Ramazan Bayramı Vaazı - Mukadder Arif Yüksel 2008
RAMAZAN BAYRAMI
VAAZI-2008
Bayramlar, sevgi, coşku ve heyecanın hep birlikte
hissedildiği ve yaşandığı çok özel günlerdir. Ramazan ayında önemli
kazançlarımız oldu. Bunlardan bazıları;
Abdest, alarak dışımızı, oruç tutarak
içimizi temizledik.
Oruç tutarak arzularımızı kontrol etmeyi öğrendik,
Namaz ile Allaha yaklaştık,
Kuran kıratı ile Allah ile konuştuk,
Fitre
ile bedenimizin,sağlığımızın zekatını ödedik.
Vaazlarla bilgilendik ve
aydınlandık.
İkram,sadaka ve hayırlarla malımızı bereketlendirdik.
Cehennemden azat olma umudu ile bayrama kavuştuk. Bu umut bizlere Allah
tarafından verilen bir bayram hediyesidir. Biz de sevdiklerimize bayram
hediyeleri armağan edeceğiz:
Ölmüşlerimize dua hediyesi,
Hayattakilere
saygı ve hürmet hediyesi,
Aile fertlerine ve dostlarımıza sevgi ve mutluluk
hediyesi,
Tanıdıklarımıza tebrik ve güler yüz hediyesi
Ben de size güzel
ve yararlı öğüt hediyesi sunmak istiyorum.
• Hz Ali’nin Peygamber gülleri
olan oğulları Hz Hasan ve Hüseyin’e öğütler:
Oğullarım!
Edep mizandır, iyi
ahlak, en iyi arkadaştır.
Afiyet, on kısımdır ve bunun dokuz kısmı Allah’ın
zikri dışında sadece sükut etmektir. Bir kısmı da sefihlerle düşüp kalkmayı
bırakmaktır.
Oğullarım!
Fakirliğin süsü sabır, zenginliğin süsü de
şükürdür.
İslam’dan üstün şeref olmaz Zühd ve takvadan üstün keramet olmadığı
gibi.
Tevbe ve istiğfardan yüksek şefaatçi yoktur, vücut afiyetinden güzel
elbise olmadığı gibi.
Hırs ve tamah, yorgunluk ve meşakkatin anahtarıdır.
• Hz Ali’ye göre en büyük işler: (Bize on öğüt)
1-En büyük bela
ümitsizliğe düşmektir. Derler ki, “Malını kaybeden bir şey kaybetmiştir, ümidini
yitiren ise her şeyini kaybetmiştir. Kur’an-ı Kerim’de, “La taknetu min
rahmetillah” (Allah’ın rahmetinden ümidinizi kesmeyiniz)
buyrulmaktadır.
Ümit, hayatta en büyük moral ve motivasyon kaynağımızdır.
Şeytanın
şeytanlaşmasında ümitsizliğinin de rolü vardır.
M.Akif der ki:
Ye’s öyle
bir bataklıktır ki düşersen boğulursun
Ümide sarıl sımsıkı seyret ne olursun?
2-En büyük cehalet kendini bilmemektir. Men arafe nefseh fegad arafe Rabbeh
(Kendini bilen Rabbını bilir)
Haddini bilmek en büyük
erdemlerdendir.
Kendini bilen, yerini yurdunu bilir, doğru kararlar verir,
kendini bilemeyen yerini yurdunu bilmez, yanlış kararlar verir ve işlerin neden
ters gittiğini de anlamadığından hep başkalarını suçlar.
Yunus Emre şöyle
der:
İlim ilim bilmektir / İlim kendin bilmektir.
Sen kendini bilmezsen /
Bu nice okumaktır.
3-Allah katında en büyük günah, yalan söylemeyi alışkanlık
haline getirmektir.
Yalanla iman bir arada bulunmaz.
Yalancılık her
günaha uyan bir saptır
Yalan, toplumun biricik huzur ve ilerleme nedeni olan
güveni sarsar.
Batılı düşünür Francis Bacon der ki:
“Yalancı, Allah’a
karşı kafa tutan fakat insanlardan korkan bir sersemdir.”
Yalancının
kendisine özgüveni ve saygısı yoktur.
Söylenen bir yalanı gizlemek için en az
yirmi yalan daha söylemek gerekirmiş.
4-Allah’tan en çok alimler korkar.
İnsanın ilmi arttıkça, olgunlaşır, Allah’ın büyüklüğünün farkına varır ve
Allah’tan daha çok korkar. Vicdanlı bir bilginden hiç kimseye zarar gelmez,
onların değerini bilmek ve onlara saygı duymak gerekir. Vicdansız bilgin ise çok
tehlikeli bir silahtır, onlardan da sakınmak gerekir.
Yunus Emre şöyle
der:
İlim okumaktan murat / Kişi hakkı bilmektir.
Çün okudun bilmedin /
Bu bir kuru emektir.
5-En büyük şeref alçak gönüllülüktür. Peygamberimiz
(s.a.v), “Alçak gönüllü kimseyi Allah yüceltir” buyuruyor. Tevazu ile tezelzülü,
vakar ile tekebbürü birbirine karıştırmamak gerekir.
Tevazu, üstünlük
taslamamaktır, tezelzül ise aşağılık kompleksine kapılmaktır. Üstün nitelikli
kimsenin kendini anlatmasına gerek yoktur o, söz ve hareketleriyle zaten fark
edilir. Üstün niteliği olmayan kimse ise kendini anlatmaya çalışırken sürekli
açık verir.
Vakar, nitelikli kimsenin şereflice duruşudur. Alnı açık, başı
dik bir halde kişinin kendisini temsil etmesidir. Tekebbür ise, kişinin
kendisini olduğundan farklı görmesi, büyüklenmesi, başkalarını ise küçük
görmesidir.
6-Allah katında en büyük günah, sahibinin gözünde küçük
görünendir. Günahını hafife alan kimse, günahını terk etme ve ona tevbe etme
gereği duymaz.
Günahını küçük gören kimse arsızlaşır.
7- Allah katında
en büyük günah, üzerinde ısrar edilen günahtır.
Alimler, “Israr ile küçük
günah kalmaz, istiğfar ile de büyük günah kalmaz.” demişlerdir. Günahta ısrar,
kişide alışkanlık yapar ve artık onun karakteri haline gelir. Sonra bunun günah
olduğunun farkına varsa ve terk etmek istese de zorlanır. Alkol bağımlılığı
bunun tipik bir örneğidir.
8-En büyük musibet, dünyaya aşırı düşkünlüktür:
İhtiras
Dünya’dan o kadar çok beklentimiz var ki, yetmiş yıllık ömre sığması
mümkün değil. Bir de hedefe yaklaştıkça hedef büyütüyoruz dolayısı ile hedefe
ulaşmak mümkün olmuyor.
İhtiras, stres yapar, insanı yorar, dostlukları
tahrip eder ve mutsuzluğun başlıca sebeplerindendir.
9-Nimetin en büyüğüne
layık olan, sevgiyi ilk başlatandır. Sevginin dilencisi olmak yerine kaynağı
olmayı tercih etmek gerekir.
Peygamberimiz(s.a.s)“İman etmedikçe cennete
girmezsiniz ve birbirinizi sevmedikçe de gerçekten iman etmiş sayılmazsınız”
buyuruyor. Sevgi ve saygı, erdemli insanların en soylu eylemidir. Sevgi ve
saygı, ihlaslı kalbin asli amelidir.
10-Vebali en büyük olanlar, dini
görevlerini ihmal eden alimlerdir.
Doğruyu bilip de yapmamak, insanlara
yaşamadığı şeyleri anlatmak kusur olarak o kişiye yeter.
•
Mevlana’dan:
Sevgide güneş gibi ol,
Dostluk ve kardeşlikte akarsu gibi
ol,
Hataları örtmede gece gibi ol,
Tevazuda toprak gibi ol,
Öfkede ölü
gibi ol
Her ne olursan ol,
Ya olduğun gibi görün yada göründüğün gibi ol.
• Bulutlar ağlamasa yeşillikler nasıl güler.
• Göz yaşarmayınca gönül
yeşermezmiş
• Birisi güzel bir şey söylüyorsa bu, dinleyenin dinlemesinden ve
anlamasından ileri gelir.
• Ölülerle savaşarak gazilik elde edilmez.
•
Kuru duayı bırak, ağaç istiyorsan tohum ek.
• Ölümümüzden sonra bizim
mezarımızı yerde aramayınız. Bizim mezarımız ariflerin gönlündedir.
Hayatta
verdiğimiz kararlar, yaptığımız işler uzun vadede bizim kaderimiz olur.
Mesleğinin erbabı iyi bir marangoz, bir müteahhidin yanında uzun yıllar
çalışmış ve yaşlanıştı. Artık emekli olarak dinlenmek istiyordu. Patronuna
emekli olmak istediğini bildirdi. Patronu, böyle tecrübeli,mahir ve emektar bir
elemanı kaybedeceği için üzüldü ama emeklilik onun da hakkı diye düşündü.
Patronu marangoza, senden son bir istediğim var, şuraya bir aile duracak şekilde
bir ev yap, ondan sonra emeklilik işlemlerini başlatalım, der. Marangoz,
patronunu kıramaz ve hemen alel acele işe koyulur. Bu son işi isteksiz
yapmaktadır. Baştan savma bir işçilik yapar ve kalitesiz mal kullanır. İyi bir
usta için böyle bir final aslında büyük bir talihsizliktir. Ev inşaatı bitince,
işveren evi görmeye gelir ve evin anahtarını marangoza uzatarak “Bu ev senin,
şirketimde çok emeğin var bu ev de benden sana hediye” der. Marangoz şok
olmuştur. Bu evin bana verileceğini bileydim, hiç böyle mi yapardım” der.
Marangoz sizsiniz. Hayat, “Kendin kazan,kendin pişir ve kendin ye”
prensibine göre devam ediyor. Bu gün verdiğimiz kararlar, yaptıklarımız ve
kazandıklarımız yarın hayatımızı devam ettireceğimiz iş ev,yuva hatta kader
haline gelir.
İşte hayat da böyledir. Ta çocukluk yıllarından beri
öğrencilik baştan savmadır, kurallara uyma baştan savmadır, yapılan işler,
verilen görevler baştan savmadır. Sonunda ne oluyor biliyor musun? İşini baştan
savma yapanı hayat da başından savıyor.
İnsan başlangıçta asil duygulara
sahip olarak yaratılıyor, daha sonra aldığı yanlış eğitim, olumsuz çevre
şartları sebebiyle yanlış düşüncelere sahip oluyor.
İstanbul’daki tıp
fakültesi hastanelerinin birinde Fatma adlı genç bir kıza kan nakli yapılması
gerekiyor ama sadece Fatma’nın yedi yaşındaki kardeşi Mehmet’tin kanı ablasına
uymaktadır. Doktorlar Mehmet’ten kan alacaklarını söyleyince, “Ablam
iyileşecekse neden olmasın?” diyor ve kanını veriyor. İşlem tamamlandıktan sonra
Mehmet, gülen bir yüzle ablasına bakıyor ve bitkin bir halde yatağa uzanıyor.
Mehmet, doktora “Doktor Bey, daha kaç dakika yaşayabileceğim? diye soruyor.
Meğer Mehmet, ablasına kan verdikten sonra öleceğini sanmış ve kan verirken bu
ihtimali göze almış.
Bayram namazının tarifi:
Dua:
• Allah’ın bize
imanı ve İslam’ı sevdir. Küfrü ve isyanı çirkin göster. Bizi doğru yolu
bulanlardan eyle,
• Allah’ım! Bizi müslüman olarak yaşat, müslüman olarak
canımızı al ve salih kimseler olarak haşret,
• Allah’ım! Bize aile mutluluğu
ver. İçimizde aile huzursuzluğu yaşayanlar varsa onlara en kısa zamanda bir
çıkış yolu göster. Çocuklarımızı zararlı akımların etkisinden koru. Onlara
çalışma azmi ve zihin açıklığı ver,
• Ülkemizi, milletimizi, İslam alemini ve
bütün insanlığı bela ve musibetlerden ve terör belasından koru.
• Bizlere
helalinden bol kazançlar ihsan eyle ve bizi şükredenlerden eyle.
• Allah’ım!
Bizleri daha nice bayramlara kavuşmayı, rızana uygun yaşamayı, salih amellerle
salih kulların arasına katılmayı nasip eyle.
(30 Eylül 2008 Salı,Çorum-Bayat
Çarşı Camii)
Yorumlar -
Yorum Yaz