• Anasayfa
  • Favorilere Ekle
  • Site Haritası
  • https://www.facebook.com/groups/vaazdokumanlari/
  • https://api.whatsapp.com/send?phone=+905321561576
  • https://www.twitter.com/@vaazsitesi
Üyelik Girişi
Vaaz Kategorileri
Ziyaret Bilgileri
Aktif Ziyaretçi11
Bugün Toplam441
Toplam Ziyaret5103907
Site Haritası
Takvim
Vaaz Dokumanları

İbadetin Şahsiyet Üzerindeki Etkileri

İBADETİN ŞAHSİYET ÜZERİNDEKİ ETKİLERİ

 

AYET : MAUN SURESİ – 4/7. AYETLER

 

فَوَيْلٌ لِّلْمُصَلِّينَ:الَّذِينَ هُمْ عَن صَلَاتِهِمْ سَاهُونَ:الَّذِينَ هُمْ يُرَاؤُونَ:وَيَمْنَعُونَ الْمَاعُونَ:

 

        MEALİ :

 

4-) “Yazıklar olsun o namaz kılanlara ki.”

5-) “Onlar namazlarını ciddiye almazlar.”

6-) “Onlar gösteriş yapanlardır.”

7-) “Ve hayra da mâni olurlar.”   (MAUN SURESİ – 4/5/6/7. AYETLER)    

 

     Allah’a sevgi ve saygı bağlılığımızı ifade et­mek için yapmış oldu­ğumuz dinî davranışlara iba­det diyoruz. Bu davranışların hayatımızdaki yeri ve rolü ne­dir? Diğer ekonomik, sosyal, ahlâki ve hukukî davranışları­mızla ilgileri var mıdır? Yoksa diğer davranışlarla ilgisi olma­yan, sadece birer dinî davra­nıştan mı ibarettirler?

     İnsan şahsiyetinin bütün­lüğü göz önüne alındığı za­man, bir dinî davranış olan ibadetin diğer davranış çeşit­leriyle yakın ilişki içinde oldu­ğu görülecektir. Çünkü insan ibadet ederken kendini Al­lah’ın huzurunda, Allah’ın kontrolünde hissettiği gibi; alış-verişinde, sosyal ilişkile­rinde, görev ve sorumluluklarında Allah şuurunun gereğini yapacaktır.

     Öyleyse ibadetin insan şahsiyeti üzerindeki tesirleri­ni daha ayrıntılı olarak görme­ye çalışalım:

     İbadet, insanın her türlü durum ve şartlara uyumunu ve intibakını kolaylaştırır; uyu­şukluk ve tembellikten kurta­rır. Askerlik gibi, insanın intibakta güçlük çektiği pek çok ortamda, ibadet ehli in­sanlarla ibadet ehli olmayan­lar hemen fark edilir. Çünkü ibadet ehli böyle sıkıntı ve güçlüklere göğüs germesini bilir, zira bu gibi durumlara karşı idmanlıdır. Namaz, oruç, hac ve zekât gibi ibadetler bu açıdan değerlendirile­bilir. Namaz vakitlerinin kesin hatlarla tayin edilmiş olması­nın hikmeti üzerinde düşünü­lecek olursa bazı psikolojik sonuçlar elde edilebilir. Na­mazlarımızın vaktini geciktirdiğimizde telaşlanır, vaktinde yetişmeğe gayret ederiz. Çünkü icabında kısa bir za­man parçasını değerlendirememek, namazımızın vaktini kaçırmamıza ve Allah yanın­da suçlu duruma düşmemize sebep olur. Zaman zaman bu inceliğin üzerinde düşündü­ğümüz olmuştur. Yani bu ka­dar kesin hatlarla namaz vakitlerinin tayin edilmesin­den hikmet nedir?

     Bu hikme­tin şu örnekle anlaşılması mümkündür: Günümüzde si­vil savunma diye bir kuruluş var, kadrosu, görevlisi bulu­nan bir kuruluş. Yani amatörce bir iş de­ğil. Bu teşkilâtın birtakım faa­liyetleri, tatbikatları var. Allah muhafaza, bir harp veya bir afet durumunda alarm verilir­se, insanlar bu gibi zor du­rumlarda neler yaparak, nasıl kendilerini koruyup kurtarabi­lecekleri konusunda hazırla­nır ve eğitilirler. İşte namazın böyle vakitlerinin kesin hatlar­la tayin edilmiş olması da bi­zi, hayatta beklenmedik durumlara karşı hazırlar ve insa­nın iş yapma gücünü canlı tu­tar.

     İbadet, insanın şahsiyetini geliştirir ve olgunlaştırır. Çünkü kişinin Allah’a kul olması, kulluğunun gereğini yapması; başkalarına karşı eğilmekten, tabasbustan, şe­ref ve haysiyetini rencide et­mekten korur. Ayrıca kişi, Allah’a gerektiği gibi kul ola­bildiği oranda nefsinin arzula­rını, heva ve hevesine esir ol­maktan kurtularak kendine hâkim, şahsiyetli, vakarlı ve itibarlı bir duruma yükselir. Nitekim bir fıkıh hükmüdür ki, Allah’tan başka hiç bir kimse­nin huzurunda saygı ifadesi olarak rükû derecesinde eğilmek caiz değildir.

     Demek ki, İslâm insanın bir Allah’a kul olmasını sağ­larken onu, başka şeylere ve kimselere kul olmaktan kur­tarmaktadır. Allah huzurunda insanların, tarağın dişleri gibi eşit olduklarını belirten Hz. Peygamber(SAV)’in, ne demek is­tediğini, namazda saf saf ol­muş insanların durumunu görünce daha iyi anlarız. Ora­da âmir-memur, işçi-patron, zengin-fakir, er-komutan, siyah-beyaz, yan yanadırlar. Bir samimiyet halesiyle Al­lah’ın huzurunda ve Allah için birbirlerini sevmektedirler. Böylece kişinin diğer gamlık duyguları gelişmekte ve sos­yal bütünlük sağlanmaktadır. Oruç tutan insanların aynı halet-i ruhiye içinde ve aynı şartlar altında Allah için bir takım arzularından fedakârlıkta bulunduklarını görürsünüz. Bu insanlar, ister fakir olsun isterse zengin, sosyal statüle­ri ne olursa olsun, bir ay Ra­mazan boyunca, her gün belli bir zaman dilimi içerisinde Yüce Yaratıcı’nın emri gere­ğince açlığa, susuzluğa, cin­sî arzularının frenlenmesine katlanmakta, sabretmeyi öğ­renmektedirler. Böylece, baş­kalarına hâkim olmakla ken­dilerine, nefislerine hâkim ol­mak arasındaki farkı görmek­te; irade terbiyesi dediğimiz olayı yaşamaktadırlar.

     İnsanoğlu, genellikle ken­dinden daha iyi durumda olanlara bakarak kendi durumunu yükseltmek, daha iyi imkânlara sahip olmak ister. Bu arzusunu gerçekleştirme­si, hayatın tabiî seyri içinde bazen mümkün olmakta, bazen da olmamaktadır. Arzula­rına kavuşamayan insanların üzüntü içine düştükleri, hatta aşağılık duygusuna kapıldık­ları görülür. Bu insanlar, bir de kendilerinden aşağı durumda olanlara bakarlarsa, o zaman içinde bulundukları, sahip oldukları ama farkında olmadıkları bazı nimetleri da­ha iyi anlarlar ve üzüntüler­den kurtularak Allah’a şük­retmeğe başlarlar. Zaten ibadetin bir manası da şükür de­ğil midir?

     İşte ORUÇ bu bakım­dan büyük bir fırsattır. İnsanın sadece kendinden yukarıda­kilere değil, kendinden aşağı­dakilere de bakması, onların içinde bulunduğu durumları görmesi ve tatması imkânını sağlayarak ruhi dengesini ko­rumasına yardımcı olur. Birta­kım zorluklara ve mahrumi­yetlere karşı da metanetini, tahammülünü artırır. Kendine güven duygusunu takviye eder. Kişinin en temel ihtiyaç­larını ve arzularını belli şartlar ve sınırlar içinde disiplin altı­na almak suretiyle Allah’a olan sevgi ve bağlılığını da ifa­de etmesini sağlar.

     ZEKÂT İSE, Allah’ın verdiği nimetlerin şükrünü eda et­mek için malî yönden bir fedakârlıkta bulunmaktır. İnsa­nın sahip olma arzusu, birtakım kıymetli eşyayı toplamak hususunda onu gayrete geçi­rir. Böylece toplar, toplar... Eğer bu topladıklarını yerinde ve zamanında harcamasını bilmezse, bu toplama tutkusu onu cimriliğe götürür. Cimri­lik ise, ruhî bir hastalıktır. Ki­şi, Allah’ın emrettiği zekâtı vermek suretiyle hem bu cim­rilik hastalığına tutulmaktan korunmuş veya kurtulmuş, hem de almanın zevki yanın­da başkalarına vermenin, başkalarını sevindirmenin zevkini tatmış olur.

     HAC İBADETİNE GELİNCE, bu ibadet bilindiği gibi hem malî ve hem de bedenî bir ibadettir, öyle olunca namaz ve oruç gibi bedenî ibadetlerin özellikleriyle zekât gibi malî ibadetlerin özelliklerini taşıdı­ğı söylenebilir.

     Burada ibadetlerin şahsi­yet üzerindeki etkilerinden bir diğerine daha değinmek ibadetlerine dikkatli olan bir kişi­nin temel özelliklerine geçmek istiyorum.

     İbadet, kişinin genel ola­rak duygusal dengesini de korur. Devamlılık arz eden ibadet, uzun zaman, kişinin ne birtakım sevinçler yüzün­den şımarması ve gururlan­ması; ne de birtakım akıntıları onu ümitsizlik ve karamsarlı­ğa düşürmesine fırsat ver­mez. Çünkü ibadetin kazan­dırdığı Allah şuuru, kişinin duygularına hâkim olmasını sağlayarak iç kontrolünü diri tutar.

     İbadetlerine dikkatli olan dindar kişi, başlıca şu özellik­lere sahip olacaktır:

     O, doğru, dürüst, kendine güvenir ve güvenilir, düzenli, disiplinli bir kimsedir. Kimse­nin hakkını çiğnemez ve kim­seye hakkını çiğnetmez. Sa­bırlı ve sebatlı, azimli ve gayretlidir. Güçlerinin ve yetkile­rinin farkında, ancak sorumlu­luklarının da şuurundadır. Sa­mimîdir, riyakârlıktan ve bas-bustan hoşlanmaz. Sağlığının ve servetinin bir emanet oldu­ğunu bilir, ona göre davranır. Hâsılı o, abide bir şahsiyettir.

     Burada bir hususa deği­nerek konuya son vermek is­tiyorum. Bazıları diyorlar ki, nice namazında-niyazında, ibadetinde-taatinde kimseler vardır ki, güven telkin etmi­yor, işinde-gücünde, dükkâ­nında ve mağazasında insan­ları kandırmanın yollarını arı­yorlar. Ben namaz falan kıl­mam ama kalbim onlardan temizdir. Böylelerine cevap olarak şu ayetleri okumaları ve manası üzerinde biraz dü­şünmelerini tavsiye ederiz:

 

إِنَّ الصَّلَاةَ تَنْهَى عَنِ الْفَحْشَاءوَالْمُنكَرِ:

 

     “Gerçekten namaz, hayâsızlıktan ve kötülükten alı­koyar.”

(ANKEBUT SURESİ – 45. AYET)

 

فَوَيْلٌ لِّلْمُصَلِّينَ:الَّذِينَ هُمْ عَن صَلَاتِهِمْ سَاهُونَ:الَّذِينَ هُمْ يُرَاؤُونَ:وَيَمْنَعُونَ الْمَاعُونَ:

 

4-) “Yazıklar olsun o namaz kılanlara ki.”

5-) “Onlar namazlarını ciddiye almazlar.”

6-) “Onlar gösteriş yapanlardır.”

7-) “Ve hayra da mâni olurlar.”   (MAUN SURESİ – 4/5/6/7. AYETLER)    

     Demek ki, bu istenmeyen durum ve tutumlar, ibadetlerin sağlıklı ölçüler içinde ya­pılmadığından; kişilerin ibadetlerindeki samimiyet eksik­liğinden, davranışlarındaki tu­tarsızlıktan ve şahsiyetleri il­deki zafiyetten ileri gelmek­tedir.

 

KAYNAK : DİYANET AYLIK DERGİ


Yorumlar - Yorum Yaz
Aydın Gökçe Bey'e Teşekkür
Sitemize Vaaz Ansiklopedisi olarak eklediğim bölüm Aydın Gökçe'nin Almanya'da görevli iken çeşitli kaynaklardan yaptığı vaazları alfabetik sıraya almasıyla oluşmuştur. Kendisine teşekkür ediyorum.
Bu vaazlar ayrıca Dosyalar bölümünde de yer almaktadır. Vehbi Akşit
Vaaz Ansiklopedisi
VAİZLER KÜTÜPHANESİ
Hadislerle İslam
İslam Ansiklopedisi
Kur'ani Site
Hava Durumu
Döviz Bilgileri
AlışSatış
Dolar32.222232.3513
Euro35.110935.2516
Saat