• Anasayfa
  • Favorilere Ekle
  • Site Haritası
  • https://www.facebook.com/groups/vaazdokumanlari/
  • https://api.whatsapp.com/send?phone=+905321561576
  • https://www.twitter.com/@vaazsitesi
Üyelik Girişi
Vaaz Kategorileri
Ziyaret Bilgileri
Aktif Ziyaretçi8
Bugün Toplam369
Toplam Ziyaret5103835
Site Haritası
Takvim
Vaaz Dokumanları

Zaman Bilinci

ZAMANI DEĞERLENDİRME BİLİNCİ

Zaman; Baki olan Allah’ın fani olan mahlukatı var edip yaşattığı dönem/evre/süre nin genel adıdır Zamanın içinde var olmaya hayat, hayatta bize ayrılan süreye ise ömür denir

Zaman kavramı izafidir Kimisi için çok kısa kimisi için çok uzundur Kur’an’da, ahiretin bir gününün Allah katında bizim hesabımızla bin yıllık bir süre olduğu, bir başka ayete de ellibin yıllık bir gün olduğu beyan ediliyor

Zaman, sürekli akış halinde olan anlardan oluşur Zaman, Allah’ın biz kullarına bir lütfü ve emanetidir Uzun ömürlü olana Allah, zaman yönünden çok lütfetmiştir, az yaşayana da az lütfetmiştir Genç yaşta ölen birisi için, suçu ne idi? Allah neden genç yaşta canını aldı? denilemez Karşılıksız iyilik yapana, bana niçin az verdin denilemeyeceği gibi

Biz şunu bilmeliyiz: Yaşanan her anın, alınan her nefesin verilecek bir hesabı vardır Sık sık kendimizi sorgulamalıyız: Yaşadığımız hayat dolu mu geçiyor, boş mu? Geçirdiğimiz günlerin hesabını kolayca verebilecek miyiz?

Zaman öyle bir şeydir ki, akışı durdurulamaz, geçmişi telafi edilemez Birkaç dakika içinde birkaç milyar kazanabilirsiniz ama birkaç milyarla geçen zamanı geri getiremezsiniz

Hayatta başarılı olanlar, zamanı iyi kullananlardır

Zamana hükmeden hayata hükmeder, hayata hükmedenler ise dünyaya hükmederler ve tarihte iz bırakırlar

Batılı filozof Dekart’ın hareketine göre insanlar saatini ayarlarmış İmam Şafi der ki: “Zaman, kılıç gibidir, eğer siz onu kesmezseniz o sizi keser”

Peygamberimiz (sav) kıymeti pek bilinmeyen iki nimetin önemine dikkat çekmek üzere şöyle buyurmuştur:

قال رسول اللَّه صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم: «نِعْمتانِ مغبونٌ فيهما كثير من الناس: الصحة والفراغ» رواه مسلم.

İbni Abbas radıyallahu anhümâ’dan rivayet edildiğine göre Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

“İki nimet vardır ki, insanların çoğu bu nimetleri kullanmakta aldanmıştır: Sıhhat ve boş vakit.”  Buhârî, Rikak 1. Ayrıca bk. Tirmizî, Zühd 1; İbni Mâce, Zühd 15

 İnsanlar, gençliklerinde para kazanmak için sıhhatlerini, yaşlılıklarında ise sıhhatlerini kazanmak için paralarını harcarlar Sonuç çoğunlukla elem, ıstırap ve pişmanlıktır An bu andır, dem bu demdir Yaşanmayan yada boşa giden zaman israf edilmiştir, telafisi yoktur

Tekasür suresinin sekizinci ayet-i kerimesinde,

ثُمَّ لَتُسْئَلُنَّ يَوْمَئِذٍ عَنِ النَّعِيمِ

“Sonra o gün (kıyamet günü) her türlü nimetten mutlaka hesaba çekileceksiniz” buyrulmaktadır.

 Bir hadis-i şerifte de şöyle buyruluyor:

قَالَ رَسُولُ اللّهِ: َ يَزُولُ قَدَمَا عِبْدٍ يَوْمَ الْقِيَامَةِ حَتّى يُسْألَ عَنْ أرْبَعٍ: عَنْ عُمُرِهِ فِيمَا أفْنَاهُ، وَعَنْ عِلْمِهِ مَا عَمِلَ بِهِ، وَعَنْ مَالِهِ مِنْ أيْنَ اكْتَسَبَهُ وَفيمَا أنْفَقَهُ، وَعَنْ جِسْمِهِ فيمَا أبَْهُ

"Kıyamet günü, dört şeyden sual edilmedikçe, kulun ayakları [Rabbinin huzurundan] ayrılamaz:

* Ömrünü nerede harcadığından,

Ne amelde bulunduğundan,

* Malını nerede kazandığından ve  nereye harcadığından,

* Vücudunu nerede çürüttüğünden." [Tirmizî, Kıyamet 1, (2419).]

 Yapılan araştırmalar,insanların çoğunun ömürlerini pek de verimli kullanmadıklarını ortaya koyuyor Yetmiş beş yıl yaşayan, yüksek okul mezunu düzenli ve normal bir hayat süren insanın faaliyetleri, harcadığı saat ve dakikalar dikkate alınarak hesaplandığında ortalama olarak ortaya şu ilginç tablo çıkmıştır Evet yetmiş beş yıllık düzenli bir ömrün;

Yirmi bir yılı uykuda,on yılı iş hayatında, on yılı istirahat,tatil ve eğlencede, üç yılı tahsilde,üç yılı ibadette,dört yılı yemekte, iki yılı temizlik işlerinde,dört yılı yolculukta,iki yılı durak ve muhtelif yerlerde beklemede,üç yılı misafirlik ve sohbette,üç yılı da hastalık ve beklenmedik meşguliyetlerde geçmektedir Bu hesaplamaya hayatın ilk on yılı, yani çocukluk dönemi dahil değildir Uyku,tatiller, beklemeler ve çocukluk yılları toplandığında ömrün yarıdan fazlasının değerlendirilemediği ortaya çıkmaktadır İnsanın uykuya ve dinlenmeye olan ihtiyacı inkar edilemez Ne var ki ömrün kalan kısmının da iyi değerlendirildiği söylenemez

Yaptığımız hesapta, düzenli ibadet yapan birinin ömrünün toplam üç yılın ibadetler geçtiğini görüyoruz Fakat,gayesi Allah’ın rızasını kazanmak olan ve İslami bir hayat tarzını benimseyen insanın yaptığı her iş, hatta uykusu dahi ibadet sayılır

“Ol mahiler ki derya içredir deryayı bilmezler” şeklinde eski bir deyiş vardır Yani balığın,hayat kaynağı olan suyun kıymetini, suyun içinden çıkınca anladığı gibi, insan da nimetlerin ve imkanların kadrini onları kaybedince anlar Eyvah demeden Allah diyenlerden olursak, sonuçta da pişman olanlardan olmayız

Allah Kur’an-ı Kerim’de bazı surelere, zamana yada zamanın bir anına yemin ederek başlar وَالْعَصْرِ, وَالْفَجْرِ, وَالضُّحَى, وَاللَّيْلِ …Bu Kur’ani tarzdan, Allah’ın zamana ne kadar değer verdiğini anlamalıyız

Allah zamanı takip etmemiz ve onu değerlendirerek iyi işler yapmamız, ibadetlerimizi zamanı takip ederek yerine getirmemiz için güneş, ay, dünyanın kendi etrafında ve güneşin etrafında dönüşünü, ayın dünya etrafında dönüşünü bir hesaba göre planlamıştır.Dünya’nın kendi etrafında dönmesinden bir gün, Dünya’nın güneşin etrafında dönmesinden ise mevsimler ve bir yıl ortaya çıkar.Ayın Dünya etrafında dönemsiyle ise kameri ay oluşur

“اَلشَّمْسُ وَالْقَمَرُ بِحُسْبَانٍ”

“Güneş ve ay bir hesaba göre hareket etmektedir. “(Rahman,5)

وَجَعَلْنَا اللَّيْلَ وَالنَّهَارَ اَيَتَيْنِ فَمَحَوْنَا اَيَةَ اللَّيْلِ وَجَعَلْنَا اَيَةَ النَّهَارِ مُبْصِرَةً لِتَبْتَغُوا فَضْلاً مِنْ رَبِّكُمْ وَلِتَعْلَمُوا عَدَدَ السِّنِينَ وَالْحِسَابَ وَكُلَّ شَىْءٍ فَصَّلْنَاهُ تَفْصِيلاً

 “Biz geceyi ve gündüzü (kudretimizi gösteren) iki alâmet yaptık Rabbinizden lütuf isteyesiniz, yılların sayısını ve hesabını bilesiniz diye gece alametini giderip gündüz alametini aydınlatıcı kıldık İşte biz her şeyi açıkça anlattık”(17/İsra,12)

Peygamberimiz (sas) şöyle buyurmuşlardır:

وعن ابن عمر رضى اللّه عنهُمَا قال: أخذ رسُولُ اللّهِ  بمنكبِى وقالَ كُنْ في الدُّنْيَا كأنَّكَ غريبٌ أو عابرُ سبيلٍ.وكان ابن عمر رضى اللّه عنهُما يقولُ: إذَا أمْسَيْتَ فَ َتَنْتَظِرِ الصَّبَاحَ، وإذَا أصْبَحْتَ فََ تَنْتَظِرِ المسَاءَ، وخُذْ منْ صحّتِكَ لمرضِكَ، ومنْ حياتِكَ لموْتِكَ

İbnu Ömer (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) omuzumdan tuttu ve:

"Sen dünyada bir garib veya bir yolcu gibi ol" buyurdu.

İbnu Ömer (radıyallahu anh) hazretleri şöyle diyordu: "Akşama erdin mi, sabahı bekleme, sabaha erdin mi akşamı bekleme. Sağlıklı olduğun sırada hastalık halin için hazırlık yap. Hayatta iken de ölüm için hazırlık yap." (İbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları: 2/471.)

وعن أبى هريرة رضى اللّه عنه قال: قال رَسُولُ اللّهِ: أعْذَرَ اللّهُ تعالى إلى امرئٍ أخّرَ أجلَهُ حتّى بلغَ ستّينَ سنة

 Ebu Hüreyre (radıyallahu anh) anlatıyor. Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki:

"Ecelini altmış yaşına kadar uzattığı kimselerden Cenab-ı Hakk, her çeşit özür ve bahâneyi kaldırmıştır." (İbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları: 2/473.)

 Peygamberimiz(sas)’in “İki günü eşit olan ziyandadır” hadis-i şerifini hepiniz bilirsiniz Buna güre sürekli artan bir tempo ve kalite ile yararlı işler yapmamız gerekiyor Bir çoğumuz, ah bir genç olsam, dünyaya yeniden gelsem, diye hayıflanırız Bu hayıflanma aslında boş geçen zamanın o kişide bıraktığı burukluktur Hayıflanmanın yararı yok Her yaşın bir özelliği ve güzelliği vardır Her yaşta yapılabilecek yararlı işler vardır

Plansız günlük hayat, amaçsız ve bilinçsiz aktiviteler, TV ve internetin bilinçsiz kullanımı, son yılların zaman öldüren silahlarıdır.Zamanını öldüren hayatının bir kısmını da öldürdüğünü bilmelidir Öğrencilere, boş zamanlarında ne yaparsın? diye soruluyor, o da kitap okurum, ders çalışırım, top oynarım vs vs cevaplar veriyor Bir defa insanın boş zamanı olmaz, ikincisi, ders çalışma ve kitap okuma boş zamanı savuşturmak için yapılacak lüzumsuz bir iş değildir.

Aslında boş geçen zamanımız yok. Her anı lüzumlu yada lüzumsuz bir takım işlerle geçiriyoruz. Ömür bir şekilde su gibi akıyor ve geçen zaman ömür sermayesinden harcanıyor. Boş geçen zamanlar bir gün derin bir pişmanlık olarak bizi saracak ve mutsuz edecektir.

Bir gün Bağdat’ta pazarda buz satan bir adamın şöyle bağırdığı duyuluyor: “Her an sermayesi tükenmekte olan bu adama yardım edin” Adam adeta insanlara tükenmekte olan ömür sermayesine dikkat çekerek öğüt veriyor.

Şu kimseler zamanını değerlendirmiş sayılırlar:

· Bir öğrenci olarak bir eğitim programında okuyanlar,

· Evini geçindirmek, helalinden para kazanmak için çalışan hane reisi,

· Hem yararlı bir iş ile hem de ibadetle meşgul olanlar,

· Kitap okuyanlar, yararlı sohbet yapanlar,

· Sıla-i rahm için, tarihi ve tabii yerleri ibret nazarı ile görmek için seyahat edenler,

· Öğrenmek amaçlı TV izleyen,konferans, vaaz,sohbet vs dinleyenler ,

· Aile fertleri ile oturup sohbet edenler,

· Evinin işi (temizlik,yemek yapma, çeşitli hizmetler) ile meşgul olan bayanlar,

Emeklilik, işe yaramazlık yada iş göremezlik sebebi ile işten çekilmek değildir Emekliliği, daha düşük tempo ile çalışmak üzere yapılan iş değişikliği olarak görmek gerekir.

 

Şu kimseler zamanını israf etmiş sayılırlar:

Yedi-sekiz saatten fazla uyuyanlar,

· İş aramak yerine kahvehanelerde oyun başında duman altı bir halde vakit geçirenler,

· Seçici davranmadan her türlü TV programını izleyenler, internette gelişi güzel sörf ve chat yapanlar,

· İbadet saatlerini gafil geçirenler,

· Anlamsız ve yararsız hobilerle uğraşanlar,

Şu kimseler de ömürlerini israf etmiş sayılırlar,

· Hayırlı bir evlat yetiştirmemiş, en azında bir öğrenci okutmamış olanlar,

· Sadaka-i cariye sayılacak bir kalıcı bir eser bırakmamış olanlar, dikili bir ağacı bile olmayanlar,

· Sosyal hayatın işleyişi bakımından varlığı ile yokluğu eşit olanlar, ve varlığı topluma yük olanlar,

Hz Ömer’e atfedilen “Bu gün Allah için ne yaptın?” soru-suna isabetli cevap verebiliyorsak, zamanımızı ve ömrümüzü doğru ve verimli değerlendirdiğimizi söyleyebiliriz

Bu gün itibarı ile çocuklarımız karne alarak tatile girecekler Arapça bir kelime olan tatil, atalet kökünden gelir ve boş durma, bir iş yapmama ve işe yaramama anlamlarını ifade eder Müslümanın hayatında tatil değil istirahat olabilir Güzel yerleri ve tarihi mekanları gezmek ve ibret nazarı ile incelemek de Allah’ın emridir Bizler, istirahatı bile daha verimli bir çalışma temposuna hazırlık olarak yapmalıyız Yıllık izinler, yaz tatilleri, bayram tatilleri, akraba ve dostluk bağlarını güçlendirmek için bir fırsat olarak değerlendirilmesi gerekirken, eğlence yerlerinde hoşça vakit geçirme fırsatı olarak görülmeye başlandı Bu anlayış ve uygulamalar da tatillerin kelime anlamına uygun olarak atalete dönüştüğünü göstermektedir

Tükettiğimiz her nefesin hesabı sorulacağına göre hesabı kolay olan işlerle meşgul olalım

Zamanı verimli, ömrü bereketli, hesabı kolay bahtiyar mü’minlerden olmamız dileği ile.

 

 

 

Mukadder Arif YÜKSEL/

Divriği Müftüsü
--------------------

                                  ZAMAN BİLİNCİ

 

وَالْعَصْرِ إِنَّ الْإِنسَانَ لَفِي خُسْرٍ )العصر(

 

Muhterem Müslümanlar:

 

Allah’u Teala zamanın değerini anlayabilmemiz için ve’l-asr, ve’l-fecr, ve’d-duha, ve’l-leyl (Asra-sabaha-kuşluk vaktine-geceye yemin olsun ki) gibi ayetlerle zamana ya da zamanın bir parçasına yemin etmektedir. Resulullah (s.a.v.) de şöyle buyurmuşlardır ; ‘iki nimet vardır ki insanların çoğu bunlardan habersizdir: sağlık ve boş zamana sahip olmak.’ (1)

 

            Boş iş yapmaktan münezzeh olan Allah (c.c.) insanı yaratıp dünyaya gönderirken elbette ki boşuna ve başıboş olarak göndermemiştir. Aksine çok mühim vazifelerle sorumlu olarak göndermiştir. Bunların başında insana bu vazifeleri veren ve onu halife yapıp sorumlu tutan rabbini bilmek ve onu razı edecek işler yapmak; bunun yanında Allah’ın yeryüzünde gerçek halifeliğinin bilinciyle hareket etmek gibi vazifeleri vardır. Bunun içinde sıhhat ve vakit gibi iki sermaye verilmiştir.

 

            Kıymetli Din Kardeşlerim!

 Zaman nimetini gereği gibi değerlendirmek ise zamanı bir program içerisinde kullanmak özellikle de günü üçe taksim etmek her taksimin hakkını vermek demektir. Buna göre bir müslüman günün üçte birini ibadete namaza, Kur’ana, ilme, düşünmeye tebliğ ve irşada ayırmalı, üçte birini yeme, içme, dinlenme gibi bedenin ihtiyaçlarına ayırmalı, üçte birini de bakmakla yükümlü olduğu kimselerin nafakalarını kazanmak için  ticarete, ziraate vb. işlerde  çalışmaya ayırmalıdır.

 

 

 

Aziz Müslümanlar!

Bir kısım insanların vazife icabı yoğun çalışma tempoları sebebiyle de olsa anne babasını, ailesini, çoluk çocuğunu zaman yokluğu ve başka sebeblere dayanarak ihmal etmesi katiyen doğru değildir. Allah resulü kendilerini gece gündüz ibadete veren, yemeyen, içmeyen ve bu arada ailelerini ihmal eden arkadaşlarına ‘nefsinizin sizin üzerinizde hakkı var, ailenizin sizin üzerinizde hakkı var, Allah’ın sizin üzerinizde hakkı var. Her hak sahibine haklarını veriniz.’ buyurmuştur. Biz bunu biraz daha genişleterek şöyle de diyebiliriz; çalıştığımız müessesenin bizim üzerimizde hakkı var; anne-baba, eş-dost, çoluk-çocuğumuzun üzerimizde hakkı var; komşumuzun bizim üzerimizde hakkı vardır. O halde her hak sahibine hakkını vermemiz gerekir.

           

Diğer taraftan, ‘İşlerimizin yoğunluğundan dolayı ibadete vakit bulamıyoruz.’ sözü, kabul edilebilecek bir özür değildir. Çünkü bir insan, çalışma saatlerinin dışında, çay içme, arkadaşlarıyla sohbet etme gibi şeylere ayırdığı zamanı düşünse, ibadet içinde çok zamanının olabileceğni görecektir.

 

Değerli Müslümanlar

Bir yılı daha geride bırakmak üzereyiz. Bizlere düşen şey geçmişin muhasebesini özellikle insanlık, Müslümanlık, Allaha kulluk bağlamında yaparak geleceğimizin planını yapmaktır. Kalan ömrümüzün geçen ömrümüzden daha hayırlı geçirebilmenin yollarını aramaktır.

 

Rabbim hepimizi zamanı verimli, ömrü bereketli, hesabı kolay olan bahtiyar müslümanlardan eylesin.

 

 

 

 

 

Hidayet KAHRAMAN/Bigadiç Sepetli Kuyu Camii İmam Hatibi

 

1)                 Nevevi, Riyazü’s Salihin, Hadis No:98

2)                 Tirmizi, No:2419

3)                 Buhari Rikak 4

4)                 Buhari Savm 51-55 

------------------

Hutbeyi Hazırlayan ve Redaksiyon: Din Hizmetleri Genel Müdürlüğü...Hutbe Türkiye Genelinde okunacaktır

وَالْعَصْرِ . إِنَّ الْإِنْسَانَ لَفِي خُسْرٍ 

. إِلَّا الَّذِينَ ءَامَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ وَتَوَاصَوْا بِالْحَقِّ وَتَوَاصَوْا بِالصَّبْ

Muhterem Müslümanlar,

Belki de hiçbir din, hiçbir kültür ve medeniyet, zamana son hak din İslâm kadar önem atfetmemiştir. Zaman, Yüce Rabbimizin insanoğluna verdiği nimetlerin en başında yer alır. Yeryüzündeki birçok nimetin alternatifi veya yitirilmişse telafisi mümkün iken, geçen hiçbir ânın geri getirilmesi asla mümkün değildir. Önemine binaen Kur’an-ı Kerim’de bazı sureler; Asr, Duha, Leyl, Fecr, Cuma, Felak gibi zaman ifadelerine yeminle başlar, isimlerini de bu ifadelerden alır. 

Yine pek çok ayette; dehr, karn, asr, sene, yaz-kış, ay, gece-gündüz, sabah-akşam, kuşluk vakti, zeval ve gurub vakti, gece yarısı, ân gibi vakitlerden söz edilir. Bazen “süresi elli bin yıl olan bir günden”[1] bazen de “göz kırpması veya daha az bir zamandan” bahsedilir.[2] Yüce Rabbimiz öyle bir zamandan söz eder ki, o vakit insan henüz adı anılan bir varlık bile değildir.[3] 

Yine Kur’an’da öyle bir saatten bahsedilir ki, kıyametin kopuşunun kastedildiği bu ânın ne zaman gerçekleşeceğini Allah’tan başka hiç kimse bilemez.othenta[4] İşte Cenâb-ı Hakk’ın bu iki zaman dilimi arasında insanoğluna verdiği kesintisiz nimetin adıdır zaman. Biz insanlar açısından ilk insan ve ilk peygamber Hz. Adem’le başlayan bu kesintisiz nimet, yüzlerce asırdır, binlerce neslin üzerinden akıp gitmiştir.


Kıymetli Müminler,

Dinimizdeki sorumluluk anlayışına göre; “Yüce Allah, kişiyi ancak verdiğinden ve ancak gücü nispetinde sorumlu tutar”.othenta Bu yüzdendir ki, her birimize ahirette sorulacak ilk soru, bir ayet-i kerimede de ifade edilen: “Dünyada ne ile meşgul idiniz? Ne yaptınız?” sorusu olacaktır.

“İki nimet vardır ki, insanların çoğu onları değerlendirme hususunda aldanmıştır: Sağlık ve boş zaman.”[5] buyuran Sevgili Peygamberimizin ashabından birine söylediği şu hikmetli tavsiyesi ne kadar mânidardır: “Beş şey gelmeden önce beş şeyin değerini iyi bil; ölümden önce hayatın, meşguliyetten önce boş zamanın, yokluktan önce varlığın, ihtiyarlıktan önce gençliğin ve hastalıktan önce sağlığın”[6]

Ne var ki Allah ve Resulü’nün zamana verdikleri bu kıymet ve öneme paralel bir duyarlılığı bugün pek çok Müslümanda görebilmek maalesef mümkün değildir. Bırakın zamanın kıymetini bilmeyi, böyle bir nimet karşısında bizdeki duyarsızlık hatta vurdumduymazlık içler acısıdır. Oysa Müslümanlar olarak bizlerin sağlam bir zaman tasavvuruna sahip olmamız, zaman bilincini geliştirmemiz, zamanın bize verilen en değerli nimet olduğunu bilmemiz gerekmektedir. Ne yazık ki dilimize ve kültürümüze de yerleşmiş olan “zaman çok kötü!” “zaman öldürmek”“zamanım yok!” “zamane çocuğu!” “zaman sana uymazsa sen zamana uy!” şeklindeki söylenmeler, aslında zamana nasıl baktığımızın birer göstergesidir. Halbuki değeri bilindiği ve değerlendirildiği müddetçe zaman daima iyidir, mübarektir. Yaşadığı en küçük zamandan sorulacağı bilinciyle hareket edip zamanı değerlendirerek “iyi ve aydınlık” kılacak da, aksini yaparak onu “kötü ve karanlık” hâle getirecek de biziz.

Sevgili Kardeşlerim,

İster hicrî, ister milâdî olsun, Kur’an-ı Kerim’de de ifade edildiği gibi; “Allah katında ayların sayısı on ikidir.”[7] Birkaç hafta evvel hicrî 1432 yılına girdik; inşallah Pazar günü de milâdî 2012 yılına gireceğiz. Aslında bu, süresinin ne kadar olduğunu bilemediğimiz ömrümüzden koca bir yılın eksildiği, başka bir ifade ile ölüm gerçeğine bir yıl daha yaklaştığımız anlamına gelmektedir. Tam bu noktada, geçirilen 365 günün ardından bir muhasebe yapılması gerekirken, yeni bir yıla kavuşmanın sevinç ve heyecanıyla sırf ötekine özenerek ve öykünerek daha ilk geceden zamanı öldürmek ne kadar da düşündürücüdür!

Oysa Yüce Rabbimiz, Resûl-i Ekrem Efendimizin şahsında her birimize; “Bir işi bitirince diğerine koyul.”[8] buyurmaktadır. Yine bizim kültürümüze göre “İki günü eşit olan ziyandadır.” Hutbemin başında okuduğum surede Yüce Allah şöyle buyurur: “Asra yemin ederim ki insan gerçekten ziyan içindedir. Bundan ancak iman edip iyi ameller işleyenler, birbirlerine hakkı ve sabrı tavsiye edenler müstesnadır.”

Dolayısıyla Yüce Rabbimizden niyazımız, bize zamanı iyi plânlama ve iyi değerlendirme bilincini bahşetmesi; geçirdiğimiz yılın ve yılların iyi bir muhasebesini yapmamız; gireceğimiz 2012 yılının başta ülkemiz, gönül coğrafyamız ve İslâm âlemi olmak üzere tüm insanlığa barış, huzur ve mutluluk getirmesi; hayırlarla dolu bolluk ve bereketler içinde bir yıl olmasıdır.


[1] Meâric 70/ 4.
[2] Nahl, 16/77.
[3] İnsan, 76/1
[4] A’raf, 7/187.
[5] Buhârî, Rikâk, 1.
[6] Hakim, el-Müstedrek, IV, 341.
[7] Tövbe 9/36.
[8] İnşirâh, 94/7.


Yorumlar - Yorum Yaz
Aydın Gökçe Bey'e Teşekkür
Sitemize Vaaz Ansiklopedisi olarak eklediğim bölüm Aydın Gökçe'nin Almanya'da görevli iken çeşitli kaynaklardan yaptığı vaazları alfabetik sıraya almasıyla oluşmuştur. Kendisine teşekkür ediyorum.
Bu vaazlar ayrıca Dosyalar bölümünde de yer almaktadır. Vehbi Akşit
Vaaz Ansiklopedisi
VAİZLER KÜTÜPHANESİ
Hadislerle İslam
İslam Ansiklopedisi
Kur'ani Site
Hava Durumu
Döviz Bilgileri
AlışSatış
Dolar32.222232.3513
Euro35.110935.2516
Saat