَمَنْ كَانَتْ هِجْرَتُهُ إِلَى دُنْيَا يُصِيبُهَا أَوْ إِلَى امْرَأَةٍ يَنْكِحُهَا فَهِجْرَتُهُ إِلَى مَا هَاجَرَ إِلَيْهِ
Aziz Mü'minler!
B. Ramazanda Yapılması gerekli İbadetler
1. NAMAZ
a). Teravih Namazı
إن الله فرَضَ صِيامَ رمضانَ وسننتُ لكم قيامَه فمَن صامَهُ وقامه إيمانا واحْتسابا خرَج من ذنوبه كيوم ولدتْهُ أمّهُ
“Allah’ü Tealâ ramazan orucunu farz kıldı. Ben de size teravih namazını sünnet kıldım. Kim de buna inanarak ve sevabını yalnız Allah’tan umarak ramazan orucunu tutar ve teravih namazını kılarsa, annesinden doğduğu gündeki gibi günahlarından temizlenir.” .Nesai (Sü. Kübra),4/157; Ebû Ya’la, 2520
Teravih namazında ta'dili erkana ve kıratı hızlı yapmamaya dikkat etmeliyiz…
b). Beş vakit Namaz
Ramazan ayında teravih namazlarını kılmaya gösterdiğimiz duyarlılığı bu mubarek aydan başlamak üzere bütün yıl boyu üzerimize farz olan beş vakit namazı da kılmaya çalışmalıyız. Yüce Rabbimizin öbür dünyada bizden asıl soracağı ve hesaba çekeceği namaz budur.
c). Nafile Namazlarına Alışma
Teheccüd, Kuşluk ve Ebvabin
2. ORUÇ
a). İftar ve Sahur
b). Oruca Halel Getirmeme
Ramazan ayında oruçlu olan kimsenin, orucu bozacak maddi şeylerden kaçınması ne kadar önemli ise orucun manasını bozan, sevabını götüren, İslam ahlakına aykırı davranışlardan sakınması da o kadar önemlidir
Ebu Hüreyre(r)den sahih ve hasen rivayetlerle nakledilen bir hadiste Yüce Peygamber(s) şöyle buyurmaktadır:
رُبَّ صائمٍ ليس له من صيامه إلا الجوعَ و رُبَّ قائم ليس له من قيامه إلا السهرَ
“Nice oruç tutanlar var ki, onların tuttukları oruçtan nasibi, aç kalmaktan başka bir şey değildir. Nice namaz kılanlar da var ki, onların namazdan nasibi, uykusuz kalmaktan- yorgunluk ve zahmetten - başka bir şey değildir.” (. İbn Mace,1690; İbn Hıbban,3481; Hakim,1571; Beyhaki( Sünen )8097; Nesai( S.Kübra ),3249)
.
Sevgili Peygamberimiz (sav) bir hadis-i şeriflerinde buna işaret ederek şöyle buyurmuşlardır: “Gıybet ederek insanların etini yemeyi sürdürenler gerçek anlamda oruç tutmuş olamazlar. “(Musannef, 2/272)
Bir başka hadis-i şeriflerinde de şöyle buyurmuşlardır:
من لم يدع قول الزور والعمل به فليس لله حاجة في أن يدع طعامه وشرابه
“Kim ki yalan söylemeyi ve yalanla iş yapmayı bırakmaz ise Allah o kimsenin yemesini, içmesini bırakmasına değer vermez.” (Buhari,Savm,8)
c). Çocukları Oruca Alıştırma
Sahabe, çocukları onuca alıştırırken onlara oyuncaklar hazırlarlardı. Birisi yemek için ağladığında, bunlar verilerek, iftar vaktine kadar oynamaları sağlanırdı. (Buharı. Savm. 47 )
Bir hadiste "Çocuk sağını solunu ayırt etmeye' başladı mı, ona namazı emredin" denmektedir.( Ebü Davud. Salâı 26 (Hadis No:497)
3. OKUMA
a). Kur'an Okuma ve Hatim
Tirmizî'nin İbnu Abbâs (r.a.)'dan rivayet ettiği şu hadîs bunlardan birisidir. Hadîs şöyledir:
"Allah'ın en çok sevdiği amel, Kur'ân'ı başından sonuna kadar okuyan, bitirince de hemen tekrar başlayan (kimsenin amelidir)"
et-Taberânî (öl. 360/970), Câbir b. Abdillâh'dan şu hadîsi rivayet etmiştir:
"Kim Kur'ân okur, yahut kim Kur'ân'ın tamamını okursa, Allah katında onun kabul olunmuş bir duası vardır. Allah dilerse ona dünyada verir, isterse onun için âhirete biriktirir"
ed-Dârimî, şu hadîsi nakleder: Ebû Kılâbe'den rivayet edilmiştir:
"Kur'ân okumaya başlayan kimseye şahid olan, Allah yolunda bir fetihe katılmış olan, Kur'ân'ın hatmine şahid olan da sanki (harp) ganimetlerinin taksim olunduğu zamandaki o ganimetlere nail olan kimse gibidir"
b). Oruçla İlgili Kitap Okuma
c). Ailede Kitap Okuma Alışkanlığı Kazanma
4. TEVBE
a). Kötü Alışkanlıklara Tevbe
b). Dua ve İstiğfar
c). İtikaf
Efendimiz (s.a.v) her yıl on gün itikafa girerdi. Vefat ettiği sene olunca yirmi gün îtikaf etmişti. Cebrail (a.s), her sene O'nunla Kur'an'ı bir kere karşılıklı okurdu. Bu vefat yılı olunca, Kur'an'ı iki defa karşılıklı okumuştu.
5. YARDIM
a). Zekat ve Fitre
b). Sadaka ve Yardımlaşma
c). Hediyeleşme
Sonuç olarak, Ramazan ayı insanların kendilerini hesaba çekmeleri, hatalarını fark etmeleri ve günahlarından tevbe edip Allah’a dönmeleri için bir fırsattır. Bu mübarek ayda Allah’ın ibadet olarak emrettiği oruç ise insana inandığını yapma ve inandığı gibi yaşama iradesini kazandıran ruhi ve nefsi bir eğitimdir. Hakkıyla eda edildiğinde Allah’ın rızasına ve sevabına ulaştırır.
Her müslüman ramazan ayının kıymetini ve faziletini idrak ederek bu müstesna ayı dolu dolu değerlendirmeli, mükafatı Reyyan kapısından cennete girme olan oruç ibadetinin de önemini kavrayıp hakkıyla eda etmeli ve Allah’ın mükafatına nail olmalıdır.
.
M. KAVA