• Anasayfa
  • Favorilere Ekle
  • Site Haritası
  • https://www.facebook.com/groups/vaazdokumanlari/
  • https://api.whatsapp.com/send?phone=+905321561576
  • https://www.twitter.com/@vaazsitesi
Üyelik Girişi
Vaaz Kategorileri
Ziyaret Bilgileri
Aktif Ziyaretçi8
Bugün Toplam421
Toplam Ziyaret5103887
Site Haritası
Takvim
Vaaz Dokumanları

Ramazan Bayramı Vaazı 2007-M.Arif Yüksel

RAMAZAN BAYRAMI VAAZI-DİVRİĞİ-2007

Bayramlar, sevgi, sevinç, coşku ve heyecanın hep birlikte  yaşandığı, dert ve tasaların bir süreliğine ertelendiği çok özel günlerdir.

Ramazan Bayramı ise, Allah’ın rahmet ve bereketiyle  günahlardan arınma, nefsi terbiye ederek  maneviyatı güçlendirme ve cehennmeden azat olma ümidinin kutlandığı özel bir gündür. Ramazan bayramı, oruç tutanlara Allah’ın bir hediyesi yada ödülüdür.

            Bayram hediyeleri:

En büyük hediyeyi, ramazan ayında elde ettiğimiz manevi kazançlarla  güzel ahlak olarak  aldık zaten. Ramazan ayının hakkını verenler, hediyenin de en güzelini hak ettiler. Bu gün, bu büyük hediyeyi, en değerli ilahi ödülü kutluyoruz. Biz de çevremizdekilerle hediyeleşerek bayramı bereketlendirmeye çalışacağız. İnsan en çok verirken mutlu olurmuş, vererek mutluluğumuza mutluluk katacağız. Peygamber efendimiz  (s.a.s) “Hediyeleşiniz, zira hediyeleşme aranızdaki muhabbeti kuvvetlendirir” buyuruyor.

 Ölmüşlerimize dua hediyesi,

Hayattakilere saygı ve hürmet hediyesi,

Aile fertlerine ve dostlarımıza sevgi ve mutluluk hediyesi,

Tanıdıklarımıza tebrik ve güler yüz hediyesi

Ayrıca, çocuklarımızı güzel elbise ve harçlıklarla, komşu ve akrabalarımızdan ihtiyaç sahibi olanlar varsa onların da ihtiyacını bir nebze azaltarak bayramı kutlamaya çalışalım.

Şu üç şey, müslümanın temel vasıflarındandır: Bilmek, vermek ve sevmek.

Her Müslüman, ibadetini yerine getirecek kadar temel dini bilgileri, ekmek parası kazanmasına yetecek mesleki bilgileri ve hayatı kolaylaştıracak genel bilgileri öğrenmek zorundadır. Öğrenme faaliyeti bir ömür boyu devam eder. Siz bildiklerinizle amel ederseniz Allah size bilmediklerinizi de öğretir. Okuyarak ve dinleyerek bilgimizi sürekli genişletmeliyiz. Peygamberimiz (s.s.s), “Beşikten mezara kadar ilim öğrenmeyi” tavsiye ediyor.

Allah’ın size verdiklerinden siz de başkasına verirseniz Allah da size daha çok verir ve malınızı bereketlendirir.

Çok cömert ve varlıklı bir çiftçi varmış. Ekini biçince hemen öşürünü verir, değirmende un öğütünce un olarak yine verir, ekmeği pişirince de ekmek olarak malının sadakasını bir kez daha verirmiş. Ölürken çocuklarına da böyle yapmalarını vasiyet etmiş. Çocukları ise, babamız bu hayır işini çok abartıyor, ne gere var, bir kere de vermiş olsak yeterli” diye düşünüyorlar ve babalarının vasiyetine uymamışlar. Bir gün uyandıklarında ne görsünler? Tonlarca buğdayla dolu olan ambar tamamen yanmış.

Bir akşam vakti Hz. İbrahim’in yaşadığı memleketten  geçen  yaşlı bir yolcu, misafir olup geceyi geçirebileceği bir ev arar. Hz. İbrahim’in kapısını çalar ve kendisini misafir edip edemeyeceğini sorar. Yolcu seksen yaşlarındadır ve  Müslüman değildir.  Hz. İbrahim ise kapısını çalan bu insanı bu vesile ile Hak yoluna davet etmeyi düşünür ve müslüman olması  şartı ile misafir olarak ağırlayabileceğini söyler.  Adam kızar  şartlı kabulü reddeder  ve akşamüzeri yoluna devam eder.   Tam o sırada Hz. İbrahim’e ilahi uyarı gelir:

“Ey İbrahim, biz o insana ömür verdik, mal verdik, evlatlar verdik, rızk verdik. Bunun karşılığında ona şart koşmadık. Ama sen kulum, ona bir gecelik misafirlik için iman etmeyi şart koştun.”   Bu uyarı üzerine Hz. İbrahim hemen koşup adamı durdurur ve şartsız misafir edeceğini söyler.   Adam “koştuğun şarttan neden vazgeçtin?” diye sorar. Hz. İbrahim,  “Allah bana hiçbir karşılık istemeden ve   şart koşmadan iyilik yapmamı emretti”  der. Bunun üzerine adam da, “Bunu sana emreden Allah’a iman ediyorum” der.    Günümüzden de ibretamiz bir örnek verelim:

Bu anlatacağım olay geçen Ramazan’da İstanbul Bağcılar’da yaşandı.  Bir grup hayırsever  bir araya gelip fakirlere düzenli olarak maddi yardım yapmaya karar veriyorlar. Çevrelerinde fakirleri tespit ederek her birine 200’er YTL yardım yapıyorlar.     Bir seferinde fakir olarak tespit ettikleri ve yardım yapmak istedikleri yaşlı biri, yardımı kabul etmiyor ve “Bana bir başkası zaten her ay 100 YTL veriyor, siz de bunu başkasına verin” diyor.  Hayırseverler , kendileri gibi organize hayır yapan başka kişi yada kişilerin olduğunu düşünerek onlarla tanışmayı ve güç birliği yapmayı düşünüyorlar ve yardımı almayan adama; “Bizi, sana yardım eden şahıs ile tanıştırır mısın? diyorlar.   Adam alıp götürüyor. Bir de ne görsünler. Yaşlı adama her ay 100 YTL  veren kişi, kendilerinin her ay 200 YTL verdikleri yaşlı ve fakir bir kişi. Hayır severler hayretler içinde kalıyorlar ve gözyaşlarını tutamıyorlar.   Malca zengin olanlar değil, gönlü zengin olanlar yapabilir bunu. Bu hareket, Kur’anda isar olarak adlandırılıyor. İsar, başkasının çıkarını kendi çıkarına tercih etmektir. İsar, kendi ihtiyacı varken başkasına vermek. Bunun en güzel örneğini Peyhamberimiz (s.a.s) gösteriyor: Peygamberimiz (s.a.s) bir defasında üç gün  peş peşe sadece su ile oruç tutuyor. Aslında evlerinde yiyecek bir şeyler vardır ama Hz Aişe Peygamberimizin evine yardım istemeye gelen birisine vermiştir kendi yiyeceklerini.

Üçüncüsü ise sevgi… Sevilmeye değer olan şeyleri seveceğiz. Allah’ımızı, Peygamberimizi, dinimizi, kitabımızı, kendimizi, aile fertlerini, akraba, komşu ve dostlarımızı, din kardeşlerimizi, vatanımızı, milletimizi ve bayrağımızı seveceğiz. Kalbimizde bunlar olacak, bundan başka dünya sevgisi, mal sevgisi kalbimizde yer almayacak. Lütfen paranızı kalbinize değil cebinize yada kasanıza koyunuz. Dünya ve mal sevgisinin olduğu bir kalbe Allah sevgisi yerleşmez, ikisi bir arada barınamaz. 

Hayatta sevgi odaklı bir yaşam tarzımız olmalı. Her işi, eğitimi, din hizmetini, kamu hizmetini, ticareti severek yaptığımızda hayatın zorlukları bile zevkli bir uğraşıya dönecek, kan ve göz yaşıyla dolu dünyamız huzur ve sükunetle dolacaktır.

Bir insan olarak üç tür konumumuz ve sorumluluğumuz vardır. Yerimizi, konumumuzu ve sorumluluğumuzu bilerek hareket etmemiz halinde kamil bir mü’min olma gayretimizde de kolayca mesafe alabiliriz.

·         Allah karşısında kuluz ve O’na kulluk görevimiz var. İslam’ın beş şartından olan oruca karşı Müslümanların ilgi ve alakası iyi sayılır. İmkanı olanlar hacca da gidiyor.  Ancak zekat ile namaz ibadetinin tam olarak yerine getirilmediğini görüyoruz. Allah katında salih bir kul olmak için bu iki ibadetin de hakkını vermek gerekir. Türkiye eğer her Müslüman zekatını tam olarak vermiş olsa fakir insanın kalmayacağı kesin. Namaz ibadetinde de büyük bir gevşeklik var. Divriği’de merkezdeki 20 camide toplam ortalama 50 kişinin namaz kıldığını biliyoruz. Yatsı yüz küsür, öğlen de 250-300 arası. 12.000 nüfuslu bir ilçede bu rakamlar yeterli mi? Asla! Belki hanımlar arasında namaz kılma oranı daha fazla. Belki erkeklerden de evde namazını kılanlar, camide kılanlardan daha fazladır, bilmiyoruz.  Camiyi boşlayarak sürekli evde namaz kılmayı alışkanlık haline getirmek en hafif ifade ile bir gaflettir.

·         İnsanlarla ilişkimizde insanız, hukuka uyma görevimiz var. İnsani ilişkilerimizde kusurlu, kabahatli davrandığımız durumlar olabilir. Üç günden fazla küs durmak haram olduğu halde aylardır küs duranlar da vardır aramızda. İşte bayramlar ilişkileri düzeltmek için bir fırsattır. Bayramlar aynı zamanda barış günüdür. Cevizin kabuğunu doldurmayan işler yüzünden, imanın ve sevginin mahalli olan kalbi kin ve nefret duyguları ile doldurmayınız. Halkı olabilirsiniz yada haklı olduğunuza kendinizi ve ikna yeteneğinizi kullanarak çevrenizi ikna edebilirsiniz. Ama ben haklıyım diyerek problemi çözümsüz bıraktığınızda sorumluluktan kurtulamazsınız ancak elinizi uzattığınızda eliniz havada kalırsa bu durumda sorumluluktan kurtulabilirsiniz.

·         Tabiata karşı Allah’ın halifesiyiz, yeryüzünü imar ve ıslah görevimiz var. İnsanlık dünyayı öylesine hor ve sorumsuz kullandı ki sonunda dünya artık ben bittim, demeye başladı. Küresel ısınmanın bir sonucu olarak kuraklık başladı, göller kurudu, yağmurlar yağmaz oldu, ürünler azalma meydana geldi. İnsanlık bilerek yada bilmeyerek dünyayı daha zor yaşanılır hale getirerek torunlarına kötülük yapmaya başladılar. Bu felaket durumunun önlenmesi bizi aşıyor hiç şüphesiz. Biz de en azından çevremizi temiz tutarak, insanlara zarar verici her türlü hareketten kaçınarak bir fert olarak üzerimize düşeni yapabiliriz.

Ayrıca kamil insan olmak için aklımızı ilimle, kalbimizi imanla, davranışlarımızı da güzel ahlakla süslemeliyiz.

Güzel ahlakla ilgili birkaç örnek:

1-Sözün doğrusunu söylemek ve az konuşmak.

Peygamberimiz (s.a.s)“Kişinin malayaniyi terk etmesi Müslümanlığının güzelliğindendir.”  buyuruyor.

2-“Müslüman, elinden ve dilinden başkalarının emin olduğu kimsedir.” H.Ş

3-Allah’ın nimetini Allah için infak eder. (İnfak, farz ve mendup olmak üzere iki kısma ayrılır: Farz olan infak, kişinin helal yoldan kazandığını ailesinin geçimi için harcaması, zekat vermesi ve ülke savunması için gerektiğinde vergi vermesi,  mendup olan infak için ihtiyaç sahiplerine ve hayır kurumlarına yapılan yardımlardır.)

4-Haddini bilmek ve üzerine düşmeyene karışmamak.

Nasrettin Hoca’ya birisi diyor ki: Birisi elinde bir tepsi baklava ile gidiyor. Hoca, “Bana ne”, diyor. Adam, “Ama sizin eve doğru gidiyor” deyince de, Hoca, “O zaman sana ne” diyor.

5-Hüsnü zan ve hüsnü niyet sahibi olmak.

Bazı Güzel Alışkanlıklar:

1-Her hayırlı işe besmele ile başlamak. Peygamberimiz (s.a.s), Besmele ile başlamayan işte hayır yoktur” buyuruyor. Hacı Beştaş-ı Veli, Besmele tefsirinde şöyle diyor: Kul bismillah deyince Allah, “Kulum beni andı” diye mukabele eder. Er-Rahman deyince, Allah, “Kulum bana sığındı” der, er-Rahim deyince de Allah “Kulum benden merhamet diledi” diye karşılık verir. Böylece besmele ve dualarla Allah ile diyalog kurmuş ve konuşmuş oluyoruz.

Yemeğe başlarken, su içerken, eve girerken, arabaya binerken, işe başlarken besmele çekmeyi adet haline getirmeliyiz.

2-Ezana saygı. Ezan, saygı ve sükunetle dinlenir, müezzine sessizce iştirak edilir, “hayyalessalah” ve “hayyalel felah” derken, “la havle vela kuvvete illabillahil aliyyil” azim, denilir, sonunda da dua edilir.

3-İyi hale, “elhamdülillah”, hayret edince, “süphanallah” yada “Allahu ekber”, kızınca, “hasbünallah…”, zor durumda kalınca “lahavle vela kuvvete illa billahil aliyyil azim”  hapşırınca, “elhamdülillah” hapşırıp da “elhamdülillah” diyene “yerhamukallah” demek, ölüm haberi alınca, “innalillah ve inna ileyhi raciun” ayetini okumak, bir hatanın farkına varınca “estağfirullah” demek, bir şey yapma niyetini beyan ederken“inaşallah” ve bir şeyi beğenmişsek “maşallah” demeliyiz. Allah’ın adı anılınca “azze ve celle” yada “celle celalüh” Peygamberimizin adı anılınca “Sallallahu aleyhi ve selem” yada “aleyhissalatü vesselam” diğer peygamberlerin adı anılınca “aleyhisselam”  sahabe adı anılınca “radıyallahu anh”, bir veli adı anılınca “kuddise sırruh” demek, Peygamberlerin ve arkadaşlarının adının başına Hazreti ifadesini getirmek saygı gereğidir.

4-Selamlaşma ve tebessüm. “Aranızda selamı yayınız” , “Mü’minin mü’mine tebessümü sadakadır.”

5-Allah temizdir ve temiz olanları sever.

  • Ramazan ayı kazanımları:

Abdest, alarak dışımızı, oruç tutarak içimizi temizledik.

            Oruç tutarak  arzularımızı kontrol etmeyi öğrendik,

            Namaz ile Allaha yaklaştık,

            Kuran tilaveti ve dualarla Allah ile konuştuk,

            Fitre ile bedenimizin ve sağlığımızın zekatını ödedik.

            Vaazlarla bilgilendik ve aydınlandık.

            İkram,sadaka ve hayırlarla malımızı bereketlendirdik. 

Ramazan ayının amacı, müslümana böylesi güzel alışkanlıkları kazandırarak insanı olgunlaştırmaktır.  Bu güzel alışkanlıklar  Ramazan’dan sonra onbir ay boyunca da devam etmelidir. Ramazan ayına hürmeten düşünüp de yapmadığımız kötülükle olmuştur. Kötü düşünce ve davranışlarımıza karşı orucumuzu Ramazan ayında sonra devam ettirelim. Böylece bütün hayatımız ramazan gibi olur ve unutmayınız ki hayatı ramazan olanın ahireti bayram olur. Yüce Allah hepimizi, hayatı ramazan, ahireti bayram olanlardan eylesin.

·         Allah’ım! Bize imanı ve İslam’ı sevdir. Küfrü ve isyanı çirkin göster. Bizi doğru yolu bulanlardan eyle,

·         Allah’ım! Bizi müslüman olarak yaşat, müslüman olarak canımızı al ve salih kimseler olarak haşret,

·         Allah’ım! Bize aile mutluluğu ver. İçimizde aile huzursuzluğu yaşayanlar varsa onlara en kısa zamanda bir çıkış yolu göster. Çocuklarımızı zararlı akımların etkisinden koru. Onlara çalışma azmi ve zihin açıklığı ver,

·         Ülkemizi, milletimizi, İslam alemini ve bütün insanlığı bela ve musibetlerden ve terör belasından koru.

·         Bizlere helalinden bol kazançlar ihsan eyle ve bizi şükredenlerden eyle.

·         Allah’ım! Bizleri daha nice bayramlara kavuşmayı, rızana uygun yaşamayı, salih ameller işlemeyi nasip eyle.

(Mukadder Arif YÜKSEL/Divriği Müftüsü

12 Ekim 2007 Cuma, Divriği Ulu Cami Ramazan Bayramı Vaazı)
Yorumlar - Yorum Yaz
Aydın Gökçe Bey'e Teşekkür
Sitemize Vaaz Ansiklopedisi olarak eklediğim bölüm Aydın Gökçe'nin Almanya'da görevli iken çeşitli kaynaklardan yaptığı vaazları alfabetik sıraya almasıyla oluşmuştur. Kendisine teşekkür ediyorum.
Bu vaazlar ayrıca Dosyalar bölümünde de yer almaktadır. Vehbi Akşit
Vaaz Ansiklopedisi
VAİZLER KÜTÜPHANESİ
Hadislerle İslam
İslam Ansiklopedisi
Kur'ani Site
Hava Durumu
Döviz Bilgileri
AlışSatış
Dolar32.222232.3513
Euro35.110935.2516
Saat