• Anasayfa
  • Favorilere Ekle
  • Site Haritası
  • https://www.facebook.com/groups/vaazdokumanlari/
  • https://api.whatsapp.com/send?phone=+905321561576
  • https://www.twitter.com/@vaazsitesi
Üyelik Girişi
Vaaz Kategorileri
Ziyaret Bilgileri
Aktif Ziyaretçi11
Bugün Toplam253
Toplam Ziyaret5103719
Site Haritası
Takvim
Vaaz Dokumanları

Ayetel Kürsi-Bakara 255. Ayet

BAKARA SURESİ 255. AYETLER

 

اللّهُ لاَ إِلَـهَ إِلاَّ هُوَالْحَيُّ الْقَيُّومُ لاَ تَأْخُذُهُ سِنَةٌ وَلاَ نَوْمٌ لَّهُ مَا فِي السَّمَاوَاتِ وَمَافِي الأَرْضِ مَن ذَا الَّذِي يَشْفَعُ عِنْدَهُ إِلاَّ بِإِذْنِهِ يَعْلَمُ مَا بَيْنَ أَيْدِيهِمْ وَمَا خَلْفَهُمْ وَلاَ يُحِيطُونَ بِشَيْءٍ مِّنْ عِلْمِهِ إِلاَّ بِمَاشَاء وَسِعَ كُرْسِيُّهُ السَّمَاوَاتِ وَالأَرْضَ وَلاَ يَؤُودُهُ حِفْظُهُمَاوَهُوَ الْعَلِيُّ الْعَظِيمُ:

 

                             MEALİ :

 

     255-) “Allah ki; O’ndan başka hiçbir ilah yoktur, ancak O vardır; hep diridir O; yarattıklarını kudretiyle, tedbiriyle tutup duran O; ne uyuklama tutar O’nu, ne de uyku… Göktekiler ve yerdekiler O’nun. İzni olmaksızın O’nun katında şefaat edecek olan kim? Yarattıklarının önünde ne var, arkalarında ne var bilir. Onlar ise O’nun dilediğinden başka, ilminden hiçbir şey kavrayamazlar. Kürsü’sü (yüce kudret ve saltanatı) gökleri ve yeri kuşatıp kaplamıştır. Her ikisini görüp gözetmek O’na ağır gelmez. O, çok yüce ve çok büyüktür.”

 

İLGİLİ HADİSLER

 

     “Her şeyin bir üst noktası (doruğu) var, Kur’an’ın üst noktası Bakara Suresi’dir. Bu surede öyle bir ayet vardır ki; O, Kur’an ayetlerinin önde gelenidir, O Ayet-i Kürsi’dir.”

     Ebu Münzir (RA) diyor ki: Rasülüllah (SAV) bana sordu: “Ey Eba Münzir, Bilir misin Allah Kitabından hangi ayet daha büyük ve kadri daha yücedir?” Allah ve Peygamberi (SAV) daha iyi bilir dedim. Tekrar sordu: “Ya Eba Münzir, Bilir misin Allah Kitabında hangi ayet daha büyük ve kadri daha yücedir?” Cevap verdim: ALLAHÜ LA İLAHE İLLA HÜVEL HAYYÜL KAYYUM ayetidir. Dedim. Bunu üzerine Rasülüllah (SAV), eliyle göğsüme dokunarak şöyle buyurdu: “İlim senin için kolay, yararlı ve yüceltici olsun.”

     “Kim sabahlarken, Ayet-i kürsi’yi ve HA MİM! TENZİLÜL KİTAB suresinin ilk iki ayetini okursa, o gün akşama kadar korunmuş olur. Kim de akşamlarken bunları okursa o gece sabaha kadar korunmuş olur.”

     “Ya Eba Zer! Yedi gök Kürsü’yle birlikte çöle atılmış bir halka gibidir. Arş’ın Kürsi’ye üstünlüğü, çölün halkaya nispetle olan üstünlüğü gibidir.”

 

ALLAH’IN VARLIĞINA BİRLİĞİNE DOSDOĞRU İNANAN MÜ’MİN SEKİZ

SIRRA  ERİŞİR

 

اللّهُ لاَ إِلَـهَ إِلاَّ هُوَ:

 

“Allah ki; O’dan başka hiçbir ilah yoktur.”

 

     1-) HAYY sıfatına mahzar olarak ruhunun sonsuzluk sırrı içinde aslına tertemiz dönmesini sağlar.

     2-) Yaratıldığı özelliği doğrultusunda ilahi kudretle varlığını korur ve ebediyen O sonsuz kudretin rahmetiyle mutlu olur.

     3-) Nefis, şeytan, madde ve şehvetin, ilahi nurun kalbe yansımasını engelleyen bulanık perdeleri yırtar; ruhunu gaflete sürükleyen bu güçlerin etkisini imanındaki zevk ve kuvvet oranında hafifletir.

     4-) Mülkün Allah’a ait olduğunu algılar, göklerde ve yerde hakiki anlamda tek tasarruf sahibinin Allah olduğunu için için düşünerek O’nun yüce huzurunda O’nun mülkünde ve O’nun lütfettiği nimete el uzatarak helal ve haram sınırlarını bilme şuuru içinde tam bir edeple ve iman kuvvetinden gelen titizlikle teslimiyet gösterir.

     5-) O’nun katında O’nun izni olmaksızın kimsenin şefaat etme yetkisi bulunmadığını anlar. Bunun için günlük işlerinde ve hayatı boyunca Allah için verir, Allah için alır, Allah ile konuşur, Allah ile düşünür, Allah için dost edinirler.

     6-) Allah’ın, yarattıklarının önlerindekini de arkalarındakini de, geçmiş ve geleceklerini de noksansız bildiğini anlar; günlük hayatını bu ölçü ve anlam sınırı içinde düzene sokma erdemine erişir.

     7-) Mahlûkatın ise Allah’ın dilediği kadarından başka, O’nun bildiğinden hiçbir şey kavrayamadıklarını düşünerek sınırsız olan ilahi kudret karşısında aczini, bilgisizliğini, çaresizliğini anlar ve tam bir teslimiyet içinde Hakk’a bağlanır.

     8-) Varlık âleminin büyüklüğü, genişliği ve bir bakıma bizlere göre sınırsızlığı karşısında insan aklının ve bilgisinin ne kadar az bir mesafe aldığını, ne kadar az şey bildiğini gözlerinin önüne getirerek ilahi azamet ve kudretin, saltanat ve ilmin sınırsızlığını ve görkemliğini astronomik rakamlarla olsun belirlemenin imkân kapsamına girmediğine inancı bir kat daha artar ve bu durumda Allah’a yönelmekten başka çare olmadığını anlar. Böylece O çok yüce Allah’a kul olma bahtiyarlığına erişmenin zevkini için için kalbinde duymaya başlar.

 

ALLAH’IN VARLIĞI

 

اللّهُ لاَ إِلَـهَ إِلاَّ هُوَ:

 

 “Allah ki; O’ndan başka ilah yoktur.”

 

     Ayet-i kürsi’de Allah’ın varlığı ve birliği söz konusu edilerek giriş yapılıyor, sonra da O’nun yüce kudreti çok anlamlı bir anlatım dizisiyle özetleniyor.

     Hemen söyleyelim ki Allah, hiçbir zaman matematiksel bir denklem gibi çözülmez. Bu konuda önce kendi yaratılışımızdaki akıllara durgunluk veren plan ve düzene, sonra da dışımızdaki varlık âlemini şaşmaz kanunlarla fakat insan aklının çok zor anlayabileceği ince hesaplar ve planlarla idare edildiğine bakacak olursak, eserden müessire, sanattan sanatkâra bir geçiş ve idrak sağlayabiliriz. Şöyle ki:

     A-) Varlık âleminde matematiğe dayalı ölçülerle mutlak anlamda bir düzen varsa, mutlaka bir düzenleyici vardır.

     B-) Mükemmel bir plan ve program varsa, mutlaka bir programlayan vardır.

     C-) Dengeli bir hareket, ölçülü bir düzen varsa, mutlaka bir denge sağlayan ve düzen kuran vardır.

     D-) Yaratılıştan mevcut olup, ruhumuzun derinliğinden sökülüp atılamayan Allah fikri ve duygusu varsa, bu fikir ve duygunun çekirdeğini, ya da mayasını oluşturan bir kudret mutlaka vardır.  

     E-) Varlık âleminde güneş sistemi gibi birçok sistemler varsa ve bu sistemler belli kanunlara bağlı kalıyorsa, mutlaka bir sistemleştiren ve belli kanunlara göre idare eden vardır.

     İşte Ayet-i Kürsi’nin ilk cümlesiyle Allah’ın varlığını, birliğini ve O’ndan başka ilah olmadığını Kur’an açıklarken insan kalbini ve kafasını şu hakikatlere çevirmektedir:

     1-) Allah, yarattıklarını sonsuz kudretiyle, erişilmez önlemleriyle ayakta tutmaktadır. Bu kudret, A ve B maddelerinde anlatımını bulmuştur.

     2-) O’nu, ne uyuklama ne de uyku tutar. Bu, C maddesinde belirtildiği gibi, ezelden ebede aralıksız ve arızasız sürüp giden kudretin varlık âlemini şaşmadan belli ve belirli kanunlarıyla gayesine uygun yönettiğini sembolize eder.

     3-) İnsan önce, ruhunun derinliğine yerleştirilen Allah fikri ve duygusu oranında yaratanını bilebilir. Sonra çevre, aile, akıl ve duygu eğitim alanında bu düşünceyi belli ölçüde geliştirir. O’nun ilminden kavrayabildiğimiz her zaman sınırlıdır. Sadece O’nun bize sağladığı imkân nispetinde bir şeyler biliyoruz. Ne var ki yaratan hakkındaki duygu ve düşüncemiz geçmiş zamandakinden çok daha anlamlı ve kuvvetlidir. Çünkü bugün Kâinat hakkında, ilim bize çok şey kazandırmıştır. Ama yine de çok az ve sınırlıdır ve hep sınırlı kalacaktır.

مَن ذَا الَّذِي يَشْفَعُ عِنْدَهُ إِلاَّ بِإِذْنِهِ:

 

“İzni olmaksızın, O’nun katında şefaat edecek olan kim?”

 

     Ayet-i Kürsi’de geçen bu cümle, ahirette bile Allah’ın izni olmadan kimsenin şefaatte bulunma yetkisi taşımadığını hatırlatmakta ve özellikle şu dünyada bazı fanilerin, günahkârların günah çıkarmasına kendini yetkili görmesinin ilahi hakka bir tecavüz olduğundan habersiz bulunmalarına dolayısıyla işaret edilmektedir. Hıristiyanlıkta Baba, Oğul ve Kutsal Ruh adına yapılan vaftiz, bir çeşit günah çıkarma ve günahları bağışlatma işlemidir. Protestanlar da bunu Tanrının mağfiretinin bir sembolü olarak benimsemişlerdir. Vaftiz’in alanı genişletilerek her yaştaki insanın papaz huzurunda günahlarını dile getirmesinden, kutsal su ile yıkanıp günahlardan kurtulmuş sayılmasına kadar uzatılmıştır. Aslında böyle bir işlem, Tevhid dini ile çelişkilidir. Günahları bağışlama hakkı sadece Allah’a ve O’nun kıyamet günü yetkili kılacağı kişilerin şefaatine ait bir konudur. Günahkâr bile olmasa bir insanın, günahkâr başka bir insanın günahlarını affettirmesi, o sayede ilahi mağfirete eriştiği hakkında ona kesin konuşması, ilahi hakka saygısızlıktır. İslam Dini bu tür inanç ve işlemleri kökünden kaldırmış, beşerin kendine ait sınırı aşmamasını emretmiş, ilahi hak ve sınırlara tecavüzü büyük günahlardan saymıştır.

     İşte yukarıda metnini verdiğimiz ayet, İslam’ın bu konudaki inanç esas ve anlamını, kapsam ve maksadını en açık bir anlatımla yansıtmaktadır. Günahları ikiye ayıran İslam, yaratılanla yaratan arasındaki günahların tevbe, istiğfar, dua ve ibadetlerle bağışlanacağına ümit kapısını açık tutmuş; insan haklarıyla ilgili olan günahların ancak ödenmek suretiyle bağışlanabileceğini açıklamıştır. Böylece İslam hem ilahi adaletin hedefinden şaşmayacağını bildirmiş, hem de hakların korunmasına ağırlık ve kesinlik kazandırmıştır. En son ve en mükemmel din olmasının özelliklerinden bir de budur.

    

AYET-İ KÜRSİ İLE İLGİLİ YORUMLAR RİVAYETLER

 

          EL-KAYYUM

 

     A-) Yarattığını ilahi tedbiriyle belli bir düzen içinde yürüten ve kendi kudretiyle hep var olan

     B-) Her can üzerinde kudretiyle, ilmiyle hükümran olan, kimin ne gibi işte ve eylemde bulunduğunu noksansız bilip ona göre her iş ve eylemin karşılığını takdir eden

     C-) Hiç değişmeyen ve hiç yok olmayan, kudretinin üstün hükümranlığıyla varlığına bir başlangıç ve son bulunmayan

     D-) Hiç uyumayan

     E-) Eşi, dengi ve benzeri olmayan

 

        KÜRSİ

 

     A-) O bizim bilmediğimiz anlam ve özellikte sade incidendir. Kalem de incidendir. Kalemin uzunluğu 700 yıllık mesafededir. Kürsi’nin uzunluğunu Allah’tan başkası bilmez.

     B-) Allah’ın ismidir. Bu manayla, büyük ilim adamlarına KÜRSİ denilmiştir.

     C-) O’nun varlık âlemini kuşatan sonsuz, sınırsız ve benzersiz kudretidir.

     D-) Arş ile birlikte anılan Kürsi’nin niteliğini, büyüklüğünü ancak Allah bilir.

     E-) Arş’ın önünde ilahi hükümranlığın tecelli ettiği iki kadem misali bir yerdir.

     F-) Rahman’ın Arş’ına oranla sadece iki ayak konulacak kadar bir basamaktır.

 

Bütün bu rivayet ve yorumlardan şu sonucu çıkarabiliriz:

 

     Varlık âlemi tasavvur edemeyeceğimiz kadar büyük ve geniştir. Devamlı genişlemekte olan cisimlerin birbirlerinden ne kadar uzak olduğu ancak ışık yılıyla kısmen olsun anlatılabilmektedir. Yapılan tespitlere göre, teleskoplarla görülebilen yıldızlara oranla dünya boşluğa fırlatılmış, bir parmak ucu büyüklüğünde çamur parçasından farksızdır. Arş ve Kürsi denilen ve ilahi saltanatın görkemini yansıtan varlıkların büyüklüğünü anlamak cidden çok zordur. Dünyadan milyar defa büyüklükte yıldızlar mevcuttur. Bu rakamın çok üstünde büyüklükte olan yıldızlar da vardır. İlim bize bu konuda çok az bilgi sunabilmiştir.

     Uzayın ve kâinatın gerçek büyüklüğünü anlamak çok zordur. Kâinatın büyüklüğünü anlamak için yıldızlar arası uzaklığı hesaplamak gerekir. Işığın hızını düşünürsek 4 saatte vardığı uzaklığın ne kadar uzun olduğu hemen anlaşılır. Plüton bize 5 milyar km’den daha uzaktır. Peki, Plüton’dan sonra ne vardır? Hiç bir şey yoktur. Yüzlerce binlerce milyarlarca km boyunca hiçbir şey mevcut değildir. Ancak ondan sonra bize hemen hemen 4 ışık yılı uzaklıkta olup bir bakıma bize en yakın iki yıldız vardır: ALFA ve PROKSİMA yıldızları. Bize 15 ışık yılı uzaklıkta 10 kadar güneş vardır. Bütün diğer yıldızlar, ondan da uzaktadır. Bizim içinde bulunduğumuz SAMANYOLU’nu meydana getiren yıldızlar, fırıl fırıl dönen bir yuvarlak bir küme oluştururlar. Saniyede 300.000 km hızla gelen ışık, Samanyolu’nu, bir baştan bir başa ancak 200.000 yılda gidebilir.

          Bunları anlatmamızdan maksat, kâinatın büyüklüğü hakkında az da olsa bir bilgi vermek ve henüz ışığı bize ulaşamayan yıldızlardan da ötede bulunan Arş ve Kürsi’nin hem büyüklüğünü hem de uzaklığını anlatmaktır. Artık kâinatın büyüklüğünü tahmin edebilirsiniz. İşte yukarıdaki rivayetler bu hakikati bize yansıtmakta, ilahi hükümranlığın ne muhteşem olduğuna dikkatlerimizi çekmektedir. “O’nun Kürsüsü yerleri ve gökleri kuşatıp kaplamıştır.” cümlesi, Kürsi’nin uzaklık ve büyüklüğü hakkında bir fikir vermekte ve insanoğlunun dikkatini uzaya çekmektedir. Çünkü biz kâinatın nasıl bir düzen içinde bulunduğunu, ilahi saltanatın şaşmayan kanunlarla nasıl bir önlem içinde ayakta tuttuğunu anladığımız oranda Allah’a daha çok yaklaşmış, yani O’nu daha iyi anlamış oluruz.

 

 

KAYNAK : İLMİN IŞIĞINDA ASRIN KUR’AN TEFSİRİ   CELAL YILDIRIM

 


Yorumlar - Yorum Yaz
Aydın Gökçe Bey'e Teşekkür
Sitemize Vaaz Ansiklopedisi olarak eklediğim bölüm Aydın Gökçe'nin Almanya'da görevli iken çeşitli kaynaklardan yaptığı vaazları alfabetik sıraya almasıyla oluşmuştur. Kendisine teşekkür ediyorum.
Bu vaazlar ayrıca Dosyalar bölümünde de yer almaktadır. Vehbi Akşit
Vaaz Ansiklopedisi
VAİZLER KÜTÜPHANESİ
Hadislerle İslam
İslam Ansiklopedisi
Kur'ani Site
Hava Durumu
Döviz Bilgileri
AlışSatış
Dolar32.222232.3513
Euro35.110935.2516
Saat