• Anasayfa
  • Favorilere Ekle
  • Site Haritası
  • https://www.facebook.com/groups/vaazdokumanlari/
  • https://api.whatsapp.com/send?phone=+905321561576
  • https://www.twitter.com/@vaazsitesi
Üyelik Girişi
Vaaz Kategorileri
Ziyaret Bilgileri
Aktif Ziyaretçi10
Bugün Toplam356
Toplam Ziyaret5103822
Site Haritası
Takvim
Vaaz Dokumanları

Peygamberimizin Hanımlara Nezaketi

Hz. Peygamber'in Hanımlara Karşı Sergilediği İncelik ve Zarafet Anlayışı

Hz. Peygamber (s.a.s.), asrısaadet dönemi olarak isimlendirdiğimiz o altın dönemde yeni bir medeniyetin tesisi ve inşasını gerçekleştirirken kadınları hiçbir şekilde ihmal etmemiş ve onlar konusunda da bazı yenilikler getirmiştir. O derece ki, tarihin her döneminde ezilmiş, horlanmış, itilip-kakılmış, hakları çiğnenmiş olan kadın konusundaki yenilikleri, farklı anlayış ve görüşleri herkesin dikkatini çekmiştir. Dolayısıyla Hz. Peygamber tarafından bu olumsuzlukların kaldırıldığı, kökünün kazındığı ve devrim mahiyetinde büyük çapta değişikliklerin yapıldığı da herkes tarafından bilinmektedir. Her şeyden önce o, kadına insan olduğunu, kadın olduğunu hatırlatmış, ona onur, şeref ve iffet gibi kutsal duygularını geri iade etmiştir. Kadın erkek ilişkilerini bizzat göstererek, örnek olarak tanzim etmiştir.

Hz. Peygamber (s.a.s.), kadınların erkeklere nazaran farklı yapıda yaratıldıklarını, onların narin, zarif, hassas, duygusal ve kırılgan bir tabiatlarının (fıtratlarının) olduğunu, onların bu psikolojilerini çok iyi bildiği için onlarla olan ilişkilerini ayarlamada ve düzeyli, erdemli bir şekilde yürütmede son derece başarılı olmuş ve örnek davranışlar sergilemiştir. O, ilişkilerinde daima güler yüzlü, mütebessim, tatlı dilli, hoşgörülü, yumuşak tabiatlı bir anlayışa sahipti. Aile ilişkilerinde zorbalıkla hareket etmiyordu. O, baskı, dayatma, azarlama, kaba, katı, kırıcı, sert, rencide edici, azarlayan, bağıran bir insan da değildi. O, nazik, kibar, iltifat eden, nezaket ve zarafet sahibi, eşitliğe ve adalete riayet eden, sevgi dolu bir insandır.

O, hayatı boyunca hem hanımlarıyla, hem de çocuk ve torunlarıyla ideal manada ve örnek teşkil edecek tarzda ilişkilerini sürdürmüştür. Kendisinin, bir eş olarak hanımlarıyla, bir baba olarak çocuklarıyla, bir dede olarak da torunlarıyla çok güzel günler geçirdiği, örnek davranışlar sergilediği asırlar boyunca numune alınacak düzeyde örnek bir toplum oluşturduğu bir gerçektir. Dolayısıyla onun bu ilişkilerini tetkik ettiğimizde erkek olsun kadın olsun her iki cinsin de Allah katında sorumlu, değerli ve saygın bir yere sahip olduklarını görmekteyiz. Hatta pek çok örnekte kadınların lehinde pozitif ayrımcılığın yapıldığı da söz konusudur. Bunun sebebi de o zamanın kadınına karşı oluşan olumsuz anlayış ve düşüncelerin bir an önce ortadan kaldırılmasına yönelikti.

Hz. Peygamber’in anlayışında/ahlakında cinsiyet ayırımcılığına hiçbir şekilde yer yoktu. Hz. Peygamber’in uygulamalarına baktığımızda onun, kadınlara ne derece değer verdiğini ve onlara karşı ne kadar zarafet ve incelikle hareket ettiğini rahatlıkla müşahede etmek mümkündür. Sahih hadislerin verdiği mesaja göre; Hz. Peygamber, evinde asla gönül kırıcı söz ve davranışlarda bulunmazdı. Hanımlarını ve çocuklarını incitmez, her zaman gönüllerini hoş tutar, asla kabalıktan hoşlanmazdı. Başkalarına da kadınlara karşı nazik ve güzel muamele edilmesini tavsiye ederdi. (Kemal Sandıkçı, “Hz. Peygamber’in Örnek Şahsiyeti”, Kutlu Doğum Sempozyumu, TDV., Ank., 1992, sh., 63)

Cahiliye döneminde kadının insan yerine konulmadığı dönemleri ve anlayışları değiştirmeyi hedef alan Hz. Peygamber, kadınlara şiddet uygulanmasını asla tasvip etmemiştir. Dolayısıyla o, hayatı boyunca ne bir kadına, ne bir hizmetçiye ve ne de bir çocuğa el kaldırmış, ne de şiddet ve kaba kuvvet kullanmıştır. (Müslim, Fedâil, 79) O, hadislerinde kadınları dövenlerin Müslümanların iyileri, hayırlıları olmadığını ifade etmiş (Ebû Dâvûd, Nikâh, 43; İbn Mâce, Nikâh, 51), “Kadınları ancak kötüleriniz döver.” (İbn Sa’d, Tabâkâtü’l-Kübrâ, Dâru Sâdır, Beyrut, 1985, VIII, 204) buyurarak sert uyarılarda bulunmuştur. Hz. Peygamber’in bu erdemli hareketleri ve uyarıları önemsenmiş ve onun hanımlarıyla olan davranışları örnek alınmış olsaydı böylesine sosyal bir hastalık haline gelen bu tür acı durumların yaşanması mümkün olmayacaktı.

Şefkat ve merhameti o derece geniş ve kapsamlıdır ki, savaş esnasında düşman tarafında bulunup, zararı olmayan yaşlıların, çocukların öldürülmesini dahi yasaklamış (Buhârî, Cihâd, 147-148; Müslim, Cihâd, 137-140) ve şöyle buyurmuştur: “Sakın ha! Ne bir kadın, ne bir çocuk ve ne de pir-i fâni bir yaşlıyı öldürmeyesin.” (Mâlik, Muvatta’, Cihâd, 10)

Hz. Peygamber’in hanımlarla olan ilişkilerinde özellikle de aile hayatında ilgi, değer verme, adalet, eşitlik, hoşgörü, sevgi, saygı, nezaket, güven, iffet, feragat, haklara saygı, sabır ve tahammül, empati, îsâr ve zarafet hakim olduğu için neticede o ailede huzur, uyum ve mutluluk hakim olmuştur.

Uzun süre yanlarında kalan Enes b. Mâlik, Hz. Peygamber’in aile ilişkilerini çok kısa bir şekilde şöyle anlatır: “Aile fertlerine karşı Hz. Muhammed’den daha şefkatlisini görmedim.” (Müslim, Fedâil, 63) Peygamberimiz de şöyle buyurur: “En hayırlınız, ailesi için hayırlı olandır. Bana gelince ben, aileme karşı sizden en hayırlı olanınızım.” (İbn Mâce, Nikâh, 50) Zarafet, nezaket ve yumuşaklığın öneminin anlatıldığı hadislerde şu ifadeler dikkat çekicidir: “Allah Refiktir, bütün işlerde rıfkı sever.” (Buhârî, İstitâbe, 4) “Yumuşak huydan yoksun olan, iyilikten de yoksun olur.” (Müslim, Birr, 23) “Ey Aişe, yumuşak (huylu) ol! Zira Allah, ehl-i beyte hayır dilediği zaman onlara yumuşaklık bahşeder.” (Müsned, 71, 104-105) Peygamber’in aile eğitiminde bu tür değerlerin hâkim olduğu söz konusudur.

Hz. Hatice, kendisiyle en uzun süre yaşayan, Hz. Peygamber’in en yakın destekleyicisi, en yakın dostu ve hayat arkadaşıydı, ilk vahyin gelişinden sonra ilk olarak Hz. Hatice’ye danışarak onu bilgilendirmiştir. Hz. Aişe bir gün Hz. Peygamber’in, vefatından sonra eşi Hz. Hatice’yi övmesine karşı çıkarak (onu kıskanmış) “O yaşlı kadını ne anıp duruyorsun? Allah onun yerine sana daha iyisini verdi” deyince Hz. Peygamber de Hz. Hatice’yi kadirşinaslığından dolayı şöyle övmüştür: “Allah bana ondan daha hayırlısını vermemiştir. Çünkü herkes beni inkâr ederken, o bana iman etti. Herkes beni yalanlarken o beni tasdik etti. İnsanlar mallarını esirgerken bana arka çıktı. Ve Allah Teala bana ondan çocuklar nasib etti.” (Müsned, 71, 104-105) Hz. Peygamber, bu ifadeleriyle eşine karşı ne kadar sevgi dolu, vefalı ve saygılı olduğunu göstermektedir. Hz. Aişe, “Ben, Hatice’yi kıskandığım kadar hiçbir kimseyi kıskanmamışımdır.”demiştir. (Buhârî, Menâkıbu’l-Ensâr, 20; Müslim, Fedâilü’s-Sahâbe, 74-76) Gerek Aişe validemiz, gerekse diğer eşleri zaman zaman kıskançlıklar gösterediklerinde Hz. Peygamber, bunlara sabretmiş ve tahammül etmiştir.

Hz. Peygamber, eşlerle iyi geçinme hususunda bazı taktikler de vermiştir: “Bir kimse karısına kin beslemesin. Onun bir huyunu beğenmezse, bir başka huyunu beğenir.” (Müslim, Rada’, 61) Bu da Hz. Peygamber’in kayda değer alternatif ve çözüm getirici bir yaklaşım tarzıdır. Eşi kendisinden hoşnut olan kadın şöyle müjdelenmektedir: “Kocası kendisinden hoşnut olarak ölen bir kadın, cennete girecektir.” (Tirmizî, Rada’, 10) Bunun tersinin düşünülmesine de bir engel görülmemelidir. Hanımının sende hakkı vardır, çocuğunun sende hakkı vardır, ailenin sende hakkı vardır buyurarak (Buhârî, Savm, 51, 54-55; Müslim, Sıyâm,183) böylece yakın çevredeki insanların haklarına riayet edilmesinin ne kadar önemli bir olgu olduğunu vurgulamıştır.

Hz. Peygamber, o derece nazik bir insandı ki hayvana binerken dahi hanımlarına yardımcı olurdu. (Buhârî, Megâzî, 38) Bir seferinde kendisi bir yemeğe davet edilmiş, bu daveti ancak hanımıyla gelmesi şartıyla kabul edebileceğini beyan etmiştir. (Müslim, Eşribe, 139) Bu da hanımına vermiş olduğu değeri ortaya koymaktadır. Önüne getirilen yemekte kusur aramaz, bundan dolayı eşlerine kızmaz, hoşuna giderse yer, gitmezse yemezdi. (Buhârî, Et’ıme, 21) Dolayısıyla yemeklerden dolayı hanımlarını hiç incitmezdi. Hz. Peygamber, hanımlarıyla birlikte bir seyahate çıkmış, hanımları deve üzerindeyken sürücü, develeri hızlı sürmeye başlayınca o, hanımların nazik yapısına dikkat çekerek sürücüyü uyarmıştır. O, bu uyarısında kadınları kristale benzeterek onlara karşı ne denli nazik olduğunu göstermiştir. (Buhârî, Edeb, 90)

Ev hayatında sadeliği ve mütevaziliği tercih eden Hz. Peygamber, ev işlerinde dahi aile fertlerine/hanımlarına yardımcı olmuş ve onların işlerine katkıda bulunmuştur.

Hz. Peygamber, özellikle Medine döneminde o kadar yoğun işlerinin arasında hanımlarına da gereken zamanı ayırıyor, onlarla ilgileniyor ve sohbet ediyordu. Hz. Peygamber, bayramlar sevinç günleri olduğu için bugünlerde eğlenceye müsaade etmiştir. Bir bayram günü kendisi ve eşi Hz. Aişe ile birlikte Habeşlilerin mızrak-kalkan oyununu bıkıncaya kadar seyrettikleri rivayet edilir. (Buhârî, Îdeyn, 2) Aynı zamanda Hz. Aişe ile iki sefer koşu yarışı yaptığı rivayetlerde geçmektedir. Yaptığı iki koşudan birisini Hz. Aişe, diğerini de peygamberimiz kazanmıştır. (Ebû Dâvûd, Cihâd, 61) Hz. Peygamber, eşleriyle zaman zaman şakalaşır, onlara espri yapardı. Bir gün Hz. Aişe’nin yanına girdiğinde onun vay başım diye sızlandığını görünce ve kendisinin önce vefat edeceği kendisine bildirilmiş olmasına rağmen o esnada bile şaka yaparak şöyle buyurdu: “Asıl ben vay başım demeliydim. Sen benden önce ölsen, seni elimle yıkasam, kefene koysam, namazını kıldırsam ve kabre defnetsem olmaz mı?” Bunu duyan Hz. Aişe, “Vay başıma gelenler! Vallahi öyle sanıyorum ki, sen gerçekten benim ölmemi istiyorsun...” deyince Hz. Peygamber tebessüm etti. (İbn Mâce, Cenâiz, 9)

Ölüm hastalığına yakalandığı zamanda bile Hz. Aişe’nin yanında kalmak için diğer hanımlarından izin istemesi de onlara karşı ne kadar nazik olduğunu gösteren delillerdendir. (Buhârî, Megazî, 83)

Hz. Peygamber aile içerisinde despot, baskıcı, dayatmacı, konuşmaya, itiraza müsaade etmeyen birisi değildi. Onlara karşı hoşgörülü, anlayışlı olduğu için hanımları onunla tartışıp ve ona karşı muhalefet de edebiliyorlardı. (Bk. Ebû Dâvûd, Edeb, 84)

İşte o, bu vasıflarıyla dünyanın en mutlu ve en huzurlu yuvasını tesis etmiştir. (Sandıkçı, agt., sh., 64) Hz. Peygamber, hanımlarına her zaman değer vermiş, gerektiğinde onlara danışmış, ev işlerinde yardımcı olmuş, onlarla sohbet etmiş, dini meseleleri onlara anlatmış, onlara hoşgörü ve şefkat göstermiş, onlarla şakalaşmış, espri yapmış, maddi-manevi yönden destek olmuş, onlara nezaket ve zarafet içerisinde davranmış, fedakâr, sürekli mütevazı kalarak ilgi ve sevgiyle yaklaşmıştır.

Hz. Peygamber, genel olarak çocuklar arasında cinsiyet ayırımı yapmamış, onlara eşit ve adaletli davranmıştır. Hz. Peygamber’in, kızı Fatıma ile olan diyaloğu konusunda Hz. Aişe’nin şu ifadeleri dikkat çekicidir: “Ben Rasulüllah’a her bakımdan Fatıma’dan daha fazla benzeyen hiçbir kimseyi görmedim. Fatıma Peygamber’in yanına girince Rasulüllah ona ayağa kalkar, onu öper ve meclisine oturturdu. Peygamber Fatıma’nın yanına girince, Fatıma da ayağa kalkar, onu öper ve meclisine oturturdu.” (Ebû Dâvûd, Edeb, 144; Tirmizî, Menâkıb, 60) Aralarında böylesine bir muhabbet ve saygı ortamı söz konusuydu.

Böylece o, eşleriyle düzeyli, seviyeli, nezaket, sevgi ve saygıya dayalı bir ilişki içerisinde olduğu gibi kızları ve torunlarıyla olan ilişkilerinde de aynı erdemliliği göstermiştir.

Hz. Peygamber, kendisini kısa bir süre emzirmiş olmasına rağmen sütannesi Süveybe’yi gerek Mekke’de ve gerekse Medine’de olsun hiç unutmamış, kendisini devamlı arayıp sormuş, onunla ilgiyi, bağlantıyı hiç kesmemiş, yanına geldikçe saygı göstermiş ve ikramlarda bulunmuştur. Hicretten sonra da onunla irtibatını devam ettirmiş, Medine’den ona yiyecek ve giyecek göndermiştir. Ölünceye kadar da bu alaka bu şekilde devam etmiştir. Hatta öldükten sonra dahi bir yakını olup olmadığını araştırmıştır. (İbn Sa’d, age., I, 109)

“Vefakârlık imandandır.” buyuran (Hâkim en-Nisâbûrî, age., I, 62) Hz. Peygamber, benzer iltifatları, çocukluğunda evlerinde geçirdiği ve kendisine çok iyi baktığı amcası Ebû Tâlib’in eşi Fatıma binti Esed hanıma göstermiştir. Hatta kendisine öz evlat muamelesi yapmış olan Ebu Tâlib’in eşi Fatıma hanımın kendisine yaptığı iyilikleri, gösterdiği şefkat ve merhameti hiç unutamayacağını, Ebû Tâlib’den sonra Fatıma hanımın kendisine en çok iyilikte bulunduğunu belirtmiştir. Nitekim Hz. Peygamber, daha sonraki dönemlerde bu hanıma saygı ve hürmette kusur etmemiştir. Fatıma hanım vefat ettiğinde Peygamberimiz “annem öldü” diyerek gözyaşı dökmüş, gömleğini kefen olarak vermiş ve mezara kendi eliyle indirmiştir. Kendisine bu kadar ilgi ve yakınlık göstermesinin sebebini de şöyle açıklamıştır: “Ebû Tâlib’ten sonra bu kadın kadar bana iyiliği dokunan hiçbir kimse yoktur. Ahirette cennet elbiselerinden giyinmesi için ona gömleğini kefen olarak verdim. O benim annemdir! Kendi çocukları aç dururken, suratlarını asarken o, benim karnımı doyurur, saçımı tarardı, o benim annemdi.” (Bk. Hâkim en-Nisâbûrî, age., III, 116-117; Ya’kubi, Tarih, II, 14)

Hz. Peygamber’in kazanımları ve onun vermiş olduğu anlayışla yetişen asrısaadet kadını, duruşuyla, yaşamdaki rolü ve aktivitesi ile çok farklı konumdaydı.

Not: Bu yazı, Diyanet Aylık Dergi Nisan 2009 sayısında yayınlanmıştır.


Doç. Dr. Saffet Sancaklı
İnönü Üniv. İlahiyat Fak. Dekan Yrd.

Yorumlar - Yorum Yaz
Aydın Gökçe Bey'e Teşekkür
Sitemize Vaaz Ansiklopedisi olarak eklediğim bölüm Aydın Gökçe'nin Almanya'da görevli iken çeşitli kaynaklardan yaptığı vaazları alfabetik sıraya almasıyla oluşmuştur. Kendisine teşekkür ediyorum.
Bu vaazlar ayrıca Dosyalar bölümünde de yer almaktadır. Vehbi Akşit
Vaaz Ansiklopedisi
VAİZLER KÜTÜPHANESİ
Hadislerle İslam
İslam Ansiklopedisi
Kur'ani Site
Hava Durumu
Döviz Bilgileri
AlışSatış
Dolar32.222232.3513
Euro35.110935.2516
Saat