• Anasayfa
  • Favorilere Ekle
  • Site Haritası
  • https://www.facebook.com/groups/vaazdokumanlari/
  • https://api.whatsapp.com/send?phone=+905321561576
  • https://www.twitter.com/@vaazsitesi
Üyelik Girişi
Vaaz Kategorileri
Ziyaret Bilgileri
Aktif Ziyaretçi12
Bugün Toplam469
Toplam Ziyaret5103935
Site Haritası
Takvim
Vaaz Dokumanları

Ramazan Bayramı Vaazı - Ahmet Ünal

Ramazan Bayramı

Ramazan ayı, İbadetlerle maneviyatımızı zenginleştirdiğimiz, oruçlarda maddi ve manevi sıhhate kavuştuğumuz, teravihlerimizle namazlarımıza daha farklı bir boyut kattığımız, Kur’an-ı Kerim okumalarımızla gönlümüzü sükûnete erdirdiğimiz bir aydı. Peygamberimizin dile getirdiği üzere, evveli rahmet, ortası mağfiret sonu ise cehennemden kurtuluş ayıydı. Bizlerde bu bayram sabahında, Yüce Rabbimizin bizleri kavuşturmuş olduğu bu güzellikler için şükrediyoruz.

Dinimizde iki bayram vardır. İlki, Şevval ayının 1. 2. 3. günlerinde kutladığımız Ramazan Bayramı, ikincisi ise, Zilhicce ayının 10. 11. 12. 13. günlerinde kutladığımız Kurban Bayramıdır. Nitekim, Sevgili Peygamberimiz hicretten sonra Medinelilerin iki bayramı olduğunu öğrenince “Allah sizin için o iki günü, daha hayırlı iki günle Ramazan ve Kurban bayramıyla değiştirmiştir”[1] buyurmuşlardır.

Bayramlar bizlerin en önemli sevinç günleridir. Bu sebeple bayram günlerinde, bu sevincimizi daim hale getirmek, mutlu ve huzurlu bir bayram geçirmek, hem kendimizin razı olacağı hem de sosyal hayatta beraber olduğumuz insanların razı olacağı bir hayatı sürdürmek için yapmamız gereken hususlar vardır. Bu hususları şöyle ifade edebiliriz.

Bayramlar, aramızda bulunan soğuk ve gergin ilişkileri yumuşatma, ayrıca kırgınlıkları, küslükleri bitirme zamanı olmalıdır. Hz. Peygamber (s.a.v.) Müslümanlar arasındaki dargınlığı hiç hoş karşılamamış ve şöyle buyurmuştur.

« لا تَباغَضُوا ، ولا تحاسدُوا، ولاَ تَدابَرُوا ، ولا تَقَاطعُوا ، وَكُونُوا عِبادَ اللَّهِ إخواناً ، ولا يَحِلُّ لِمُسْلِمٍ أنْ يهْجُرَ أخَاه فَوقَ ثلاثٍ »

"Birbirinize kin tutmayınız, haset etmeyiniz, sırt dönmeyiniz ve ilginizi kesmeyiniz. Ey Allah'ın kulları, kardeş olunuz. Bir Müslüman’ın, din kardeşini üç günden fazla terk etmesi helâl değildir."[2] buyurmuştur. Konumuzla ilgili bir başka hadiste Sevgili Peygamberimiz, "Pazartesi ve perşembe günleri cennet kapıları açılır. Din kardeşi ile aralarında düşmanlık bulunan kişi dışında Allah'a şirk koşmayan her kulun günahları bağışlanır. (Meleklere) siz şu iki kişiyi birbiriyle barışıncaya kadar tehir edin, evet siz bunları birbiriyle barışıncaya kadar tehir edin! buyurulur."[3] buyurmaktadır.

Bayramlarımız, aramızda bulunan kardeşliği, sevgiyi ve saygıyı, muhabbetin taze tutulmamasına ve hiç bitmemesine yardımcı olan bir unsur olduğu gibi, en ulvi seviyeye çıkarmamıza,  vesile olmalıdır. Çünkü bu güzel günlerde aramızda kaynaşma daha hızlı olduğu gibi, dostluklarımız ve ahbaplıklarımız daha ileriye gitmektedir. Yüce Rabbimizin de Kur’an-ı Kerimde zikrettiği إِنَّمَا الْمُؤْمِنُونَ إِخْوَةٌ فَأَصْلِحُوا بَيْنَ أَخَوَيْكُمْ وَاتَّقُوا اللَّهَ لَعَلَّكُمْ تُرْحَمُونَ  “Müminler ancak kardeştirler. Öyleyse kardeşlerinizin arasını düzeltin. Allah’a karşı gelmekten sakının ki size merhamet edilsin”.[4] buyruğunu unutmamalı, ayrıca Hz. Peygamberimiz (s.a.v.) “Allah’a yemin ederim ki, iman etmedikçe cennete giremezsiniz, birbirinizi sevmedikçe iman etmiş olmazsınız.” Hadis-i Şerifini düstur edinmeliyiz.

Peygamber Efendimiz bir başka hadisinde şöyle buyurmaktadır.

 « مثَلُ الْمُؤْمِنِينَ فِي تَوَادِّهِمْ وتَرَاحُمِهِمْ وتَعاطُفِهِمْ ، مَثَلُ الْجَسَدِ إِذَا اشْتَكَى مِنْهُ عُضْوٌ تَداعَى لهُ سائِرُ الْجسدِ بالسهَرِ والْحُمَّى »

“Müminler birbirlerini sevmekte, birbirlerine acımakta ve birbirlerini korumakta bir vücuda benzerler. Vücudun bir uzvu hasta olduğu zaman, diğer uzuvlar da bu sebeple uykusuzluğa ve ateşli hastalığa tutulurlar.”[5]

Ramazan Bayramımız, özellikle fakirlerle zenginlerin arasındaki uçurumun derinleşmemesine en büyük vesiledir. Nitekim Ramazan ayında verilen Fıtır Sadakalarımızla ve özellikle Kameri yıla göre -Ramazan ayını bir yıl sayarak- verdiğimiz zekâtlarımızla fakirlerin ihtiyaçlarını giderme ve bayrama daha iyi hazırlanmalarını sağlamaktayız. Nitekim Kuran-ı kerim’in birçok yerinde Zekat emredilmiş,[6] Peygamber Efendimizde Zekat İslam’ın beş temel esasından biri olarak zikretmiştir.[7] Ramazan ayında verilmesi ise, fakirlerin bu ayı ve bir yılı daha iyi geçirmelerini sağlamaktadır. Ayrıca Ramazan ayında yapılan ibadetlerin diğer aylarda yapılan ibadetlere göre 10 kat daha fazla sevap verilme müjdesi vardır. Fıtır Sadakası ise, üzerimize vacip olan bir ibadettir ve özellikle Ramazan Bayramına fakiriyle zenginiyle hep beraber huzur ve mutlulukla girmenin bir kaynağıdır.

Bayramlarımızın bize kattığı bir başka güzellik ise, Sıla-i Rahim’i daha sık gerçekleştirmemiz ve bu vesile ile büyüklerimizin dualarını almamızdır. Sıla-i Rahim Kur’an-ı Kerim’de emredilen ve Sevgili Peygamberimizin sünnetinde yer bulan bir husustur. Nitekim Kur’anı-Kerim’de şöyle buyrulmaktadır:

وَاتَّقُواْ اللّهَ الَّذِي تَسَاءلُونَ بِهِ وَالأَرْحَامَ  Allah’a karşı gelmekten ve akrabalık bağlarını koparmaktan sakının.[8]  Bir başka ayet-i kerimede mealen şöyle buyrulmaktadır. “Allah’a ibadet edin ve ona hiçbir şeyi ortak koşmayın. Ana babaya, akrabaya, yetimlere, yoksullara, yakın komşuya, uzak komşuya, yanınızdaki arkadaşa, yolcuya, elinizin altındakilere iyilik edin. Şüphesiz, Allah kibirlenen ve övünen kimseleri sevmez.”[9]

Peygamber Efendimiz, Sıla-i Rahim’in ömrü uzatacağını ifade etmiş, ayrıca hısım ve akrabası ile akrabalık bağlarını kesen kimsenin bulunduğu meclise rahmetin inmeyeceğini ve böyle kişilerin cennete giremeyeceklerin belirtmiştir. [10]

Bugün özellikle şehirleşmenin ve maddeye, menfaate önem vermenin getirmiş olduğu aileler arasındaki soğukluğu, hatta parçalanmaları ve akrabalar arasındaki bağların kopmasını bu günleri yeniden fırsat bilerek yeniden canlılaştırmak kendi menfaatimize olacaktır. Çünkü biz insanız. Sevinçlerimizi paylaşmakla çoğaltır, üzüntülerimiz paylaşmakla azaltırız. Bu sebeple Bayramın vermiş olduğu bu sıcak iklim çerçevesinde ana-babımızı, akrabalarımızı ve huzurevinde unuttuğumuz büyüklerimizi yeniden hatırlamalı onlara el uzatmalıyız.  Kutsal Kitabımızda ise Yüce Yaratanımız şöyle buyurmaktadır.

إِنَّ اللّهَ يَأْمُرُ بِالْعَدْلِ وَالإِحْسَانِ وَإِيتَاء ذِي الْقُرْبَى  “Şüphesiz Allah, adaleti, iyilik yapmayı, yakınlara yardım etmeyi emreder”[11] Bir başka ayette ise “Rabbin, kendisinden başkasına asla ibadet etmemenizi, anaya-babaya iyi davranmanızı kesin olarak emretti. Eğer onlardan biri, ya da her ikisi senin yanında ihtiyarlık çağına ulaşırsa, sakın onlara “öf!” bile deme; onları azarlama; onlara tatlı ve güzel söz söyle.”[12] Unutmayalım ki, bir gün bizimde bünyelerimiz yaşlanacak ve bugün yaşlılarımıza layık gördüğümüz davranışları yarın kendimize yapılmasını asla istemeyeceğiz. Hz. Peygamber (s.a.v.) :

 لا يُؤْمِنُ أَحدُكُمْ حتَّى يُحِبَّ لأَخِيهِ مَا يُحِبُّ لِنَفْسِهِ   “Kendisi için istediğini mümin kardeşi için istemeyen iman etmiş olmaz”[13] buyurarak bu hususa işaret etmektedir. Yaşadığımız dünya, etme-bulma dünyası değimlidir? Peygamberi ifadeyle    مَن لا يَرْحمْ لا يُرْحَمْ   “Merhamet edilmeyene merhamet edilmemektedir.”[14] Ayrıca Kutsal Kitabımız Kur’an-ı Kerim’de

  مُّحَمَّدٌ رَّسُولُ اللَّهِ وَالَّذِينَ مَعَهُ أَشِدَّاء عَلَى الْكُفَّارِ رُحَمَاء بَيْنَهُمْ “Muhammed, Allah’ın Resulüdür. Onunla beraber olanlar, inkârcılara karşı çetin, birbirlerine karşı da merhametlidirler.”[15] buyrularak, Müminlerin en temel özellikleri arasında, birbirlerine merhamet duymaları ifadesi vurgulanmıştır.

Bayramlar sadece aile içi ziyaretlerinin yaşandığı bir zaman dilimi olmamalıdır. Hastanede hasta olarak yatan kardeşlerimizi unutmamalı, geçmiş olsun ziyaretlerine devam etmeli ve kendilerinin hayır dua almalarına özen göstermeliyiz. Peygamber Efendimiz hasta ziyaretlerinde bulunanlara şu müjdeyi vermiştir.

« إنَّ  المسلم إذا عاد أخاه المسلم لم يزل في خُرْفَةِ الجنة حتى يرجع »

“Bir Müslüman, hasta bir Müslüman kardeşini ziyarete gittiğinde, dönünceye kadar  cennet hurfesi (meyvesi) içindedir.”[16]

 Nitekim hastanın en büyük destekçisi kendisi ziyarete gelenlerin verdiği moral olmasının yanı sıra, hastaya yapılacak en büyük eziyetlerden birisi de kendisini ziyarete hiç kimsenin gelmemesidir. Ayrıca bizleri yetiştiren ve bizlerden önce ahiret yolculuğuna başlamış olan başta aile büyüklerimiz olmak üzere yakınlarımızın ve Müslüman kardeşlerimizin kabirlerini ziyaret etmeli, onlara hayır duada bulunmalı ve ibret almalıyız. Bu hususta Hz. Peygamber (s.a.v.) şöyle buyurmaktadır.

« فمن أراد أن يزور القبور فليزر فإنها تذكرنا بالآخرة »

“Kabirleri ziyaret etmek isteyen ziyaret etsin. Çünkü kabir ziyareti bize âhireti hatırlatır”[17]

Bayramlar, evimizin neşe kaynağı ve geleceğimizin teminatı olan çocuklarımızın unutulmadığı zaman dilimi olmalıdır. Nitekim hepimizin hayatında yer edene en önemli izlerin başında çocukluğumuz gelmektedir. Bugün arkadaş ve komşu muhabbetlerimizin en başında çocukluk anılarımız vardır. Nasıl ki, bizler çocukluğumuzda yaşadığımız ve özelliklede bayramda yaşadıklarımızı hiç unutmuyorsak, tatlı anıları heyecanla ve sıkıntılı durumları ise üzüntüyle hatırlıyorsak, çocuklarımızın da sonradan hatırladıklarında üzülmeyecekleri bir bayramı onlara tattırmaya özen göstermeliyiz.

Kendi evlatlarımıza yaklaştığımız gibi yetim ve öksüz kalan çocuklara yaklaşmalı, üstlerini giydirmeli ellerini hediyelerle doldurması sonuçta yüzlerini asık halde tutmamalıyız. Kur’an-ı Kerim’de Ma’un Suresinde “İşte o, yetimi itip kakan, yoksula yedirmeyi özendirmeyen kimsedir.”[18] ifadesiyle Yüce Rabbimiz yetimi itim kakanları, yoksula yardım etmeyenleri ve yardım etmemekle kalmayıp yardım edilmesine de müsaade etmeyenleri kınamış,                    فَأَمَّا الْيَتِيمَ فَلَا تَقْهَرْ وَأَمَّا السَّائِلَ فَلَا تَنْهَرْ “Yetimi sakın üzme, senden bir şey isteyeni azarlama!”[19] ayetiyle de yetimin ve fakirlerin üzülmemesi için ihtiyaçlarının giderilmesi yanı sıra onların gönüllerini incitecek herhangi bir hususunda yapılmaması istenmiştir. Ayrıca sevgili Peygamberimiz bir Hadisinde şöyle buyurmaktadır.

«أَنَا وكافلُ الْيتِيمِ في الجنَّةِ هَكَذَا » وأَشَار بِالسَّبَّابَةِ وَالْوُسْطَى ، وفَرَّجَ بَيْنَهُمَا    “Ben ve yetimi himâye eden kimse cennette şöylece beraber bulunacağız” buyurdu ve işaret parmağıyla orta parmağını, aralarını biraz aralayarak, gösterdi.[20]

Bizlere her husus da olduğu gibi çocuklara şefkat hususunda Sevgili Peygamberimiz en güzel örnekleri sunmuştur. Peygamberimiz çocukları çok sever, şefkatten mahrum etmez, onlara ilgi gösterir, selam verir, başlarını okşar, onlarla şakalaşır, kucağına alır devesine bindirir, hediyeler verir ve onlarla gülüşürdü. Bir gün Uhud savaşında babası şehit düşen bir çocuğu ağlarken görünce Peygamberimiz başını okşamış, kucağına almış ve “Ben senin Baban olayım, Aişe de annen olsun ister misin” demiş ve çocuğun hüznünü sevince döndürmüştür. Yarınımızın büyükleri olan çocuklarımızın birbirlerini kıskanan değil de, birbirlerine sevecen davranışlar sergilemesi bizim elimizdedir ve bayramlar bunun için çok güzel bir vesiledir.

Yukarıda sizlerle paylaşmaya çalıştığımız bilgiler ışığında hem kendimizin hem de birlikte yaşadığımız kardeşlerimizin mutlu ve huzurlu bir bayram geçirmemiz için gerekli olan hususları şu başlıklar altında zikredebiliriz.

-Bayramlar birlik ve beraberliğin en sağlam zemine oturduğu günlerdir. Bu sebeple birlik ve beraberliğimizi daim hale getirmeli, bozmak isteyenlere fırsat vermemeliyiz.

-Fakirleri unutmamalı ve bayrama ihtiyaçları bitirilmiş halde girmeleri sağlanmalıdır.

-Anne-babamız başta olmak yakın ve uzak akrabalarımızı, mahallede komşularımızı, apartman sakinlerini ziyaret etmeli birbirimizin hayır duasını almaya özen göstermeliyiz.

-Akrabalık ilişkilerimizi zedelediğimiz, birbirimize küs olduğumuz insanlar varsa bu bayramlar bizim bir araya gelmemize vesile olmalıdır.

-Bütün çocukların gülücüklerle geçireceği bir bayramı tüm çocuklara yaşatma gayreti içinde olmalıyız.

-Hastalarımızı ve ahire göçenleri unutmamalı, ziyaretlerimizi eksik etmeli ve onlara duada bulunmalıyız.

Bu vesile ile sevinç, mutluluk ve huzur günü olan bu bayram gününün hem kendimize, hem memleketimize ve hem de bütün İslam âlemine hayırlar getirmesini Rabbimizden niyaz ediyor Bayramını tebrik ediyorum. Yüce Rabbim sevdiklerimizle beraber mutlu ve huzurlu nice bayramlar geçirmemizi nasip etsin. Amin!

Ahmet ÜNAL

Vaiz 

 


 

[1] Ebu Davut, Salat 245

[2] Riyazü’s-salihin, Hadis No:1571

[3] Müslim, Birr, 36-37

[4] Hucurat, 10

[5] Buhârî, Edeb 27

[6] Bakara sûresi  43, Beyyine sûresi  5, Tevbe sûresi  103

[7] Buhârî, Îmân 1, Müslim, Îmân 19-22

[8] Nisa, 1

[9] Nisa, 36

[10] Buhari, Edep 4, Müslim Birr 18-19

[11] Nahl, 90

[12] İsra, 23

[13] Müslim, Îmân 71-72; Buhârî, Îmân 7

[14] Riyazü’s-Salihin, Hadis No:227,229

[15] Fetih, 29

[16] Müslim, Birr, 40-42

[17] Tirmizi, Cenaiz, 60

[18] Ma’un, 2

[19] Duha, 9-10

[20] Riyazü’s-Salihin, Hadis No:264


Yorumlar - Yorum Yaz
Aydın Gökçe Bey'e Teşekkür
Sitemize Vaaz Ansiklopedisi olarak eklediğim bölüm Aydın Gökçe'nin Almanya'da görevli iken çeşitli kaynaklardan yaptığı vaazları alfabetik sıraya almasıyla oluşmuştur. Kendisine teşekkür ediyorum.
Bu vaazlar ayrıca Dosyalar bölümünde de yer almaktadır. Vehbi Akşit
Vaaz Ansiklopedisi
VAİZLER KÜTÜPHANESİ
Hadislerle İslam
İslam Ansiklopedisi
Kur'ani Site
Hava Durumu
Döviz Bilgileri
AlışSatış
Dolar32.222232.3513
Euro35.110935.2516
Saat