• Anasayfa
  • Favorilere Ekle
  • Site Haritası
  • https://www.facebook.com/groups/vaazdokumanlari/
  • https://api.whatsapp.com/send?phone=+905321561576
  • https://www.twitter.com/@vaazsitesi
Üyelik Girişi
Vaaz Kategorileri
Ziyaret Bilgileri
Aktif Ziyaretçi6
Bugün Toplam327
Toplam Ziyaret5103793
Site Haritası
Takvim
Vaaz Dokumanları

Münafıkın Sıfatları ve Nifakın Zararları

MÜNAFIKIN SIFATLARI VE NİFAKIN ZARARLARI

 

AYET : MÜNAFIKÛN SURESİ – 1. AYET

 

إِذَا جَاءكَ الْمُنَافِقُونَ قَالُوا نَشْهَدُ إِنَّكَ لَرَسُولُ اللَّهِ وَاللَّهُ يَعْلَمُ إِنَّكَ لَرَسُولُهُ وَاللَّهُ يَشْهَدُ إِنَّ الْمُنَافِقِينَ لَكَاذِبُونَ:

                   MEALİ :

 

     “Münafıklar sana geldiklerinde: Şahitlik ederiz ki sen Allah’ın Peygamberisin, derler. Allah da bilir ki sen elbette, O’nun Peygamberisin. Allah, münafıkların kesinlikle yalancı olduklarını bilmektedir.”   (MÜNAFIKÛN SURESİ – 1. AYET)

 

     İslam dininin inanç esaslarını kalben tasdik etmediği halde Müslümanların yanında müminmiş görünen ikiyüzlü kimseye münafık denir. Bir ibadeti ve hayrı gösteriş için yapana Mürai denildiği gibi, imanda ikiyüzlülük yapana da münafık denir.

     Münafık, kalbinde küfrü ve inkârı gizleyip, diliyle inandığını iddia eden kimseye denir. Bir ayetinde Allah, münafıkları şöyle tarif eder:

 

وَمِنَ النَّاسِ مَن يَقُولُ آمَنَّا بِاللّهِ وَبِالْيَوْمِ الآخِرِ وَمَا هُم بِمُؤْمِنِينَ:

 

     “İnsanlardan bazıları da vardır ki, inanmadıkları halde “Allah'a ve ahiret gününe inandık” derler.”   (BAKARA SURESİ – 8. AYET)

     Münafıkların karakter ve mizaçlarını, Kur’an şöyle açıklıyor:

 

وَإِذْ يَقُولُ الْمُنَافِقُونَ وَالَّذِينَ فِي قُلُوبِهِم مَّرَضٌ مَّا وَعَدَنَا اللَّهُ وَرَسُولُهُ إِلَّا غُرُوراً:

 

     “Ve o zaman, münafıklar ile kalplerinde hastalık (iman zayıflığı) bulunanlar: Meğer Allah ve Resulü bize sadece kuru vaatlerde bulunmuşlar! Diyorlardı.”   (AHZAB SURESİ – 12. AYET)

     Münafıkların karakterleri, daima yön değiştiren, diller de yalandan medet uman bir davranışa sahiptir. Bu sahte tavırlarının ortaya çıkmasına sebep olacak bir ayetin inivermesinden daima çekinmişlerse de tinetlerinin icaplarını yapmaktan da çekinmemişlerdir. Bu hususu, Kur’an şöyle ifade ediyor:

 

يَحْذَرُ الْمُنَافِقُونَ أَن تُنَزَّلَ عَلَيْهِمْ سُورَةٌ تُنَبِّئُهُمْ بِمَا فِي قُلُوبِهِم قُلِ اسْتَهْزِئُواْ

إِنَّ اللّهَ مُخْرِجٌ مَّا تَحْذَرُونَ:

 

     “Münafıklar, kalplerinde olanı kendilerine haber verecek bir surenin müminlere indirilmesinden çekinirler. De ki: Siz alay edin! Allah o çekindiğiniz şeyi ortaya çıkaracaktır.”    (TEVBE SURESİ – 64. AYET)

     Münafıklar, İslam dinine düşmanlıkları sebebiyle, müminlere karşı bir husumet duygusu taşırlar. Bu durumu Kur’an şöyle açıklar:

    

إِذْ يَقُولُ الْمُنَافِقُونَ وَالَّذِينَ فِي قُلُوبِهِم مَّرَضٌ غَرَّ هَـؤُلاء دِينُهُمْ وَمَن يَتَوَكَّلْ عَلَى اللّهِ فَإِنَّ اللّهَ عَزِيزٌ حَكِيمٌ:

 

     “O zaman münafıklarla kalplerinde hastalık bulunanlar,(sizin için), “Bunları, dinleri aldatmış” diyorlardı. Hâlbuki kim Allah’a dayanırsa, bilsin ki Allah mutlak galiptir, hikmet sahibidir. (Kendisine güveneni üstün ve galip kılacak O’dur. Yoksa orduların sayı ve teçhizat üstünlüğü değildir).”   (ENFAL SURESİ – 49. AYET)

     Onların din düşmanlıkları, dinin inkişaf edip yayılmasını önlemeye ve Müslümanların yaptıkları hizmetin tam aksini işlemeye yöneliktir. Onların oyununa gelmememiz için Allah bizi şöyle uyarıyor:

 

الْمُنَافِقُونَ وَالْمُنَافِقَاتُ بَعْضُهُم مِّن بَعْضٍ يَأْمُرُونَ بِالْمُنكَرِ وَيَنْهَوْنَ عَنِ الْمَعْرُوفِ وَيَقْبِضُونَ أَيْدِيَهُمْ نَسُواْ اللّهَ فَنَسِيَهُمْ إِنَّ الْمُنَافِقِينَ هُمُ الْفَاسِقُونَ:

 

     “Münafık erkekler ve münafık kadınlar (sizden değil),birbirlerindendir. Onlar kötülüğü emreder, iyilikten alıkoyar ve cimrilik ederler. Onlar Allah’ı unuttular. Allah da onları unuttu! Çünkü münafıklar fâsıkların kendileridir.”   (TEVBE SURESİ – 67. AYET)

     Allah’a inanmadıkları ve İslam dinini kabul etmedikleri için ibadete yanaşmazlar. Halkın arasında bulunup ta kaçmaya fırsat bulamadıkları zaman istemeyerek ve üşenerek kalkarlar. Münafıkların bu halini Kur’an şöyle anlatıyor:

 

إِنَّ الْمُنَافِقِينَ يُخَادِعُونَ اللّهَ وَهُوَ خَادِعُهُمْ وَإِذَا قَامُواْ إِلَىالصَّلاَةِ قَامُواْ كُسَالَى يُرَآؤُونَ النَّاسَ وَلاَ يَذْكُرُونَ اللّهَ إِلاَّقَلِيلاً:مُّذَبْذَبِينَ بَيْنَ ذَلِكَ لاَ إِلَى هَـؤُلاء وَلاَ إِلَى هَـؤُلاءوَمَن يُضْلِلِ اللّهُ فَلَن تَجِدَ لَهُ سَبِيلاً:

 

     “Şüphesiz münafıklar Allah’a oyun etmeye kalkışıyorlar; hâlbuki Allah onların oyunlarını başlarına çevirmektedir. Onlar namaza kalktıkları zaman üşenerek kalkarlar, insanlara gösteriş yaparlar, Allah’ı da pek az hatıra getirirler.
Bunların arasında bocalayıp durmaktalar, ne onlara (bağlanıyorlar) ne bunlara. Allah’ın şaşırttığı kimseye asla bir (çıkar) yol bulamazsın.”
(NİSA SURESİ – 142/143. AYETLER)

     Hz Peygamber (SAV) şöyle buyuruyor:

     “Münafığın meseli, iki koyun sürüsü arasında bir defa şuna bir defa da buna gidip gelen şaşkın ve mütereddit koyunun misali gibidir.”

     Münafıklar niçin müminmiş gibi davranırlardı? Çünkü Müslümanlarla savaşmayı göze alamıyorlardı. Fidye vermeye ve iman etmeye de niyetleri olmadığından iman etmiş gibi görünüp işin içinden sıyrılmak istiyorlardı. Müslümanlar, Allah’a şirk koşan kâfirlerle savaşa kalkışsalar onlar ortadan kaybolurlardı.

     Fesadı cihada tercih eden münafıklar, sıvışmayı savaştan üstün tutuyorlardı. İki kapılı in yapan tilki, avcı veya zararlı bir hayvan gördüğü zaman diğer kapıdan uzaklaşıp kaçarmış. Münafıkların mizacı da iki yüzlülüktür. Ne samimi bir imanla müminlerin safında yer alırlar, ne de içindeki küfrü açığa koyup gayri Müslimlerin arasına katılırlar. İşte onların karakterini tespit eden bir ayet-i kerime:

     Müslümanların buna karşı takip edeceği yolu ve tatbik edeceği usulü Kur’an şöyle açıklıyor:

 

وَلْيَعْلَمَ الَّذِينَ نَافَقُواْ وَقِيلَ لَهُمْ تَعَالَوْاْ قَاتِلُواْ فِي سَبِيلِ اللّهِ أَوِ ادْفَعُواْ قَالُواْ لَوْ نَعْلَمُ قِتَالاً لاَّتَّبَعْنَاكُمْ هُمْ لِلْكُفْرِيَوْمَئِذٍ أَقْرَبُ مِنْهُمْ لِلإِيمَانِ يَقُولُونَ بِأَفْوَاهِهِم مَّا لَيْسَ فِي قُلُوبِهِمْ وَاللّهُ أَعْلَمُ بِمَا يَكْتُمُونَ:

 

     “İki birliğin karşılaştığı gün sizin başınıza gelenler, ancak Allah’ın dilemesiyle olmuştur ki, bu da, müminleri ayırt etmesi ve münafıkları ortaya çıkarması için idi. Bunlara: “Gelin, Allah yolunda çarpışın; ya da savunma yapın” denildiği zaman, “Harb etmeyi bilseydik, elbette sizin peşinizden gelirdik” dediler. Onlar o gün, imandan çok, kâfirliğe yakın idiler. Ağızlarıyla, kalplerinde olmayanı söylüyorlardı. Hâlbuki Allah, onların içlerinde gizlediklerini daha iyi bilir.”  (ÂLİ-İMRAN SURESİ – 167. AYET)

     Allah, kullarının münafıklara karşı takınacağı ve takip edeceği yolu da şöyle açıklıyor:

 

يَا أَيُّهَا النَّبِيُّ جَاهِدِ الْكُفَّارَ وَالْمُنَافِقِينَ وَاغْلُظْ عَلَيْهِمْ وَمَأْوَاهُمْ جَهَنَّمُ وَبِئْسَ الْمَصِيرُ:

 

     “Ey Peygamber! Kâfirlere ve münafıklara karşı cihad et, onlara karşı sert davran. Onların varacakları yer cehennemdir. O ne kötü bir varış yeridir!”  (TEVBE SURESİ – 73. AYET)

     Bu nifak hastalığına tutulmuş kimseler, kendilerine hayat verecek ve ahiret saadetine ulaştıracak İslamî emirlere yanaşmazlar. Allah’ın indirdiği kitapla amel edin denilse, bu tekliften yüz çevirirler.

     Bu hastalığa tutulanların bazı alamet ve davranışları olacaktır. Bir insan kendisinin bu illete tutulup tutulmadığını anlayabilmek için bu alametleri bilmek zorundadır. Hz Peygamber (SAV) bu alametleri şöyle haber veriyor:

     “Münafığın alameti üçtür: Bir şey haber verdiğinde yalan söyler. Vaat ettiği zaman cayar ve kendisine bir şey emanet olunduğu zaman hıyanet eder.”

     Hz Huzeyfe (RA) şöyle der:

     “Hz Peygamber (SAV)’in hayatta olduğu zamanda bir adam bir kelime yalan söylese, ölesiye kadar münafık olarak tanınmış olurdu. Ben o kelimeyi sizin birinizden günde on defa işitmekteyim.”

     Hz Peygamber (SAV),münafığın alametlerini anlatmaya devam ediyor:

     “Dört kötü davranış vardır. Kimde bu şeyler bulunacak olursa halis münafık olur. Kimde de bunlardan bir haslet bulunursa, terk edinceye kadar nifaktan bir şey onda bulunmuş olur: Bir şey emanet bırakılsa hıyanet eder, haber verdiğinde yalan söyler, sözleşme yaptığında mağdur eder ve murafaa olduğunda haktan ayrılır.”

     Ayet ve hadislerde vasıfları ve alametleri açıklanan münafıklardan son derece sakınılmalıdır. Zira gayri Müslimlerin durumu ve tutumu açıktır. Bunlarsa iman sahibi imiş gibi görünüp içinde küfür gizlemektedirler. Hele ağzı laf yapan münafıklar, bilgisi az insanları daha çabuk şaşırtabilirler. Bu tehlikeye Hz Peygamber (SAV) şöyle işaret buyuruyor:

     “Ümmetim üzerine en çok endişe ettiğim korku, dil dökmeyi bilen münafıklardır.”

     Zamanımızın ağzı laf yapan bu tip münafıkları, televizyonda yapılan oturumlarda, gazete ve dergilerde bazı ayet ve hadisleri kendi düşünceleri istikametinde tevile kalkışarak halkın zihnini bulandırmakta ve avam tabakasını şaşırtmaktadırlar. Kimi İslam fıkhını inkâr etmekte, kimi hac vazifesini Şevval, Zilkade ayları ile Zilhicce ayının ilk on günü içinde yapılabileceğine dair fetva türetmektedirler. “Nas olan yerde fetvaya değil, içtihada bile mesağ yoktur.” kaidesini yok saymaktadırlar.

     Nifak alametlerinin uhrevi sorumluluğunu Kur’an şöyle açıklıyor:

 

بَشِّرِ الْمُنَافِقِينَ بِأَنَّ لَهُمْ عَذَاباً أَلِيماً:الَّذِينَ يَتَّخِذُونَ الْكَافِرِينَ أَوْلِيَاء مِن دُونِ الْمُؤْمِنِينَ أَيَبْتَغُونَ عِندَهُمُ الْعِزَّةَ فَإِنَّ العِزَّةَ لِلّهِ جَمِيعاً:

 

     “Münafıklara, kendileri için acı bir azap olduğunu müjdele! Müminleri bırakıp da kâfirleri dost edinenler, onların yanında izzet (güç ve şeref) mi arıyorlar? Bilsinler ki bütün izzet yalnızca Allah’a aittir.”  (NİSA SURESİ – 138/139. AYETLER)

     Diğer bir ayet te şöyledir:

 

إِنَّ الْمُنَافِقِينَ فِي الدَّرْكِ الأَسْفَلِ مِنَ النَّارِ وَلَن تَجِدَ لَهُمْ نَصِيراً:

 

     “Şüphe yok ki münafıklar cehennemin en alt katındadırlar. Artık onlara asla bir yardımcı bulamazsın.”   (NİSA SURESİ – 145. AYET) 

     Bir hadis-i şerifle dersimizi bitirelim. Hz Peygamber (SAV) şöyle buyuruyor:

     “Ümmetimin içinde on iki münafık vardır. Bunlar cennete giremez ve deve iğne deliğine girinceye kadar onun kokusunu da bulamazlar. Onlardan sekizi var ki, kendilerine küçücük bir alev kâfi gelir. Bu, ateşten bir kandildir ki, omuzlarında meydana gelir de onun harareti göğüslerini ihata edip kaplar.”

 

KAYNAK : KÜRSÜDEN MÜ’MİNLERE VAAZLAR      MEHMET EMRE


Yorumlar - Yorum Yaz
Aydın Gökçe Bey'e Teşekkür
Sitemize Vaaz Ansiklopedisi olarak eklediğim bölüm Aydın Gökçe'nin Almanya'da görevli iken çeşitli kaynaklardan yaptığı vaazları alfabetik sıraya almasıyla oluşmuştur. Kendisine teşekkür ediyorum.
Bu vaazlar ayrıca Dosyalar bölümünde de yer almaktadır. Vehbi Akşit
Vaaz Ansiklopedisi
VAİZLER KÜTÜPHANESİ
Hadislerle İslam
İslam Ansiklopedisi
Kur'ani Site
Hava Durumu
Döviz Bilgileri
AlışSatış
Dolar32.222232.3513
Euro35.110935.2516
Saat