|
|
Mübarek ve mukaddes
gecelerin dördü
bu aylardadır
Bu ayların diğer bir özelliği; yukarıda da işaret edildiği gibi, mü'minleri her çeşit kir, pas ve günahlardan uzaklaştıran, fazileti büyük, rahmeti bol, mağfireti geniş ve bereketi sınırsız olan dinimizdeki beş mübarek geceden dördünün bu aylar içinde olmasıdır. Bu beş geceden:
Birincisi: Mevlid Gecesi'dir ki rebiülevvel ayının 12. gecesidir. İslâm'ın Yüce Peygamberi, bütün beşeriyetin hidayet ve fazilet rehberi olan Hz. Muhammed Mustafa Sallallahu Aleyhi ve Sellem Efendimiz dünyaya bu gece teşrif etmişlerdir.
İkincisi: Receb ayının ilk cuma gecesine denk düşen Regâib Gecesi'dir. Bu gece, bir rivayete göre; Yüce Peygamber Sallallahu Aleyhi ve Sellem Efendimiz Hazretleri'nin dünyaya teşriflerine vesile olan ve Peygamberlik nurunun Hz. Âmine'ye intikal ettiği bir gecedir. Regâib Kandili, Yüce Allah'ın af ve mağfiretinin istendiği, umut, huzur ve ilâhî müjdelerle dolu bir gecedir. Yine bu gece, Mîrac, Berat ve bin aydan hayırlı olan Kadir Gecesi'nin müjdecisidir.
Üçüncüsü: Receb ayının yirmi yedinci gecesi, Mîrac Gecesi'dir. Bu gece, âlemlerin rahmetçisi, mü'minlerin şefaatçisi o Yüce Peygamber'in "Mîrac mucizesinin" tahakkuk ettiği, Yaradan'ın cemâl–i bâkemâliyle müşerref olduğu, Cenab–ı Zülcelâl Hazretleri'nden biz ümmetlerinin affını dilediği bir gecedir.
Dördüncüsü: Şaban ayının on beşinci gecesi, Berat Gecesi'dir. Bu gece, Cenab–ı Hakk'ın, tevbe eden Muhammed Sallallahu Aleyhi ve Sellem ümmetinin günahlarını affederek, mağfiret beratlarını verdiği bir gecedir.
Beşincisi: Ramazan ayının yirmi yedinci gecesi olan Kadir Gecesi'dir. Bu gecenin, içerisinde Kadir Gecesi bulunmayan bin aydan daha faziletli olduğu, Allah Teâlâ tarafından haber verilmiştir.
Bu mübarek gecelerde Allah Resûlü, Cenab–ı Hakk'tan bazı ihsanlara nail olmuştur. Bizler de onun hatırasını yad etmek için bu geceleri kutluyoruz ve umuyoruz ki Cenab–ı Hak bu gecelerin şerefine, rahmetin sağanak sağanak yağdığı bu bereketli demlerde bizi ilâhî hayırlardan mahrum bırakmaz.
Bu mübarek gecelerde ümmet için kılınacak özel bir namaz nasslarda bulunmamakla birlikte bu gecelerin fazileti ve yapılacak duaların kabul edilme ümidinin fazla olması sebebiyle diğer gecelere göre daha iyi bir şekilde bunların ihya edilmesi gerekir. Özellikle kaza namazı kılma, teheccüd namazını artırma, Kur'an–ı Kerîm okuma, tesbih, zikir ve dua ile bu geceleri ihya etmek gerekir. Diğer yandan gündüzü oruçlu geçirmek, hakkı bulunan kimselerle helâlleşmek, yoksulları gözetmek, hayır–hasenat yapmak da bu günlerin en güzel ihya şeklidir. Bu gecelerde, nafile namazın en az iki rekât olmak üzere istenildiği kadar kılınması büyük ecir kazandırır.
Kandillerle önce
gönlümüzü
aydınlatalım
Dinî hayatımıza pozitif anlamda yeni bir heyecan, canlılık ve ivme kazandıran üç aylar ve bu aylar içinde yer alan kandiller, yaratılış gayemizi düşünmemiz, yaratan ve yaratılanlarla olan münasebetlerimizi değerlendirmemiz için son derece değerli fırsatlardır. Milletimizin "kandil" olarak adlandırdığı bu geceler, gönül evlerimizi aydınlatan ışıklardır.
Kısa fasılalarla birbirini takip eden mübarek kandil gecelerimizin biz Müslümanlarca ifade etmiş olduğu mâna pek yücedir. Bu mübarek kandil gecelerimizde pırıl pırıl yanan o kandiller, ışıklarıyla karanlık gecelerimizi, nûrlarıyla da kararan kalplerimizi aydınlatır.
İnsan bir taraftan yaratılmışların en saygını, diğer taraftan da pek çok zaaf ve kusurla yüklü bir varlıktır. İnsanın hayatı boyunca devam eden zihinsel ve fiziksel aksiyonlardaki zıtlıklar arasında gidip gelmeleri ve çalkantılı hâli de bundan kaynaklanmaktadır. Dolayısıyla ilâhî rahmete fazlasıyla mazhar olan bu zaman diliminde kendimizi sorgulamaya ve dinin mânevî ikliminde gönül huzuru, istikamet ve öz güven kazanmaya, ihtiraslarımızı dizginleyip küçük menfaat çekişmelerinden uzak kalmaya ihtiyacımız daha da artmaktadır. Bu vesileyle aramızdaki çekişmeleri, kin ve kırgınlıkları, şahsî menfaat hesaplarını bertaraf etmeli, yüce dinimizin bizden istediği, sevgi ve hoşgörü ortamının kurulmasına, kardeşlik ve beraberliğimizin güçlenmesine, insanî ve ahlâkî meziyetlerin yaygınlaşmasına gayret göstermeliyiz.
Bu mesud gecelerde Allah Teâlâ'nın bütün inanan kullarına vaadi var. Tevhid safındaki ümmetine Resûlullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in şefaati var. Bu gecelerde gönüller, iman feyziyle dolarak Hakikat–i Muhammediyye mihrabına yönelmiş olur. Bu mihraba yönelenlere karşı Allah Teâlâ'nın mağfireti sınırsız, merhameti sonsuz, acıması bitmez, rahmeti asla tükenmez.
Bu aylarda
namaz ve oruç
İbn Abbas, receb ayında Peygamberimiz Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in, "Artık orucu bırakmaz" deyinceye kadar çok oruç tuttuğunu, bazen de, "Artık oruç tutmaz" deyinceye kadar orucu terk ettiğini (4) haber vermiştir. Bundan anlaşılıyor ki, Peygamberimiz, receb ayında diğer aylara nazaran daha çok oruç tutmuştur. Ayrıca, Mûcibetü'l–Bahiliyye'nin babası veya amcasından rivayete göre; Peygamberimiz Sallallahu Aleyhi ve Sellem mübarek üç parmağını yumup açarak işaret edip:
"Haram aylardan bu kadar (yani üç gün) oruç tut ve terk et." buyurmuşlardır. (5) Görülüyor ki Peygamberimiz haram aylarda oruç tutmayı teşvik etmişlerdir. Receb ayı da, o haram aylardan birisidir. Diğer haram aylar, zilkade, zilhicce ve muharrem aylarıdır.
Selman–ı Fârisî'den rivayet edilen bir hadis–i şerifte, receb ayında on rekât ayın başında, on rekât ayın ortasında ve on rekât da ayın sonunda olmak üzere toplam otuz rekât nafile namaz kılmanın faziletinden bahsedilmektedir.
Bu namaz günahların bağışlanmasına vesile olur. Bir sene oruç tutmuş gibi sevaba nail eder, farz olan namazları devamlı kılmaya yardım eder. Bu namaz, mü'mini müşrik ve münâfıktan ayırmaya alâmettir. Bu namazı kılanlar ile cehennem arasında yetmiş hendek hâsıl olur, her hendeğin arası yer ile gök arası kadardır...(6)
Hz. Aişe Validemiz'den rivayete göre; Peygamberimizin nafile oruç tutmayı en çok sevdiği ay, şaban ayıdır. (7) Ayrıca Peygamberimiz, ramazan–ı şerif ayını daha fazla ibadetle ve yüksek bir ubudiyet (kulluk) şuuru ile karşılama hazırlığına binaen bu ayda diğer aylara nazaran daha fazla oruç tutardı.
Nitekim Hz. Aişe Validemiz şöyle der:
"Resûlullah, o derece oruç tutardı ki, biz artık orucu bırakmaz, derdik. (Bazen de) orucu öyle terk ederdi ki artık oruç tutmaz, derdik. Ben Resûlullah'ın ramazan–ı şerif ayından başka hiçbir ayı tamamen oruçlu geçirdiğini görmedim. Şaban ayı kadar hiçbir ayda çok oruç tuttuğunu da görmedim." (8)
Peygamberimizin şaban ayında çok oruç tutması, ameller Allah Teâlâ'ya o ayda arz olunduğu içindir. Üsame b. Zeyd diyor ki:
"Yâ Resûlullah! Şaban ayında tuttuğun kadar başka aylarda oruç tuttuğunu göremiyorum (sebebi nedir?)" dedim. Peygamberimiz:
"Bu şaban ayı, receb ile ramazan arasında insanların gaflet ettikleri bir aydır. Halbuki o yani şaban ayı, amellerin Rabbü'l–âlemîn'e yükseltildiği bir aydır. Ben, oruçlu olduğum hâlde amelimin yükseltilmesini seviyorum, istiyorum." buyurdu. (9)
TEK YÜREK, TEK KALP İLE TEK DUA
Bu mübarek gecelerde mü'min ve muhlis kullar Allah Teâlâ'ya yönelip saf tutarlar. Tek ağızdan ve tek kalpten:
"Rabbimiz sadece, yalnız ve ancak sana ibadet ve kulluk ederiz. Ve bütün işlerimizde yalnız, sadece ve ancak senden yardım isteriz, medet bekleriz. Bizi bütün işlerde dosdoğru, sana doğru varan yola hidayet eyle, eriştir, yönelt. Kendilerine nimet verdiğin, ihsanda, lütuf ve ikramda bulunduğun o mesud bahtiyar kimselerin, peygamberlerin, salihlerin yoluna… Ne o, kötü amelleri sebebi ile senin tarafından kendilerine gazap olunmuş, kızılmış ve ne de haktan yüz çevirerek yolunu sapıtmış dalâlete düşmüşlerin yoluna değil." (3) Âmin! Bu duamızı kabul et yâ Rabbi" diye dua ederler.
İhlâsımızı tazelemeliyiz, imanımıza ibadetlerin hazzını katmalıyız, üstümüzden gafleti atmalıyız.
Bu gecelerde az isteyene çok verilir. Gönül kaplarımızı iman ve irfanla dolduralım. Bu gecelerin ilâhî havasında bahtiyar olalım.
Bu geceler; kararmış kalplerin ağaracağı, lütuf ve ihsanın son hadde varacağı, rahmet ve mağfiret kapılarının kapanmamasına açılacağı, iman safında bulunanlara irfan armağanlarının saçılacağı, ilâhî feyzin sağanak hâlinde yağacağı, İslâm dininin büyüklüğüne, üstünlüğüne, derinliğine, enginliğine, değişmezliğine candan inanmış olanların "mücerred ruhlar" hâlinde öbek öbek kibriya fezasına uçacağı gecelerdir.
Gündüzleri ışığa ve aydınlığa, geceleri karalığa ve karanlığa nispet ederler. Ama adlarını andığımız, mukaddes renklerine boyandığımız bu mübarek geceler, iman burcundan doğan tevhid güneşi ile ışık ve aydınlık içindedir. Öyle bir ışık ki, artık sönmesi ve öyle bir aydınlık ki, bir daha karanlığa dönmesi yok.
Gerçekten bu mübarek üç aylarda ardı ardına gelen "Regâib, Mîrac, Berat ve Kadir" geceleri bir bakıma çöllerde yer yer rastlanan vahalara benzerler. Kızgın güneş altında ve kum fırtınaları arasında seyahat eden çöl yolcuları bu vahalarda, nasıl dinlenmek, yollarına devam edebilmek için güçlerini yenileme imkânı bulurlarsa, biz inanmış hayat yolcuları da bu mübarek gecelerde bunalan ruhlarımızı ferahlandırma, kalplerimizi, vicdanlarımızı kaplayan gam–kasavet paslarını, kirlerini silme, bir senelik hayatımızın muhasebesini yapma, günahlarımıza tevbe etme imkânını elde etmiş oluruz. Yeter ki bu idrake ve bu şuura ermiş olalım.
Ayrıca birbiri ardınca gelen mübarek gün ve geceler hayat yolculuğumuz üzerinde konulmuş birer ikaz levhasıdır. Nasıl ki, bir şehirden diğer bir şehre giderken yol üzerinde çeşitli levhalar ve ikaz lambaları vardır. Bunların görevi, yolculuğun sâlimen devam etmesi içindir. Bu işaretlere riayet eden canını ve malını korumuş olur. İşaretlere riayet etmeyenler ciddi rahatsızlıklara uğrarlar. İşte üç aylar, diğer mübarek gün, gece ve saatleri aynı anlatımla değerlendirmeliyiz. Bu anlar bizim kendimize gelmemize ve günahlarımızdan temizlenmemize vesile olmalıdır. Yaratanımızın bize verdiği fırsatları çok iyi değerlendirmemiz lâzımdır.
Bu mübarek üç aylara kavuşmak büyük bir nimettir. Çünkü geçen sene aramızda bulunan bir kısım akraba, dost ve ahbablarımız bu sene yoktur. Biz kendilerine Allah Teâlâ'dan rahmet diliyoruz. Binaenaleyh, bu nimetin kıymetini bilip, ondan faydalanmamız gerekir. Mümkün mertebe oruç tutmaya gayret gösterelim. Bu ayları tamamen oruçlu geçiren Müslümanların sayısı pek çoktur. Resûl–i Kibriya Efendimiz Hazretleri de bu aylarda tutulan oruçların faziletinden sık sık bahsetmişler ve kendileri de bu aylarda pek çok oruç tutmuşlardır.
Dipnotlar:
1– Deylemî, "Firdevs", No: 3276; 2/275
2– Taberânî, "el–Mucemu'1–Evsat", No: 3951; 4/558; Beyhakî, "Şuabu'1–İman", Sıyam 23; No: 3815; 3/375
3– Fatiha, 5–7
4– Müslim, Sıyam 179, Ebû Dâvud, Sıyam 56; İbn Mâce, Sıyam 30; Nesâî, Sıyam 34–70; Dârimî, Savm 33; Ahmed b. Hanbel, 1/227, 231, 341, 301, 321, 326, 3/104, 179, 230
5– Ebû Dâvud, Sıyam 55
6– Abdülkadir Geylânî; "Gunyetü't–Tâlibîn".
7– Ebû Dâvud, Sıyam 57; Nesâî, Sıyam 70, Ahmed b. Hanbel, 4/188; Hâkim, "Müstedrek", 1/434; Beyhakî, "Sünen", 4/292
8– Buhârî, Savm 52; Müslim, Sıyam 175; Ebû Dâvud, Sıyam 59; Tirmizî, Savm 37; Nesâî, Savm 70
9– Nesâî, Sıyam 70; Ahmed b. Hanbel, 4/201.