• Anasayfa
  • Favorilere Ekle
  • Site Haritası
  • https://www.facebook.com/groups/vaazdokumanlari/
  • https://api.whatsapp.com/send?phone=+905321561576
  • https://www.twitter.com/@vaazsitesi
Üyelik Girişi
Vaaz Kategorileri
Ziyaret Bilgileri
Aktif Ziyaretçi9
Bugün Toplam338
Toplam Ziyaret5103804
Site Haritası
Takvim
Vaaz Dokumanları

Müslümanların Birbirleri Üzerindeki Hakları

MÜSLÜMANLARIN BİRBİRLERİ ÜZERİNDEKİ HAKLARI

 

AYET : HUCURAT SURESİ – 10. AYET

 

إِنَّمَا الْمُؤْمِنُونَ إِخْوَةٌ فَأَصْلِحُوا بَيْنَ أَخَوَيْكُمْ وَاتَّقُوا اللَّهَ لَعَلَّكُمْ تُرْحَمُونَ:

 

                 MEALİ :

 

     “Müminler ancak kardeştirler. Öyleyse kardeşlerinizin arasını düzeltin ve Allah’tan korkun ki esirgenesiniz.”   (HUCURAT SURESİ – 10. AYET)

 

     İnsanlar hilkatte bir eş, hakikatte kardeştirler. Yekdiğerinin uzuvları durumundaki âdemoğulları, aynı cevherden yaratılmış bulunmaktadır. Hepsinin ceddi Hz Âdem (AS), büyük anneleri Hz Havva (AS)’dır. Bu değerlerde ortaklığı bulunan insanlar, İslam diniyle müşerref olunca kardeşlik hasleti o derece kuvvetlenmiştir ki, Yüce Rabbimiz: “Müminler ancak kardeştirler.” buyurmak suretiyle İslam kardeşliğini kuvvetlendirmiştir.

     Hz Peygamber (SAV)’in: “Müslüman, Müslüman’ın kardeşidir.” beyanları ile kalbi tereddütler zail olmuştur. Durum böyle olunca, müminin aynı inancı taşıyan, aynı kıbleye dönerek namaz kılan ve aynı peygamberin ümmeti olan kimselerin birbirlerine karşı olan tavırları nasıl olmalıdır?

     Müslümanların birbirleri üzerindeki haklarını iki kısma ayırmak mümkündür: Yaptığı zaman sevap kazanacağı haklar ki; bunlar beşeri münasebetler ve adab-ı muaşeret kaideleri cümlesindendir. Diğeri de ihmal edildiğinde sorumluluk bulunan mükellefiyetlerdir. Birinci şıkkı bir hadis-i şerifle ifade edelim: Ebu Hüreyre (RA) şöyle rivayet ediyor:

     Hz Peygamber (SAV) şöyle buyuruyor: “Müslüman’ın Müslüman üzerindeki hakkı altıdır.” Ashap: “Onlar nelerdir, Ey Allah’ın Rasülü?” Hz Peygamber (SAV) cevap verdi: “Onunla karşılaştığında kendisine selam ver. Seni davet ettiği zaman icabet et. Senden nasihat istediği ona öğüt vererek hayırhahlık yap. Aksırdığı zaman Allah’a hamd ederse ona YERHAMÜKALLAH de. Hastalandığında geçmiş olsun demeye git. Cenazesi olduğu zaman vefat eden kimseyle ilgili işleri yapmak üzere ittiba ve iştirak et.”

     Bu vazifelerin yapılması halinde uhrevi sevabın büyüklüğüne işaret eden Hz Peygamber (SAV) şöyle buyuruyor:

     “Kim bir hastaya geçmiş olsun demeye varır veya Allah yolunda kardeş edindiği kimseyi ziyaret ederse, bir ilan edici melek şöyle seslenir: “Ne kadar hoşsun, yürüdüğün yol da ne hoş! Cennetten bir konağı yer edindin.”

     Âdemoğlu diğer insanların uzvu mesabesinde olunca, birbirini tamamlayacak şekilde hareket edecektir. İman sahibi kimselerin nasıl davranacaklarını, Hz Peygamber (SAV) şöyle ifade buyuruyor:

     “Mümin, mümin için binadaki tuğlalar gibidir. Bir kısmı diğerini bağlarcasına zarardan alıkoyar.”

     Bir başka hadis-i şerif şöyledir:

     “Biriniz din kardeşinin aynasıdır. Ona eza veren bir hal görürse kardeşinden onu gidersin.”

     Bu derece birbirine yakın ve din kardeşinin tamamlayıcı unsuru olan Müslüman’ın, onlarla alakasını devam ettirmesi gerekir. Bu konuda Hz Peygamber (SAV) şöyle buyuruyor:

     “Bir Müslüman için din kardeşini üç günden fazla terk etmesi helal değildir.”

     Din kardeşlerimize karşı yapılması halinde sorumluluk bulunan davranışlara da bir göz atalım:

     Olgun ve kâmil bir mümini, Hz Peygamber (SAV) şöyle tarif ediyor:

     “Müslüman, müminlerin elinden ve dilinden selamette olduğu kimsedir. Muhacir de Allah’ın yasakladığı şeyi bırakan kimsedir.”

     Böyle olması gereken bir müminin, din kardeşinin haysiyet ve şerefine dil uzatması; malına, canına ve ırzına tecavüzde bulunması, onu üzmesi ve korkutması haramdır. Bu yasakları, Hz Peygamber (SAV) şöyle haber veriyor:

     “Kim Allah’a ve ahiret gününe iman ediyorsa, sakın hiçbir Müslüman’ı korkutmasın.”

     Allah’a ve ahiret gününe iman etme şartına bağlanarak yapılan bu uyarının aksine hareket eden kimsenin imanı ya zayıflamış veya sönmüştür. Zira kuvvetli bir inanç sahibi olan kimse, din kardeşinin kalbine korku salacak bir davranışta bulunmaz. Bu noktada Hz Peygamber (SAV)’in ikazı şöyledir:

     “Müslüman’ı korkutmayınız. Zira bir Müslüman’ı korkutmak büyük bir zulümdür.”

     Müslüman’a korku ve zarar verecek bir davranışa cüret eden zalimin, meleklerin lanet okuna hedef olacağını, Hz Peygamber (SAV) şöyle haber veriyor:

     “Kim bir din kardeşine bir demirle işaret veya tehdit ederse melekler ona lanet eder. İsterse o kişi kendisinin ana-baba bir kardeşi olsun.”

     Başka bir hadis-i şerif te şöyledir:

     “Mümine zarar veren ve hile yapan melundur.”

     Hz Peygamber (SAV), ümmetlerinin üzülmesinden dolayı müteessir olur. Müslümanlara eza veren, Hz Peygamber (SAV)’in ruhunu üzmüş olacaktır. Hz Peygamber (SAV)’i incitmek istemeyen, Müslüman’a işkence yapmamalıdır. Hz Peygamber (SAV) şöyle buyuruyor:

     “Kim bir Müslüman’a eza verirse bana eza vermiştir. Kim de bana bir eza verirse, Allah’a eza vermeye kalkışmış olur.”

     Müslüman’ın ne gibi davranışlardan eza duyacağını anlamak isteyen, kendisinin nelerden eza ve cefa duyacağını düşünsün. Kendisine yapılmasını arzu etmediği şeyleri başkasına yapmasın. Şaşmayan ve şaşırtmayan bu ölçüyü hafızasına yerleştiren kimse, din kardeşinin hakkına riayet etmiş olur.

     Biraz da Müslüman’ın malına, hak ve hürriyetine tecavüz etmenin sorumluluğundan bahsedelim: Yeryüzü Allah’ın nimet sofrasıdır. Allah’ın ihsan ettiği hakkı engellemek veya ona sahip çıkmak zulümdür. Bu haksızlığı irtikâp eden kimsenin ahiretteki rüsvalığını, Hz Peygamber (SAV) şöyle ifade buyuruyor:

     “Kim bir karışlık arazi parçasını haksız olarak keser alırsa, Allah ta kıyamet günü bu yeri yedi kat yerden itibaren boynuna geçirir.”

    “Müslüman’ın malına yapılan bu tecavüzün ahiretteki hesaplaşmasını da şu hadis-i şerif açıklıyor: Ebu Hüreyre (RA)’ın rivayetinde Hz Peygamber (SAV) şöyle buyuruyor:

     “Kimin üzerinde bir kimsenin ırzından veya diğer bir sebepten dolayı bir haksızlık olursa, altın ve gümüşün bulunmayacağı bir günden önce onunla helalleşsin. Eğer o güne kalırsa, amel-i salihi varsa ondan, haksızlık ettiği kadar alınır ve haksızlık yaptığı kimseye verilir. Şayet hasenatı yoksa arkadaşının günahlarından bir kısmı alınır ve onun üzerine yüklenir.”

     Yine Ebu Hüreyre (RA)’ın rivayetinde Hz Peygamber (SAV) şöyle buyuruyor:

     “Müflisin kim olduğunu biliyor musunuz?” Ashap cevap verdi: “Bizim aramızda müflis, parası ve kıymetli malı bulunmayan kimsedir.” Hz Peygamber (SAV) şöyle buyurdu: “Benim ümmetimden müflis o kimsedir ki; kıyamet günü namaz, oruç ve zekât sevabını getirmiş. Bununla birlikte falana sövmüş, filan kimseye zina iftirasında bulunmuş, falan şahsın malını yemiş, şu kimsenin kanını dökmüş ve şu şahsı dövmüş diye suçlar da getirmiş. Sevaplarından şu kadar filana verilir. Hasenatından şu kadar falana verilir. Eğer üzerindeki haklar ödenmeden önce sevapları tükenirse onların hatalarından alınarak o zalimin üzerine yüklenir, sonra cehenneme atılır.”

     Bir hadis-i şerifle sohbetimizi bitirelim:

     “Haklar, elbette hak sahiplerine verilecek. Hatta boynuzsuz koyun için, boynuzlu koyuna kısas uygulanacaktır.”

     Allah, üzerimizdeki hakları sahiplerine vermeyi, din kardeşlerimizle Mahkeme-i Kübra’da haklaşmaktan uzak kalmayı müyesser eylesin. Sevaplarımızın alacaklılar tarafından yağma edilmesinden korusun…

 

KAYNAK : KÜRSÜDEN MÜ’MİNLERE VAAZLAR


Yorumlar - Yorum Yaz
Aydın Gökçe Bey'e Teşekkür
Sitemize Vaaz Ansiklopedisi olarak eklediğim bölüm Aydın Gökçe'nin Almanya'da görevli iken çeşitli kaynaklardan yaptığı vaazları alfabetik sıraya almasıyla oluşmuştur. Kendisine teşekkür ediyorum.
Bu vaazlar ayrıca Dosyalar bölümünde de yer almaktadır. Vehbi Akşit
Vaaz Ansiklopedisi
VAİZLER KÜTÜPHANESİ
Hadislerle İslam
İslam Ansiklopedisi
Kur'ani Site
Hava Durumu
Döviz Bilgileri
AlışSatış
Dolar32.222232.3513
Euro35.110935.2516
Saat