Muharrem Ayı ve Aşure Mesajı-Şükrü Özbuğday Konya Müftüsü
17 Aralık 2009 Perşembe
günü Kamerî takvimin ilk ayı olan Muharrem ayının 1. günü dolayısıyla Hicri
Yılbaşıdır. 26 Aralık 2009 Cumartesi günü ise Aşûra
günüdür.
Dini kültürümüzde bazı zamanlar
diğerlerine göre daha kutsal ve kıymetlidir. Bunlardan biri de içerisinde
bulunduğumuz Muharrem ayıdır. Muharrem Kamerî yılın ilk ayıdır. Bunun 10. gününe
de “Aşûra” günü denmektedir. Kur’an-ı Kerim’de ve Hz. Peygamber’in hadislerinde
bu ayın kutsiyetine işaret buyurulmuştur. Tevbe Sûresi’nin 36. âyetinde şöyle
buyurulmaktadır. “Şüphesiz Allah’ın
gökleri ve yeri yarattığı günkü yazısında, Allah katında ayların sayısı
onikidir. Bunlardan dördü haram aylardır. İşte bu, Allah’ın dosdoğru kanunudur.
Öyleyse o aylarda kendinize zulmetmeyin...”
“Muhakkak zaman Allah’ın yarattığı günkü şekliyle akıp
gitmektedir. Sene oniki aydır. Onlardan dördü haram aylarıdır. Bunlardan üçü
peşpeşedir: Zilkade, Zilhicce, Muharrem, bir de Cemâziyel-âhir ile Şaban ayları
arasında olan ve Mudar Kabilesi’nin ayı Recep’tir.” (Buhârî, Ehâdî,
5, Tevhid, 24; Müslim, Kasâme, 29; Ebû Dâvud, Menâsik, 67; Ahmed b. Hanbel,
Müsned, I/37, 73.)
Aşûra çeşitli din ve mezheplerin önem verdiği Kamerî
ayların ilki olan Muharrem'in onuncu günüdür. Aşûra, on sayısı ile ilgili "aşr"
veya " aşır" kökünden türemiş Arapça bir kelime olduğu kabul edilir.
Aşûra 'nın menşei hakkında iki görüş bulunmaktadır:
Hz Musa ve Kavminin Firavun'un zulmünden kurtulduğu için
Yahudilerin oruç tutmakla mükellef oldukları bir gündür. Bu görüşü, aşûra'nın
kaynağını Yahudi geleneğine bağlayan müsteşrikler
benimsemektedir.
Hz Nuh'tan
itibaren bütün Sami dinlerde mevcut olan ve cahiliye devri Arapları arasında da
Hz İbrahim'den beri önemli görülüp oruç tutulan bir gündür. Bu görüş Hz. Aişe ve
Abdullah b. Ömer'in rivayetine dayanır. Hz. Âişe'den nakledilen şu hadisten,
Allah Resulü'nün Mekke döneminde de aşûre orucu tuttuğu anlaşılır: "Cahiliye
devrinde Kureyş, Âşûre gününde oruç tutardı. Hicretten önce Hz. Peygamber de
aşûre orucu tutardı. Medine'ye hicret ettikten sonra bu oruca devam etti.
Ashabına da tutmalarını emretti. Ertesi yıl, Ramazan orucu farz kılınınca, aşûre
günü orucunu bıraktı, isteyen bu orucu tuttu, dileyen de bıraktı."
(Buhârî, Savm, 69; Tecrîd-i
Sarîh, VI, 307, 308).
Hz. Peygamber
Medîne'ye geldiği zaman Yahudiler'in Âşûre günü oruç tuttuklarını gördü ve bunun
ne orucu olduğunu sordu. Cevap olarak şöyle dediler: "Bugün, iyi bir gündür.
Allah, İsrailoğulları'nı Firavun'un zulmünden bugün kurtarmıştır. Hz Musa (a.s.)
Allah'a şükür için bugünde oruç tutmuştur. Biz de tutarız dediler. Hz. Peygamber
de, "Biz Musa'nın sünnetine sizden daha yakınız, dedi ve o gün oruç tuttu ve
ashabına da tutmalarını emir buyurdu.” (Buhârî, Savm, 69; Tecrîd-i Sarih, VI, 308, 309)
İslâm'ın başlangıcındaki hükmü konusunda, Ebû Hanîfe'nin
vacip demesine karşın İmam Şâfiî başta olmak üzere İslâm bilginleri aşûre
orucunun vacip değil sünnet olduğunda görüş birliği etmişlerdir. Ancak, Ramazan
orucu farz kılındıktan sonra, bu oruç müstehap olmuştur. Bununla birlikte sadece
bu günde oruç tutulması uygun görülmemiş, Muharrem'in 9,10 veya 10,11'nci
günlerinde oruç tutulması tavsiye edilmiştir.
Yeni Hicri Yılın, Muharrem ayının ve Aşûre gününün
milletimiz, memleketimiz ve bütün Müslümanlar hakkında hayırlara vesile olmasını
Cenabı Hak'tan niyaz ederim.
Şükrü ÖZBUĞDAY
Konya İl Müftüsü