• Anasayfa
  • Favorilere Ekle
  • Site Haritası
  • https://www.facebook.com/groups/vaazdokumanlari/
  • https://api.whatsapp.com/send?phone=+905321561576
  • https://www.twitter.com/@vaazsitesi
Üyelik Girişi
Vaaz Kategorileri
Ziyaret Bilgileri
Aktif Ziyaretçi13
Bugün Toplam591
Toplam Ziyaret5144150
Site Haritası
Takvim
Vaaz Dokumanları

12. Yusuf Suresi

12. YUSUF SURESİ

SURENİN İSMİ

Surenin bilinen tek ismi budur. Sure baştan sona Yusuf peygamberin kıssasını anlattığı için bu adı alır.

Hz. Yusuf bu sure dışında En’am ve Mü’min surelerinde de anılır. Fakat “kıssaların en güzeli” unvanına sahip olan Yusuf kıssasını baştan sona anlatan sure budur. Kur’an’da adlarına sure nisbet edilen şahıs isimleri şunlardır:

  1. 1.      Hz. Nuh,
  2. 2.      Hz. İbrahim,
  3. 3.      Hz. Yusuf,
  4. 4.      Hz. Hud,
  5. 5.      Hz. Yunus,
  6. 6.      Hz. Lokman,
  7. 7.      Hz. Meryem ve
  8. 8.      Hz. Muhammed.

Bu isimlerin toplamı 8 adettir. Fakat bunların hepsinde de sureye adı verilen peygamber nisbi bir yer tutar. Bunun tek istisnası Yusuf suresidir. Yusuf suresi baştan sona Hz. Yusuf’un hikmetlerle dolu olan hayat hikayesini anlatır.

SURENİN NÜZUL YERİ VE ZAMANI

Sure tüm otoritelere göre Mekke’de, hicrete yakın bir zaman diliminde inmiştir. Muhtemelen surenin zamanı hicretten iki veya üç yıl önceye ama Taif dönüşünden sonraya denk gelir. Baştan sona konu bütünlüğü taşıdığı için, tek celsede inmiş olmalıdır. İlk tertiplerde Hud-Hicr arasında yer alır. Sureye biçilen bu yer vahyin seyri, Hz. Peygamber’in siyeri ve surenin muhtevası açısından da uygun görünmektedir.

SURENİN KONUSU

Surenin ana fikri “Bir kişiden ne çıkar?” sorusunun cevabıdır: İman, ihlas, ilim, liyakat, ehliyet, iffet, gayret, sabır ve sebatla bir kişi koca bir topluma istikamet verir. Surenin konusu Kenan ilinde ve peygamber ocağında dünyaya gelen, küçük yaşta annesini kaybederek öksüz kalan, kıskançlık nöbetine tutulmuş kardeşlerince kuyuya atılan, köle diye satılan, iftirayla tutulan Hz. Yusuf’un Mısır’a yönetici oluş hikayesidir.

Kıssada iki sevginin hikayesi anlatılmaktadır: Züleyha’nın tüketici sevgisi, Hz. Yakub’un üretici sevgisi. İki sevgi de sevilen kişi Yusuf’tur. Fakat Züleyha Yusuf üzerinden nefsini severken, Hz. Yakub Yusuf üzerinden mazlumiyetini ve mağduriyeti sevmektedir.

Sure ailenin diğer üyeleri olan Yunus ve Hud gibi Elif-Lam-Mim-Ra harfleriyle başlar. Surenin asıl amacının “hikaye anlatmak” olmadığı daha girişinden bellidir. “Bunlar hakikati beyan eden kitabın (olan-biteni) açıklayan ayetlerdir” (1) diye söze girer. Belli ki sure de Hz. Yusuf’un tarihsel hayatı üzerinden tüm zamanlar ve mekanlar üstü “ebedi hakikatleri” açıklayacaktır. Hiçbir tefsirle tüketilemeyecek ibretleri verecektir:

لَقَدْ كَانَ فٖى يُوسُفَ وَاِخْوَتِهِ اٰيَاتٌ لِلسَّائِلٖينَ

“Doğrusu, Yusuf ve kardeşlerinin (kıssasında, öğrenmek) isteyenler için asla tüketip bitirilmeyecek kadar dersler vardır.” (7)

Daha başta ilahi kelamın Arapça oluşuna atıf yapılır. (2) Zira Allah’ın insanoğlunun konuştuğu dillerden her hangi biriyle bir mesaj indirmesinin tek maksadı vardır: Anlaşılır olmak. Bu Kur’an’ın dili Arapça için de, İncil’in Aramca için de, Tevrat’ın dili İbranca için de geçerlidir. Üçüncü ayetin konusu da yine vahyin anlaşılmasıdır.

اِنَّا اَنْزَلْنَاهُ قُرْءٰنًا عَرَبِیًّا لَعَلَّكُمْ تَعْقِلُونَ

12.3*************نَحْنُ نَقُصُّ عَلَيْكَ اَحْسَنَ الْقَصَصِ بِمَا اَوْحَيْنَا اِلَيْكَ هٰذَا الْقُرْاٰنَ وَاِنْ كُنْتَ مِنْ قَبْلِهٖ لَمِنَ الْغَافِلٖينَ

Biz onu Arapça bir hitap olarak indirdik: belki bu sayede, kafanızı kullanırsınız.

Bu Kur’an’ı sana vahyetmekle Biz, sana naklettiklerimizi en güzeli, en açık seçik bir biçimde nakletmiş oluyoruz: oysaki sen, bu hitaptan önce habersizdi.” (2-3)

Üç ayetlik bu giriş, hemen arkasından anlatılacak olan Yusuf kıssasının anlatılma amacının “mesaj vermek” olduğunu beyan eder. Bu giriş içerisinde Kur’an vahyinin dili olan Arapçaya atıf olduğuna göre, muhatap özellikle inkarcı Mekkelilerdir. Fakat bu kıssa üzerinden mesaj verilen tek kesim inkarcı muhataplar değildir. Esasen kıssanın üç muhatap çevresi vardır:

  1. Kafir muhataplar.
  2. Mü’min muhataplar.
  3. İlk muhatap olan Allah Rasülü’nün şahsı.

Kıssa Hz. Yusuf’un rüyasıyla başlar. Üç alem vardır:

  1. Alem-i mülk: Görünen maddi alemdir.
  2. Alem-i gayb: Görünmeyen alemlerin tamamıdır.
  3. Alem-i misal: Görünenle görünmeyen arasında kalan, bir yanıyla alem-i mülke diğer yanıyla alem-i gabya açılan “temsil” alemidir. Rüyalar bu aleme aittir. Bu yüzden rüyalar tasdik de edilmez, tekzib de. Metinler gibi tefsir de edilmek, ancak tabir edilir. Tabir, “geçit” anlamındaki ubur’dan gelir. İbret de aynı köktendir. Rüyaların hakikatine ermek için “yorulmak” gerekir. Akıl yorulmadan rüya yorulmaz. Yani alem-i misale ait görüntüler birer sembol ve simgedir. Bu sembol ve simgelerin sembolize ettiği şeylere ulaşma için bazı “dar geçit” lerden geçmek gerekir.

Sure içerisinde rüya üç kez ortaya çıkar:

  1. Yusuf’un kendi rüyası: Rüyasında 11 gezegen, bir ay ve bir de güneşin kendini saygıyla yerlere kapanarak selamladıklarını görmüştür. (4-6)
  2. Mahkumların rüyası: Çok ileriki zamanlarda Hz. Yusuf Züleyha’nın iftirası yüzünden hapistedir. Hapisteyken mahkumların rüyasını tabir eder. (36-37) Tabir ettiği rüyalar çıkar. O rüya tabiri işini tevhidi davetinin bir aracı olarak kullanır (38-40) Allah’ın kendisine verdiği yeteneği, Allah davası için istihdam eder.
  3. Melik’in rüyası: Hz. Yusuf melikin tabir edilmeyen rüyasını tabir eder (43-50). Mısır meliki ise tabir ettiği rüyayı tahkik etme işini ona verir. Bu sayede Mısır’ın ekonomisinden sorumlu tek yöneticisi olur. Hz. Yusuf’un hayatındaki üç rüya, aynı zamanda onun hayatının dönüm noktalarını teşkil eder.

Babası Hz. Yakub’a rüyasını anlatan Yusuf’un rüyası parlak mı parlak, görkemli mi görkemlidir. Fakat rüyanın rü’yet, rü’yetin hakikat olması için daha alınacak çok yol, çekilecek çok çile, dökülecek çok ter, ödenecek çok bedel vardır. Fakat bir kez gösterilen görülmüştür. Hz. Yakub endişesinde haklıdır, fakat aldığı tedbirler takdire mani olmamıştır:

12.5*************قَالَ يَا بُنَیَّ لَا تَقْصُصْ رُءْيَاكَ عَلٰى اِخْوَتِكَ فَيَكٖيدُوا لَكَ كَيْدًا اِنَّ الشَّيْطَانَ لِلْاِنْسَانِ عَدُوٌّ مُبٖينٌ
12.6*************وَكَذٰلِكَ يَجْتَبٖيكَ رَبُّكَ وَيُعَلِّمُكَ مِنْ تَاْوٖيلِ الْاَحَادٖيثِ وَيُتِمُّ نِعْمَتَهُ عَلَيْكَ وَعَلٰى اٰلِ يَعْقُوبَ كَمَا اَتَمَّهَا عَلٰى اَبَوَيْكَ مِنْ قَبْلُ اِبْرٰهٖيمَ وَاِسْحٰقَ اِنَّ رَبَّكَ عَلٖيمٌ حَكٖيمٌ

“(Yakub): “Ey yavrucuğum!” dedi, “Rüyanı kardeşlerine anlatma, sonra sana karşı bir tuzak kurarlar, çünkü Şeytan inansa soyu için apaçık bir düşmandır!

Zira bunun anlamı, Rabbinin seni seçmesi, sana olayların altında yatan gerçeği öğretmesi ve tıpkı daha önceden atarlın İbrahim ve İshak’a olan nimetini tamamladığı gibi, sana ve Yakup oğullarına da nimetini tamamlaması demektir. Gerçekten de senin Rabbin her şeyi bilir, her hükmünde tam isabet eder.” (5-6)

Hz. Yakub, oğlu Yusuf’un rüyasını dört dörtlük tabir etmiştir. O rüyayı Rabbinin Yusuf’u seçtiği ve nimetini onun üzerinde tamamlayacağı şeklinde yorumlar. Ayetin Alim ve Hakim isimleriye bitmesi manidardır. Hz. Yakub hiçbir tabirin hakikatin tümünü kapsamayacağını ifade ediyordu. Hakim ismi ise görülenin de, gösterilenin de, görenin varlığını da, bütün bunların ardından yaşanacak olanların da, kendisinin aldığı tedbire rağmen olup bitecek olan her şeyin de arka planında sayısız hikmetler olduğunu ifade ediyordu.

Nitekim peygamber babasını tedbiri takdire mani olamadı. Öldürmeyi kafaya koyan kardeşler, Yusuf’u kuyuya atmakla yetindiler. Yusuf’un bedeni kuyuda kaldı, onu kuyuya atanların aklı kuyuda kaldı. Gün geldi Yusuf kuyudan çıktı, fakat onu kuyuya atanların aklı oradan çıkamadı. Şeytan’ı  eden hasetlik, az kaldı kardeşi kardeş katili edecekti.

Kuyuda başlayan yolculuk, kervancılar eliyle köle pazarında son buldu. Onu az bir pahaya sattılar (20). Elinize geçenin ne kadar değerli olduğunu bilmiyorsanız, maliyeti sıfır da olsa, satarken zarardasınız demektir. Kıssa sanki Yusuf’u anlatmaktadır, fakat dikkatli bakıldığında kıssa anlatmamakta, muhatabına “şimdi ve burada” yaşadığı hayatı anlatmaktadır. Mesela

“Allah murat ettiği iyi başarıyla sonuçlandırandır; ve fakat insanların çoğu bunu kavrayamaz” (21) derken olduğu gibi. Yine “Biz iyilik yapanları işte böyle ödüllendiririz” (22) derken olduğu gibi. Sahi, bu gibi ifadeleri kullanırken, Yusuf suresi sadece Hz. Yusuf’tan mı söz etmektedir?

Birinci gömlek Yusuf’un kanlı gömleğiydi. Hz. Yakub’a gelen acı haberin yalancı şahidi olarak kullanıldı. Fakat gömlek yalancı şahitliği reddetti. Doğruyu söyledi: Kurt kapmış birinin gömleği olmadığını, dolayısıyla Yusuf’u kurdun kapmadığını, bunun düzmece bir yalan olduğunu söyledi. Gömleği getiren kardeşler yalan söylerken gömlek doğru söyledi.

İkinci gömlek de doğru söyledi. Züleyha’nın iftirasını ortaya koydu. Yusuf’a karşı kurulan komployu ortaya çıkardı. Arkadan yırtılmış haliyle hak ve hakikatten yana oldu. Gömlek ikinci kez hakkıyla şahitlik yaptı.

Üçüncü gömlek olan Yusuf’un babasına gönderdiği gömlek de doğru söyledi. Ki o gömlek zannı galiple “iffet gömleğinin ta kendisiydi. Zira Yusuf babasına “bir gömlek” göndermemişte, “gömleğini” de göndermemişti. Ayette geçtiği gibi, “işte bu gömleğimi götürün” demişti. Anlaşılan o ki, Hz. Yakub’un perde inen gözlerinin perdesini kaldırmak da yine iffet gömleğine düşmüştü.

Hz. Yakub herkesin öldüğüne kendini inandırdığı Hz. Yusuf’u hiç unutmadı. “Ben Yusuf’un kokusunu alıyorum!” diyordu (94). Temiz sevgi uğruna iki göz vermişti. Hz. Yakub, bunun karşılığında bir burun kazandı ki, o burun bin gözün görmediği yerden Yusuf’un kokusunu alıyordu.

Aslında Hz. Yusuf gibi tarihi bir şahsiyet üzerinden hayatı anlatılan Hz. Peygamber’in ta kendisidir. Sure Hz. Muhammed’e şu gerçeği söyler: Ey Mekke’nin Yusuf’u! Taif senin kuyun, Mekke senin zindanın, hicret senin Mısır yolculuğun, Medine senin Mısır’ındır. Yusuf’u bekleyen mutlu son seni bekliyor! Mekkeli akrabaların sana kastetmeye çalışıyorlar. Fakat nafile.

Ve tarih bu mucizevi müjdenin gerçekleştiğine şahittir. Gün geldi kendine dünyayı dar eden Mekkeliler kıtlığa mahkum oldular. Tıpkı Hz. Yusuf’un kıskanç kardeşlerinin imdadına yetiştiği gibi, Hz. Nebi de kendini kovan Mekke’nin imdadına yetişti. Hayber’den gelen gümüş külçeleri Mekke’nin mağrur reisi Ebu Süfyan eliyle fakirlere erzak alınıp dağıtılmak üzere yolladı. Muzaffer ordusunun başında canına kasteden Mekke’ye girdi. Kabe’nin avlusunda endişeyle bekleyen Mekkelilere sordu:

-          Bugün size ne yapacağımı düşünüyorsunuz?

-          Sen erdemli bir babanın erdemli oğlusun; senden yalnızca iyilik beklenir!

-          Yusuf’un kardeşlerine dediğini ben de size söylüyorum. “Bugün size kanayıp ayıplama yok!

Allah Rasülü Yusuf suresinin mesajını elbette daha baştan almıştı. Kim bilir belki de Allah Rasülü, Hz. Ebubekir’e Sevr’deki olmak ya da olmamak anında “Üçüncüsü Allah olan iki kişiye kim ne yapabilir ki ey Ebubekir!” derken, bu müjdeye dayanıyordu.

Sure tüm muhataplarına mesaj veren sembollerle doludur. Bunların birincisi “gömlek” sembolüdür. Kıskançlığın şahidi olan Yusuf’un kanlı gömleği ve Züleyha’nın arkadan yırttığı iffet gömleği. Mesaj açık: Hepimiz Yusuf’sunuz ve her Yusuf’un bir Züleyha’sı vardır. Gömleğinizin nereden yırtıldığına dikkat edin? Görmeyen gözleri açan her hangi bir gömlek değil, iffet gömleğiydi. Zira keramet gömlekte değil iffettedir.

Bu kıssanın görünen kahramanları Hz. Yusuf ve Züleyha’dır. Fakat onlar üzerinden sunulan gerçek kahramanlar iffet ve şehvettir. Kıssa iffetin şehvete galip gelmesini anlatmaktadır.

Yusuf kıssası Tevrat’ta da anlatılır. Fakat sadece bu kıssanın karşılaştırmalı bir okuması bile Kur’an ortaya koymaya yeter. Tevrat’taki anlatımda Ne Yusuf Hz. Yusuf’tur, Ne Yakub Yakub nebidir. Tevrat’taki anlatım kaba, maddi ve hikmetsiz, Kur’an’daki anlatım edebi, manevi ve hikmetlidir.

Yusuf kıssasının ardından hitap doğrudan ilk muhatabı olan Hz. Peygamber’e yönelir (102). Doğrudan Hz. Peygamberin’in beklentilerini, yani yüreğini tanzim eder ayetler. Bu beklentilerin başında inkarcı kavmin mucize beklentilerin manevi gölgesi elbette Rasülullah’ın yüreğine de düşmektedir. İşte sözün tam burasında, Kur’an tüm mucize bekleyen basiretsizlere şu tokat gibi cevabı verir:

12.105*************وَكَاَيِّنْ مِنْ اٰيَةٍ فِى السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضِ يَمُرُّونَ عَلَيْهَا وَهُمْ عَنْهَا مُعْرِضُونَ

“Göklerde ve yerde ne mucizeler var ki, insanoğlu yanından geçip gider de dönüp bakmaz bile. “ (105)

Sözün özü Yusuf suresi şunu der: En güzel kariyer planlamasını Allah yapar; kariyer planlamasını Allahlı yapan kazanır.

(Mustafa İslamoğlu, Kur’an Surelerin Kimliği, Akabe Vakfı Yayınları, İstanbul, 2011, 21. Baskı, s.143-149.

Word formatı için tıklayınız


Yorumlar - Yorum Yaz
Aydın Gökçe Bey'e Teşekkür
Sitemize Vaaz Ansiklopedisi olarak eklediğim bölüm Aydın Gökçe'nin Almanya'da görevli iken çeşitli kaynaklardan yaptığı vaazları alfabetik sıraya almasıyla oluşmuştur. Kendisine teşekkür ediyorum.
Bu vaazlar ayrıca Dosyalar bölümünde de yer almaktadır. Vehbi Akşit
Vaaz Ansiklopedisi
VAİZLER KÜTÜPHANESİ
Hadislerle İslam
İslam Ansiklopedisi
Kur'ani Site
Hava Durumu
Döviz Bilgileri
AlışSatış
Dolar32.429932.5599
Euro34.801134.9406
Saat