• Anasayfa
  • Favorilere Ekle
  • Site Haritası
  • https://www.facebook.com/groups/vaazdokumanlari/
  • https://api.whatsapp.com/send?phone=+905321561576
  • https://www.twitter.com/@vaazsitesi
Üyelik Girişi
Vaaz Kategorileri
Ziyaret Bilgileri
Aktif Ziyaretçi17
Bugün Toplam618
Toplam Ziyaret5104084
Site Haritası
Takvim
Vaaz Dokumanları

Tevbe Suresi: 17-18. Ayetler

TEVBE SURESİ – 17 – 18. AYETLER

 

مَا كَانَ لِلْمُشْرِكِينَ أَن يَعْمُرُواْ مَسَاجِدَ الله شَاهِدِينَ عَلَى أَنفُسِهِمْ بِالْكُفْرِ

أُوْلَئِكَ حَبِطَتْ أَعْمَالُهُمْ وَفِي النَّارِ هُمْ خَالِدُونَ:إِنَّمَا يَعْمُرُ مَسَاجِدَ اللّهِ مَنْ آمَنَ بِاللّهِ وَالْيَوْمِ الآخِرِوَأَقَامَ الصَّلاَةَ وَآتَى الزَّكَاةَ وَلَمْ يَخْشَ إِلاَّ اللّهَ فَعَسَى

أُوْلَـئِكَ أَن يَكُونُواْ مِنَ الْمُهْتَدِينَ:

 

     17-) “Müşrikler kendi inkârlarına kendileri şahit olup dururlarken Allah’ın mescitlerini imar etmeleri mümkün değildir. Onların bütün yaptıkları boşa gitmiştir. Ve onlar ateş içinde ebedi olarak kalacaklardır.”

     18-) “Allah’ın mescitlerini, ancak Allah’a ve ahiret gününe inanan, namazı kılan, zekâtı veren ve Allah’tan başkasından korkmayan kimseler imar ederler. İşte hidayet üzere oldukları umulanlar bunlardır.”

 

     17-) Müşrikler kendi aleyhlerindeki küfre kendileri şahit olup durdukları halde Allah’ın mescitlerini imar etmeleri olur şey değildir. Şu halde bunların Mescid-i Haram’ı imar ettikleri veya edecekleri nasıl tasavvur olunabilir? İbni Kesir ve Ebu Amr kırâetlerinde “Allah’ın Mescidi” müfred (tekil) sigasıyla okunur ve asıl maksadın Mescid-i Haram olduğunu gösterir. Yani müşrikler kendileri kâfir olduklarını gerek söylesinler, gerek söylemesinler, Allah’ın birliğine ve Resulü (SAV)’in hak peygamber olduğuna inanmadıklarını kendi vicdanlarında bilip dururken ve Kâbe’nin etrafına putlar dikip, bunların karşısında ibadet ederlerken, çırılçıplak tavaf eylemeleri ve daha başka tutum ve davranışları ile kendi küfürlerine ve müşrik olduklarına kendi yaptıkları şahitlik ederken, yalnızca Allah’a ibadet edilmek üzere bina edilmiş olan Allah mescitlerini imar ediyor olmalarının gerçekte imarla ilgisi olamaz, özellikle Kâbe’nin imarına ilişkin hizmetlerinin gerçekten hizmet olmasına imkân ve ihtimal yoktur.

     İşte bunların bütün amelleri boşa gider. O inkâr ve şirk halinde iken yaptıkları Mescit tamirleri ve buna benzer hayırlı işleri ne varsa hepsi hebaen mensura (tamamen boş gitmiş) olur ve boşa gider. Ve onlar ateşte ebedi kalırlar, ahirette de ebedi olarak cehennemde kalacaklar. Sırf Allah için olmayan hiçbir amelin ebedi hayrı olamaz. Allah için bir bina veya herhangi bir amel yapmakla bunu yaparken Allah’tan başkasına tapmak veya herhangi bir küfür işlemek, bunun ikisi bir araya gelecek şey değildir. Bunda samimiyetsizlikten daha başka bir çelişki vardır. Bu çelişki de yapılan işleri siler süpürür, hiçe indirir. Bundan dolayı kâfirlerin bir yandan inkârlarını ve şirklerini açığa vurup öte yandan Allah mescidini imar etmeleri, kendileri açısından inanmadıkları bir işi yapmaları demektir. İnanmadan yaptıkları işten hayır görmeyecekleri kesindir. Ayrıca maddi anlamda mescidi tamir ediyor ve ona iyi bakıyor gibi görünmeleri, aslında onun asıl manevi yönünü göz ardı etmelerine ve amacından saptırmalarına yönelik bir tahribattır, onun ruhuna zımnen bir zarardır. “Zarar vermek için bir mescit edinenler ...” Mescidin imarı iki manaya gelir. Birisi binasının tamiri ve yenilenmesi, diğeri de ziyaret edilip içinde ibadet edilmesidir. Nitekim Beytullah’ı ziyaret etmeye imarla aynı kökten gelen “umre” adı verilir. Mescitlere çokça giden ve içlerinde çokça duran kimselere de yine aynı kökten olan “ummâr-ı mesâcid” denilir. Aynı şekilde birisi, bir kimsenin meclisine çokça devam ettiği zaman onun hakkında “felan adamın muammir-i meclisi” denilir. İşte bundan dolayı bir mescidin imarı, yani mamur hale gelmesi, hem binasının bakımı, hem de cemaatinin çokluğu ile mümkün olur. Hanelerin mamur olması da bu iki cihetin bir araya gelmesiyledir. Birisi umran-ı maddî, diğeri de umran-ı manevîdir. İçinde Allah rızası için ibadet, zikir ve ilim tedrisi gibi taat ve faziletlerin devam etmesi ve o mescidin esas yapılış gayesiyle bağdaşmayan faaliyetlerden korunmasıyla mümkün olur. Bir mescit içinde dünya işiyle ilgili konuşma bile onu kuruluş amacının dışında kullanmak anlamına gelir ki, bu da onun imarını ihlal etmek demektir. Bu konuda şu hadisi şerifler ne kadar dikkat çekici uyarılardır:

     Resul-i Ekrem (SAV)’den şöyle varit olmuştur:

     “Mescitteki konuşma, tıpkı hayvanın otu yiyip bitirdiği gibi hasenatı yiyip tüketir.”

     Yine Hz Peygamber (SAV) şu hadis-i kutsiyi de bildirmiştir:

     “Allah Teâlâ buyurdu ki: Yeryüzünde benim evlerim mescitlerdir ve oralardaki benim ziyaretçilerim de onları mamur edenlerdir. İmdi ne mutlu o kula ki, evinde temizlenir ve iyice temizlendikten sonra gelir beni evimde ziyaret eder. Çünkü ziyaretçisine ikramda bulunmak ziyaret olunan üzerine bir görevdir.”

     Diğer bir hadisi şerif te şöyledir:

     “Her kim mescide ülfet ederse Allah da ona ülfet eder.”

     Bir başka hadis ise şöyledir:

     “Bir adamı mescitlere devam ediyor gördünüz mü onun mümin olduğuna şahitlik ediniz.”

     Enes (RA)’dan de rivayet olunmuştur:

     “Her kim bir mescitte bir kandil bulundurursa o mescitte o kandilin ziyası devam ettiği sürece melekler ve Arşı taşıyan yüce melekler o kimse için istiğfar eder.”

     İşte buna göre mescitleri boş lakırdılardan bile korumak gerekeceğinden, bir mescide herhangi bir küfür ve şirk şöyle dursun, herhangi bir fıskın ve küçük günahın yaklaştırılması bile o mescidin manevî imarına indirilen bir darbe sayılırken, müşriklerin yaptıkları nasıl olur da imar olarak adlandırılabilir? Burada asıl mesele müşriklerin mescitleri imar edip etmemeleri ve bunun caiz olup olmaması değildir. Ayet, onların yaptığını temelden geçersiz sayıyor. Yani onların imarları imar değildir.

     18-) Allah'ın mescitlerini, onlar gibiler değil, ancak şu kimseler imar ederler ki, onlar Allah’a ve ahiret gününe iman ederler. Aslında “mescit” kelimesi, “içinde Allah’a secde edilen yer” demek olduğundan, Allah’a iman etmeyenlerin, Allah’a ibadet ve secde için bir yer bina etmeleri veya böyle bir yerin Allah rızası için imarı ile yakından ilgilenmeleri aklen mümkün olabilecek bir şey değildir. Sonra Allah’a ibadet ile meşgul olmanın asıl faydasının ahirette görüleceği için ahirete iman etmeyenlerin ibadet için mescit yapmaları da söz konusu olamaz. Onlar ne iman ederler, ne ibadet bilirler, ne de mescit yaparlar. Fırsat bulurlarsa mescitleri yıkarlar, yıkamazlarsa onu mescitlikten çıkarıp başka maksatlar için kullanırlar. Şu halde “Allah'ın mescidi” tabirinden de açıkça anlaşılacağı üzere bunu imar için her şeyden önce Allah’a ve ahirete iman etmiş olmak şarttır. Fakat bu yeterli bir şart değildir. Bununla beraber namazı kılan, yani namaz kılmak da şarttır: Zira mescitlerin yapılmasındaki asıl maksat, içinde namaz kılınmasıdır. Namazın lüzumuna inanmayanlar mescit yapmak ihtiyacını da duymayacaklardır. Namaz kılmayanlar da mescitlerin boş kalıp manen harap olmasına sebep olurlar. Bununla beraber namaz kılmak da tek başına yeterli değildir ve zekâtı veren. Bu da şarttır. Mescit imarının mala ve zekâta da bağlı olan bir yanı vardır. Farz olan zekât borcunu vermeyen, fakir ve kimsesizleri gözetmeyenlerin mescit bina etmeleri veya mescitleri imar etmeyi düşünmeleri onlardan beklenmeyecek bir harekettir. Bunun gibi, onların mescide gidip mümin fakirlere zekât vermek de mescitlerin manevî imarıyla ilgili bir konudur. Ancak bu da kâfi değildir. Bütün bunlarla beraber Allah’tan başkasından korkmayan kimseler. Gerçi insan birçok sebeplerden korkup çekinebilir. Korkmamak elinden gelmez. Allah’tan korkmayanlardan da hiç korkulmaz demek değildir. Fakat Allah’ın emir ve yasaklarını yerine getirmek için Allah korkusundan başka hiçbir korkuyu saymayan, herhangi bir korku ile Allah rızasına yönelik işlerden vazgeçmeyen, şahsi çıkarları ile Allah’ın hakkı çatıştığı zaman Allah’ın hakkını üstün tutan, Allah’ın emrettiği iyi işleri yapmak için şunun bunun kınanmasından veya bu yüzden uğrayacağı zulümlerden yılmayan, hatta gerektiğinde cihada koşmaktan veya Allah yolunda mücadele vermekten korkmayan, hâsılı çeşitli korkular ve endişeler ile Allah yolundan çıkmayacak bir imana sahip olan ve bu ayette sözü edilen dört hasleti şahsında bulunduran kimseler ancak Allah’ın mescitlerini imar ederler. Bu özelliklere sahip kimseler bulunmalıdır ki, Allah’ın mescitleri hakkıyla imar edilebilsin. Yoksa ilk üç haslet bulunup da iman ve İslâm’ın asıl hakikati ve özü demek olan bu dördüncü haslet bulunmazsa mescitlerin mamur olmasına gayret edenler olmaz. Günün birinde bir kâfirin veya zalimin ve hatta sıradan bir cüretkârın tehdidinden korkanlar kendi elleriyle mescitlerini yıkmak alçaklığını bile gösterebilirler. Maddî ve manevî anlamda mescitlere yapılacak saldırılardan ve saygısızlıklardan onları koruyamayan ve korumayı sürdürmeyen, yani gerçek anlamda kâmil iman sahibi müminlerden mahrum kalan mescitlerin ne servetle, ne de başka bir yolla imarlarını devam ettirebilmeleri ihtimali yoktur. Onun için işte bunlar, yani bu dört hasleti şahsında toplamış olan insanlar hidayeti bulmuş, murada ermiş kimselerden olabilirler. Yani doğrudan doğruya ebedî saadeti elde edecek, Cennet’e nail olacak olanlar ancak bu özellikleri taşıyan cemaatlerin içinde bulunabilirler. Bunların bile içindekilerin hepsi için gerçek hidayeti elde etmiş olması kesin değildir. Olsa olsa yakın ihtimaldir. Çünkü yardımcı fiili, umulur, mümkün, belki, gibi anlamlara gelir. İşin özü, müminler için bile böyle olunca, artık müşriklerin durumu nedir kolaylıkla tasavvur olunabilir.

 

     KAYNAK : HAK DİNİ KUR’AN DİLİ             ELMALILI M.HAMDİ YAZIR

 

 


Yorumlar - Yorum Yaz
Aydın Gökçe Bey'e Teşekkür
Sitemize Vaaz Ansiklopedisi olarak eklediğim bölüm Aydın Gökçe'nin Almanya'da görevli iken çeşitli kaynaklardan yaptığı vaazları alfabetik sıraya almasıyla oluşmuştur. Kendisine teşekkür ediyorum.
Bu vaazlar ayrıca Dosyalar bölümünde de yer almaktadır. Vehbi Akşit
Vaaz Ansiklopedisi
VAİZLER KÜTÜPHANESİ
Hadislerle İslam
İslam Ansiklopedisi
Kur'ani Site
Hava Durumu
Döviz Bilgileri
AlışSatış
Dolar32.222232.3513
Euro35.110935.2516
Saat