Ramazan Bayramı Hutbesi-Caner Aktdemir
Tarih:
2008-09-30
Ramazan ayı müstesna bir aydır. Dolayısıyla
Ramazan ardından gelen ve adına Ramazan Bayramı dediğimiz "Bayramda" müstesna
bir bayramdır. Sebebi açık ve net olarak ise Kur'an'ın bu ayda indirilmeye
başlanmasıdır. Bu hakikati Kadr sûresinin ilk âyeti de teyit eder. Ramazan
Kur'an'ın doğum ayıdır. Kur'an vahyinin doğum günü olan Kadir Gecesi, Ramazan
ayının içinde bir gecedir. Yüce Allah bizlere Ramazan bayramına gelinceye kadar
ön hazırlık olarak
"Beraat, Regaib, Mirac"gibi kandillerle bizleri hazırlıklı
olmaya çağırır. Sonra bizlere bunca kutlamanın ardında Ramazan Bayramını hediye
eder. Büyükler güzel demiş
"Mümin vaktin çocuğu"dur.
"günün çocuğu" değil. Gündelik yaşayanlar, hayatı kendi bütünlüğü içinde
güremezler. Gündelik yaşayanlar zamanın esiri hatta oyuncağı olurlar. Gündelik
yaşayanların akılları dağılıyor. Düşünceleri dağılıyor. Duyguları dağılıyor. En
beteri gündelik yaşayanların hayatları dağılıyor. En sonunda da bütünlüklerini
kaybediyorlar, kendilerini kaybediyorlar, Yuvalarını kaybediyorlar, Kimliklerini
kaybediyorlar.Vurgunuda işte tam bu noktada yiyorlar. Çünkü insan kendini
kaybedince, insanı da, eşyayı da, hayatı da kendi bütünlüğü içinde kaybedip
göremiyor, okuyamıyor, algılayamıyor, anlayamıyor.
Ne zaman ki,
müslümanlar gündelik düşünüp yaşamaya başladılar, sera ile süreyya arasında ki
farkı fark etmemeye başladılar. Müminler
"Vaktin çocuğu" olacakken,
"günün çocuğu" oluverdiler. Bunun cezasını ise koca bir ömrü bir gün kadar
bereketsiz yaşayarak ödüyorlar. Yani tepkileri, sevgileri, aşkları, nefretleri,
ilgileri, dikkatleri, rikkatleri, iradeleri, sevinçleri ve hüzünleri anlık veya
günlük oluverdi. Yani sürgünde geçen koca bir ömür.. Kur'an, bu tiplerin
ahiretinden bir pencere açarak şu diyalogu nakleder:
- Dünyada ne kadar
kalmıştınız?
- Bir gün ya da bir günün yarısı kadar?
İşte bereketsizlik
dediğim şey de bu. Bir ömür yaşayacaksınız, ama bir gün kadar bereketsiz
geçecek.
Peki, bunun tersi de mümkün mü?
Elbette, bir günü-geceyi
bir ömür kadar bereketli yapmak mümkündür. İşte Üç Aylar ve Ramazan... Bize bir
geceyi bir ömür kadar bereketli yapmanın formülünü sunan ilahi bir imkândı. Üç
Aylar bize dağılmışımızı toplamak için geldi. Üç Aylar bize parçamızı bütünlemek
için geldi. Üç Aylar bize unuttuklarımızı hatırlatmak için geldi. Üç Aylar bize
kaybettiklerimizi buldurmak için geldi. En çok kaybettiğimiz de kendi
benliğimizdir. Sahi, kendini kaybeden neyi kazanır ki?
Üç Aylar oruç ayı
idi. Biz oruç tuttuğumuzu sanırız. Bu bir yere kadar doğrudur. Zira orucu
gerçekten tutanları oruçta tutar. Dik tutar, diri tutar. İşte tam da bu nokta da
oruç tutmak kendini tutmaktır.
İşte bu yüzden müslümanların Üç Ayların
çağrısına koşması, gurbete değil sılaya koşmasıdır. Baba ocağına, ana kucağına
kavuşmasıdır. Bunun için bu aylarda marifet kapısı tevbe tokmağıyla
vurulmalıydı. O kapıdan giren, özüyle karşılaşacaktı. Marifet kapısından giren,
Kadir Gecesinde şuura erecek. O artık dostunu, düşmanını tanımıştı. Ancak o
zaman bayram yapabilir. Çünkü bayramı yapmayı hak etmek, günahla aynılaşmama,
günahı kendinden bir parça görmeme, günahkârla günahı ayrıştırma ameliyesidir.
İşte o zaman mümin teslimiyetini fiilen ifade edebilir. Bayram budur.
Çünkü marifet kapısına varma yolculuğu tamamlanmış, sözleşme yapılmış, iş büyük
imzaya kalmıştır.
"Ramazan Bayramı", o imzanın adıdır. Kainata mensup
olma ifadesi, kozmik koroya katılıp, atomdan evrene, zerreden küreye bütün bir
varlığın ilahisine katılmadır.
Üç Ayların
"Yuvaya, sılaya"çağrısı
sürüyor. Bu çağrının gücünü bir görseniz, Ramazan Bayramına Şeker Bayramı diye
aya karşı uluyanlara gülüp geçersiniz; inanın buna.
Caner
Akdemir
Kanada Türk Islam Merkezi
Din Görevlisi
Tel:
416-461-0917
canerakdemir13@hotmail.com
Yorumlar -
Yorum Yaz