• Anasayfa
  • Favorilere Ekle
  • Site Haritası
  • https://www.facebook.com/groups/vaazdokumanlari/
  • https://api.whatsapp.com/send?phone=+905321561576
  • https://www.twitter.com/@vaazsitesi
Üyelik Girişi
Vaaz Kategorileri
Ziyaret Bilgileri
Aktif Ziyaretçi10
Bugün Toplam540
Toplam Ziyaret5104006
Site Haritası
Takvim
Vaaz Dokumanları

Rum Suresi: 41. Ayet

RÛM SURESİ – 41. AYET

 

 

ظَهَرَ الْفَسَادُ فِي الْبَرِّ وَالْبَحْرِ بِمَا كَسَبَتْ أَيْدِي النَّاسِ لِيُذِيقَهُم بَعْضَ الَّذِي عَمِلُوا لَعَلَّهُمْ يَرْجِعُونَ:

       MEALİ :

 

     “İnsanların bizzat kendi işledikleri yüzünden karada ve denizde düzen bozuldu, ki Allah yaptıklarının bir kısmını onlara tattırsın; belki de (tuttukları kötü yoldan) dönerler. ”   (RÛM SURESİ – 41. AYET)

 

     Açıklamasını yapmaya çalıştığımız bu ayetin, “insanların kendi elleriyle yapıp ettikleri yüzünden, karada ve denizde düzen bozuldu.” şeklinde tercüme edilen bölümü, genellikle “işledikleri günahlar ve yaptıkları haksızlıklar sebebiyle, karada ve denizde düzen bozuldu...” olarak yorumlanmıştır. “İşlediklerinin bir kısmı” ifadesi ise, insanların yaptıklarının karşılığının tamamen bu dünyada verilmediğini, asıl ceza veya karşılığın ahirette verileceğini göstermektedir. Burada verilenler de, âyetin “...dönüş yapsınlar diye...” ifadesinden anlaşılacağı gibi, insanlar için birer ders, birer uyarı niteliği taşımaktadırlar.

 

وَمَا أَصَابَكُم مِّن مُّصِيبَةٍ فَبِمَاكَسَبَتْ أَيْدِيكُمْ وَيَعْفُو عَن كَثِيرٍ:

 

     “Başınıza her ne musibet gelirse kendi yaptıklarınız yüzündendir. O, yine de çoğunu affeder.”  (ŞÛRA SURESİ – 30. AYET)

     âyet-i kerimesi de uyarı niteliğinde verilen bazı cezaların sorumlusunun, insanın bizzat kendisi olduğunu, yine de bir çoğunun yüce Allah tarafından affedildiğini göstermektedir. Arap dilinde fesâd, “bozulmak, çürümek; itidal çizgisinden uzaklaşmak, sağ duyudan sapmak, zulüm, çalkantı, düzensizlik; kuraklık, kıtlık” vb. anlamlarda kullanılmıştır.

     Bu yüzden, âyette yer alan ve “bozulma” diye tercüme edilen “fesâd” kelimesiyle, hemen herkesin bilebileceği bozulmanın yanısıra, bu kelimenin kapsamına girebilecek her türlü bozulma da kastedilmiş olabilir.

     Sözlük anlamındaki bu zenginlik, fesat teriminin Kur’an’ın diğer ayetlerinde de çok geniş bir bağlamda kullanıldığını bize göstermektedir.

     Nitekim, bazı âyetlerde Allah’ın yeryüzünde yerleştirdiği ilâhî denge ve düzeni bozanlar “bozguncu” sayılmakta, fesatçı tavırlarına rağmen, düzeltme ve iyileştirmeden yana olduklarını iddia edenler “gerçek bozguncular” olarak nitelendirilmektedir:

 

وَإِذَا قِيلَ لَهُمْ لاَ تُفْسِدُواْ فِي الأَرْضِ قَالُواْ إِنَّمَا نَحْنُ مُصْلِحُونَ:

 

     Onlara: Yeryüzünde fesat çıkarmayın, denildiği zaman, Biz ancak ıslah edicileriz derler.   (BAKARA SURESİ – 11. AYET)

     Yine “fesat” kelimesiyle birlikte onun sebebi yahut sonucu olarak, “ölçü ve tartıyı eksik yapmak”, “ekini ve nesli helâk etmek”, “akrabalık bağlarını koparmak” gibi ahlâkî sapmalar da zikredilmekte, dolayısıyla Kur’an’da bu tür tavır ve davranışlar da fesat teriminin kapsamında değerlendirilmektedir. Buna göre ayetteki, “... Karada ve denizde düzen bozuldu...” ifadesinden; bozulan dengelerin sadece kara ve denizle sınırlı olmadığını; yerleri, gökleri, denizleri, kısaca mikro âlemden makro âleme kadar bütün alanları da kuşatacak şekilde insanın sebep olduğu tüm fesad ve bozulmayı anlayabiliriz.

     Bu nedenle tefsir bilginleri, “karada ve denizde bozulmanın ortaya çıkması” ifadesini, “Karada ve denizde tufan çıkma endişesi; bazı arazilerin bitki bitirmez duruma gelmesi, tatlı suların tuzlu suya dönüşmesi;şehirlerde ve kırsal kesimde bozulmanın yaşanması; kaynak sularının azalması, yağmurun yağmaması; kıtlık, yangın, sel gibi felaketlerin ve geçim sıkıntısının başgöstermesi; bereketin kalkması, fiyatların artması, insanların çeşitli hastalıklara yakalanması; zulmün yaygınlaşması, savaşların çıkması vs...  şeklinde çok farklı açılardan yorumlamışlardır. Şüphesiz, geçmişte tefsir bilginlerinin yaptıkları bu yorumlar, ayette haber verilen durumla örtüşmekle beraber; “insanların sebep olduğu fesad ve bozulma” hadisesi, günümüzde hemen her alanda daha somut bir şekilde kendini göstermektedir. Üretim teknolojisinin gerektirdiği standartları uygulamadan ve çevreye vereceği zararları engellemeksizin üretim yapıp etrafa zehir saçan fabrikalar; toprağın, suyun ve havanın kirletilmesi; ozon tabakasının delinmesi, buna bağlı olarak çeşitli hastalıkların ortaya çıkması, karada canlıların, denizde balıkların ölmesi, rant uğruna ormanların ve yeşil alanların acımasızca yok edilmesi vs... hepsi günümüz dünyasında insanların doğrudan veya dolaylı olarak sebep olduğu “ekolojik- çevresel problemlerdir.” Buna bir de aile ve gençlik problemleri, sosyal ve ekonomik alandaki sıkıntılar, can, mal, nesil, akıl ve inanç emniyetinin tehdit altında oluşu, savaşların körüklenmesi gibi sosyal ve ekonomik hayattaki “sosyolojik ve ekonomik bozulmalar” da eklenince; insanın, Allah’ın kâinata yerleştirdiği ve yaşatılmasını istediği değerleri dikkate almamasının, hem kendilerine hem de yeryüzünü kendileriyle paylaşan diğer varlıklara karşı fesatçı tavırlar takınmasının acı sonuçları açıkça ortaya çıkmaktadır. Bütün bunlar, “İnsanların kendi elleriyle yapıp ettikleri yüzünden karada ve denizde düzen bozuldu.” ayetinde haber verilen durumla tıpatıp örtüşmektedir.

     Bu bakımdan çağımız İslâm bilginleri bu ayet-i kerimeyi güncel problemlerin de ışığında daha kapsamlı bir şekilde şöyle yorumlamaktadırlar:

     “Böylece günümüzde korkunç bir şekilde -üstelik henüz kısmen- ortaya çıkan doğal çevremizdeki yoğun çürüme ve tahribat, toprağın, havanın, suyun ve denizlerin sanayi atıkları ve şehir çöpleri yüzünden kirlenmesi; bitki örtüsünün yok edilmesi; yaygın uyuşturucu ve ilaç kullanımı sebebiyle insan bedeninde ortaya çıkan genetik bozukluklar ve insanlar için yararlı olan bir çok hayvan türünün giderek yok olması... Bütün bunlara, insanın sosyal hayatındaki hızlı bozulmayı ve çürümeyi, cinsel sapıklıkları, suçları, şiddeti ve son aşamada nükleer dehşeti de ilâve edebiliriz. Bunların tümü, son tahlilde insanın Allah’a, manevî değerlere ve ahlâkî erdemlere karşı umursamazlığının ve bunun yerine maddî ilerlemeyi tek hedef kabul eden yanlış anlayışının bir sonucudur.”

     O halde bu âyet-i kerimeden alabileceğimiz mesaj ve çıkarabileceğimiz bazı dersler

şunlardır:

1-) Yeryüzü, üzerinde taşıdığı ve bünyesinde barındırdığı sayısız nimetleri ve güzellikleriyle bizlere emanet edilmiştir. Bu emanetlere, ancak onun doğal dengesini koruyarak riâyet edebiliriz. Bu nedenle dünya nimetlerinden yararlanırken, dinî ve ahlâkî değerlere uygun davranmalı, emanet sorumluluðuyla hareket edilmelidir.

2-) Kişisel hırslarla, daha çok kazanmak arzusuyla, tembellikle, sorumsuzlukla tabiata zarar veren ve çevreyi kirletenler; verdikleri zararın er veya geç kendilerine döneceği gerçeğini gözardı etmemelidirler. Çünkü insanoğlu, yüzyıllardır çevreye ve tabiata verdiği zararların bedelini ağır bir biçimde ödemektedir.

3-) Her bir insanın çevresine verdiği zararların ve takındığı bozguncu tavırların kendisine, ailesine, tüm insanlığa ve çevreye çok yönlü olumsuz etkileri vardır. Bu yüzden, bu konuda hiç kimse, “Ben istediğimi yaparım, kimse bana karışamaz.” deme gibi bir lükse sahip değildir. Çevre hepimize Yüce Rabb’imizin bir armağanı ve hayatımızı devam ettirdiğimiz bir yer olduğuna göre, ona zarar verenleri durdurmak tüm insanlığın ortak görevidir.

4-) Bu ayetten yola çıkarak, insanın doğrudan veya dolaylı olarak sorumluluğunun bulunmadığı birtakım doğal afetleri vb. hadiseleri, ilâhî bir ceza olarak değerlendirmek de doğru değildir. Böyle bir sonuca varmak ayetin lâfız ve mânâsına aykırıdır. Çünkü ayette :

 

ظَهَرَ الْفَسَادُ فِي الْبَرِّ وَالْبَحْرِ بِمَا كَسَبَتْ أَيْدِي النَّاسِ لِيُذِيقَهُم بَعْضَ الَّذِي عَمِلُوا لَعَلَّهُمْ يَرْجِعُونَ:

 

     “İnsanların bizzat kendi işledikleri yüzünden karada ve denizde düzen bozuldu, ki Allah yaptıklarının bir kısmını onlara tattırsın; belki de (tuttukları kötü yoldan) dönerler. ”   (RUM SURESİ – 41. AYET)

     Denilerek, insanların müdahalesiyle ortaya çıkan fesat ve bozulmadan söz edilmektedir.

 

KAYNAK : DİYANET AYLIK DERGİ

 

 


Yorumlar - Yorum Yaz
Aydın Gökçe Bey'e Teşekkür
Sitemize Vaaz Ansiklopedisi olarak eklediğim bölüm Aydın Gökçe'nin Almanya'da görevli iken çeşitli kaynaklardan yaptığı vaazları alfabetik sıraya almasıyla oluşmuştur. Kendisine teşekkür ediyorum.
Bu vaazlar ayrıca Dosyalar bölümünde de yer almaktadır. Vehbi Akşit
Vaaz Ansiklopedisi
VAİZLER KÜTÜPHANESİ
Hadislerle İslam
İslam Ansiklopedisi
Kur'ani Site
Hava Durumu
Döviz Bilgileri
AlışSatış
Dolar32.222232.3513
Euro35.110935.2516
Saat