• Anasayfa
  • Favorilere Ekle
  • Site Haritası
  • https://www.facebook.com/groups/vaazdokumanlari/
  • https://api.whatsapp.com/send?phone=+905321561576
  • https://www.twitter.com/@vaazsitesi
Üyelik Girişi
Vaaz Kategorileri
Ziyaret Bilgileri
Aktif Ziyaretçi6
Bugün Toplam570
Toplam Ziyaret5104036
Site Haritası
Takvim
Vaaz Dokumanları

Selamlaşma

SELAMLAŞMA

 

AYET :NİSA SURESİ – 86. AYET

 

وَإِذَا حُيِّيْتُم بِتَحِيَّةٍ فَحَيُّواْبِأَحْسَنَ مِنْهَا أَوْ رُدُّوهَا إِنَّ اللّهَ كَانَ عَلَى كُلِّ شَيْءٍ حَسِيباً:

 

               MEALİ :

 

     “Bir selâm ile selâmlandığınız zaman, siz de ondan daha güzeli ile selâmlayın yahut aynı ile karşılık verin. Şüphesiz Allah, her şeyin hesabını arayandır.”   (NİSA SURESİ – 86. AYET)

 

     Medenî bir insan olarak çevremizde yaşayan kişilerle sosyal ilişkilerimizde gözetmemiz gereken ahlâkî kurallardan biri de selâmlaşmadır. Selâmlaşma aynı zamanda sevgili Peygamberimiz (SAV)’in bizlere sünnet olarak bıraktığı en güzel hediyedir. Biz bu güzel hediyeyi, o güzel insanın güzel sözleriyle açıklamaya çalışalım.

     Selâm; esenlik, barış, maddî ve manevî sıkıntılardan kurtulup rahatlamak demektir. Dinî terim olarak selâm; Müslümanların karşılaştıkları zaman, birbirlerine karşılıklı olarak sağlık ve esenlik dileklerini sunmaları, birinin diğerine “Selâmün aleyküm” (Selâm sizin üzerinize olsun, Allah her türlü kazadan ve belâdan korusun) demesi; diğerinin ise: “Ve aleykümü’s-selâm ve rahmetullahi ve berekâtüh” (Allah’ın selâmı, rahmet ve bereketi sizin de üzerinize olsun) diyerek birbirlerine yaptıkları duadır. Müminlerin birbirlerine yaptıkları dualar Allah katında çok değerlidir.

 

SELAMIN ÖNEMİ

 

     Nitekim Yüce Allah selâm konusuna büyük önem vermiş ve selâmlaşma ile ilgili birtakım prensipler koymuştur:

 

وَإِذَا حُيِّيْتُم بِتَحِيَّةٍ فَحَيُّواْبِأَحْسَنَ مِنْهَا أَوْ رُدُّوهَا إِنَّ اللّهَ كَانَ عَلَى كُلِّ شَيْءٍ حَسِيباً:

 

     “Bir selâm ile selâmlandığınız zaman, siz de ondan daha güzeli ile selâmlayın yahut aynı ile karşılık verin. Şüphesiz Allah, her şeyin hesabını arayandır.”   (NİSA SURESİ – 86. AYET)

     Ayrıca Hz. Peygamber (SAV) de, birçok hadislerinde selâmın önemi ve yaygınlaştırılmasının gereği üzerinde durmuştur. Bir sahabe Hz. Peygamber (SAV)’e: “İslâm’ın hangi işi daha hayırlıdır.” diye sorduğunda, Rasülullah (SAV) şöyle buyurmuştur:

     “Yemek yedirmen, tanıdığına ve tanımadığına selâm vermendir.”

     Yine Peygamber Efendimiz (SAV) şöyle buyurmuşlardır:

     “İman etmedikçe cennete giremezsiniz; birbirinizi sevmedikçe, olgun bir imana sahip olamazsınız. Size, yaptığınız takdirde birbirinizi seveceğiniz; bir şeyi haber vereyim: Aranızda selâmı yayınız!”

      “Şüphesiz ki, Allah katında insanların en iyisi, önce selâm verendir.”

     Hadisinden ise, selâm vermede acele etmenin daha sevap olduğu anlaşılmaktadır.

     Gerek ayetlerden ve gerekse hadislerden anlaşıldığına göre; selâmı yaymak, insanlar arasında dostluk, sevgi ve barışın yaygınlaştırılması, Müslümanların kalplerinin birbirlerine ısındırılması bakımından son derece önemlidir. O hâlde, İslâm toplumunda dost ve ahbaplarla, arkadaş, tanıdık kısaca bütün Müslümanlarla sevgi, saygı ve samimiyet duygularının geliştirilebilmesi için, karşılıklı olarak selâm verip-almak gereklidir. Zira Rasülullah (SAV) bu konuda şöyle emir buyurmuşlardır:

   “Ey insanlar! Selâmı yayınız, yemek yediriniz, akrabalarınızla alâkanızı ve onlara yardımınızı devam ettiriniz. İnsanlar uyurken siz namaz kılınız. Bu sayede selâmetle cennete girersiniz.”

     Selâmın dinimizde ne kadar önemli yer tuttuğunu göstermesi bakımından şu hadisi şerif çok anlamlıdır. Peygamberimiz (SAV) şöyle buyurmuşlardır:

     “Allah Teâlâ, Âdem (AS)’i yaratınca ona: Git şu oturmakta olan meleklere selâm ver ve senin selâmına nasıl karşılık vereceklerini de güzelce dinle; çünkü senin ve senin çocuklarının selâmı o olacaktır, buyurdu. Âdem (AS) meleklere: “Es–Selâmü aleyküm,” dedi. Melekler; “Es–Selâmü aleyke ve rahmetullah, karşılığını verdiler. Onun selâmına “ve rahmetu’llâh”i ilâve ettiler.”

     Hadis-i şerifte açıkça görüldüğü gibi Allah Teâlâ, Hz. Âdem (AS)’a cennette selâmlaşmayı öğretiyor. Bu aslında onun çocuklarının yeryüzünde nasıl selâmlaşacaklarının öğretilmesidir. İnsanlığa ilk öğretilen görgü kurallarından biri olan selâmı, Âdem (AS)’ın zürriyetinden Müslüman olanlar sürdürdüler. Peygamberimiz (SAV) de bunu yaygınlaştırarak sürdürmemizi bizlere emir buyurdular.

     Ebu Umâre Bera İbni Âzib (RA) şöyle demiştir: “Rasülullah (SAV) bize şu yedi şeyi emretti: Hasta ziyaretini, cenazeye iştirak etmeyi, aksırana hayır dilemeyi, zayıfa yardım etmeyi, mazluma yardımcı olmayı, selâmı yaygın hâle getirmeyi ve yemin edenin yemininin yerine gelmesini temin etmeyi.”

     Cennette selâmlaşma İslâm dini selâmlaşmaya o kadar önem vermektedir ki, cennette dahi Müslümanlar karşılaştıklarında birbirleriyle selâmlaşacaklardır. Hatta cennette melekler dahi onlara selâm verecektir. Allah Teâlâ söyle buyurmuştur:

 

وَسِيقَ الَّذِينَ اتَّقَوْا رَبَّهُمْ إِلَىالْجَنَّةِ زُمَراً حَتَّى إِذَا جَاؤُوهَا وَفُتِحَتْ أَبْوَابُهَا وَقَالَ لَهُمْ خَزَنَتُهَا سَلَامٌ عَلَيْكُمْ طِبْتُمْ فَادْخُلُوهَا خَالِدِينَ:

 

     “Rablerine karşı gelmekten sakınanlar ise, bölük bölük cennete sevk edilir, oraya varıp da kapıları açıldığında bekçileri onlara: “Selâmün aleyküm, tertemiz geldiniz. Artık ebedî kalmak üzere girin buraya, derler.”   (ZÜMER SURESİ – 73. AYET)

 

الَّذِينَ تَتَوَفَّاهُمُ الْمَلآئِكَةُ طَيِّبِينَ يَقُولُونَ سَلامٌ عَلَيْكُمُ ادْخُلُواْ الْجَنَّةَ بِمَاكُنتُمْ تَعْمَلُونَ:

 

     “Takva sahipleri o kimselerdir ki, melekler, canlarını hoş ve rahat hâlde alırlar. Kendilerine “Selâmün aleyküm” yapmış olduğunuz güzel işlerin mükâfatı olarak cennete girin...” derler.” (NAHL SURESİ – 32. AYET)

     Selâmlaşmanın şekli Peygamberimiz (SAV) ve sahabe-i kiram birbirleriyle karşılaştıkları vakit selâm verirlerken “es-selâmü aleyküm” alırlarken de “ve aleyke’s-selâm veya ve aleykümü’s-selâm” cümlelerini kullanarak selâmlaştıkları bütün hadis kaynaklarında yer almaktadır. Ayrıca selâm verirlerken “harfu’t-tarif=belirlilik takısı” kullanmadan “selâmün aleyküm” şeklinde de verdikleri olmuştur. Şu hadis-i şerifte selâm verme ve almanın nasıl yapılacağı bildirilmektedir.

     İmran İbni Husayn (RA) şöyle dedi: “Nebi (SAV)’e bir adam geldi ve: es–Selâmü aleyküm, dedi. Hz. Peygamber (SAV) onun selâmına aynı şekilde karşılık verdikten sonra adam oturdu. Nebi (SAV): “On sevap kazandı.” buyurdu. Sonra bir başka adam geldi, o da: es–Selâmü aleyküm ve rahmetullah, dedi. Peygamberimiz (SAV) ona da verdiği selâmın aynıyla mukabelede bulundu. O kişi de yerine oturdu. Hz. Peygamber (SAV): “Yirmi sevap kazandı.” buyurdu. Daha sonra bir başka adam geldi ve: es–Selâmü aleyküm ve rahmetullahi ve berekâtüh, dedi. Hz. Peygamber (SAV) o kişiye de selâmının aynıyla karşılık verdi. O kişi de yerine oturdu. Efendimiz (SAV): “Otuz sevap kazandı.” buyurdular.”

     Bu hadis-i şerif, Peygamber Efendimiz (SAV)’in huzurunda gerçekleşen selâm alma ve iade etme şekilleri ile fazilet açısından üstünlüklerini ortaya koymaktadır. “es–Selâmü aleyküm” cümlesiyle on sevap kazanılırken, ilâve edilen her lafza karşılık, Allah katında on sevap daha artırılıyor.

 

وَإِذَاجَاءكَ الَّذِينَ يُؤْمِنُونَ بِآيَاتِنَا فَقُلْ سَلاَمٌ عَلَيْكُمْ كَتَبَ رَبُّكُمْ عَلَى نَفْسِهِ الرَّحْمَةَ أَنَّهُ مَن عَمِلَ مِنكُمْ سُوءاًبِجَهَالَةٍ ثُمَّ تَابَ مِن بَعْدِهِ وَأَصْلَحَ فَأَنَّهُ غَفُورٌ رَّحِيمٌ:

 

     “Ayetlerimize inananlar sana geldikleri zaman onlara şöyle söyle: Selâmün aleyküm Rabbiniz rahmeti kendi üzerine yazdı. Sizden her kim bilmeyerek bir kötülük işleyip de sonra arkasından tövbe eder, kendini düzeltirse, muhakkak ki O, bağışlayan, esirgeyendir.”  (EN’AM SURESİ – 54. AYET)

     Bu ayet-i kerime, Müslümanlara selâm vermesini emrediyor. Bu ise, selâmlaşmanın dinimizde ne kadar önemli ve faziletli bir iş olduğunu ifade eder.

     Sahabeden Kelde b. Hanbel Peygamberimiz (SAV)’e gelerek o, evde iken izin istemeden içeri girer ve selâm vermez. Rasülullah (SAV): “Çık, önce es–Selâmü aleyküm de, sonra gireyim mi diye sor?” buyurdu. O da es–Selâmü aleyküm, girebilir miyim? Der. Bunun üzerine Nebi (SAV) ona izin verir, o da içeri girer.”

 

SELAM YERİNE BAŞKA KELİME VEYA CÜMLE KULLANMA

 

     Her milletin bir selâmlaşması vardır. İslâm milletinin selâmlaşması da karşılaştıklarında “-es-selâmü aleyküm-” cümlesi ile olan selâmlaşmadır. Zira Peygamberimiz (SAV) şöyle buyurmuşlardır: “ Önce selâm sonra kelâm” gelir.”

     Selâmın yerini “merhaba, günaydın, tünaydın, hayırlı günler vb.” kelime veya cümleler dolduramaz. Ancak selâm verdikten sonra bu kelimeleri kullanmakta sakınca yoktur. Örneğin “yer genişliği” anlamındaki “Merhaba” selâmlama değil bir ağırlama terimidir. Bu itibarla gelen birisine “merhaba” denir. Yani; darlık çekmeyesin, geniş olasın, rahat edesin... Şeklinde gelene karşı önem verildiğinin ve onlar için değerli olduğunu ifade sadedinde bir ağırlama tarzıdır ki, Anadolu’muzda yaygın bir âdettir. Görüldüğü gibi bu anlamdaki bir kelimeyi, uzaktan gelenin selâm olarak söylemesinin anlamı yoktur. Gelen, elâm verir. Bulunanlar selâmı “aynen, ya da daha güzeli ile” iade ederler.

     Sonra da “merhaba” derler. Bu, işaret ettiğimiz gibi onu ağırlamak ve ona iltifat olmuş olur.      “Merhaba” terimi, bu anlamda Rasülullah Efendimiz (SAV) tarafından da çokça kullanılmıştır. Abdü’l-Kays kabilesinin elçileri (Bahreyn taraflarından) Peygamberimiz (SAV)’in huzuruna geldikleri zaman: “Siz kimlerdensiniz?”yahut “Nerenin elçilerisiniz?” diye sordu.“Biz Rebîa (kabilelerin) deniz.” dediler. Peygamberimiz (SAV) de kendilerine: “Merhaba = Hoş geldiniz, (Allah sizi) utandırmasın, pişman etmesin.” buyurdu…

     İslâm âlimleri de bunlara dayanarak, gelenin selâmı alındıktan sonra ona “merhaba” demenin de müstehap olduğu hükmünü çıkarmışlardır.

     Anadolu’muzun hemen her yerinde, sünnetten kaynaklanan bu güzel uygulama devam etmektedir. Bir gelenek olarak değil de, sünnette yer aldığını hesaba katarak söylenmesi hâlinde söyleyene sevap da kazandırır. Selâmlaşmanın hükmü Müslümanlar arasında, bir dostluk ve iyi niyet işareti olan selâmı vermek sünnet; almak ise farzdır. Bu hüküm, selâmın müminler arasında ne denli önemli olduğunu ortaya koymaktadır. Selâm verilir ve alınırken sesli olarak alınıp verilmelidir.

 

SELAMLAŞMA ADABI

 

     Hz. Peygamber (SAV)’in selâm ile ilgili uygulamaları şöyledir: “Küçükler büyüklere, binekli atlı veya arabalı olanlar yayalara, yürüyenler, oturanlara; arkadan gelenler yetişince öndekilere; iki grup karşılaştığı zaman, az olanlar çok olanlara önce selâm verirler.”

      “Binitli olan yürüyene, yürüyen oturana, sayıca az olan çok olana selâm verir.” Buhari’nin bir rivayetinde: “Küçük büyüğe selâm verir” ilâvesi vardır.

     Kalabalık toplumlar arası selâmlaşmada ise, grubun birinden bir kişinin selâm vermesi, diğer gruptan da bir kişinin alması yeterlidir. Şayet gruptan hiç kimse selâmı almazsa, o grupta bulunan herkes günahkâr olur.

 

AYRILIŞ SELAMI

 

     Ayrıca İslâmî adaba göre gruptan ayrılırken de ayrılan kişi tarafından selâm verilmesi sünnettir. Peygamberimiz (SAV) toplumdan ayrılan kişinin de girerken selâm verdiği gibi, çıkarken de selâm vermesini tavsiye etmişlerdir. Peygamberimiz (SAV) şöyle buyurmuşlardır:

     “Sizden biriniz bir meclise vardığında selâm versin. Oturduğu meclisten kalkmak istediği zaman da selâm versin. Önce verdiği selâm, sonraki selâmından daha üstün değildir.”

SELAM GETİRME

 

     Bir kimseden selâm getiren birisine: “Aleyhi ve aleyke’s-selâm!” şeklinde cevap verilir. Bir mektuba yazılmış bir selâm için ise: “Ve aleyke’s-selâm” denilir yahut cevabı mektupta bu ifade yazılır.

EV HALKINA SELAM

 

     Selâm, yalnızca dışarıda, sokakta, iş yerlerinde verilip-alınmaz; evde de selâm verilip alınmalıdır.   

     Nitekim Allah Teâlâ söyle buyurmuştur:

 

فَإِذَا دَخَلْتُم بُيُوتاً فَسَلِّمُوا عَلَى أَنفُسِكُمْ تَحِيَّةً مِّنْ عِندِ اللَّهِ مُبَارَكَةً طَيِّبَةً كَذَلِكَ يُبَيِّنُ اللَّهُ لَكُمُ الْآيَاتِ لَعَلَّكُمْ تَعْقِلُون:

 

     “Evlere girdiğiniz zaman, Allah tarafından mübarek ve pek güzel bir yaşama dileği olarak kendinize (birbirinize) selâm verin. İşte Allah, düşünüp anlayasınız diye size ayetleri böyle açıklar.”   (NUR SURESİ – 61. AYET)

     Görüldüğü gibi kişi başka kişilerin evlerine girdiğinde değil, kendi evine girdiğinde de evde bulunanlara selâm verir. Evde bulunan kişiler de baba, eş, çocuklar veya yakınlar vb. selâmına mukabelede bulunurlar.

     Peygamber Efendimiz (SAV) bu konuda da, yanında büyüttüğü Enes (RA)’a söyle buyurmuştur:

     “Oğlum! Ailenin yanına girdiğinde selâm ver ki, sana ve ev halkına bereket olsun.”

     Böyle davranmakla, karşılıklı olarak Müslümanların birbirlerine sağlık, huzur, barış ve esenlik dilemesi gerçekleşmiş olur. Bir aile ve toplum fertlerinin, birbirlerine bundan daha iyi dilekte bulunmaları düşünülemez.

 

KİMLERE SELAM VERİLİR?

 

     Yukardan beri izah ettiğimiz gibi, Müslüman erkekler birbirlerine, Müslüman kadınlar da birbirlerine selâm verirler. Bunların dışında, çocuklara ve kadınlara da selâm verilir.

     Enes (RA), çocuklara rastladığı zaman onlara selâm verir ve Rasülullah (SAV) böyle yapardı, derdi.

KADINLARA SELAM

 

     Fitne korkusu söz konusu olmayan durumlarda kadınlara özellikle de yaşlı hanımlara selâm vermekte bir sakınca yoktur. Aksi takdirde selâm vermeyip susmak daha güzeldir.

     Sehl İbni Sa’d (RA) söyle demiştir: “Aramızda bir kadın –bir başka rivayette yaşlı bir kadın– vardı. Pazı köklerini alır, onları güvecin içine koyup pişirir, biraz da arpa öğütürdü. Biz cuma namazını kılıp döndüğümüz zaman ona selâm verirdik. O da hazırladığı yemeği bize ikram ederdi.”

     Burada sahabe-i kiramın cumadan sonra bir hanım efendiye uğradıklarını, ona selâm vermek ve onun ikramını almanın kendilerini sevindirdiğini bildiriyor. Bizler de fitne korkusu olmayan yerlerde selâm verebilir, alabiliriz. Bu konuda âlimlerin çeşitli görüşleri vardır. Esma Binti Yezîd (RA) şöyle dedi: “Kadınlarla birlikte otururken, Nebi (SAV) yanımıza uğradı ve bize selâm verdi.”

 

KİMLERE SELAM VERİLMEZ?

 

     Selâm verildiği takdirde alamayacak durumda olanlara ise, selâm vermek doğru değildir. Meselâ, namaz kılanlara, Kur’an-ı Kerim okuyanlara, hutbe dinleyenlere, ilimle meşgul olanlara, yemek yiyenlere selâm verilmez. Dolayısıyla bu durumda iken verilen selâmı almamanın bir sorumluluğu yoktur.

     Sonuç olarak selâm, Müslümanların hayatlarının bir parçasıdır. Onu yaymak, âdab ve kurallarına uyarak fiilen selâmlaşmada örnek olmak Müslüman için vazgeçilemez bir sünnettir. Selâmı vermemek, onu topluma yaymada üzerine düşeni yapmamak İslâm’ın selâmlaşmaya verdiği önemi anlamamaktır.

     Peygamberimiz (SAV)’in selâma verdiği önemi belirten iki hadisi şerifle konumuzu noktalayalım:

     “Asıl cimri, selâm vermede cimrilik edendir.”

     “Sizden biriniz din kardeşine rastladığında ona selâm versin. Eğer ikisinin arasına ağaç, duvar ve taş girer de tekrar karşılaşırlarsa, tekrar selâm versin.”

 

 KAYNAK :DİYANET AYLIK DERGİ


Yorumlar - Yorum Yaz
Aydın Gökçe Bey'e Teşekkür
Sitemize Vaaz Ansiklopedisi olarak eklediğim bölüm Aydın Gökçe'nin Almanya'da görevli iken çeşitli kaynaklardan yaptığı vaazları alfabetik sıraya almasıyla oluşmuştur. Kendisine teşekkür ediyorum.
Bu vaazlar ayrıca Dosyalar bölümünde de yer almaktadır. Vehbi Akşit
Vaaz Ansiklopedisi
VAİZLER KÜTÜPHANESİ
Hadislerle İslam
İslam Ansiklopedisi
Kur'ani Site
Hava Durumu
Döviz Bilgileri
AlışSatış
Dolar32.222232.3513
Euro35.110935.2516
Saat